Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN K I S A SARMISAK NİÇİN YARARLI? Sarmısağın kalbe iyi geldiği ve kan basıncını düşürdüğü biliniyordu. Bilim insanları şimdi sarmısağın sağlık üzerindeki olumlu etkisinin zehirli bir gazla ortaya çıktığını buldu. Bilim insanları, bugüne kadar bilinen ama bir türlü açıklanamayan iyileştirici etkisinin gizini çözdü. Buna göre sarmısak içindeki kimyasal maddeler, alyuvarlar tarafından hidrojen sülfata dönüştürülmekte. Hidrojen sülfat damarları gevşeterek, bedendeki kan sirkülasyonunu iyileştirmekte, diyor Alabama Üniversitesi bilim kadını Gloria Benavides. Proceedings dergisindeki (DOI: 10.1073/pnas.07057101014) yazıya H A B E R L E R deki (sitokinler) genetik değişimlere uzanmakta. Hücre kültürleri ve hayvanlarla gerçekleştirilen deneylerde, bu maddelerin kötü huylu beyin tümörünün gelişimini engellediği görülmüş. Bununla birlikte “alerjik” bağışıklık sisteminin iyi huylu tümörler üzerinde etkisi bulunmamakta. Bu meningeomlar beyin zarında değişime uğramış hücrelerden çok yavaş gelişiyorlar ve diğer dokudan ayrı biçimleniyor. Araştırmacılar, kötü huylu tümörlerin büyümesini engelleyen bağışıklık sisteminin, diğer anormal hücrelerin büyümesini önlemesinden daha büyük bir koruyucu etki oluşturduğuna inanıyor. Bulgu, bağışıklık sistemi bazında işleyen kanser terapileri için büyük önem taşıyor. Nitekim bu ilişki, gelişmiş kanser hastalıklarının bile bağışıklık terapileriyle tedavi edilebileceğini göstermekte. OTLA BESLENEN OTUZ İKİ METRELİK DEV Arjantin'de bugüne kadar bilinmeyen dev bir dinozor türüne ait kalıntılar bulundu. Bilim insanlarının açıklamalarına göre 32 metre uzunluğundaki otçul dinozor bugüne kadar bulunanların en büyüğü. Anlaşıldığı üzere dinozor, Titanozor ailesinin yeni bir türü. Yaklaşık olarak seksen sekiz milyon yıl önce yaşamış olan dinozor “Futalognkosaurus dukei” olarak isimlendirildi. İsmin ilk kelimesi Mapuçe Kızılderili dilinde “dev” anlamına geliyor. rını Journal of National Cancer Institute dergisinde yayımlayan araştırmacılar, ayrıca bu bağlantının arkasındaki mekanizmayı da anlamaya başladılar. Alerji genelde bağışıklık hücreleri ve belli başlı haberci maddelerin Paleontoloji göre sarımsak yüksek kan basıncı, yüksek kan yağı ve diğer faktörlere bağlı kalp hastalıkları riskini düşürmekte. Sarmısağın çok tüketildiği toplumlarda bu nedenle yüksek kan basıncı sorunları daha az yaşanmakta. Diğer araştırmalardan da anlaşıldığı üzere dönüşüm süreci alyuvarların zarlarında işlemekte. Araştırmacılar, sarmısak kokusunu sevmeyenlerin sarmısak tabletlerinden yararlanmalarını öneriyorlar. İNSANOĞLU DENİZ CANLILARIYLA 164 BİN YIL ÖNCE BESLENMEYE BAŞLAMIŞ Güney Afrika'daki bir mağarada, 164.000 yıllık taş aletler bulundu. Nature dergisinde yayımlanan araştırmaya göre buluntular aynı zamanda insanların deniz canlıları yediklerini gösteren en eski kanıtlar. On yıllar süren tartışmalardan sonra paleontologların çoğu artık modern insanın 100.000200.000 yıl önce Afrika'da gelişmiş olması gerektiğini kabul ediyor. Ne var ki bu zaman dilimine ait buluntuların çok az olması nedeniyle, evrimin, kıtanın hangi bölgesinde gerçekleştiği bilinmemekte. 125.000 ila 195.000 yıl önce dünyamız buz devrindeydi, ancak Afrika'nın büyük bir kısmı çok kuraktı ve besin bulmak çok zordu. Paleoiklimsel verilerden anladığımız kadarıyla o tarihlerde insanların bu zor koşulları atlatabilecek beş veya altı bölge bulunuyordu, diyor Arizona Eyalet Üniversitesi paleontoloğu Curtis Marean. Bu bölgelerde en verimli kazı yerini bulmak isteyen Marean, deniz akıntılarını, jeolojik formasyonları ve diğer verileri analiz ederek Güney Afrika'daki Pinnacle Point mağarasına ulaşmış. İlk insanlar için kıyı bölgeleri, denizden beslenmeyi bilmedikleri için pek değerli değildi. Atalarımız milyonlarca yıl önce sadece kara hayvanları ve kara bitkileriyle beslenmişlerdi. Evcil hayvan ve kültüre alınmış bitkiler eklenmeden önce yemek listesine dahil olan son besin yengeç idi. Son buluntular, insanların 164.000 yıl önce kötü iklim ve çevre koşulları nedeniyle yengeç ve diğer deniz canlılarını tüketmeye başladıklarını göstermekte. Daha önceleri kıyılarda bulunan yaşam alanları 125.000 yıl öncesine tarihlendirilmişti. İkinci sözcük ise kazıyı finanse eden Duke Energy Argentina şirketinin adından türetilmiş. Dev dinozorun bugüne dek boyun, sırt, kalça kemikleri ve ilk kuyruk omurları gün ışığına çıkarıldı. Dinozorun yalnızca kuyruğu 15 m. uzunluğunda. Boynu ise 17 m. civarında. İskeletteki izlerden anlaşıldığı üzere, geç tebeşir döneminde yaşayan dev dinozor, yırtıcı bir dinozor tarafından kovalanarak, nehre düşürülmüş. Fosil, Arjantin'in Neuquen eyaletindeki Barreales gölünde bulunmuş. Bölge en verimli (dinozor) fosil yatağı olarak bilinmekte. ALERJİ, BEYİN TÜMÖRÜNDEN KORUYOR Saman nezlesi, astım ve egzama bu alerjik reaksiyonlar aşırı çalışan bir bağışıklık sisteminin etkileridir. Daha önceleri gerçekleştirilen araştırmalarla, alerjisi olan insanlar arasında kansere bağlı ölümlerin daha az görüldüğü saptanmıştı. Hatta gliom (beyin dokusunda gelişen ur) tehlikesinin de daha düşük olduğu tahmin ediliyordu. Harvard Halk Sağlığı Okulu araştırmacıları şimdi bu tahmini kanıtlamak için beyin tümörüyle ilgili 4500 araştırmanın sonucunu değerlendirdiler. Sonuç: Alerji hastalarında kötü huylu beyin tümörünün gelişme riski %39 daha düşük. Araştırma sonuçla ANNE BABAYA BENZERLİĞİ BELİRLEYEN ENZİMİN GİZİ ÇÖZÜLDÜ Yumurta hücresinin döllenmesinden sonra yumurtanın ve spermanın hücre çekirdekleri kaynaşır. Ancak iki eşey hücresinin kromozomları hücre bölünmesinde iki kardeş hücreye dağılmaz. Bunun yerine anne ve babaya ait DNA dizgileri önceden belli başlı bölgelerde toplanarak düğümler oluşturur. Çift sarmallar bunların içinde bölünür ve”farklılaşır”. Bir müddet sonra bu düğüm çözülürken önemli bir gelişme yaşanır. Bazı durumlarda yeni bağlantılar kalır, bir parça DNA anne ve babaya ait kalıtım arasında değiş tokuş edilir. CBT1076/4 2 Kasım 2007