25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Felsefe için "bilgeliğin sevgisi olduğu kadar sevginin de bilgeliği olmalı" diyorsunuz. Açıklayabilir misiniz? Bana Sorular: Felsefe Türkçe’de bilgelik sevgisi felsefe diye yazılıyor; yani "philia" "sophia". Oysa "sophia" "philia" olabilir. Yani "philia" sevgi, sevginin bilgeliği... Felsefenin içinde hem sevgi hem bilgelik var. Demek ki felsefe dediğimiz çaba, sevgi ve o sevgiyle yaşanan bilgece bir yaşamı gerektiriyor. Bilgece yaşanan bir yaşam yalnızca bilgiyle yaşanan bir yaşam değildir. Bilgiyi özümseyerek, içselleştirerek, bilgiyle mutlu olmaya çabalayarak yaşanan bir yaşamdır. Bunu anlayabilmek için sevginin bilgeliğini anlamak gerekir. Sevmenin büyük bir bilgelik gerektirdiğini düşünüyorum. Herkesin birbirinden kolayca nefret ettiği, tiksindiği bir dünya düşünün. Bunu bireyler arasındaki ikili ilişkilerden tutun da uluslararası ilişkilerdeki "ben seni yerim, sen beni yersin" gibi Hobbescu bir dünya düzenine kadar düşünün. Sevmenin anlamı büyük ölçüde kaybolmuş. Elbette bu dünyada bilge insanlar var; ama bilge toplumlar, kültürler yok. Oysa bilge kültür ve toplumlara ihtiyacımız var. Maalesef toplumlararası ilişkiler çok acımasızca, çok hesabi ve insana yakışmayacak düzeyde birbirinin kuyusunu kazma ve birbirini bir tehdit olarak görme doğrultusunda yürütülüyor. Bunu insan aşabilecek mi? Çok kısa vadede olanaklı olduğunu düşünmüyorum. Küresel ısınma, göç, terörizm, şiddet... Bugün dünyanın gündemini oluşturan bu sorunlar karşısında felsefeciler ne yapıyor ve sizce ne yapmalı? İstanbul’da "Dünya Sorunları Karşısında Felsefe" başlıklı bir dünya kongresi yapıldı ve o kongrede hem felsefeci olmayanlara mesaj verilmeye çalışıldı hem de felsefeciler büyük ölçüde kendilerine böyle bir mesaj vermeye çalıştılar. Yani felsefe artık dünya sorunlarıyla, yaşanan somut sorunlarla ilgilenmeli. Buna karşın felsefe bugün dünyada akademik fildişi kulelerde bir memurluk zihniyetiyle yapılıyor. Akademik hayata girmek, yüksek lisans, doktora tezleri yapmak... Bunlar felsefeciyi çok teknik ve kitabi bir alana doğru itiyor ve felsefenin kökenindeki bilgeliğin unutulmasına yol açıyor. Bunun nedenlerinden biri de gereğinden fazla felsefeci, felsefe memuru olması. Bu yüzden akademik olarak felsefecilerden çok fazla umudum yok. Alaylı felsefeciler sayesinde mesleği felsefe değildir de sosyolog, tarihçi, matematikçi, fizikçi, şairdir felsefenin dünya sorunlarına bakışı daha etkin bir biçimde görülebilir diye düşünüyorum. Felsefi danışmanlık hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de felsefi danışmanlık bireysel ve kurumsal olarak bizlere neler kazandırabilir? "Philosophical Counselling" kavramı son 2025 yıldır kullanılıyor. AngloAmerikan kültürde "Philosophical Practise" diye de geçiyor.Bir Alman düşünürün ortaya attığı bir kavramdır. Bir anlamda felsefenin yaşamda yerini bulmasıdır. Bu hem bireysel anlamda terapi olarak uygulanabiliyor hem de kurumlara danışmanlık yapmak için kullanılabiliyor. Bu ticari kurumlar, bu kurumların yaptığı yatırımlar, bu kurumların diğer kurumlar arasında takdim edilmesiyle ilgili kavramsal problemler ya da kendi kurumlarının varlığı ile ilgili problemler olabilir... O anlamda pratikte zaten danışmanlık hizmeti hem kurum hem birey anlamında yapılıyor. Bir yandan da psikologlara, psikiyatristlere destek veriliyor. Hem sosyoekonomik hayata hem kültürün diğer alanlarına destek verilmeye çalışılıyor. Bu bağlamda kurumlara da destek verilebilir. Örneğin, siyasi partiler. Felsefi donanıma sahip bir danışmanın bir parti liderine, "Bu kavramı kullanıyorsun ama bu kavramlar arasında şöyle geçişler var" gibi çok şey söyleyebileceğini düşünüyorum. Yalnız unutmayalım ki felsefi danışmanlık akademik felsefeciler arasında da çok sıcak karşılanan bir şey değil. Bunu felsefeye ihanet olarak görenler bile var. Çünkü bunu bir para kazanma, bir kazanç, felsefeyi ayağa düşürme çabası olarak değerlendiriyorlar. Tabiî ki felsefenin saygınlığını bozmadan, felsefeyi ticari bir meta haline getirmeden, felsefenin onurunu zedelemeden çok iyi bir şekilde yapılması gerekir. Bu, yürütebilenler için dünya sorunları karşısında felsefenin bir katkısı olabilir. Ben bu konuda sanırım Türkiye’de ilk ders veren hocayım. 2) Geçen ay 34 Mart’ta gerçekleşen en son ki tam Ay tutulmasının tamamı Riyad’dan gözlemlendi ve tüm evrelerini verecek yeterlikte ve ayrıntıda resimleri de alındı. Bazıları seçilerek biraraya getirildi ve görünümü bu sayfada verildi. Günün astronomi resmi http://antwrp.gsfc.nasa.gov/apod/ adresinden günlük olarak izlenebilir ki güne günaydın demenin en güzel adresi. Tübitak Bilim ve Teknik dergisi ile Tübitak Ulusal Gözlemevi’nce hazırlanan 2007 yılı gök olayları yıllığı www.tug.tubitak.gov.tr/haber.php?id=75 adresinden indirilebilir. Tübitak Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü haberlerine www.bilten.metu.edu.tr/ adresinden ulaşılabilir. Güncel gökbilim gelişmeleri de www.tug.tubitak.gov.tr/ adresinde. Bu yazıda kaynakça olarak kısmen "The Astronomical Almanac 2007"den yararlanıldı. Eldeki arazi dürbünleri bile bizleri heyecanlandırırken onların büyükleri durumundaki teleskoplar herhalde büyük mutluluklar saçmalı!... Sahiplenmenin zamanı artık: yüzünü/ilgisini/yatırımını/dürbününü/teleskopunu gökyüzüne çeviren "ilkler" bugün öndeler!... erken yola çıkan yol alıyor... iyi gözlem dileğiyle... KANADALI MATEMATİKÇİDEN TÜRKÇE KONFERANS Dünyanın en tanınmış matematikçilerinden biri olan Kanadalı Robert Langlands Yıldız Üniversitesi’nde “Cebirsel Sayılar: Geçmişte ve Bugün” başlığı altında bir konuşma yapacak. Langlands şu anda Princeton Advanced Studies bölümünde ders veriyor. Langlands’ın en önemli özelliği ziyaret edeceği ülkenin lisanını önceden öğrenmektir. Dolayısıyla konuşmasını Türkçe yapacaktır. Ünlü matematikçi ilke olarak Türkçe ders verilmeyen Türk üniversitelerinde konuşma yapmıyor. Yeri: Yıldız Üniversitesi Davutpaşa Kampusu, A2011 Konferans Salonu Tarihi: 11.04. 2007 Çarşamba 14:00 13.04.2007 Cuma 14:00 17.04.2007 Salı 17.00 Kök hücreden kalp kapakçığı İngiltere’de Harefield Hastanesi’nden bir grup bilim insanı kök hücreden kalp kapakçığı dokusu geliştirdi. Dr. Magdi Yacoub ve ekibi, üçdört yıl içinde kalbin yapay olarak geliştirilmiş bölümlerinin organ nakillerinde kullanılabileceğini düşünüyor. Kök hücreden üretilen doku tıpkı kalp kapakçığı giDr. Magdi Yacoub bi çalışıyor. Uzmanlar laboratuvarda geliştirilen kalp kapakçıklarını önümüzdeki aylarda koyun domuz gibi hayvanlara naklederek deneyeceklerini belirttiler. Dr. Yacoup, The Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, bilim adamlarının kök hücreden kalp geliştirmek için 10 yıla ihtiyaçları bulunduğunu, daha sonra kalp nakillerinde kullanılacak organ bulmakta yaşanan sıkıntının da ortadan kalkacağını söyledi. Yacoub, laboratuvarda kalp geliştirme projesinin çok iddialı gibi görünebileceğini ancak imkansız olmadığını söyledi. Yapay kalp üretmenin ilk büyük adımı olarak değerlendirilen bu çalışmada, Dr.Yacoub ve ekibi kemik iliğinden alının kök hücrelerini kolajenden yapılmış doku iskelesinin içine yerleştirerek 3 cm genişliğinde kalp kapakçıkları yapmayı başardı. CBT 1047 / 11 13 Nisan 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle