25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM TARİHİ de rektörlükler, bölüm başkanlıkları ve hatta daha alt kadrolar askerler tarafından doldurulmuş. Araştırma merkezlerini askerler yönetmeye başlamış. Üniversite kütüphaneleri “zararlı” kitaplardan arındırılmış. Bazı aydınlar ortadan “yok olmuş”, bazıları hapishanelere tıkılmış. Benzer bir durum Şili’de de görülüyor. Le Monde’un (20 Temmuz) bildirdiğine göre 1970’li yıllar büyük bir beyin göçüne sahne oluyor. Şili 1974’den bugüne dek aydınlarının %10’unu kaybederken, bu kayıplar bugün hâlâ devam ediyor. Bugün ülke doktorlarının %18’ini, mühendislerinin %30’unu kaybetmiş durumda. Pinochet’in yönetimi ele geçirmesinden sonra temel bilimciler ve sosyologların pek çoğu da ülkeyi terk etti. (29 Temmuz 1976). Bilim, Cumhuriyet ve Demokrasi Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com S SİNİRBİLİM: Beynin ürettiği uyuşturucu Morfin ve akrabası olan uyuşturucular (opiates) beyindeki spesifik bölgelerdeki moleküler reseptörlerle güçlü bir etkileşim içine girer. Bu etkileşimin nedenlerini araştıran bilim adamları, uyuşturucuların beyinde normal olarak üretilen bir kimyasal maddeyi takHans Kosterlitz bağımlılık yaratan ilaçlar üzerindeki lit ettiğini ortaya çıkarttılar. Enkefalin adı veöncü çalışmalarıyla rilen bu maddenin özellikleri belirlendi ve tanınıyor. benzerleri üretilmeye başlandı (Nature, vol 258, p 577). Geçen yıl uyuşturucular üzerinde Aberdeen’deki Bağımlılık Yaratan İlaçlar Araştırma Merkezi’nden John Hughes, Hans Kosterlitz ve Terry Smith’in liderliğinde yapılan araştırmalar, uyuşturucuların yarattığı bağımlılık ve tolerans sınırları konularına önemli açıklamalar getirdi. Laboratuvar ölçümlerine göre enkefalin morfinden daha güçlüdür. Aberdeen ekibinden John Hughes şimdi bu maddenin test hayvanlarında ağrı kesici bir etki yaratıp yaratmayacağını araştırmayı planlıyor. İlaç şirketleri de bağımlılık yaratmayan bir ağrı kesicinin peşinde oldukları için bu araştırmaya önem veriyorlar. Enkefalin’in benzerleri henüz deneysel aşamada olmakla birlikte, ağrı kesici olarak büyük bir potansiyel içeriyorlar. (1 Ocak 1976) on zamanlarda, cumhuriyetin karşı karşıya bulunduğu büyük tehlikeyi hatırlatanları demokrasi karşıtlığıyla suçlamak adeta moda haline geldi. Acaba bugün cumhuriyeti savunmanın temel bir görev olduğunu söyleyenler, bu tutumlarıyla demokrasiyi gözden çıkarmış mı oluyorlar? Cumhuriyet, egemenliğin ulusta olduğu ve ulusun bu egemenliğini seçilmiş temsilcileri aracılığıyla sağladığı yönetim sistemidir. Cumhuriyet rejimi meşruiyetini ve referanslarını bir bütün olarak ulusun çıkarlarını yansıtan ulusal iradeden alır. Onu krallıklardan, monarşilerden, meşruti yönetimlerden, din devletlerinden ya da her türlü diktatörlüklerden ayıran temel fark budur. Demokrasi ise insanlar arasındaki hak eşitlikleriyle ilgilidir. Demokrasi gerçek ve ideal anlamıyla eşitler arasında çalışabilen bir rejimdir. Üstelik sadece hak eşitliği içindeki bireyler arasında değil, fakat aynı zamanda mülkiyet veya sosyal statü ve hatta bilgi eşitliğine de sahip bireyler arasında. Fakat bu düzeylerdeki eşitlikler bir süreç sorunudur ve biz henüz tam demokrasiye giden sürecin aşağı basamaklarından birinde bulunuyoruz. Cumhuriyet ve demokrasi kavramlarını bu şekilde belirlediğimizde, cumhuriyet ve demokrasi arasındaki koparılamaz, kaçınılamaz ve zorunlu bağ da kendiliğinden ortaya çıkmış olur. Demokrasi Bazı kimselerin ileri sürmüş olduğu fikirlerin aksine, demokrasi içermeyen bir cumhuriyet rejimi asla olamaz, böyle bir durum cumhuriyet insanlar kavramının varlığıyla çelişir. Çünkü egemenliğin kaynağının tanrı, bir arasındaki hak monark veya padişah değil de ulusun kendisinin olduğu fikrinin kabulü, eşitlikleriyle ulusal iradeyi oluşturacak hak eşitliğine sahip bireylerin kabulü fikrini zorunlu kılmaktadır. ilgilidir. CUMHURİYETSİZ DEMOKRASİ KÜRESEL ISINMA: İklimler tehlike altında Bilimsel ilerleme için Amerikan Birliği’nin yıllık toplantısına bu yıl damgayı atmosferde biriken karbondioksit gazının ürettiği “sera etkisi” vurdu. Bugüne dek bu konudaki öngörüler bir belirsizlik içeriyor ve hep havada kalıyordu. Ancak son günlerde İngiltere’deki East Anglia Üniversitesi İklim Araştırmaları Bölümü’nden bir ekip, daha sıcak bir dünya üzerine daha ayrıntılı bir senaryo geliştirdi. Bu çalışmanın önemi, dünya ısındıkça yeryüzüne düşen yağmur miktarının değişeceğini öngörmesinden kaynaklanıyor. Bu senaryoya göre dünya ısındıkça ABD’nin büyük bir kısmı, Avrupa’nın tamamı ve Sovyetler Birliği’nin tahıl ambarı olarak bilinen kısımlarında giderek kuraklık hâkim olacak.Dünya gıda piyasalarında yaşanan yokluklar ve Sovyetler Birliği’nin yüksek miktarlarda tahıl satın alması göz önüne alındığında insanların bu gelişmelerden nasıl etkileneceğini kestirmek çok zor değil. Bu bağlamda East Anglia ekibi bu konuda daha ileri araştırmaların yapılmasının gerekliliğine dikkat çekiyor. Bir yıl önce Dünya Meteoroloji Örgütü’nün Cenevre’deki merkezinde yapılan bir toplantıda, karbondioksit sorununun iklim değişikliklerinin temel nedeni olduğu belirtilmişti. Bu tarihten sonra meydana gelen olaylar bu düşüncenin doğruluğunu kanıtlıyor. Ancak şu ana kadar tropik ormanların yok edilmesini önlemek için herhangi bir önlemin alınmamış olması, fosil yakıt kullanımına kısıtlama getirilmemesi kaygıları artırıyor. (17 Ocak 1980) Kaynak : New Scientist Derleyen: Reyhan Oksay Diğer yandan cumhuriyet temeline dayalı olmayan bir demokrasinin varlığı ve gelişmesi de olanaksızdır. Çünkü monarşik, meşruti vb. ortamlarda yeşerebilecek bir demokrasi, her zaman varoluşuna zıt egemen kuvvet ve sistemler tarafından engellenme durumuyla karşı karşıya kalacaktır. 1923’te ülkemizde cumhuriyet ilan edildiğinde, atılmış olan sadece bir ilk adımdı. Ne cumhuriyeti, ne de demokrasiyi yükseltecek siyasal ve sosyal kuvvetler henüz toplumumuzda yeterince ortaya çıkmamıştı. Cumhuriyet de, demokrasi de, yaşayabilmek ve gelişebilmek için özgür ve bilinçli insanlara gereksinim duyar. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülkemizde okuma yazma bilenlerin sayısı sadece %10 civarındaydı. Kadınlar arasında ise bu oran %1 idi. Kadınlar hemen tümüyle sosyal yaşamın ve çalışma yaşamının dışındaydı. Sanayileşme ve mesleklerde uzmanlaşma yok denecek kadar zayıftı. Cumhuriyet’in kurucuları sanayileşmeye ve halkın hızla eğitilmesine büyük bir önem verdiler. Bazıları, 1928 harf inkılabının bir günde ulusu okur yazar olmaktan çıkardığını ileri sürmektedirler. Oysa harf inkılabı gerçekte, bütün bir milleti birkaç ayda öğrenilebilen bir alfabe ile okur yazar durumuna getirmeye yönelik büyük bir demokratik girişimdir. Harf inkılabı, çıkarlarını nasıl savunacağını bilemeyen insanları bilinçli yurttaşlar haline dönüştürme amacıyla yapılmıştır ve ülkemizdeki demokrasinin gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur. Demokrasi gerçek ve ideal anlamıyla eşitler arasında çalışabilen bir rejimdir. ÖZGÜRLÜĞÜN ÜRÜNLERİ Kadınların sosyal yaşamda ve eğitim yaşamında erkeklerle aynı haklara ve statülere kavuşturulması girişimleri de bu niteliktedir. Kadınları özgür ve erkekleriyle aynı haklara sahip olmayan bir ülkede ne cumhuriyet, ne de demokrasi varlığını sürdürebilir. Bu nedenle 1926’da Medeni Kanun’un kabulü, kadın haklarıyla ilgili ve diğer kısımlarıyla büyük bir demokrasi hamlesidir. Cumhuriyet’in kurucuları, cumhuriyeti de, demokrasiyi de koruyacak ve yaşatacak güçleri çok kısa sayılabilecek bir süre içinde yaratma çabası içinde olmuşlardır. Onların bu doğrultudaki en önemli ve yaşamsal girişimlerinden biri de bilimi ve aydınlanmayı topluma yaymak ve büyük çoğunluğu hurafeler dünyasında yaşayan halkı her araç ve yöntemle aydınlatmaya çalışmak olmuştur. Bugün onların bu kıymetli çabalarının ürünlerini görebiliyoruz. Eğer gördüklerimiz yeterli değilse, bu eksikliğin kaynağı onlarda değil, daha sonraki 60 yılda özgür, eğitimli, bilinçli ve bilimsel zihniyetle donanmış nesillerin yetişmesini türlü nedenlerle engellemiş olanlarda aranmalıdır. Ne cumhuriyetsiz demokrasi, ne de demokrasisiz cumhuriyet olabilir. Her ikisini yükseltmenin yolu da bilimsel düşüncenin ülke çapında yaygınlaştırılmasından geçer. Cumhuriyete sahip çıkmayı demokrasiye tehdit olarak görenler, demokrasiye en büyük tehdidin insanı kul mertebesine indirgeyen ideolojilerden kaynaklandığını görmeye çalışmalıdırlar. Ülkemizde cumhuriyetin de demokrasinin de temel ve nihai garantisi, bilimle tanışmış, bilimsel düşünebilme becerisini edinmiş ve bu nedenle de doğru kararlar verebilen, gerek kişisel çıkarlarının, gerekse ulusal çıkarlarının nereden geçtiğini kavrayabilen aydınlanmış insanlardan oluşan bir ulusun yaratılmasındadır. CBT 1053/17 25 Mayıs 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle