Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN K I S A KUZEY KUTBU’NDA SU AYGIRI Bugüne kadar sadece Kuzey Amerika ve Asya’da yaşamış olduğu bilinen ilkel bir memelinin yaklaşık olarak 60 milyon yıl önce Kuzey Kutbundaki Spitzbergen Adası’nda da varlığını sürdürdüğü anlaşıldı. Yaşamını hem suda hem de karada sürdüren Pantodont’un Kuzey Amerika’dan civardaki adalara yayıldığı tahmin edilmekte. Hayvanın ayak izleri Aralık 2006 tarihinde bir kömür ocağının beş metre uzunluğundaki galerisinde bulunmuş. İzleri inceleyen Oslo Üniversitesi paleontologu Jørn Hurum, bunların Pantodont’a ait olduğunu görmüş. Yaklaşık olarak 400 kilo ağırlığında olan Pantodont, su aygırı ve Tapir melezini andıran bir hayvandı. Bitkiyle beslenen bu hantal hayvan, dinozorların tükenişinden sonraki ilk büyük memeli türlerinden biri olarak bilinmekte. En büyük H A B E R L E R gi modern insanın Avrupa’ya yerleşmesinden çok sonra gelişmiş. Araştırmacı, ten renginden sorumlu geni araştırarak, Avrupalılarda, Asyalılarda, Afrikalılarda ve Amerikan Kızılderililerinde görülen mutasyonlarla karşılaştırınca beyaz ten rengiyle ilgili mutasyonun insanlık tarihinde çok geç ortaya çıktığını görmüş. Sonuç, otuz yıl önce Avrupalıların uzun bir süre siyah derili olduğunu savunan ve avcılık ve toplayıcılığı bırakıp farklı besinlerle beslenmeye başladıktan sonra derilerinin açılmaya başladığını iddia eden antropolog Luca CavalliSforza’nın teziyle örtüşmekte. mundan sonra hızlı soğuduğunu ve çekirdeğinin de katılaştığını düşünüyorlardı. Ancak uzay sondası Mariner 10, otuz yıl kadar önce gezegenin içinde zayıf bir manyetik alan saptamıştı ki bu da erimiş bir çekirdeğe işaret ediyordu. Astronomlar daha o tarihlerde, bu durumu kesin olarak saptayabilmek için Merkür’ün çekirdek özelliklerini açıklayacak bir yöntem geliştirmişlerdi. Fakat bilim insanları bu araştırmanın, gezegen üzerinde doğrudan ölçümler gerektirdiğine inanıyorlardı. Cornell Üniversitesi’nden JeanLuc Margot şimdi radar ölçümlerini değerlendirebilen özel bir yöntemle, Merkür’ün hareketini dünyadan gözlemleme şansını elde etti. Araştırma çerçevesinde, Kaliforniya, Batı Virginia ve Puerto Rico’daki teleskopların antenlerinden yayılan radar sinyalleri değerlendirilmiş. Ve radar dalgalarının dünyaya dönüş için harcadıkları zamandan ve her istasyondaki sinyaller arasındaki farklılıklara göre Merkür’ün yüzeyi ve rotasyon hareketleriyle ilgili bilgiler edinilmiş. Margot ve arkadaşları işte bu şekilde sallantılı dönüş hareketlerini kesin bir şekilde hesaplama olanağını elde etmişler. Ancak çekirdeğin büyüklüğü, genleşmesi ve manyetik alanla ilişkisi şimdilik belirsiz. Nilgün Özbaşaran Dede hastalığı riskinin özellikle de yaşam biçimiyle ilgili olduğunu vurguluyorlar. Ottawa Üniversitesi’nde Ruth McPherson yönetiminde çalışan birinci ekip, kalp hastası ve sağlıklı insanlardan alınan kan testlerini inceleyip gen varyantlarını belirleyince, kalp hastalıkları ve dokuzuncu kromozom çifti üzerindeki genetik kot arasında bir bağlantının bulunduğunu görmüş. 23.000 kişi üzerinde yapılan test sonuçlarına göre, dokuzuncu kromozom çiftinden birinde belli başlı bir gen varyantını taşıyanlarda kalp hastalığına yakalanma riski %20 daha yüksek. Gen varyantı iki kromozom üzerinde de bulunuyorsa, risk %40’a kadar çıkıyor diyen araştırmacıların açıklamalarına göre bu gen varyantı Avrupalıların %2025’inde bulunuyor. Reykjavik deCODE Genetik Enstitüsü bilim kadını Anna Helgadottir de yine dokuzuncu kromozom üzerinde kalp hastalıkları riskini arttıran diğer bir gen varyantı bulmuş. 17 bin kişinin incelenmesi sonucunda çift tarafta bulunan gen varyantının, kalp enfarktüs riskini %60’ın üzerinde yükselttiği anlaşılmış. Söz konusu gen varyantı Avrupalıların %21’inde çift taraflı bulunmakta. MERKÜR’ÜN ÇEKİRDEĞİ SIVI MI? Son ölçümlerle küçük gezegenin, eski tahminlerin aksine sıvı bir çekirdeğe sahip olabileceği ortaya çıktı. Merkür’ün güneş etrafındaki hareketini gözlemleyen Amerikalı bilim insanları, çekirdeğinin sıvı olduğunu ileri sürdüler. Merkür, güneşin etrafındaki yörüngesinde tıpkı çiğ yumurtanın hızlı dönüşünde olduğu gibi sallanarak dönüyor. Sarkaç hareketleri katı bir cisim için çok kuvvetli olduğu için de çekirdeğin mantodan bağımsız olarak hareket ettiği ve en azından kısmen sıvı olması gerektiğini akla getirmekte diyor araştırmacılar. Güneş sistemimizin en küçük gezegeni olan Merkür, tahminlere göre bir silikat manto ve demir çekirdekten oluşmakta. Kütlesi küçük olduğu için de araştırmacılar, gezegenin, oluşu düşmanı üç metre büyüklüğündeki etçil yırtıcı kuşlardı. Tahminlere göre söz konusu memeli hem suda hem de karada yaşıyor ve köpek dişleriyle topraktan bitki köklerini söküyordu. Ayak izleri, bataklıkta yavaş hareket eden bir hayvana işaret etmekte. Daha sonraları yaşanan sel yüzünden izlerin üzerinde kum birikmiş, bataklık zemin milyonlarca yıl içinde kömüre, kum ise kum taşına dönüşmüş. Jeologlar bugüne kadar Spitzbergen adasının Paleosen döneminde, izole bir bölge olduğunu sanıyorlardı. Spitzbergen takım adaları o zamanlar, Grönland’ın kuzeyinde yani Kuzey Kutbuna daha yakın bir yerde bulunuyordu. Anlaşıldığı üzere hayvanlar Kuzey Amerika’dan Grönland’ı aşarak Spitzbergen’e gelmişlerdi. Pantodontların Spitzbergen’e gelmelerinden birkaç milyon yıl sonra Kuzey Kutup Denizindeki sıcaklık iyice artmış ve 55 milyon yıl önce ortalama sıcaklık 20 santigrat dereceyi bulmuştu. Psikoloji BEYAZ TENLİ İNSANLAR 6 BİN YIL ÖNCE DOĞMUŞ PARASAL KAYIPLAR NİÇİN ACI VERİYOR? Parasal kayıplar, beyinde, tıpkı korku ve ağrı sırasında yaşanan reaksiyonlara neden oluyor. Sonuç şans oyunları oynayan deneklerin beyin etkinliklerini inceleyen İngiliz araştırmacılara ait. Londra College Üniversitesi’nde Ben Seymour ile çalışan araştırmacılar, şansı oyunu oynayan 24 deneğin beyin etkinliklerini incelerken, deneklerin zamanla kazanacaklarını ve kaybedeceklerini tahmin etmeyi öğrendiklerini fark etmişler. Manyetik rezonans tomografisiyle alınan görüntülerden anlaşıldığı üzere bu öğrenme süreci, duyuları ve hareketleri koordine eden beyin bölgesinde (stiratum) işlemekte. Araştırmacılar, beynin deneyimlere göre kazanma şansını tahmin etmeyi ve davranışları ona göre ayarlamayı öğrendiğini söylüyorlar. Beyin, parasal kayıp tehlikesinde, olası kazanç durumuna göre farklı tepki gösteriyor. Seymour ve arkadaşları, parasal kaybın, beyinde, ağrı ve üzüntüye benzer şekilde etki yaptığını saptamış. Bu bulgudan yola çıkan bilim insanları, beynin olası ağrıları tahmin edebildiğini ve davranışları ağrıları engelleyecek şekilde ayarlayabildiğine inanıyor. Araştırmayla elde edilen sonuçların, şans oyunu bağımlılığının daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabileceği sanılmakta. KALP HASTALIKLARI GENLERDE YAZILI Birbirinden bağımsız çalışan iki uluslararası araştırma ekibi, kalp hastalıkları riskini %60 yükselten gen varyantları saptadılar. İki gen varyantı da dokuzuncu kromozom üzerinde yer almakta. Ancak bunların kalp hastalıklarının oluşumu üzerinde ne şekilde etkidikleri henüz bilinmiyor. Bilim insanları bu genetik faktörlere rağmen, kalp CBT1053/4 25 Mayıs 2007 Beyazların tenleri tahminlere göre 6000, ya da en erken 12.000 yıl önce günümüzdeki kadar açılmış. Araştırmacılar, derideki açılmanın avcı ve toplayıcılığın terk edilip farklı besinlere yönelme sonucunda meydana geldiğini söylüyorlar. Oysa daha önceki bilgilere göre beyaz ten renginin 40.000 yıl önce geliştiği sanılıyordu. Philadelphia’da gerçekleştirilen Amerikan Antropoloji Birliği Kongresi’nde konuşan Heather Norton’a göre beyaz deri ren