25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM DÜNYASINDAN K I S A KUTUP BÖLGELERİ HER YIL 125 GİGATON BUZ KAYBEDİYOR Grönland ve Antarktika’daki buzun eriyip akması yüzünden, deniz seviyesi her yıl aşağı yukarı 0.35mm yükseliyor. Sonuç, geçen 15 yılda elde edilen uydu verilerinin yeniden değerlendirilmesiyle elde edildi. İngiliz araştırmacılar, Güney Kutup denizindeki ısınma yüzünden su seviyesinin gelecek yüzyıllarda daha hızlı yükselebileceği konusunda uyarıyorlar. Edinburgh Üniversitesi’nden Andrew Shepherd ve Londra College Üniversitesi’nden Duncan Wingham, Science dergisindeki yazılarında, Grönland’daki buzulların denize akışında farklı süreçlerin yaşandığından söz ediyorlar. Bu süreçlerin gelecekte deniz seviyesinin yükselişinde ne derece etkili olacağını tahmin etmek zor diyor araştırmacılar. Oysa Antarktika daha genel bir manzara söz konusu. Kıtanın doğusundaki ve batısındaki dört buzul küçülüyor. Doğrudan doğruya denize akan PineIsland, Thwaites ve Totten buz burunları ve Cook buzulu, çok derine in H A B E R L E R karbürlere dönüştürülebilir. Bu konuda önemli bir adım atan Potsdam MaxPlanck Kolloid ve Arayüz Araştırmaları Enstitüsü bilimadamları, "Angewandte Chemie" dergisinde karbondioksitin parçalanmasını kolaylaştıran bir katalizör geliştirdiklerinden söz ediyor. Kimyacıların aşmak zorunda oldukları en önemli sorun, atomlar ve karbondioksit moleküllerinin çok etkili bir şekilde birleşmiş olmaları. Karbon atomu bileşiminin oksijen olarak çözülmesi için çok fazla enerji gerekir. Parçalanma süreci bir kez gerçekleştiğinde karbon atomları yeniden birleştirilebilir ve hidrojen ilavesiyle istenilen hidrokarbürler elde edilebilir. Yapay parçalanma süreçlerinin birçoğunda olduğu gibi, yapay fotosentez de ancak yoğun enerjiyle tamamlanabilmekte. İşte bu nedenle de katalizörlere ihtiyaç var. Bunlar reaksiyonu harekete geçiren ya da hızlandıran ve bu süreçler sırasında eksilmeyen maddelerdir. Doğa, fotosentezde, kalsiyum veya mangan gibi metal atomları da içeren katalizörden yararlanır. MaxPlanck araştırmacıları şimdi metal atomlu katalizör yerine azot içeren maddeler kullanıyor. Fotosentez süreci, karbondioksitin azotla birleştiği bir ara evreyle gerçekleşiyor. hang Filleri Koruma Merkezi Başhekimi Sittdej Mahasawangkul’un açıklamasına göre merkezin amacı yapay döllenme tekniğiyle, Tayland fillerinin gen havuzunu genişletmek. Diğer ülkelerde fillerde yapay döllenme tekniği daha önceleri başarıyla uygulanmıştı. Tayland’da doğal ortamda dünyaya gelen fillerin ithal edilmesi yasak. Ülkede bulunan 5 bin kadar filin yarısı doğada yaşıyor. KARBONDİOKSİTİ PARÇALAYAN KATALİZÖR Yeşil bitkiler, karbon ve oksijenden oluşan karbondioksiti oksijen ve glikoza dönüştürür. Bu süreç bitkinin yeşil boyar maddesi olan klorofil ve güneş ışığından alınan enerjiyle gerçekleşmekte. Kimyacılar bu harika reaksiyonu laboratuvarda taklit etmeye, yapay fotosentezi gerçekleştirmeye çalışıyor. Araştırmalar başarıyla sonuçlanırsa, çevreye zararlı karbondioksit, biyokütleye veya diğer değerli hidro araştırma ekibinin Science dergisindeki yazısına göre buz tabakası eridiği taktirde, tüm gezegenin üzeri 11 m. derinliğinde bir denizle kaplanacak. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden Jeffrey Plaut’un yönetiminde çalışan ekip, Avrupa’nın Mars Express sondasının radar aletleriyle, Kızıl Gezegenin güney kutbunu inceleyince, güney kutbunda saf su buzundan oluşan tabakanın yaklaşık olarak 1.6 milyon kilometreküp hacminde olduğunu hesaplamışlar. Bu, Grönland buzunun üçte ikisine eşit. Benzer büyüklükteki bir buz tabakası, Roma Üniversitesi’nden Giovanni Picardi tarafından Mars’ın kuzey kutbunda geçen kasım ayında bulunmuştu SALAMENDER ROBOTU EVRİME AÇIKLIK GETİRDİ Oltadan çıkarılan balık bir müddet sıçrayıp çırpınır. Bu durumda onu yakalamak çok zordur. Yine de balığın karaya uygun hareket edemeyeceğini herkes bilir. Buna rağmen balıklar ve atalarımız 400 milyon yıl kadar önce sudan karaya geçmeye başardı. İsviçreli ve Fransız bilim insanları Science dergisinde bu sürecin aslında hiç de zor olmadığını anlatıyor. Araştırmacılar uzuvlarını yenileme yetisine sahip bir amfibyum olan semenderi yakından inceledi. Semender günümüzdeki fauna içinde ilk kara canlılarına en çok benzeyen hayvan olarak bilinir. Çünkü semender ayaklarını yukarı doğru kıvırdıktan sonra suda yılan gibi süzülebilen müthiş bir yüzücü olduğu kadar karada, dört ayak üzerinde de yürüyebilir. Yürürken sol ön ayağı ve sağ arka ayağı (veya tam tersi) aynı anda hareket eder, yani burada diyagonal bir hareket var. Semenderin bu yürüyüş tarzını nasıl öğrendiğini aslında araştırmacılar 2003 yılından beri biliyordu. Amfibyumlar sinir dokularından oluşan iki salınım merkezine sahip. Bunların ürettiği sinyaller, kaslara ve bacaklara iletilir. Dokulardan biri omurganın başından sonuna kadar uzanır ve sinir hücreleri, bedeni tipik yüzme hareketine yönlendirecek bir ritmi ateşler. İkinci motif jeneratörü ise omurganın sadece iki bölgesinde yer alır ve ön/arka ayakların hareketlerinden sorumludur. JeanMarie Cabelguen, 2003 yılın MARS’TA DONMUŞ OKYANUS VAR Mars’ın güney kutbunda buzdan bir deniz bulunmakta. Uluslararası Tıptanı araştırmaları dikleri için okyanustaki sıcaklık oynamalarında etkili oluyorlar. 0.5 santigrat derecelik bir ısınmadan halihazırdaki buz kaybı sorumlu olabilir diye açıklıyor Shepherd. Shepherd ve Wingham’ın analizlerinden ortaya çıkan sonuçlara göre batı Antarktikteki buz tabakası yılda 50 gigaton (milyar ton) küçülmekte. Güney Antarktika’daki buz tabakası ise artan yağışlar sayesinde yılda 25 gigaton büyümekte. Grönland ve Antarktika’daki toplam buz kaybı böylece yılda 125 gigatona ulaşmakta. Bu kayıp, deniz seviyesindeki yükselmenin yüzde 12’sinden sorumlu. Buzullardaki gelişmeler hakkında daha fazla bilgi edinildiği taktirde iklim modelleriyle daha sağlıklı öncelemeler yapılabilecek. CBT1045/4 30 Mart 2007 IŞIKLA ENFEKSİYON TANISI Sheffield Üniversitesi bilimadamları, bakterileri hızla saptayan bir yöntem keşfetti. Işıkla gerçekleştirilen tanı tekniği, yaraların ve MRSA enfeksiyonunun (Metisiline dirençli Stafilokok aureus enfeksiyonu) tedavisinde kullanılabilecek. Araştırma ekibi şu sıralar, taşınabilir bir tanı aleti üzerinde çalışıyor. Özel olarak yetiştirilen moleküllerden çıkan ışık sinyalleri bakterileri saptayabiliyor. Araştırmacılar hücrelerle birleşen polimerleri (büyük moleküller) elde edebilmek için beş yıl çalışmışlar. Polimer, birleşme halinde biçimini değiştirip bir ışık sinyali veriyor. Bu kırmızı ışık sinyali MRSA mikrobu olduğu gibi, çıplak gözle görülmeyen bir sinyal de olabiliyor. Çıplak gözle görülmeyen sinyal flüresan lambayla takip edilmekte. Sinyalin biçimi ise kullanılan polimer türüne bağlı olarak değişmekte. Bilim insanları bu tür bir yöntemin özellikle de laboratuvarların bulunmadığı savaş bölgelerinde yararlı olabileceğini düşünüyor. Üç yıl içinde hazır olması beklenen teknoloji sayesinde bilerek bulaştırılan şarbon mikrobu da saptanabilecek. Araştırmacılardan Sheila MacNeil’e göre, yeni yöntemle enfeksiyon bir dakikada teşhis edilebilecek. TAYLAND’DA İLK TÜP FİL BEBEK Tayland’da geçtiğimiz haftalarda yapay döllenme tekniğiyle ilk fil yavrusu dünyaya geldi. 100 kilo ağırlığındaki fil yavrusunun durumu iyi. Lam
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle