Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DEPREMBİLİM RADON GAZI VE ELEKTRİKLİ ALAN İkincil nedenler arasındaki yerden Radon gazı çıkışlarının gözleminden, Marmara gibi karmaşık fay sisteminin bulunduğu bölgede, büyüklük ve yer tahmini yapılmasını sağlayacak güvenilir bir sonuç, şimdilik elde edilemedi. Benzer şekilde, elektrik alan ölçümü yapan bir gözlem ağında da, bazı anomaliler, ne kırılıcak fayı ne de büyüklüğünü tahmin etmede yeterli veri sağlayabildi. Veriler de ancak olduktan sonra depremle ilişkilendirilmekte, bazen deprem olduğu halde öncesinde anomali görülemedi. Radon gazı ve elektirik alan değişimleri, şimdilik bir kaç yüz km çapında bir alanda herhangi bir fayda ve herhangi büyüklükte bir deprem olması konusunda genel bir bilgi verse de, deprem öncesinde toplumun önlem almasını sağlayacak uyarıcı bir bilgi sistemi oluşturulmasına izin verecek duyarlıkta değil. Bu çalışmaların şimdilik ancak birincil değişimlere yardımcı olarak kullanılabileceği görülüyor. Sığ su kuyuları projesinin kullandığı veri sisteminde 1999 martından 2007 şubatına kadar gecen surede tüm gözlem sistemi Mw 7’den büyük depremlerde deprem anına doğru artan sayıda anomali verir ve tüm gözlem noktaları aktif olurken, Mw 6’dan küçük depremlerde ise sadece deprem merkez üssünde 1015 km çapında olan bir alanda bulunan gözlem noktasında yerel anomali gözlendi. İŞTE PAMUK 21.12.2006’da Büyükçekmece açıklarında yakalanan Pamuk Köpekbalığı. (HEXANCHIDAE familyasindan olan Camgöz Köpekbalığı ile karıştırılmaması gereken bir tür olan Pamuk Köpekbalığı ODONTASPIDIDAE familyasındadır. En önemli özelliği ağzında dişlerin gelişmemiş olmasıdır. Sırt yüzgeci camgözlerde ortalarda, Pamuk balığında kuyruk kısmına yakındır. Pamuklar derin sularda yaşar, yüzeye çıkmazlar. (üstte) Marmarascarps projesi (2002) L'Atalante gemisinin getirdiği ROV Victor 6000 (uzaktan kontrollü insansız denizaltı) ile 1200 m derinde çekilen görüntülerde Pamuk Köpekbalığı yaklaşık 3 m. boyunda. (yanda) Deprem öncesi karaya vuran köpek balığı olayı Deprem ile hayvan davranışları ilişkisi, bu çerçevede bakir bir araştırma alanıdır. Örneğin 989 İstanbul depreminde tarihçiler adına Porfiron dedikleri bir balıktan söz eder. Balıkçıların korkulu rüyası olan bu balık, yaklaşık 6 metre uzunluğundadır; o tarihte porfiron balıkları deprem öncesinde karaya vurmuş ve halk tarafından öldürülmüş. Bu tarihi bilgiden sonra 1999 depremi öncesinde Marmara’da balıkçılar tarafından da bu büyüklüğe yakın bir balık yakalandı haberi ilgi çekicidir. 1999 depremi sonrasında ise Marmara çukurlarında olan depremlerden önce de bu balığın yakalanma haberleri çıktı. Fayları araştıran Fransız kamera denizaltısı ise 1200 metre derinliğinde yaşayan bu balıkların çekimlerini de yaptı. Bu balıklar, derin sularda yaşayan, yüzeye çıktığında ise sersemleyen ve ağda yakalanması yadırganan bir tür. Marmara denizinde bulunan derin çukurlar bu balıkların yuvası durumunda. Bu köpek balığı türüne balıkçılar Pamuk diyorlar. Derinsu köpekbalıklarının en önemli özelliği, yerin doğal manyetik ve elektrik alanını yön bulmada kullanması. Çekiç köpek balıkları bu özelliği en iyi bilinenidir. Pamuk köpek balığı da olasılıkla bu tür hassasiyetlere sahip. lenebileceği varsayılabilecek bir canlının izlenmesi ile bu yapılabilir. Örneğin, su altındaki yerini saptayabileceğimiz bir sinyal sistemi ile Marmara kıyılarındaki alıcı istasyonlarla yeri bulunabilen çok sayıda Pamuk izleyenebilirse, bundan sınanabilir bir sonuç elde edilebilir. Eğer gazete haberlerini araştırırsanız, 29.11.2004 Karacabey’de 4 m, 13.02.2005 ve 21.12.2006’de İstanbul sahillerinde 4.5 ve 3.6 m uzunluklarında ağlara takılan pamuk balıklarının yakalanmasını izleyen günlerde, yakalandıkları yere yakın fay kontrollü Marmara derin çukurunda 15.12.2004, 22.02.2005 ve 11.01.2007 tarihlerinde deprem olduğu görülmektedir. Bu bir tesadüfse bile ilginç bir konu. Neden her depremde yakalanmıyor sorusuda doğru bir yanıt verebilmek için, Marmara çukurlarının etrafını tamamen ağlarla sarılması ve balıkların kaçış hareketlerinin izlenmesi gerekir. Bugün böyle bir proje için gerekli gözlem teknolojisi üretmek bile başlı başına bilimsel bir çalışmadır ve su altında veri iletimi ekonomik büyük getirileri olan bir konudur. Ülkemizde bu yaklaşımı araştıracak bir bilimsel ortam yok, fakat başka ülkelerin bilim adamları böyle bir projeye fikir aşamasında bile ilgi gösterebiliyor. Ülkemizde birincil, gözlemlenebilir, deprem öncesi değişimlere bile yeterli araştırma bütçesi verilmediğine göre deprem öncesi hayvan davranış değişiklilerini bilimsel ölçekte izleyecek çok disiplinli projelerin yapılması şimdilik bir fanteziden ibaret. Haicheng felaketini tetikleyen belirtilerin hiçbirine tanık olunmamıştı. Depremde yaklaşık 250,000 kişi yaşamını yitirdi. Amerikalı deprembilimciler Haicheng başarısının ardında yatan gerçekleri araştırmak üzere 1976’da Çin’i ziyaret ettiklerinde bunu öncü niteliğindeki bir dizi sarsıntıya bağladılar ve çoğu depremde benzer sismik etkinliklere tanık olunmadığına dikkat çektiler. O günden bu yana depremin önceden kestirilmesi konusunda çok az bir yol alınabildi. Bilim insanları beklenen felaketle ilgili somut bir belirtiye henüz rastlamış değiller. Ancak Japonya, Türkiye ve Meksika gibi kimi ülkelerde deprem tehlikesini yeterince erken bir süre önce sezip insanları alarma geçirebilecek bir erken uyarı sistemi mevcut. Çin bu konuda bir adım ötede. Ülkede var olan sistem ülke çapındaki yılanların sıradışı davranışlarını saptayan bir düzeneği de içeriyor. DEPREM HABERCİSİ Ülkemizde deprem tahmini çalışmaları şu anda yukarıda söz konusu edilen çalışmalar dışında bilimsel düzlemde yapılmıyor. Bunlar dışında Dr. Motoji İkeya ile Dr. Ülkü Ulusoy’ın 450 tanıkla yaptıkları ilginç çalışma var. Araştırmacılar deprem öncesi 1026 sıra dışı olay belirlediler. Bu çalışmalarını ''Deprem Habercisi Olaylar ve Bilimsel Yorumlar'' isimli kitapta yayımladılar. Kitapta, gökte ışımalar, hayvan davranışları, elektirikli aletlerde gariplikler vb konularda bilgiler var. Aslında sistematik olarak gözlenmeyen bu olayların deprem olduktan sonra rapor edilmeleri doğal. Bir grup amatör meraklı da Marmara bölgesinde gelecek depremleri tahmin etmek için Ulusoy’un sözünü ettiği anomalileri, 1999 sonrasında kurdukları bir dernek ve gözlem ağı ile gözlemeyi sürdürüyor. (Japonya’da da amatör gözlemcilerin bir araya geldikleri "Cat Fish Club" adlı gözlem ağları var.) Sitelerinde yayımladıkları sonuçlara göre, Marmara Deniz ve çevresinde olan depremleri haber verebilecek, farklı unsurların raporlanmasından oluşan bir anomaliye dayanan tahminleri olmadı (Bu arada Mw 5 ten büyük 5 Mw 45 arasında 15 deprem oldu). Aslında bilim adamlarının deprem öncesi anomaliler için genellikle ilk değerlendirdikleri nokta, bunların sistematik izlenip izlenemediğidir. PAMUKLARI İZLEYEN SİSTEM Eğer hayvan davranışları ile deprem arasında bir ilişki gözlenecekse ancak yaşam koşulları tanımlanmış, yerin deprem öncesi değişen özelliklerinden etkiha da tedirgin etmeye başladı. Bu arada hayvanların garip davranışlar içine girdikleri yönünde raporlar da gelmeye başladı. Yılanlar sokağın ortasında donup kalıyor, köpekler uluyor ve büyükbaş hayvanlarda bir huzursuzluk gözleniyordu. Sonunda, korkunç bir felaketin patlak vermek üzere olduğu inancı ağır bastı ve yetkililer derhal deprem alarmı verdiler. Binlerce kişi ya kenti terk etti, ya da sokaklarda kulübeler inşa etti. Birkaç gün sonra, 4 Şubat 1975 günü kent 7,3 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Normal koşullarda yüzbinlerce kişinin yaşamına mal olabilecek bu olayda yalnızca 2041 kişi öldü. Bu olay deprem tahminlerinde yeni bir çığır açtı. Ne var ki, bu iyimser tavır çok uzun sürmedi. Ertesi yıl, 28 Temmuz günü bir başka Çin kentinde 7,6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Beijing’in güneyindeki Tangshan kentinde meydana gelen bu depremin öncesinde DEPREM ALARMI CBT1044/14 23 Mart 2007 İşte size iki deprem öyküsü. Yaklaşık bir milyon nüfuslu iki kenti vuran, benzer büyüklükte iki deprem. Birinde nüfusun %25’i can veriyor, ötekinde ölenler %3’ü bile bulmuyor. Nedeni mi? Biri önceden tahmin edilebiliyor, öteki habersiz vuruyor. 1974/75 kışında bilim insanları Çin’in kuzeydoğusundaki Haicheng kenti yakınlarında topraktaki yükselmenin ve su düzeylerindeki artışın ayırdına vardı. Sismik etkinlikle ilgili bu belirgin göstergeler ışığında, yetkililer her zamanki ikilemle yüz yüze geldiler: bölgeyi boşaltmak ve yanıltıcı bir uyarı riskini göze almak, ya da öylece oturup Tanrı’nın merhametine sığınmak. İlk aşamada düşük düzeyde bir alarm duyurusunda bulunuldu. Ancak aylar geçtikçe sarsıntılar yetkilileri giderek da