Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEKNOLOJİTOPLUM GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Soba ve şofben zehirlenmelerine karşı alarm cihazı takılmalı! Bilgisizlik, yanlış kullanım ve ihmal yüzünden her yıl binlerce insan soba, şofben, kombi ve bacalardan sızan karbonmonoksit zehirlenmesine maruz kalıyor. Karbonmonoksit zehirlenmesine karşı korunmanın en etkili yollarından biri karbonmonoksit dedektörüdür. Doç.Dr.Yunus Karakoç Prof.Dr. Tayfun Güldür Prof.Dr. M. Hanifi Emre Sır, ahlakın çekirdeğini oluşturan bir kavram. Çünkü insan bildikçe, bilmediğini, bilemediğini fark eden bir varlıktır. Dolayısıyla insan bildikçe, güçlendikçe güçsüzlüğünü, aczini anlayan bir varlıktır. Eğer insan aczini ve yetersizliğini anlayamazsa, o zaman mucizeyi de anlayamaz. Çünkü, acz mucizeyle ilgili bir şeydir. Acz, gerçekten bizim haddimizi bilmemizle, ahlaklı bir insan olmamızla ilgilidir. Eksiklik Bilinciyle Başlar Ahlak Çağımız insanı kendini hep alacaklı gibi görüyor, dolayısıyla hayattan devamlı şikâyet ediyor. Sanki hayat onun süt annesiymiş gibi, içinde bulunduğu hayat şartları ona sürekli bir şeyler vermek zorundaymış gibi. Bu yüzden onları almadığı zaman ne kadar şanssız, ne kadar kötü durumda bulunduğunu, bunların hepsine sahip komşusundan ise ne eksikliği olduğunu devamlı sorup duruyor. "Benim ne eksiğim vardı da ona verdin, bana vermedin" muhasebesini yapmaya çalışıyor da, haddini büyük ölçüde aşıyor. Oradadır işte ahlakın başladığı temel nokta: Kendi çaresizliğini anlamak. Fuzuli’nin bir mısraı son zamanlarda beni çok etkiliyor: "şinâ, râzı nihânın âşinâdan saklamaz". Sırra aşina olan, gizli sırrını aşinadan saklamaz. Sır, bu yazının bağlamı içinde, çaresizliğimiz, çare arayan çaresizliğimizdir. Şaşırtıcı bir saptamayla, çareli çaresizliğimiz, çaresiz çareliliğimizdir. "şinâ"lar arasında sırra aşinalık vardır. Çünkü gönülden gönüle o sır köprüsü her zaman kurulabilen bir şey. İşte, mana yaşamak budur. Çağımız insanı mânâ yaşayamıyor. Çıkarları yaşıyor, çağımız insanı imajları, görüntüleri yaşıyor. Hep yüzeyde, hep makyajlı, bir maskeyi, bir örtüyü yaşıyor sürekli olarak... Görünüşün altındaki derinlikleri anlamaktan yoksun. Anlamak özgür insanların bir başarısı. Peki nedir özgürlük? Özgürlük, başıboşluk demek değildir. Bağlanma, çok temel bir insan ihtiyacıdır. İnsan bağlanarak, itimat ederek, güvenerek, bir topluluğa ait olarak özgür olur. Bir başına özgür olamaz. Onun için de bir başına ahlaklı olamaz. İnsanın kendisi kendisine yetmez. İnsan, birçok düşünürün de felsefede söylediği gibi, eksiklikler varlığıdır. İnsan nakıstır, noksandır, eksiktir, âcizdir. İnsan yavrusunun ne kadar büyük zorluklarla yetiştiğini bir düşünün. Birçok şeyi bilmek istiyoruz, aklımız ermiyor. Bildikçe bilinecek şeyler ortaya çıkıyor. O bakımdan, gerçekten eksiğiz. Ama en büyük eksikliğimiz nedir? Eksikliğimizi bilmemektir. İşte, ahlak buradan başlıyor. Eksikliğini ve aczini bilemeyen birinin ahlaklı olma şansı baştan kayboluyor, çünkü kendini bir şey zannediyor, çünkü her şeye gücü yetebileceğini düşünüyor ve dünyayı ele geçirmeye çalışıyor, zulmetmeye başlıyor. Çağımızda bunun örneklerini gördük. Onun için, bir mürşide bağlanmak, özgürlüğümüzü elimizden almaz. Özgürlük, bağlanmadan geçer. Mürşit, irşat eden, yol gösterendir. Bilim mürşidimizdir. Bilge insanlar arasından kendisinden öğrenmeye değer bulduklarımız mürşidimizdir. Onların gösterdiği yolda, kendi özerk, özgür çabalarımızla yürümeye çalışırız. Bu yolculuk çetindir, nice zorluklarla doludur. Bu yoldaki gelişmemiz, bilgi olarak, ahlak olarak aşama aşamadır, insanı kâmil aşaması bir çırpıda varılacak bir aşama değildir. Biliyorsunuz, bizim geleneğimizde, örneğin tasavvufta, önce nefsi emmâre, emir veren, buyuran nefs yenilmeli, ardından ulaşılan, levm eden kınayan, aşağılayan nefsi, nefsi levvâmeyi aşmak gerekiyor; onun da ardından nefsi mülhime, esin veren nefsi izleyerek, nefsi mutmain’e, gönül huzuruna erişmiş nefse ulaşırız, bu aşamaları aştıkça özgürlük kapısı önümüzde açılır. Bilgi ve insan olarak gelişme çabamızda kılavuzluğa ihtiyacımız vardır. Bir kılavuza bağlanmak, kılavuzu anlayarak, zamanı geldikçe onu eleştirmek, ondan farklı düşünüyor olmak, ona isyan etmek de insan olma çabalarından biri olabilir. Birtakım ilkelere bağlanmak, geleneğimize sahip çıkmak, hiçbir zaman özgürlük kaybı değildir. Özgür olmak çileyle, özgür olmak emekle, özgür olmak çok çalışmakla elde edilen bir şeydir. Örneğin, evi terk ederek gönlündeki prensi bilinçsizce arayan bir genç kız özgür olduğunu sanabilir ama, biliyorsunuz davulcu ve zurnacı onu beklemektedir. Özgürlük bu kadar kolay bir iş değildir. Müthiş bir bilgi, donanım, emek ister insandan. Ahlaklı olmak da öyle. K arbonmonoksit, renksiz, kokusuz, tatsız, varlığı hissedilmesi zor olan havadan hafif ve çok düşük yoğunluklarda bile zehirleyici bir gazdır. Karbonmonoksit zehirlenmeleri sıklıkla kapalı bir ortamda meydana gelen yanma sırasında oluyor. Kömür ve petrol gibi hidrokarbonlu fosil yakıtların yetersiz oksijen (hava) ile yakılmasıyla karbonmonoksit gazı ortaya çıkar. Bu gaz vücuda solunum yolu ile girer. Zehirlenmeler, kısa sürede tıbbi müdahale yapılamaz ise ölümle sonuçlanabiliyor. Karbonmonoksidin zehirli etkisi eritrositlerin (kırmızı kan hücreleri) oksijeni taşıyan kısmı olan hemoglobine oksijenden daha fazla bağlanmasından kaynaklanır. Ortaya çıkan karboksihemoglobin yeterli oksijeni taşıyamaz ve dokularda oksijen yetersizliğine neden olur. Karbonmonoksit zehirlenmesinin önemli belirtileri arasında, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı ve kusma, genel bitkinlik ve halsizlik, taşikardi, kulak çınlaması ve deride kırmızımsı renk görülmesi yer almaktadır. DEDEKTÖRLER Kömürlü sobalarda, şofbende ve bacalarda dikkat edilmesi gereken hususlar Makine Mühendisleri Odası gibi çeşitli kurumlar vasıtasıyla medyada yer almaktadır. İzin belgesi olmayan satıcılardan kömür almamak, sobaları aşırı doldurmamak, yatmadan önce sobaya kesinlikle yakıt atmamak, banyolara şofben kurmamak gerekir. Ancak karbonmonoksit zehirlenmesine karşı korunmanın en etkili yollarından biri karbonmonoksit dedektörü, önerilen tedbirler arasında yeterince yok. Zehirlenmeye maruz kalan kişilerde meydana gelen bilinç kaybı ve uyku hali nedeniyle zehirlenme fark edilemiyor ve bu nedenle ortamın havalandırılması ve diğer yaşamsal öneme sahip müdahaleler o anda yapılamıyor. Bu nedenle kişinin zehirlenme belirtileri ortaya çıkmadan tehlikeden haberdar olması çok önemlidir. Bu noktada karbonmonoksit dedektörlerinin kullanımının hayati önemi görülüyor. Bu tür dedektörler ortamdaki karbonmonoksit yoğunluğunu tespit etmek üzere tasarlanmış, duvara asılabilen ev içi alarmlardır. Gazın yoğunluğu önceden tespit edilmiş seviyenin üzerine çıktığında gerekli önlemlerin alınabilmesi için görsel ve sesli sinyaller verir. Bu tür cihazlar ev ortamı dışında da, karbonmonoksit zehirlenmesi tehlikesi olan diğer ortamlarda da kullanılabilir. Bu tür dedektörler ülkemizde de kolayca satın alınabilir, fiyatları 50 YTL’den başlayıp teknik özelliklerine göre artmaktadır. Bu dedektörlerin bazıları karbonmonoksit haricinde LPG ve doğalgaza karşı da duyarlıdır. İçinde bulunduğumuz, bilgi çağı olan 21. yüzyılda ülkemizde hâlâ daha soba ve şofbenden sızan gazlarla insanlarımızın yaşamlarını yitirmesi ve yitirmeye devam etmesi, konu ile ilgili doğrudan bağlantılı olmamamıza rağmen bizleri üzmektedir. Yukarıdaki bilgiler, basit internet taraması sonucunda bir araya getirilmiş olup amaç, bu tür zehirlenmeleri önlemek için alınması istenilen tedbirler arasında bu tür dedektörlerin kullanımının ilgili kurumlarca yaygınlaştırılmasıdır. Yetkili kurumlarca bu dedektörlerin kullanımının teşvik edilmesi ile basit sayılabilecek nedenlerle bu tür ölümlerin hiç değilse azaltılmasını diliyoruz. CBT 1045 / 11 30 Mart 2007