25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kitap bilmez diye Şimdi bu sırra ulaşmanıza yardımcı olacak konuya girebiliriz. KİM DEMİŞ AĞAÇLAR OKUMA YAZMA BİLMEZ! Bizimki gibi belirgin mevsimleri olan coğrafyalarda ağaçların birbiri içine geçmiş koyu ve açık renkli halkalar oluşturarak büyüdüklerini hemen hepimiz biliriz. Şaşmaz bir biçimde bir ağaç ilkbaharda açık, sonbaharda koyu renkli bir halka üretir. İlkbahar halkası açık renklidir çünkü bu mevsimde su ve besin maddeleri göreli olarak boldur. Sonuçta büyüme hızlı olduğundan renk açık olur. Sonbaharda su ve besin maddeleri kıtlaştığından büyüme yavaşlarken renk de koyulaşır. İşte size ağaç alfabesinin ilk iki harfi ya da kelimesi; her yıl oluşan halkaları sayarak bir ağacın yaşını bulabiliriz. Ya da ağaçlar yaşlarını iç içe geçmiş yıllık halkalar biçiminde ifade ederler. Bu kızılçam kesitindeki yıllık halkaları sayarak bu 1948 1921 1910 1902 1874 1874 1854 Ağacın yaşı 106 ağacın yaşını bulabiliriz. Bir koyu ve bir açık renkli halka çiftinin bir yıla denk geldiğini unutmayınız. Halkaları bize bu ağacın 126 yaşında olduğunu söylüyor. Ben ağacı 1980 yılının son baharında, bilimsel bir araştırma için kesmiş olduğumdan en dışta, kabuğun hemen altındaki halka 1980 yılına aittir. Buradan geriye doğru giderek her halkanın ait olduğu yılı kolaylıkla bulabilir ve bu ağacın doğum tarihinin 1854 yılının ilkbahar ayları olduğunu anlayabilirim. Kesitin üst tarafında görünen yaralı kısımlar arka arkaya çıkmış orman yangınları tarafından oluşturulmuş. Bunu yara yılının halkasında gözlenen kömürleşmelerden anlıyoruz. Yıllık halkaları sayarak bu yangınların hangi yıllarda çıkmış olduklarını bulmam hiç de zor değil, 1874, 1902, 1910, 1921, 1948. Bu saptamalar, henüz orman yangınlarına ilişkin kayıtların tutulmadığı yıllara ait yangın bilgileri üretmemize yardımcı olduğu gibi, ortalama yanma sıklıklarını belirleme, başka ağaçların kesitlerini yani kayıtlarını da inceleyerek her bir yangının büyüklüğünü, kapladığı alanın sınırlarını, yangının ekosistem üzerindeki etkilerini, vb. pek çok bilgiye ulaşmamı CBT 1044/17 23 Mart 2007 za da yardımcı olur. Antalya Doyran yöresinde 2700 hektarlık kızılçam ormanlarından alınan 49 kesit üzerindeki toplam 219 yangın izi incelenerek her bir yangının haritasını çizmeye ve bu ormanlarda yangın konusunun anlaşılmasına ve gerekli önlemlerin alınmasına yardımcı olan çok değerli bilgiler üretilmiştir. Bu bilgilerin tümüne ağaçlar tarafından yıllık halkalar üzerine yazılmış (kaydedilmiş) veriler kullanılarak ulaşılmıştır. İkinci kesit 146 yaşındaki bir sedir ağacına aittir ve dilinden anlayana çok ilginç hikâyeler anlatmaktadır. Merkez çevresindeki yıllık halkaların simetrik ve dar oluşu bu ağacın ilk 36 yılını annesinin koltuğu altında geçirmiş olduğunu söylüyor. Kesim ya da başka bir nedenle annenin himayesi (gölgesi) ortadan kalkınca, daha fazla ışığa kavuşan ağacımız daha hızlı büyüme şansını elde ediyor. Ancak bu kez bir baka sorun ortaya çıkıyor. Rüzgâr. Ana himayesinin yokluğunda ağacımız dik kalabilmek için rüzgâr almayan tarafında, destek oluşturmak için daha geniş yıllık halkalar oluşturmak zorunda kalıyor. Resmin altından üstüne doğru esen hakim ve sert rüzgâr ağacımızı kesildiği güne, 37. yaşından 146. yaşına kadar etkiliyor. Eksantrik (bir yönde dar diğer yönde geniş) yıllık halkalar bize ağacımızın bulunduğu yerdeki hâkim rüzgâr yönünü de söylüyor. Sedir ağacımız 76 ya1948 şına geldiğinde 23 yıl sü1921 ren bir hastalık geçiriyor. 1910 Bu yıllara ait yıllık halka1902 ların dar oluşu bu hastalığı kayıt altına almış. 96. yaşla birlikte başlayan 67 dar yıllık halka grubu ise 1980 uzun sürmüş bir kurak dönem yaşanmış olduğunu belgeliyor. Görüldüğü gibi, kelimeleri, dilbilgisi kuralları bilindiği sürece ağaçların çok iyi ve hassas okuryazarlar oldukları anlaşılmaktadır. Nasıl yabancı Kızılçam kesiti bir dili öğrenmeden o dili konuşan insanlarla iletişim kurmamız çok zor ve sınırlı oluyorsa, dilini öğrenmeden ağaçlarla da konuşup anlaşmamız mümkün değildir. Bu dili öğrendiğimiz ve bu dilin kullanımında etkinleştiğimizde, Nobel Ödülü kazanmaya değer sayısız hikâye ve romanla karşılaşmamız büyük olasılıktır. Doğa kütüphanesi keşfedilmeyi bekleyen bu tür eserlerle dolu. Farkında olmasak da bu aslında aşina olduğumuz bir dil. Yaprakları pörsümüş bir bitkinin susadığını, yaprakları sararmış bir ağacın sonbaharın geldiğini fısıldadığının farkındaysak, bu dile aşinayız demektir. Yapmamız gereken bu seslere kulak vermek, onları anlamaya çalışmaktır. Ancak o zaman ağacı ve ormanı gerçekten tanır, ciğerlerimizi yakan feryatlarını duyabilir ve onların alevlere kurban edilmemesi için aktif sorumluluk alabiliriz. Bir başka açıdan, bilim doğanın, tıpkı farklı kültürlerin farklı alfabelerle yaptığı gibi, farklı formlarda kayda aldıklarını keşfetme, anlama ya da daha doğru bir deyimle bizim alfabelerimize tercüme etme uğraşı değil mi? Nobel Ödülleri aslında bu alanda, doğanın tuttuğu kayıtları çözümleyip tercüme edenlere verilmiyor mu? ANTİKÇAĞDA HAMAMLAR VE YIKANMA Yazan: Fikret Yegül, Çeviri: Emel Erten, Homer Kitabevi, İstanbul 2006. Prof. Dr. Fikret Yegül tarafından yazılan ve 1992 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde The Architectural Foundation tarafından ilk baskısı yapılan ve "Baths and Bathing in Classical Antiquity" adlı kitap gördüğü geniş ilgi ve 1994 yılında aldığı Alice Davis Hitchcock ödülü üzerine 1995’de yeni bir baskı yapar. Bu ödül, her yıl Amerika’da mimarlık tarihi konusunda en önde gelen bilimsel esere verilmektedir. Vitruvius’dan alınan "dayanıklılık, uygunluk, güzellik" (firmitas, utilitas, venustas) ögelerini özdeşleştirmesi, adı geçen yapıtın ödüle değer bulunmasında gerekçe olarak belirtilmektedir. Kitap, Türkiye’deki arkeoloji ve mimarlık tarihi konusunda uzmanlaşan çevrelerde de hak ettiği ilgiyi görür ve büyük ölçüde kullanılan, yararlanılan bir kaynak kitap durumuna gelir. Türkiye’de bu değerli kitabın daha geniş bir okur kitlesine ulaşması, arkeoloji öğrencileri tarafından daha kolay elde edilmesi ve okunması için Homer Kitabevi’nin yapıtın Türkçeye çevrilmesi konusunda yaptığı teklif üzerine, bu konudaki çalışmalar başlatılır. Çeviri Arkeolog Doç. Dr. Emel Erten tarafından yapılır. Ayrıca, yazarı tarafından baştan başa gözden geçirilerek İngilizce baskının yayımlanmasından sonra geçen uzun süre içinde ortaya çıkan yenilikler de eklenerek, yapıt güncelleştirilir. Türkiye’de "Antik Çağda Hamamlar ve Yıkanma" adı ile yayımlanan kitap iki ana amaca sahip bulunmaktadır. Bunlardan ilki hamam mimarisini incelemek; diğeri de kültürel ve sosyal bir olgu olarak yıkanma geleneğini irdelemektir. Bu bağlamda, kitap kapsamında Roma dünyasında yıkanma ve hamamlar, Roma hamamlarının kökenleri ve erken gelişimleri, ısıtma ve su tesisatı, termal hamamlar ve kaplıcalar, Roma dünyasındaki büyük imparatorluk hamamları (thermae), Anadolu’da gymnasium ve hamam mimarisi ile Geç Antik Dönem ve Bizans dünyasında hamamlar ve yıkanma konuları incelenmektedir. Hıristiyanlığın hamamlara olan yaklaşımı, İstanbul’daki Bizans hamamları, Suriye’deki Erken İslami Dönem hamamlarına da kitapta yer verilmektedir. Çok sayıda plan ve fotoğraftan oluşan görsel malzemeyi de içermekte olan kitap toplam 352 sayfadır. (Homer Kitabevi, 0212 249 5902, 292 42 79; homer@homerbooks.com) Prof. Dr. Fikret Yegül, California Üniversitesi, Santa Barbara’da Mimarlık Tarihi bölümünde öğretim üyesidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle