24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Bu programın uygulanması ve başarıya ulaşması ancak; Kütüphanenin düzenlenmesini ve hizmetlerini verimli bir şekilde sunmayı sağlayacak yönetim anlayışı, Kütüphaneyi eğitimin yöneldiği genel/özel ilke ve amaçlar uyarınca, düzenli bir kaynak ve danışma merkezi, Okulun bütünleyicisi kılacak ders programları, Kütüphanenin okul içindeki konum ve örgütlenişini 'tüzel' açıdan belirleyici yönetmelik, Eğitime kütüphane aracılığıyla daha zengin bir içerik kazandıracak kütüphaneci, Bireylerin ihtiyaçlarını karşılayacak kaynak ve kaynakların zenginliğini sağlayacak bütçe, Nitelikli hizmet verebilecek bir yapı ve donanım ile olanaklıdır. Günümüz şartlarına baktığımızda ise; ülkemizde bilişim teknolojilerinin bilgiyi bulma, ulaşma, kullanma ve üretme için yeterli olduğu kanısı yaygındır. Ancak; bilişim teknolojilerinin yarattığı ülkemize ve dilimize uygun güvenilir, güncel, geçerli, ulaşılabilir veri tabanı uygulamaları tam olarak başlayamamıştır. Yalnızca internete bağlanabilen ve bilgisayar eşittir bilgi mantığı ile ortaya çıkan “Bilgi Erişim Yalnızca interMerkezi” yapılanmaları nete bağlanabilgi okuryazarı bireylerin yetişmesi için yeterli debilen ve bilgiğildir. sayar eşittir Unutulmamalıdır ki bilgi mantığı iyi bir yönlendirme ile biile ortaya çılim/bilgi toplumuna ulaşkan “Bilgi Erimak olanaklıdır. Bunun şim Merkezi” yolu da eğitim sistemi yapılanmaları içinde uygun bir yapılanmayla etkin okul kütüpbilgi okuryahanelerinin çağın gerekzarı bireylerin lerine uygun olarak düyetişmesi için zenlenmesinden geçer. yeterli Bu yapılanmada da okul değildir. kütüphanelerinin “Bilgi Erişim Noktası” olarak bilişim teknolojilerinin kullanıldığı “Kütüphane ve Bilgi Kaynakları Merkezi” olmaları gerekir. Bu merkezlerde istihdam edilecek personelin işinin uzmanı okul kütüphanecilerinden olması, teknolojik ve bilişim yeniliklerini takip edebilecek ve yayınların güncelliğini sağlayacak bütçenin sağlanması, yeteri kadar bilgi kaynağının bulunması, bütün bunları bir arada olmasını sağlayacak yapı ve yönetim anlayışı bilim/bilgi toplumu olma yolumuzdaki mesafeyi kısaltacaktır. Yararlanılan Kaynaklar “IFLA / Okul Kütüphanesi Bildirgesi”. Çev. İnci Önal. Kurbanoğlu, Serap. “Bilgi okuryazarlığı”. Goethe Enstitüsü, İstanbul. 42. Kütüphane Haftası Sunumu 31.03.2006 Polat; Coşkun. “Üniversite öğrencilerinin bilgi okuryazarlığı becerilerindeki zorlanma düzeyleri üzerine bir araştırma”. Türk Kütüphaneciliği 4 (2005): 125. Yalvaç, Mesut. “21. Yüzyılda enformasyon profesyonellerinin eğitim ve öğretiminde enformasyon okuryazarlığı standartları”. Türk Kütüphaneciliği C. 15, No. 2 (2001): 136150 “21. Yüzyılın Okulunda Kütüphane”. İstanbul, Irmak Okulları, 2002 Zenginer, Nurcan Çapar. “Okul kütüphanelerinde bilgi hizmeti ve bir anket. İstanbul , İ. Ü. Sosyal Bilimler Ens. (Yüksek Lisans Tezi), 2001 “Ay'a bu kez kalmak üzere gidiyoruz!” Ay ile ilgili mümkün olan çok sayıda araştırmanın Türk bilim insanlarının katkılarıyla yürütülmesi, Ay üsleri kurulması ve yaşatılması aşamasında ülkemizin belli bir yer almasının önünü açabilecektir. Doç. Dr. Y. Cengiz Toklu, cengiz.toklu@gmail.com tık Ay'a gidilecek, orada yaşanacaktır. Ay üzerine yerleşme, daha sonra da orada sürdürülebilir yaşam ortamı sağlanması sırasında inanılmayacak bilimsel ve teknolojik gelişmeler zorunlu olarak gerçekleştirilecektir. Bu arada Ay kaynaklarının kullanılması yönünde de adımlar atılacak, sonuçta Ay, üzerinde üs sahibi olanlara ekonomik ve askeri fırsatlar da sunacaktır. Bu noktada Ay üzerinde üs kuracak ülkelerin ne büyük avantajlara sahip olacakları belirginleşmektedir. Bu ülkeler hem büyük bir bilimsel ve teknolojik gelişmenin içinde yer alacaklar, hem de Ay'ın sağlayacağı ekonomik ve askeri üstünlüklerle donanmış olacaklardır. Bu çalışmalardan uzakta kalan ülkelerin ise bundan sonraki gelişmeleri geriden, gıptayla izlemekten başka seçenekleri olmayacaktır. M ühendislik, insanın çevresiyle beraber uyum içinde yaşatılması sanatıdır. İnsanoğlu ilk önce yakın çevresiyle uyum içinde olmaya çalışmış, dolayısıyla yakın çevresiyle uğraşmıştır. Sıcak ülkelerde ormanlarda yaşayanlar ağaç liflerinden asma köprüler, ağaç tepelerinde evler yaparken, uzun liflerin olmadığı ama bol miktarda taş bulunan yerlerde insanlar kemer yapmayı öğrenerek bunlarla tapınaklar ve köprüler yapmayı becermişlerdir. Ağaçların ve taşların olmadığı yerlerde ise en önemli yapı hammaddesi toprak olmuş, kerpiç ve benzeri unsurlarla barınaklar, surlar inşa edilmiştir. Uygarlığın ve ulaşım olanaklarının gelişmesiyle “yerel” sözcüğünün anlamı değişmiştir. İnsanlar daha uzaklara gittikçe, çok yakınlarında olan koşullardan bambaşka durumlarla karşılaşmış, bunlarla baş edebilmek için yeni deneyimler edinmişler, teknolojilerini geliştirmişlerdir. Bugün artık insanlık için “yerel” kavramı “küresel” anlamını yüklenmiş bulunmaktadır. Yani insanlar artık adı Dünya olan, küre biçiminde bir cismin üzerinde yaşadıklarının ayırdına varmışlardır. Yerel kavramının mağaranın önündeki birkaç bin metreden, tüm dünyayı içine alacak şekilde değişmesi, bu büyümeye koşut bilimsel ve teknolojik gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. Alanın her büyümesi, yeni veriler, değişik koşullar, yenilecek başka güçlükler getirmiştir. Teknoloji ve bilimin gelişmesi bu etmenler sayesinde hız kazanmıştır. Gelişmeler sonra da alanın büyümesini sağlamış, yeni yerlere gidilebilmesini mümkün kılmıştır. Bu sarmal bizi bugünlere getirmiştir. CBT'nin son sayılarından birinin (*) kapağı “Ay'a bu kez kalmak üzere gidiyoruz!” başlığını taşıyordu. Bu demektir ki yerel kavramı yeni bir aşama kaydetmek üzeredir. Bugünkü mühendislik, insanlığı Ay üzerinde yaşatacak düzeydedir. “İnsan gidebileceği her yere gider” kuralı gereği, ar AY ÇALIŞMALARI YAPILMALI İşte bu nedenle Türkiye mutlaka bu faaliyetlerin içinde olmalıdır. Türkiye'nin Ay'da kendi üssünü kurma olanağı olmadığı açıktır. Bunun için ne yeterli teknoloji altyapısı vardır, ne de gerekli finansman sağlanabilir. Ancak, gerçekleştirilecek bazı ortaklıklarla söz konusu çalışmaların içinde olmak mümkündür. Bilinmelidir ki Ay'da kalıcı bir üs kurulması demek, Dünya’da var olan hemen her konunun Ay'a taşınması demektir. Bu da neredeyse sonsuz sayıda araştırma konusu anlamına gelir. Ay ile ilgili mümkün olan çok sayıda araştırmanın Türk bilim insanlarının katkılarıyla yürütülmesi, Ay üsleri kurulması ve yaşatılması aşamasında ülkemizin belli bir yer almasının önünü açabilecektir. Unutulmamalıdır ki uzay araştırmaları demek, sadece uydu çalışmaları yapmak demek değildir. Ve de Türkiye, Ay, Mars ve diğer gökcisimleri üzerinde yerleşme çabalarını uzaktan seyretmek lüksüne sahip değildir. Onyirmi yıl sonrasında Ay'ı, yirmiotuz yıl sonrasında da Mars'ı içine alacak insanoğlu yerel bölgesinde Türklerin ve Türkiye'nin büyük ölçüde var olması, bu çalışmaların içinde olunmasına bağlıdır. (*): Cumhuriyet Bilim Teknoloji; 19 Ekim 2007, Sayı 1074 Çalıntı yayınlarla doktora yapanlar Yüksel Atakan, Fizik Y.Müh.Dr., Almanya, ybatakan@gmail.com Atıflar, aslında daha çok Prof. Dr. Ahmet Asan, Trakya Üniversitesi Cumhuriyet Bilim Teknik Sayı 1072'de yayımlanan "Üniversitelerimizin bilimsel atıflar açısından değerlendirilmesi" başlıklı makalede güzel bilgiler veriliyor, ancak bu atıflar gerçekte daha fazladır. Web of Science'ta yazarın dediği şekilde tarama yapılırken o tarih itibarıyla bu sonuçlar elde edilecektir. Ancak bu atıflar sadece ThomsonISI Web of Science (SCIExpanded+ SSCI+AHCI) kapsamındaki dergilerde çıkmış yayınların, yine Web of Science kapsamındaki dergilerde kaynak gösterilmesiyle elde edilen değerlerdir. Web of Science kapsamında olmayan dergilerde çıkmış yayınların, Web of Science kapsamındaki dergilerde kaynak gösterilmesiyle elde edilen atıfları kapsamaz. Dolayısıyla atıf sayıları, gerçekte verilen değerlerden daha fazladır. ThomsonISI Web of Science'ta, konuyla ilgili şu uyarı yapılıyor (ekrandaki orijinal şekliyle): This report reflects citations to source items indexed within Web of Science. Perform a Cited Reference Search to include citations to items not indexed within Web of Science). Sadece bir katkı yapmak istedim. CBT1076/22 2 Kasım 2007 CBT'nin 14 Eylül 2007 günlü 1069 No’lu sayısında “Fizik doktorası yapan ODTÜ öğrencilerinin doktora sınavında 'ortaokul fiziği bilmedikleri anlaşıldı' deniyor. Ortaokul fiziğini bile bilmeyen bu 'Doktora Öğrencileri!” nasıl olmuş da 45 yıllık üniversite fizik öğrenimini başarıyla bitirip doktora tezine başlayabilmişler, diye kimse sormuyor ve sadece çalıntı yayınlar üzerinde duruluyor?! Bunların hocaları, 'ortaokul düzeyinde bile fizik bilmeyen' bu öğrencileri, fizik bölümündeki bir dizi zor ders ve laboratuvar ara sınavlarını başarıyla (!) geçmiş olmaları sonrası, üniversiteden nasıl mezun edip, üstüne üstlük bunlara sıradan her başarılı öğrenciye bile verilmeyen bir de doktora tezi vermişler ve ancak doktorayı bitirme sınavında bunların hiç fizik bilmedikleri anlaşılmış!! Yani hocalar da sınıfta kalmadı mı? Tam Aziz Nesin'lik! Yazık ki yazık.. Not: CBT'deki yazıdan bir cümle: "İkisi de yerçekimsel fizik ile ilgili uzun bir yayın listesine sahip olmalarına karşın, ortaokul düzeyindeki temel sorulara bile yanıt vermekte zorlandılar. Öyle ki Newton fiziğini bile bilmiyorlardı."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle