24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör hayvanlar üzerinde yapmak mümkün değil. Araştırmacılar bu yüzden semenderin hareketlerini taklit eden bir robot geliştirdi. EPFL (Biologically Inspired Robotics Group) bilim insanları tarafından gerçekleştirilen 85cm uzunluğunda on motorlu robot, aslında son derece basit bir tasarım, ama semenderin iki tipik hareketini de yerine getirebiliyor. Yani ayakların hareketlerinden sorumlu sinirler, beden hareketinden sorumlu olanlara kıyasla daha yavaş salınıyor, fakat buna karşın beden hareketlerinden daha üstünler. Semender modeliyle, araştırmacılar hareket merkezini uyaran gerilimi uzaktan kumandayla ayarlayabiliyor. Ve robot gerçekten de düşük uyarımda yürüyor, uyarım şiddetlendikçe önce sürünüyor ve daha sonra ise yüzmeye başlıyor. Ama robot, gerçek semenderden biraz daha yavaş yürüyor (saniyede 0,11 beden boyu/ gerçek semender 0,4 beden boyu/s), ama buna karşın çok daha hızlı yüzebiliyor (robot: 1,2 beden boyu/s, semender: 0.4 beden boyu/s. Nilgün Özbaşaran Dede İktidarın işbirlikçilerinin yaptıkları yasadışı işler sayın savcılarımız tarafından kovuşturulabilir, sorumluları adalet karşısına çıkartılabilir ve yasa dışına kaymış kurumlarımızın tahribatı önlenebilir. Bilim Adına Sayın Savcılarımızdan Bir Rica! Ülkemizde hükümet tarafından yargının çalışamaz hale getirilmesi için oynanan menfur oyunların her gün gazete sahifelerinde boy gösterdiği ve televizyon ekranlarınca önümüze getirildiği bu karanlık günlerde, bilim kurumları da yargının devre dışı bırakılması suretiyle aynı hükumet tarafından eşi görülmemiş bir baskıya mâruz bırakılmaktadırlar. Hükümet ve onun işbirlikçileri yasa tanımaz tutumlarıyla bilim kurumlarımızı kendilerine yaraşır bir saygınlık ve faydalılıkta çalışamaz hale getirmişlerdir. Hükumet üyeleri ne yazık ki dokunulmazlık zırhı altında olduklarından şimdilik kendilerine bu konuda hiçbir hukuksal yaptırım uygulanamıyor. Ancak muhtelif kurumlara dağılmış olan işbirlikçileri için durum aynı değildir. Buralarda, bahis konusu işbirlikçilerin yaptıkları yasa dışı işler sayın savcılarımız tarafından kovuşturulabilir, sorumluları adalet karşısına çıkartılabilir ve yasa dışına kaymış kurumlarımızın tahribatı önlenebilir. Bilimsel kurumlarımız arasında en bâriz, en tartışma götürmeyecek bir şekilde yasa dışına atılmış olanı TÜBİTAK'tır. Bu kurumun sözde yöneticilerinin yalnızca sözde yönetici oldukları, yasa karşısında kurumu hiçbir şekilde temsil etme yetkilerinin bulunmadığı, aralarında Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın da bulunduğu bir sıra mahkemenin yanı sıra en son Ankara 17. Asliye Hukuk mahkemesi tarafından da resmen belirtilmiştir. Bu kararlar, gazetelerde yayımlanmış, haber bültenlerine konu olmuştur. Sayın YÖK Başkanı bu kararlar ışığında üniversiteleri uyararak yasa dışına atılmış bir yönetime sahip TÜBİTAK ile ilişkide bulunulmamasını önemle belirtmiştir. Bu durumda bilim insanları şaşkın bir durumdadır. Üniversite bütçeleri budandığından, devletten araştırma desteği alabilecekleri yegâne kurum TÜBİTAK kalmıştır. Hükumet bu kurumun yönetimini yasa dışına iterek, TÜBİTAK'a yığıdığı parasal imkânlardan yasaya saygılı bilim insanlarını mahrum etmek istemektedir. Bir diğer değişle, yapılan işlem, hükumetin kavgalı olduğu üniversitelerden esirgenen paraları hükümet yandaşlarına kanalize etmek için bulunmuş pek kaba bir yöntem olarak gözükmektedir. Filhakika, yönetimi yasa dışına itilen TÜBİTAK kendisine ayrılan bütçeyi harcayamamaktadır. Hükümet, üniversitelere her sene başında büyük bir tantana ile verdiği bütçeleri bile Kasım ayında kimselere duyurmadan kapatarak sene başında ilân edilen rakamları geçersiz kılmakta, böylece sözüm ona bilimden yana gözükerek halkın gözünü boyamaktadır. Bu nedenle son iki yıldır araştırmaya gayri safî millî hasıladan ayrılan yüzde ilân edilmemiştir. Sayın savcılarımızdan bir bilim insanı ve bir vatandaş olarak istirhamım, mahkeme kararlarının uygulanmasını bilim, ulusumuz, ülkemiz ve hukuk aşkına temin etmeleridir. Hükumete ne yazık ki ulaşamamaktadırlar. Bu maalesef iyi niyetle oluşturulan, ancak kötü niyetlilerce suiistimal edilen yasalarımızın gereğidir. Ancak, dokunulmazlık zırhı altında bulunmayanların, mahkemeyle ortan kaldırılan kadro ve mevkilerde oturmalarına mâni olunabilir. Bir savcı acaba eline meevzubahis mahkeme kararlarını, yanına da iki polis memuru alarak TÜBİTAK'a gidip, yasaya aykırı olarak orada oturan yönetimden binayı terk etmesini isteyemez mi? Benim hukuk bilgim bu soruya cevap vermeme engeldir. Ama ben bu soruyu ülkemizdeki tüm hukukçulara soruyorum: Mahkeme kararlarını uygulatmamız acaba mümkün değil midir? Hukukumuz gerçekten bu derece acz içinde midir? Hakkı gasp olunanlar, kendilerini kâğıt üzerinde yazılı bir kararı okumanın ötesinde tatmin edemeyecekler midir? Mahkeme kararlarını uygulamayanlar ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşabilecekler midir? Öyleyse mahkemenin anlamı ve varlık sebebi nedir? TÜBİTAK skandalı giderek büyüyen bir yara olarak bilimimizin başında, tamir olunamaz zararlar vermektedir. Ülkesinin bilimden elde edeceği faydayı düşünen, bilimi yapıp öğretmekten sorumlu üniversitelerde çocuğu, yakını vb. olan ve mesleğine saygı duyan tüm ilgili savcılardan TÜBİTAK yönetiminin temsil ettiği korkunç kanunsuzluğa ve bilimimizin bu suretle içine atıldığı feci hale bir an evvel son vermelerini istirham ediyorum. Bilmelidirler ki içinde bulunduğumuz bu felâket yurt dışında da Türk biliminin ve Türk hukukunun saygınlığını beş para etmektedir. da semender beyninde bu tür yürüyüşten sorumlu bölgeyi keşfetmişti. Söz konusu beyin bölgesi uyarımın şiddetine göre semenderin yürüyüşünü ayarlıyor. Bilim adamı, bu bölgeyi düşük bir elektrik akımıyla uyardığında bacak kasları tipik motife göre hareket ediyor. Uyarım şiddetlendiğinde bacaklar hızlanıyor, ancak belli bir sınırdan sonra sorumlu sinir hücreleri devre dışı kalıyor, bunun yerine ikinci motif jeneratörü devreye girerek, semenderin bedenini tipik yüzme hareketine göre ayarlıyor. İşte bu basit süreç sayesinde semenderin ataları kolayca sudan karaya geçebilmişlerdi. Fakat elektrik uyarımlarıyla ilgili deneyleri ölü Hasan Ziya Özbekhan aramızdan ayrıldı Ekonomist, işletme uzmanı ve Roma Kulübü’nün kurucularından Hasan Ziya Özbekhan ABD’de 12 Şubat tarihinde 86 yaşında vefat etti. 6 Şubat tarihinde The New York Times’da Hasan Özbekhan ile ilgili yer alan makalede, bilim adamının küresel sorunlara yaklaşımından övgüyle söz ediliyor. Prof. Özbekhan, 1970’li yıllarda Pennsylvania Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışırken, bir grup diplomat, bilim adamı, planlamacı ve akademisyenin, yiyecek kıtlığı ve aşırı nüfus gibi küresel konuları incelemek ve çözüm üretmek için bir araya geldiği Roma Kulübü kurucuları arasında yer aldı. Enerji sorunu, aşırı nüfus, kıt kaynakların tükenmesi ve çevre kirliliği gibi konulara değindiği "İnsanlığın Zor Durumu" başlıklı bildirisi, Kulübün faaliyetlerini belirleyen bir belge haline geldi. Roma Kulübü’nün eski üyelerinden Alexander N. Christakis, Özbekhan’ın yazdıklarının çok büyük bir öngörü içerdiğini söylüyor. Kulübün araştırma bölümü yöneticisi ve yönetim kurulu üyesi olan Özbekhan, daha sonra istifa etmiş olsa da örgüt, çalışmalarını bugün Hamburg’da sürdürüyor. Bestekâr ve Büyükelçi Suphi Ziya Özbekhan’ın oğlu olan Hasan Özbekhan, İstanbul’da doğdu. Lisans eğitimini London School of Economics’de tamamladı. 19631969 yılları arasında askeri bir araştırma grubu olan System Development Corporation’da bilim adamı ve planlama bölümü yöneticisi olarak çalıştı. 1970 yılında Pennsylvania Üniversitesi’nde İşletme Fakültesi’nde profesörlük unvanını aldı. Burada istatistik, yöneylem araştırması ve sosyal sistemler bilimi konularında ders verdi. 1992 yılında emekli oldu. 2 CBT 1045/5 30 Mart 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle