Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör YENİ BİR DİNOZOR TÜRÜ Amerikalı bilim adamları boynuzlu dinozor familyasına ait yeni bir dinozor türü buldu. 78 milyon yıl önce yaşadığı tahmin edilen hayvanın boyu altı metre kadardı ve kaşlarının üzerinde bir metre uzunluğunda iki kalın boynuz bulunuyordu. Bu açıdan bakıldığında daha büyük boynuzlu iki eski dinozor ve daha sonra ortaya çıkan küçük boynuzlu dinozorlar arasındaki boşluğu doldurmakta diye açıkladı Cleveland Doğa Bilimleri Müzesi’nden Michael Ryan. Ryan yeni fosil türünü Kanada’daki Alberta eyaletinde altı yıl önce gün ışığına çıkarmıştı. Yeni fosile "Albertaceratops nesmoi" adı buluntu yeri ve yaklaşık on yıl sonra yaşamış olan Triceratops dinozor tipiyle benzerliği nedeniyle verilmiş. Ryan’a göre ilginç noktalardan biri de yeni dinozor türünün bir metre uzunluğunda boynuzlarına rağmen, daha kısa boynuzlara sahip bir alt grupla akraba olması. Bu nedenle de bugüne kadar bilinmeyen bir halkayı tamamlıyor, diyor bilim adamı. Son Amerika seyahatimde Paris Charles de Gaulle havaalanına uğradığımda Al Gore'un Uygunsuz Gerçek (An Inconvenient Truth) adlı kitabını aldıydım. Atlas Okyanusu’nu geçerken de okudum. Geçen akşam eve DVD'si alınan filmini ailece seyrettik. İnsanlığı Yöneten Bilgiyle Beslenmezse... Film üzerimde kitabın yaptığından daha derin bir etki yaptı. Özellikle Gore'un son yüzyıl içinde dünya üzerindeki yaşam şartlarının ne kadar büyük bir hızla değiştiğini göstererek, alışkanlıklarımızı aynı süratle değiştiremediğimizi vurgulamasını çok çarpıcı buldum. Gore, İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonraki bebek patlaması esnasında doğduğunda dünya nüfusunun iki milyarı henüz geçmiş olduğunu hatırlatıyor. Kendisi elli yaşına geldiğinde ise dünya üzerinde yaşayan insan sayısını 6.5 milyarı geçmiş. Kendi ömrünün sonuna kadar bunun 9 milyarı bulabileceğini söylüyor! Son yirmi yılda atmosferdeki karbondiyoksit yüzdesi, geçen 650.000 yıl içinde ulaştığı en yüksek değerin iki katına şimdiden varmış. Gore bu ve benzeri bazı gözlemleri sıraladıktan sonra, bunların insan yaşamına nasıl etki edeceğini anlatıyor. Örneğin Grönland üzerindeki buz kütlesinin erimesi sonucu Florida eyaletinin neredeyse yarısının sular altında kalacağını gösteriyor. Şanghay, Beijing, Bangladeş vb. yerlerden verdiği örnekler yetmişseksen milyon insanın sırf buralarda yersiz yurtsuz kaldıklarından göçmek mecburiyetiyle olacaklarını anlatıyor. Bunlar bir politikacının fantezileri değil, bilimsel verilerin kuvvetle muhtemel gösterdiği tahminler. Golfstrim akıntısının ortadan kalkması halinde Avrupa'nın on yıl gibi bir sürede bir buz çağına girebileceği ihtimal dahilinde. Peki Golfstrim'in yüzde 50'sinin daha şimdiden kaybolduğunu söylersem ne dersiniz? Filmde Al Gore, öğrendiklerinden derin bir şekilde etkilenmiş olan ve bu nedenle sağlam kaynakları kullanarak bilgisini sürekli arttıran iyi tahsilli bir insan imajı sunuyor. Bu insan Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir seçim sahtekârlığı sonucu aslında kazanmış olduğu başkanlık seçimini kaybetmiş, düzgün bir insan. Bahis konusu sahtekârlıkla seçimi kazanmış gösterilen kişi ise, geçtiğimiz son altı yıl içinde tam anlamıyla bir zır cahil olduğunu kanıtlamış, yobaz, belirli menfaat gruplarının oyuncağı olan bir kişi. Daha şimdiden bu kişi yüzünden yalnızca Irak'ta yüzbinlerce insan yaşamını kaybetti, bir ülkenin altyapısı tamir edilemeyecek kadar çöktü ve bölgede barıştırılmaları çok uzun zamana ve büyük çabalara mal olacak derin düşmanlıkların ayırdığı gruplar ortaya çıktı. Bir neslin psikolojik yapısı perişan edildi, insan aklına ve gelişmeye olan inancı imha oldu. Aynı kişinin başında bulunduğu yönetim, dünyamızı tehdit ettiği bilinen küresel ısınma ile mücadeleyi amaç edinmiş olan Kyoto Antlaşması’na imza koymadı, hem de dünyayı tehdit eden sera gazı çıkarımının %30'undan sorumlu bir ülkenin yönetimi olarak kendi halkına tamamen uydurma gerekçeler sunup onların yaşam kalitelerini sözümona tehdit altında göstererekyani göz boyayarak. Al Gore filmde üzüntüyle yalnızca iki uygar ülkenin Kyoto Anlaşmasına imza koymadığını söylüyordu: ABD. ve Avustralya. Bu anlaşmaya imza koymayan ve nüfusu Avustralya'nınkinin dört katı olan Türkiye ise uygar bir ülke olarak Bay Gore'un aklına bile gelmedi. Niçin biliyor musunuz, sevgili yurttaşlarım? Çünkü bizi Bay Gore doğduğundan beri, insan uygarlığından nasibini alamamış bilgisiz kişiler yönetiyor. Her yeni hükümetle biraz daha dünyanın alay konusu ve şamar oğlanı oluyoruz; Atatürk'ün bize bahşettiği dünyayı hayran bırakan Türk imajının yerine tekrar Osmanlı'nın hasta adam imajı geliyor. Bunun tek nedeni cehalettir. Cumhuriyet gazetesinin verdiği "Tehlikenin Farkında mısınız?" reklamında bahis konusu olan temel tehlike işte bu cehalet ve onun temsilcileridir. Ben de sizden tehlikenin farkında olmanızı istirham ediyorum: Benimki bir reklam değil, ömrünü üzerinde yaşadığmız gezegenimizi anlamaya adamış bir bilim adamının ikazıdır. Deprem, sel, heyelan, kuraklık, tuzlanma ve daha nice doğa felaketiyle ancak doğa bilimlerini anlamış kişiler mücadele edip sizi ve çocuklarınızı koruyabilir: Modern biyolojinin temeli olan Darwin kuramını ateistlerin inancı sanan zır cahiller değil! veren antosiyan maddesi bulunmuyor. Yabani üzüm örnekleri sadece siyah oldukları için bilim adamları beyaz üzümün siyah üzümden geliştiğini tahmin ediyorlardı. Walker ve ekibi şimdi bu tahmini doğruladı. Araştırmacılar 55 beyaz ve 60 siyah üzüm türünün kalıtımını inceleyince yan yana bulunan ve boyar madde üretiminden sorumlu iki gen saptamış. İki gen de tek başına antosiyan üretimini başlatmak için yeterli. Ancak bu genler beyaz üzümde değişime uğramış. Araştırmacılar bu gelişmeyi şu şekilde açıklamaya çalışıyor: Siyah üzümün bir türünde bu iki gen peş peşe devre dışı kalmış ama, aynı genlerin kopyaları bulunduğu için üzümler yine siyah büyümüşlerdi. Bundan sonra bu kopyalar bazı nesillere geçerken diğerlerine geçmemiş. Walker ve ekibi bu ilginç değişimin tarihte sadece bir kez meydana geldiğini ve dolayısıyla da günümüzdeki tüm beyaz üzümlerin ortak bir ataya uzandığını sanıyor. bugüne kadar sadece yüzeyler üzerine tutturuluyordu. Araştırmacılar bu çok ince zarı elde etmek için, grafit kristali ile bir çipin üzerine bir çizik atarak, grafitin oluştuğu karbon tabakalara ulaşmış. Petek biçimindeki bu yapılar genelde birkaç tabaka halindedir, fakat son araştırmada çipin üzerinde tek tabaka halinde bulunan yapılar da fark edilmiş. Bu alanda çipe bir delik açıldığında üstteki karbon tabaka serbest kal DAHA İNCESİ YOK! Uluslararası bir araştırma ekibi, elde edilebilecek en ince diyaframı üretti. İnce zar, altıgenlerden basit bir kafes oluşturan tek bir karbon atomu tabakasından oluşmakta. Grafen olarak adlandırılan bu oluşum, kimyasal yapılar ya da minik elektronik parçalar için bir süzgeç görevini görebilir. Bu tür grafenler CBT 1044/5 23 Mart 2007 mış. Ve bu zarın incelenmesi sırasında ilginç bir özellik keşfedilmiş. Tabaka düz değildi diyor araştırmacılar. Yüzeydeki küçük engebeler sayesinde tabaka sağlam kaldığı gibi temel fizik kurallarına da uygun davranıyor. Yeni elde edilen ince zar sayesinde şimdi ikiboyutlu yapılar daha yakından incelenebilecek. Nilgün Özbaşaran Dede