20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YOLSUZLUK GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Dünya’da Yolsuzluk Endeksi’nde Türkiye 64. Dünya çapında 180 ülkeyi kapsayan 2007 yılı yolsuzluk endeksi geçtiğimiz hafta Berlin´de Transparency International tarafından açıklandı. Yolsuzluk algılamalarına dair 14 uzmanlık anketini kapsayan CPI endeksinde ülkelere yolsuzluğa kapalı oluşlarına göre 1 ile 10 arasında notlar veriliyor. 10 puan yolsuzluğa kapalı ülkeyi gösterirken, ülkenin puanındaki düşüş yolsuzluk derecesinin yüksekliğine işaret ediyor. Cem Şentürk, [email protected] “Böyle bir düşüncenin olduğunu ilk kez sizden duyuyorum. Nedir arayan düşünmenin konusu, neyi arar?” Düşünceyi Demleme Bir gün, kırlarda yürürken, bir tepeye tırmanıyorduk galiba bana düşüncelerin demlenmesinden söz etmiştiniz. Düşünebilmenin sizin yaşamınızla çok derinden bağı var. Örneğin, düşüncenizin yöneldiği sorunla olan bağlantınız, bu bağlantının sizin duygu dünyanızda yeri, çevrenizle, bedeninizle olan ilişkileriniz düşünmenin işleyişini etkiliyor. Bu söylediklerinizi pek anlayamadım. Diyelim ki bir matematik ya da mantık sorununu çözmeye çabalıyorum. Bu çabamın yaşamımla, duygularımla ne ilgisi var? Elbette var, ama benim demlenen düşünmem senin örneğini verdiğin “sorun çözme”yle ilgili değil. Belli bir algoritma izlenerek, akış çizelgesi çizebilen bir düşünmeden söz etmiyorum. Arayan düşünmeden söz ediyorum. Hedefi önceden konulmuş, varacağı yeri, varma yolu belirlenmiş düşünme değil ilgimi çeken. Yürüdükçe yolunu oluşturan, yürüdükçe öğrenen, dönüşen düşünce. Böyle bir düşüncenin olduğunu ilk kez sizden duyuyorum. Nedir arayan düşünmenin konusu, neyi arar? Günlük yaşamda, çoğunlukla çözülmesi gerekli, yaşam sorunlarıyla boğuşuruz. Düşünmek, yaşam sorunlarının “pratik” çözümlerine ilişkindir. Bilimde, teknolojide, belli bir paradigma içinde, hedefleri belli düşünme süreçleri işler, çoğu kez. Apansız ortaya çıkıveren şaşırtıcı dönüşümleri saymazsak. Araştıran bilimci, bilimin “uç noktalarında” arayan düşünmeyi yaşar; çünkü hedef artık önceden kestirilemez olmuştur; araştırma bir serüvene dönüştürmüştür. Elbette, bilimsellik adına bellediği kalıpların dışına çıkamayan, şekilci, sığ bilimcilerden söz etmiyorum. Onlar düşünmüyorlar, kurnazlık yapıyorlar. Önlerine konulmuş sorunları çözmeyi “başarıyorlar”. Dünyada binlerce kişi bilimle, teknolojiyle uğraşıyor. Binlerce dergi yayımlanıyor, binlerce makale. Bu kalabalıktan geriye ne kalacak? Yalnız bilimde mi bu görünüş? Örneğin felsefede, sanatta durum farklı mı? Binlerce sanat ürünü ortaya konuyor. Yüzlerce felsefeci binlerce makale yazıyor, kitap çıkarıyor. “Arayan düşünce” yok mu onlarda? Galiba, çoğu sıradan, çoğu belli formatlarla yazılıyor. Bu çoğulluğun içinden farklı olan elbette çıkıyor. Arayan düşünme, düşünen insanların yaşamlarında kendini gösteriyor. Yaşamlarında mı? Biraz önce söyledim: Düşünme, özgür, arayan, göze alan, yürüdükçe kendi yolunu oluşturan, yenilenen, dönüşümlere açık düşünme, düşünen insanın yaşamıyla titreşim halinde olan düşünmedir. O insanla “birleşmiş”, onun huyundan, karakterinden, yaşam biçiminden güç almıştır; Heidegger'in, Gademer'in imalarıyla söylersek, düşünmenin kendisi düşünmeye başlamıştır. İşte bu sözleri anlamam mümkün değil. Düşünmenin kendi yaşamı var. Kendi yolu. Düşünen kişi, düşüncesini, düşüncesinin yürüyeceği yola koyabilen kişidir. Düşünmenin yaşamı, düşünenin yaşamıyla içten bir bağ taşır. Düşünen, yaşadığı gibi düşünür, düşündüğü gibi yaşar. Doğrusu, sizi dinledikçe çok şaşırıyorum, “düşünme”, “düşünce” kavramlarını sanki bir insanmış gibi anlatıyorsunuz. Ne demek düşünmenin kendi yaşamı? Yaşayan bir organizma mı düşünme? Bir metafor olarak alırsak, öyle. Algoritmik, mekanik, öykünmeci, kalıplara sıkışmış, üzerine yöneldiği alanın farklı yüzlerini, boyutlarını göremeyen, onun bunun ittirmesiyle yürüyen (eleştiriden öğrenmeyi, kastetmiyorum!), onay almaya, beğenilmeye, derece ya da ödül almaya yönelik, sürekli “dıştan” zorlamalarla savrulan ya da biçime sokulup basmakalıplaşan düşünmeden söz etmiyorum. Düşünmeye kendi yaşamını kazandırabilen düşünür, onu itip kalkmaz, papağan akademisyenlerin yaptığı gibi, ufuksuz, görüşsüz bir yığın ayrıntı yığınına yazısında bol bol göndermelerde bulunmaz. Onu zorlamaz. Düşünmesini izler! Demlenmesini bekler. Acele etmez. Düşünme gücünün yaşamıyla kesişen alanlarında dolanmasını bilir. Bu alanların kendisinden kaynaklanan, düşünen kişinin kendi yaşamıyla beslenen, deyim yerindeyse belli bir kendiliğindenliği olan düşünmeyle besler yaşamını. Yaşamı düşünmesini, düşünme yaşamını besler. Düşünmek bu anlamıyla bir sanat. Yaşamını bir sanat yapıtı gibi yaşayabilenler için. Özgür düşünmenin serüveninden korkmayanlar için. L istede yolsuzluğa en kapalı ülkeler olarak birinci sırayı 9,4´lük puanlarıyla Danimarka Finlandiya ve Yeni Zelanda paylaşırken, bu ülkeleri Singapur, İsveç, İzlanda, Hollanda, ve İsviçre 9,0´ın üzerinde puanlarla izliyor. Görece küçük nüfuslu kuzey ülkeleri ile dünya zenginler liginde ilk sıralarda yer alan ülkelerin ilk 10´da yer alması yadırgatıcı olmasa da, güçlü ekonomik sistemleri ile tanıdığımız Almanya (7,8), Japonya (7,5), Fransa (7,3), ABD (7,2) ve Belçika´nın (7,1) 8´in altına düşen notlarını açıklaması güç, ancak iç ekonomik pazarları hayli sağlıklı işleyen bu ülkelere ait işletmelerin dış pazarlarda ekonomi dışı araçlara yönelmeleri söz konusu durumun ana nedeni olarak ortaya çıkıyor. ROMANYA AB’NİN EN YOLSUZ ÜLKESİ Duruma Avrupa Birliği ülkeleri açısından bakıldığında, AB15 ülkeleri ilk 30 ülke arasında yoğunlaşırken, bunun istisnası olarak bizimle birlikte Kuzey Akdeniz çanağını paylaşan İtalya (5,2) 41. sıradaki ve kapı komşumuz Yunanistan (4,6) 56. sıradaki yeriyle istisnaları teşkil ediyorlar. İki birleşme süreci ile birliğe yeni katılan ülkelerden ise Slovenya 6.6 puanlık notuyla 27. sırada yer alırken, bu ülkeler arasında en kötü durumda görüneni 2007´de birliğe katılan Romanya. Romanya 3.7´lik puanıyla 69. sırada yer alıyor. TÜRKİYE 64. SIRADA Geçtiğimiz yıl çıkarılan listede 163 ülke arasında 3,8 puanla 60. sırada yer alan Türkiye, bu yıl puanındaki 0,3´lük artışa karşın 17 yeni ülkenin eklendiği listede 64. sıraya geriledi. Türkiye 64. sırayı kendisi ile birlikte üye adaylığı tanınan Hırvatistan ve 2007 yılı başından beri birlik üyesi olan Bulgaristan ile paylaşıyor. Listenin son sıralarında ise Asya ve Afrika´nın fakir ülkeleri yer alıyor. Yolsuzluğun en yoğun hissedildiği ülkeler arasında ilk sırayı Somali ve son günlerde siyasi şiddet olayları ile gündeme gelen Burma paylaşıyor. Irak, Haiti, Özbekistan, Tonga, Sudan, Çad ve Afganistan ise izleyen diğer ülkeler. Endekste göze çarpan en belirgin husus, ülkelerde yolsuzluğun yaygınlığının fakirliklerine paralel artış göstermesi. Yolsuzluk konulu araştırmaların ortaya koyduğu açık bir gerçek ise yolsuzluğun fakirliği yaygın ve sürekli hale getirdiği yönünde. Yaygın boyutta yolsuzlukla karşı karşıya olan ülkeler içinden çıkılması güç bir kısır döngü içerisindeler. Transparency International bu noktada sanayileşmiş ülkelerin gelişmekte olan ülke ekonomilerine girişte yaygın biçimde yasal ekonomi dışı yöntemleri kullandıklarına dikkati çekiyor. Yaygın yolsuzluk bilinçsizce gerçekleştirilen çevre katliamları gibi, elinde tutanları da vuran kontrolsüz bir silah gibi, gelir dağılım mekanizmalarını işlevsizleştiren ve zaten fakir olan ülke içinde yaratılan değerlerin dışarıya kaçmasına neden olan yolsuzluk ekonomisi endüstriyel ülkelere yasadışı göç ve insan ticareti gibi insanlığın kanayan yaralarını derinleştirmekten başka bir işlev görmeyecektir. CBT 1076/11 2 Kasım 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle