25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLGİSAYAR TEKNOLOJİSİ POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org Gidişat, özel sektörü temsil eden kurum ve kişileri bile tedirgin ediyormuş. Temsilciler, tedirginliklerini dile getirmenin ötesinde, hemen her alanda ulusal politika ve stratejilere gereksinim duyduklarını da söylemişler... Göz bakışla çalışan bilgisayar faresi Engellilerin de bilgisayar kullanabilmeleri için geliştirilen bir İpler Kimin Elinde? "Bir ülkede yürütülen ekonomik faaliyetlerde stratejik denetim ağırlıklı olarak yabancıların eline geçiyorsa, o ülkede 'ulusal bir strateji' uygulamanın koşulları da ortadan kalkıyor demektir; özellikle de bilim ve teknoloji alanında..." demiştim. Oğuz Oyan Hoca'nın geçenlerde bir makalesinde belirttiği gibi (Birgün, 13.03.2007), bu gidiş, özel sektörü temsil eden kurum ve kişileri bile tedirgin ediyormuş. Temsilciler, tedirginliklerini dile getirmenin ötesinde, ulusal politika ve stratejilere gereksinim duyduklarını da söylemişler. Söylediklerini yorumda bulunmadan aktarıyorum: TOBB IV. Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası'na sunulan Ticaret ve Sanayi Odaları Konseyi Raporu'ndan (10.03.2007): "Ülkemiz bankacılık sektöründe çok kritik bir duruma gelmiştir... Kredi mekanizması yoluyla reel sektörün de yabancıların kontrolüne geçtiğini, yabancı bankaların ..... bulundukları ülkenin değil menşe ülkenin çıkarlarını ön plâna çıkardıklarını, dolayısıyla da ülkenin makro ekonomik koşullarını olumsuz etkileyebildiklerini görüyoruz... Bankacılık sektöründeki yabancılaşma optimal noktayı geçmiştir. Dolayısıyla reel sektörün can damarı olan bankalarımızın büyük bir kısmının yabancıların eline geçmesi sektörün finansı açısından büyük sıkıntılar doğuracaktır. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik koşulların ve küresel, özellikle de Ortadoğu’ya ilişkin siyasî gelişmelerin dikkate alınması durumunda bankacılık sisteminde yabancıların hâkimiyetinin artmasının orta ve uzun vâdede ülkemiz aleyhine ciddî sorunlar yaratma potansiyeli taşıdığını düşünmekteyiz... Ülkemize yabancı sermaye girişini desteklemekle birlikte son derece kritik bir öneme sahip bankacılık sektöründe yabancıların, bankacılık sektöründeki payı, toplam aktiflerin yüzde 20'si ile sınırlanmalıdır." Raporda sanayimiz ile ilgili şu öneri var: "Türkiye, hızla azalan rekabet gücünü yeniden tesis etmek, dünya fiyatlarından ve kaliteli üretim yapabilen, her türlü yeniliği ve teknolojiyi takip eden öncü sanayici ve ihracatçılara sahip olmak ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlayabilmek için âcilen sanayi politikaları ve stratejilerine gereksinim duymaktadır." Haber Türk'ün "Ekonomiye Yeni Plân Gerekli" başlığıyla verdiği haber de ilginçti (12.03.2007): "Akbank’ın Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi Suzan Sabancı Dinçer, bono piyasasında 30 milyar dolar, hisse senedi piyasasında ise 40 milyar doların üzerinde sıcak para olduğunu, bunun da bir tehdit oluşturduğunu kaydetti. Dinçer, 2006’da 19 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye geldiğini; ancak, her yıl bu yüksek temponun yakalanmasının kolay olmayacağını söyledi. Bu yüzden Türkiye’nin âcil olarak stratejik plânlamaya ihtiyacı olduğunu kaydeden Dinçer, '...bir tehdit var. Bunu görerek âcil plânlama yapılması, belli sektörlerin teşvik edilmesi ve büyümeye imkân tanınması lâzım' diye konuştu." Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik ise, "Genç İşsizliği Sempozyumu"nda yaptığı konuşmada şöyle demiş (13.03.2007): "İşsizlikle mücadelede temel araçlarımız da şüphesiz isâbetle düzenlenmiş, çağdaş nitelikte ulusal politikalar olmalıdır. Büyüme, ekonomi, istihdam, eğitim, bilimteknoloji, sanayi, vergi, teşvik vs. politikalarının birbirleri ile uyumlu olmaları; katma değer ve istihdam yaratmaya odaklanmaları vazgeçilmez görülmelidir... Yeterli iş alanı yaratılması sanayinin ekonomideki lokomotiflik gücüne bağlıdır. Bunun için de büyümeye vizyon kazandırılması şarttır. İşletmelerin küresel piyasada gelecekte hangi sektör ve ürünlerde rekabetçi olacağı, büyüme ve sanayi politikaları yeniden dizayn edilerek belirlenmelidir. Biyoteknoloji, nanoteknoloji, nükleer teknoloji, enformasyon, uzay teknolojisi gibi öncü ve ileri teknolojilere yönelerek geleceği inşa etmeliyiz. Eğitim, ARGE, teşvik politikaları ile sosyal politikalar buna göre yeniden düzenlenmelidir." İnsan bu sözleri söyleyenlerin toplumun hangi katmanlarını temsil ettiklerini düşününce ister istemez soruyor: Bunlar da bu gidişten şikâyetçiyse, o zaman, Türkiye'de ipler kimin elinde? teknik, şimdi herkesin işine yarayacak. Genç bir bilim adamı, bilgisayar faresinin pabucunu dama attıracak alternatif bir teknik üzerinde çalışıyor B ilgisayar kullanımında bir devrim yaratmak isteyen Stanford Üniversitesi doktora öğrencisi Manu Kumar, şu sıralar bakışla ve tek tuş yardımıyla işleyen alternatif bir bilgisayar faresi üzerinde çalışıyor. Prof. Terry Winograd tarafından yönetilen proje, diğer "EyeTracking" (göz izleme) cihazlarında da kullanılan standart bileşenlere dayanmakta: Yüksek çözünürlüklü kameralı özel bir ekran ve enfraruj ışık kaynağı. "EyeTracking aslında engellilerin de bilgisayar kullanabilmeleri için geliştirilen bir teknik. Bizim şimdi yaptığımız, tekniği sıradan insanların da yararlanabileceği hale getirmek" diye açıklıyor Kumar projesini. Teknolojinin ana elementi EyePoint olarak isimlendirilen bir yazılım programı. Bu program mesela web tarayıcısında bir linke bakıp, klavyenin sağına yerleştirilmiş "Hotkey" tuşuna basılarak kullanılmakta. Bu şekilde kullanıcının ekranda izlediği kısım büyütülmekte. Tekrar aynı bölgeye bakıp, Hotkey tuşu bırakıldığında, görüntü yine eski haline dönüşmekte. YENİLİK NEREDE? Göz hareketlerinin izlenmesi aslında eski bir teknoloji. Bununla ilgili ilk denemeler, gözden yansıyan ışığı kaydeden fotoğraf filmleriyle, 20. yy’da gerçekleştirilmişti. Günümüzdeki sistemlerde yüksek çözünürlüklü kamera ve enfraruj ışın veren diyotlardan yararlanılıyor. Bu donanım ise daha sonra pahalı ekranlara aktarılmakta. Kumar’ın kullandığı modelin fiyatı 25 bin dolar. Kamera, kullanıcının gözbebeği ve saydam tabakadan yansıyan enfraruj ışını algılıyor. Bununla birlikte en iyi sistemler bile hâlâ mükemmellikten uzak. Nitekim gözümüz çok istikrarlı değil; insan tek bir noktaya odaklansa dahi gözbebeği yine de biraz titrer. Kumar, bu nedenle, bu titremeyi anında hesaplayabilen bir algoritma yazdığı gibi, ayrıca kullanıcıların ekrana tam olarak ne şekilde baktıklarını araştırmış. Ama en önemlisi, beynin görüntüyü algılama yetisini zorlamayan bir arayüz geliştirmekti diyor Kumar. Tekniğin mümkün olduğunca doğal çalışması gerekiyordu. İMLEC DENETİMİ YOK EyePoint yazılım programında imleci kontrol etmek gerekmiyor. Halen kullanılmakta olan fareli sistemlerin aksine, yeni sistem o anda izleneni göstermiyor. Çünkü araştırmalar, bu yöntemin kullanıcıları rahatsız ettiğini göstermiş. Kumar, kullanıcının bakacağı yeri bulduğunda sürekli imlece kontrol ettiğini bir iki deneyle fark ettiğini söylüyor. Denekler, ekrandaki durumu gösteren bir mavi noktayla karşı karşıya kaldıklarında daha yavaş çalışmaya başlamışlar. Fakat normalde fare ve tuşlama gerektiren görevlerde EyePoint gayet ilginç bir alternatif olarak kendini göstermiş. Ellerini klavyeden çek CBT 1045/6 30 Mart 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle