25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Bilinmesinde kamu yararı olan bir endişem Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın 7 yıl evvel aleyhime açtığı manevi tazminat davası geçen günlerde sonlandı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin oybirliğiyle benim lehime olan görüşüne katılmayıp beni haksız ve Prof. Doğramacı’yı haklı bulan yerel mahkeme kararını, oyçokluğuyla, onadı. Amacım, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun gerekçeli kararında bulunan ve ülkemde özellikle fikir haklarının korunması açısından endişe uyandırıcı bulduğum bir görüşü kamuoyuna duyurmak. Prof. Dr. Hasan Yazıcı, İstanbul Üniversitesi b. Öte yandan bir an için varsayalım ki, Yargıtay HGK’nun yorumuna koşut, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi gerçekten de bilimsel olmayan bir eserde göndermeye gerek olmadığı yönünde, çağdaş ve evrensel düşün ve hukuk normlarıyla ters düştüğünü savunduğum bir görüşe sahip. Bu koşulda ise ülkenin en yüksek hukuk yorumcusu ve adalet dağıtıcısı olan Yargıtay HGK’undan beklenen, ilgili kararını bunun üzerine kurmak değil, tam tersi 4.HD’sini "Çağdaş ve evrensel hukuk normlarına uymuyorsun" diye herşeyden ve herkesten evvel uyarmak olmalıydı diye düşünmek istiyorum. Unutmayalım. Herhangi bir davayla ilgili Yargıtay kararı benzer davalarda mahkemeleri çok etkileyecek örnek oluşturur. Buradan giderek ve bundan böyle, diyelim vatandaş Ahmet "İstanbul Meyhaneleri" diye bir rehber kitap hazırladı. Kitap çok tutuldu. Bunu gören vatandaş Mehmet böyle bir kitap fikrini sevdi. O da benzer bir rehberkitap hazırladı ancak bu işi yaparken vatandaş Ahmet’in kitabından beğendiği bazı bölümleri kelimesi kelimesine ve de göndermeye gerek görmeksizin kendi kitabına koydu. İşte sayın okurlar Doğramacı –Yazıcı davasındaki son Yargıtay HGK kararına göre Mehmet bu durumda aşırma = intihal yapmış sayılmamak gerekir. Neden mi yapmamıştır? Çünkü artık elimizde bilimsel olmayan kitaplarda gönderme aranmayabilir yönünde bir Yargıtay HGK görüşümüz vardır. Ayrıca her iki kitabı da okuyup örtüşen yerleri gören Hüseyin ise bunu dile getirdiğinde vatandaş Mehmet’e manevi tazminat ödemeye mahkum edilebilir. Yazımın girişinde değindiğim ve ülkemde fikir haklarının korunması açısından endişe verici bulduğum olgu budur. Endişem gerçektir, günceldir ve bilinmesinde kamu yararı vardır. * Söz konusu karar dava sürecinde Yargıtay 4. HD Dairesi’nin benim lehime aldığı ikinci oybirliğiyle bozma kararıdır. Birinci karar yerel mahkemenin bilirkişi seçimini ve çalışma yöntemini sorunlu bulup aldığı, usule ait bir karardı. Ö CBT1047/20 13 Nisan 2007 nce dava konu ve sürecini kısaca özetliyeyim. 2000 yılında Milliyet gazetesinde aşırma = intihal konusunda bir yazım çıktı. Yazıda ülkemizde maalesef oldukça yaygın olan aşırmalarla en etkili mücadele yönteminin önce aşırma yapanların kamuoyu önünde özür dilemeleri olması gerektiğini vurguluyordum. Özür dileyen ne kadar ünlü ise böyle bir günah çıkarma da o kadar etkili olacaktı. Yazıda Prof. Doğramacı’nın Anne’nin Kitabı ile Dr. Benjamin Spock’ın İncil’den sonra en çok satan kitap diye ün yapmış Çocuk Bakımı kitabı arasındaki benzerliklere değinmiştim. İki kitap arasındanki yer yer tümüyle örtüşme ilk kez 1981 yılında gazeteci Uğur Mumcu tarafından kamuoyuna açıklanmış ve daha sonra da birçok kişi tarafından da, yazılı sözlü dile getirilmişti. Hepsinden öte 1998 yılında Türkiye Bilimler Akademisi’nin o tarihte başkanı bulunduğum Bilim Ahlakı Komitesi konuyla ilgili olarak Prof. Doğramacı’yı oybirliğiyle ve yazılı kınama kararı almış, söz konusu karar TÜBA Yönetim Kurulu’nda önce kabul edilmiş ancak daha sonra Yönetim Kurulu’nda bazı üyelerin böyle bir kararın TÜBA’yı yıpratacağı yazılı görüşleri nedeniyle yeniden oylanmış ve kınama kararının tebliği askıya alınmıştı. Bunun üzerine de ben ve iki arkadaşım Bilim Ahlakı Komitesinden, bir değerli hocamız da (Prof. Erdoğan Şuhubi) TÜBA Yönetim Kurulu’ndan istifa etmişti. Dava konusuyla ilgili altını çizmek istediğim son iki nokta daha var: 1. Dava konusu yazı Milliyet gazetesinde çıktığı günlerde Üniversitelerarası Kurul bir karar almış, doçent adaylarını aşırmalar bakımından inceleyeceğini bildirmişti. 2. Prof. Doğramacı’nın söz konusu kitabının ilk baskısı 1952 (Spock’ınki ise 1946) son baskısı ise 2000 yılındaydı. Milliyet’te yazım çıktığı günlerde işte yukarıdaki nedenlerden Doğramacı Spock olayının güncel olduğu da görüşündeydim. Girişte değindiğim üzere dava sonunda Yargıtay HGK’u Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin oybirliğiyle aldığı bozma kararını* benimsemedi ve yerel mahkemenin kararına uyarak beni manevi tazminata mahkum etti. Yargıtay HGK’unun beni mahkum eden gerekçeleri şunlardı: 1. Doğramacı’nın Spock’tan aşırma yaptığı savı gerçek değildi. Tartışma konusu kitap Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından bilimsel bir eser diye yorumlanmıştı. Halbuki, söz konusu kitap bilimsel bir eser değildi ve bilirkişilerin de vurguladığı gibi, bilimsel olmayan eserlerde gönderme yapmak gereği yoktu. Bu nedenle de somut olayda aşırmadan söz edilemezdi. 2. Doğramacı’nın Spock’tan aşırma yapıp yapmadığı tartışması güncel değildi. 3. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi birinci kararında hakareti kabul etmişti. Bu nedenle dava sürecinde Doğramacı lehine "kazanılmış hak" oluşmuştu. 4. Yargıçlar (burada Yargıtay 4. HD kastediliyor) bilirkişi yerine geçemezlerdi. Sıraladığım dört gerekçeden ikincisi hakkındaki görüşlerimi yukarıda belirttim. Üçüncü ve dördüncü gerekçelerin irdelenmesini ilgi duyabilecek hukukçulara bırakıp esas birinciye, yazımın girişinde "....endişe uyandırıcı bulduğum" gerekçeye eğilmek istiyorum. Yargıtay HGK’nun gerekçelerinin dayandığı bilirkişi raporunda (hazırlayanlar: Prof. Dr. Nejat Akar, Prof. Dr. Süheyla Arsan ve Prof. Dr. Gülsen Canlı) aynen şöyle denilmiştir: "….Prof. İhsan Doğramacı’nın kitabında Beslenme, Günlük Yaşayış ve Terbiye ile Bulaşıcı Hastalıklar alt bölümlerinde, bazı paragraflarda, yer yer çeviriden yararlanmaya dayanan Benjamin Spock’un kitabı ile anlatım benzerlikleri bulunmaktadır. Ancak, anlatım benzerliklerinin saptanmış olduğu konuların hiç biri Benjamin Spock’ın orijinal bilimsel verileri olmayıp, tüm çocuk hekimlerinin aynen veya benzer şekillerde ifade edebilecekleri anonim konulardır." Bilirkişi raporunun sonuç kısmında da ayrıca şu saptamalar vardır: " ....Kaldı ki günümüzde de kaynak verilmeden alıntı yapılmaması kuralı daha çok bilimsel nitelikli kitaplar için geçerli olan bir zorunluluktur." Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gerekçeli kararında ise yukarıya aldığım bilirkişi görüşlerine koşut görüşler de aynen şöyledir: "Baştan beri alınan bilirkişi raporlarında; her iki kitabın da el kitabı olduğu, anonim bulunduğu, orijinal fikirler taşımadığı, yazarların geliştirdikleri fikirler olmadığı ve o nedenle kaynak gösterilmesine gerek bulunmadığı ısrarrla vurgulanmıştır. .........Özel daire (4. HD) ikinci bozmasında anlatılanları bir kenara bırakmıştır. Bilirkişilerin görüşlerinin aksine kitapları bilimsel eser olarak kabul etmiştir. Neticede de davanın reddine karar vermiştir." Bir an için eldeki kitabın bilimsel olup olmadığını bir kenara bırakalım. Bilimsel olmayan bir kitapta göndermeye gerek yoktur görüşünü açıkça dile getirmiş HGK’nun çoğunluk sayın yargıcının iki noktaya dikkatini çekerim: a. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi kararında gönderme yapmakla ilgili şöyle demiştir: "Özellikle bilimsel bir eserin yazılmasında bu kurala uymak ve bunu izlemek hukukun vazgeçemeyeceği bir sonuçtur." Şimdi soruyorum: 4. HD’sinin bu cümlesinden bilimsel olmayan bir eserde göndermeye gerek yoktur sonucu nasıl çıkar? Diyelim biri çıktı, "Özellikle Yargıtay yargıçları her zaman yansız olmak zorundadırlar." diye bir görüş bildirdi. Bu ifadeden "Yargıtay üyesi olmayan yargıçlar yandaş olabilirler." anlamı çıkabilir mi? Kalp damarları: “Daha iyi” diye hastalara takılan ilaçlı stentlere boşu boşuna büyük paralar ödendiği ortaya çıktı. Dahası, ilaçlı stentler daha fazla tıkanıyor! Dr. Mehmet Altınok, Tıp Kurumu Başkanı Dr. Ali Rıza Üçer, Tıp Kurumu Genel Sekreteri S aygın tıp dergilerinden biri olan The New England Journal of Medicine'in (NEJM) 8 Mart 2007 tarihli sayısında, 2003 yılından beri ülkemizde ve dünyada kullanımı hızla artan ilaçlı stentlerle ilgili dikkat çekici makalelere yer verildi. (1) NEJM'de yayımlanan 19 ayrı randomize çalışmada şu sonuçlara ulaşılmıştı: İlaçlı stentlerde, eski tipteki ilaçsız stentlere göre stentin takılmasından sonraki ilk bir yılda stent trombozu (tıkanma) riski hafifçe daha düşüktü, ancak 1 yıldan sonraki süreçte durum tersine dönüyor, ilaçlı stentler eski tip stentlere oranla % 0.51 daha fazla tıkanıyordu. Randomize çalışmalardaki olgu sayısı yüksek olduğundan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle