Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu TanolTurkoglu@Gmail.com ve merkezden uzak birimler için iyi bir alternatif sunuyor. Özel bir enerji kaynağı, soğutma sistemi ya da personel eğitimi gerektirmeyen c3000, orta ölçekli işletmelerin, blade ortamının tüm avantajlarından yararlanmasını sağlıyor. HP BladeSystem c3000 şasiye 8 adede kadar blade sunucu yerleştirilebiliyor. Standart bir duvar priziyle çalışan c3000'in kule (tower) versiyonunun da kasım ayında piyasaya sürülmesi bekleniyor. “Bücür” c3000, mevcut HP BladeSystem cClass sunucuların yanı sıra HP ProLiant, Integrity ve StorageWorks sunucu ve veri depolama cihazlarını da destekliyor. Bu sistem sayesinde işletmeler: • Enerji ve soğutma maliyetlerinden %30'a kadar tasarruf ediyor; • Veri depolama ağında (SAN) bağlantı maliyetlerini %60'a kadar azaltıyor; • Kablolamada %94'e varan azalma elde ediyor; • Tek sunucu maliyetine, 3 blade sunucu kullanabiliyor. Eleştirim daha ziyade bildik ekonomi ve ticaret dünyasının kirlenmiş kurallarına karşı yepyeni ilkeler, kurallar getirdiği düşünülen, adeta ezber bozan yeni teknolojik başarıların arkasından da artık giderek aynı eski kuralların, kural koyucuların, kirliliğin çıkmasına. Zorunlu Facebook Yazısı Youtube'dan sonra yeni dalgaların kıyımıza bıraktığı gizemli şişenin içinden Facebook çıktı. Sanırım birkaç ay içinde sayemizde Facebook da bir buçuk milyar dolar sınırının üstünde bir değere birilerine satılacak. Birileri sahip olduğu yüzde birkaçlık hisseleri sayesinde kağıt üstünde dolar milyoneri olacak. Biz de rahat bir nefes alacağız. Sanki bu bizi çok ilgilendiriyormuş gibi. Facebook da diğer Web 2.0 uygulamaları gibi dünyanın her yanından bireyleri bir araya getirmeyi hedefleyen dijital bir sosyal ortam. Aslında bu tanımın da ima ettiği gibi yeni bir şey yok içinde. Ancak yine de (nedense) Facebook gündemimizde. Sanki büyük eksikliğini duyduğumuz bir şeyleri kapatıyormuş gibi. Geçen on yıl içinde daha önce hiç düşünülmemiş fikirlerin hayata geçmesine sahne olmuştu dijital kültür. Ancak artık görünen o ki fikirlerin bundan böyle orijinal olması gerekmiyor. Yeter ki biraz popülerlik kazansın. İçerik artık önemini yitirmeye başladı. Peki neden Facebook da başkası değil? Ya da neden Youtube.com'du da başkası değildi? (Youtube.com'un satıldığı dönemde onun verdiği hizmetin aynısını veren web siteleri vardı). Burada daha ziyade gazete ve dergilere çıkan haber ve yazıların ötesinde bu şirketlerin büyük hissedarlığını yapan parayı bastırmış olan kişilerin kim olduğu ve bu maceralara ne kadar para akıttıkları devreye giriyor. Mesela Facebook.com sitesi için herkes bugun 23 yaşında olan Mark Zuckerberg ismini biliyor da, bu işe şimdiye dek 40 milyon dolara yakın yatırım yapmış büyük yatırımcı firmaları bilmiyor. Acaba o yatırım olmasaydı Zuckerberg'in Facebook'u bu denli başarılı olabilir miydi? Ya da yarın iki milyar dolara satıldığında bunun ancak sınırlı bir kısmının onun cebine gideceğini, asıl büyük dilimi bu yatırımcıların midesine indireceğini kaç kişi bilecek? Ya da umursayacak? Teknoloji dünyası, özellikle de internetin gelişiyle dijital kültür daha hala o kadar bakir bir alan ki, görüldüğü üzere bu tür fikirler evrilip çevrilerek dünyanın önüne seriliyor ve doğal akışına pek de bırakılmadan, bunların birer başarı hikayesi olması sağlanıyor. Yakın zamana dek bu alandaki maceralar hep kulaktan kulağa yayılırdı ve bu özellik tıpkı ülkemizdeki güzel bir gelenek olan “mizah dergilerinin reklam almaması” gibi sıkı sıkıya korunurdu. Ancak görünen o ki artık bu maceralar, kulaktan kulağa yayılması için her türlü planlı programlı çalışmaların sonucunda başarı yaratıyor. Hele bir de belli bir eşik düzeyi aşılırsa ülkelerin kamuoyunu yönlendiren medyaları da işin içine dahil ediliyor. Bizim ülkemizde de benzer bir durum var. Bilgisayar ya da internetle ilgisi chat odalarında muhabbet yapmak olan milyonlarca Türk dijital kültür müdavimi de, gazetelerden Helin Avşar'ın, Pınar Altuğ'un da Facebook üyesi olduğu, hatta bilmem kaç yüz tane arkadaşa sahip olduklarını öğrendiğinde yapacakları şey çok belli değil mi? Derhal Facebook'a üye olmak! Bu eleştiri aslında Facebook'a değil. Öyle olsaydı ben de ilk duyduğumda üye olup neyin nesiymiş diye merak etmez, arkadaşlarımı bulmaya çalışmazdım. Bu eleştiri daha ziyade bildik ekonomi ve ticaret dünyasının kirlenmiş kurallarına karşı yepyeni ilkeler, kurallar getirdiği düşünülen, son dönemdeki popüler ifade ile “ezber bozan” bir yapıya sahip olduğuna inandığım yeni teknolojik başarıların arkasından artık giderek aynı eski kuralların, kural koyucuların, kirliliğin çıkmasına. Belki de bu durum ilk günden beri vardı da biz göremiyorduk. Artık daha bir görür hale geldik. Belki de başlangıçta bu saflık vardı da inanılmaz paralar kazandırdığı görüldükçe dijital dünyadaki başarı hikâyeleri de kontrol altına alınması gerekecek kadar palazlandı ve birilerinin dikkatini çekti. Sonuç? Bilmediğim bir ülkeden alınma, seçimlerle ilgili olarak yazılmış bir grafitti sanırım bu duruma da uygun: Onlar [partiler] kazandı, sen kaybettin; iyi geceler! MAC KULLANICILARINA DA AĞ GÜVENLİĞİ Antivirüs ve içerik güvenliği uygulamalarında faaliyet gösteren Trend Micro, Mac güvenliği konusunda yazılım üreticisi Intego ile birlikte Mac kullanıcılarını da koruma altına alıyor. Bu sayede Trend Micro, artık Apple Mac OS X kullanıcılarına da uç nokta ve ağ güvenliği ile merkezi yönetim çözümleri sunabilecek. Kurumsal piyasada Mac kullanımı giderek artıyor. Ağ paylaşımına açık diğer tüm bilgisayarlar gibi Mac'ler de, virüslere ve kötü amaçlı yazılımlara karşı risk altında bulunduğundan güvenilir bir koruma gerektiriyor. Intego VirusBarrier X4 (uç nokta), VirusBarrier Server ve VirusBarrier Mail Gateway çözümleri, bilinen tüm virüslere karşı üstün koruma sağlıyor. Yöneticiler, Uzaktan Yönetim Konsolu sayesinde, bir ağ üzerindeki birden fazla Mac'te bulunan Intego yazılımlarını yönetebiliyorlar. EKRANI KÜÇÜK, TEKNOLOJİSİ BÜYÜK DATRON, 15,4 inç'lik dizüstülerden sonra 12 inç ekrana sahip dizüstülerini piyasaya sürdü. Datron'un en küçük ekranlı dizüstüsü bilgisayarı, küçük olmasına rağmen büyükleriyle fiyat ve performansta boy ölçüşebiliyor. MS12 serisi Datron, Intel Core 2 Duo T7300 işlemcili, 1GB DDR2 667 MHz Ram ve 120 GB SATA HDD'li, yüksek kalite HDMI görüntü çıkışlı, parmak izi okuma ve DVDRW özelliklerine sahip. Sık sık seyahat edenlerin yanlarında kolayca bulundurabilecekleri bu dizüstü sayesinde artık tatilde, iş gezilerinde, dolmuşta, kısacası ofis dışında her yerde bilgisayardan yararlanma olanağına kavuşacaksınız. Yeni Datron MS12 serisi dizüstülerin fiyatı 1299 $+KDV. Hazırlayan: Reyhan Oksay CBT 1076/19 2 Kasım 2007