24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Eğitimde Transfer (aktarım) Sorunu “Bir işten, bir eylemden, bir ders konusundan, bir deneyden ya da bir olaydan elde ettiğimiz bilgi, beceri, görüş, düşünüş, anlayış, tutum ve yaşantıların; başka bir işte, bir eylemde, kısacası başka yaşam sorunlarında sağladığı etkilere aktarım, frenkçe adıyla transfer deniyor. Celil Altın (Kültür Okulları Eğitim Danışmanı) HAYATA TRANSFERİ ÖNEMLİ Bu hayret verici sonucu yorumlarsak, bütün derslerde okuttuğumuz konuları işlerken öğrencilere her şeyde usa vurma alışkanlığı kazandırmanın yararı açıkça ortaya çıkıyor. Bu sonuçtan çıkan bir başka yargı da, hangi ders olursa olsun konuların hayata transferi konusu gözden ırak tutulursa, okulun hayattan kopuk birtakım çalışmalar yapmakla yetinmiş olacağıdır. Konuya bu açıdan bakılınca, eğitimde transfer sorunu her şeyden önce tutmak zorunda kalacağımız, eğitim etkinliklerinin yapıldığı her yerde “Transfer” de kaçınılmaz bir öğe, sorun olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü eğitimin amacı, bireyleri yaşama hazırlamaktır. Okulda kazandırılan bilgilerin, yaşam sorunlarına transferi sağlanmadıkça, o okul görevini yapamıyor demektir. Transfer konusunda Batı ülkelerinde uzun uzun incelemeler, denemeler yapıldı. Ve transfer hakkındaki eski görüşler tamamen geçerliliğini yitirdi. Bir raslantı sonucu elde edilmiş bulgulardan biri: Eğitimin amacı, “Mühendis okuluna bireyleri yaşama girebilmek için daha önceki okullarda geometri hazırlamaktır. dersinin okunmuş olması Okulda kazandışart koşuldu. Fakat bir yıl rılan bilgilerin, kazara bu şart gözden kaçtı, bu mühendis okuyaşam sorunlarıluna hiç geometri okuna transferi tulmayan okuldan da öğsağlanmadıkça, renciler alındı. Öğrencilerin mezuniyet kayıtlao okul görevini rının incelenmesi sırayapamıyor sında, bu öğrencilerin demektir. geometri okunmayan okullardan geldikleri anlaşıldı... bu öğrencilerin geometri okuyarak gelmiş öğrencilerden daha başarısız duruma düştükleri görülmedi.” Böylece, geometri okumuş olmak, bu okula girme şartı olmaktan çıkarıldı. Bu olay da gösteriyor ki, kimi dersler öğrencilerde istediğimiz nitelikleri geliştirmiyor. Bir dersin konularını amacımıza yönelik işlemek zorundayız. Örneğin, amacımız iyi yüzücü yetiştirmek ise öğrencilerimize yaptıracağımız bütün beden eğitimi çalışmalarında, iyi yüzebilmeyi sağlayan çalışmalara ön planda yer verilmeliyiz. İstenirse bütün dersler bir ölçüde genel eğitimin bu amacına hizmet edebilecek duruma getirilebilir. Bu konuda biraz daha ileri gidersek şu da söylenebilir: Aslında çeşitli dersler ve bunlarda okuttuğumuz çeşitli konular transfer için kullanılacak basit birer araçtır. Bilgi ve becerilerin hayata transferi konusunda çok çeşitli araçlar ve konular vardır. Fakat bunlar, transferi sağlayabilecek bir öğretim yolu ile işlenmedikçe amaca ulaşılamaz. Sonuç olarak bu konuda şunu söyleyebiliriz: Öğretim yöntemini iyi uygulamak koşulu ile bütün derslerde önemi küçümsenmeyecek transfer değerleri vardır. Öğretmen bu noktayı gözden kaçırmayıp bütün çalışmalarını bu amaca yönelttiği sürece okuldan beklediğimiz bilgi ve becerilerin yaşama aktarılması yerine getirilir. E ğitimde aktarım (transfer) sorunu, bugüne değin ülkemiz eğitimcileri tarafından ele alınıp üzerinde uzun uzadıya düşünülüp tartışılmış bir konu değil. Bu yargıya belirgin bir kanıt göstermek gerekirse, ne haftalarca süren eğitim şuralarında, ne eğitbilim kitaplarında, ne de müfredat programlarında bu sorun bugüne değin ele alınabildi. Olsa olsa ancak, gençlerimizin yetişme biçimlerine, okuldan hayata götürebildiklerine bakılarak dolaylı bir şekilde aktarım sorunu kendini göstermiş, kimi eğitimcilerimizi bu terime bağlı kalmaksızın rastgele düşündürmüş olabilir. Bu nedenle eğitimde aktarım konusunda doğrudan doğruya yerli bir kaynaktan yararlanma olanağı yok. Çeviri eğitim yapıtları da kaynak olmak bakımından bu konuda yetersiz. Eğitimde transfer sorunu öğrencilerde dikkat alışkanlıklarını, düşünce ve anlayış düzeylerini, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırma yetilerini geliştirdiği kanısı aşağı yukarı yerleşmiştir. Bu derslerde başarı sağlayan öğrencilerin öteki sorunlar üzerinde de en olumlu tutum ve davranışları gösterebilecekleri kanısı, uzun yıllar değişmez bir kural gibi egemenliğini korumuştur. Bugün de çok yaygın olan görüş budur. SARSILAN KANI Oysaki Eski Yunan'dan bu yana herkesce geçerli olan bu kanı, XX. yy. ın başında yapılan denemelerle sarsıldı. Gerçekten bir derste elde edilen bilgi, ilgisi olan öteki derslerde başarıya ne değin etki edebilmektedir? Örneğin, ana dil gramerini iyi bilmek, bir yabancı dili öğrenmede ne derece yararlıdır? Sosyal bilgiler derslerinde (tarih, coğrafya, yurttaşlık bilgisi, felsefe, sosyoloji, mantık, psikoloji, sanat tarihi) kazandığımız bilgiler, bugünün sosyal olaylarını yorumlamaya yardım edebilmekte midir? Cebirgeometrinin iyi bilinmesi, fizikte, kimyada başarı sağlamamıza yaramakta mıdır? Ülkemizde yapılmış eğitim deneme ve çalışmalarıyla bu sorunlara somut olarak karşılık verme olanağı elimizde değildir. Çünkü bu konular uzun zaman içinde, değişik koşullar altında onbinlerce öğrenciye çeşitli yöntemlerle, çeşitli testler uygularak aydınlığa çıkarılabilir ancak. Bu çalışmalar ise ülkemizde henüz yapılamadı. Bununla beraber Batı ülkelerinde eğitimde transfer sorunu, eğitimcileri çok eskiden beri uzun uzun uğraştırdı. Yabancı eğitimcilerin transfer konusundaki bulguları oldukça ilginç sonuçlar verdi. “Psikoloji ve Yeni Eğitim” adlı kitapta yer alan bir denemeyi, konumuzu aydınlatması bakımından aşağıya alıyorum. Öteden beri geometrinin düşünce eğitimi üzerinde en büyük etkisi olan bir ders olduğu kabul edilir. Bu yargıyı nedenlemek üzere şu deneme yapıldı: “Birden fazla orta öğretim öğrencisi arasından eş yetenekli üç grup öğrenci seçildi. Başlangıçta grupların üçüne de bir genel usa vurma testi uygulandı, puanları saptandı. Sonra üç aylık bir sömestr süresince birinci gruba hiç geometri dersi okutulmadı. İkinci gruba klâsik geometri dersi okutuldu. Üçüncü gruba ise konuların gereğine göre iyi düşünme ilkeleri üzerinde durularak bir çeşit özel geometri okutuldu. Sömestr sonunda her üç gruba da yine bir genel usa vurma testi uygulandı. Sonuçta, hiç geometri okumayan grup ilk teste göre 4,9 puanlık, klâsik geometri okuyan grup 9,3 puanlık bir artış gösterdi. Fakat düşünme ilkeleri üzerinde durulan özel bir geometri dersi okutulan grubun puanı, ilk teste göre 26,7'ye yükseldi.” bir ölçüde salt Prof. Hasan Tan'ın çevirisi, Psikoloji ve Yeni Eğitim adlı yapıtta ele alındı. Denilebilir ki bu konuda bizim tek kaynağımız yukarıda adı geçen çeviri oldu. TANIMLAMA Eğitimde bu terime: “Bir işten, bir eylemden, bir dersin bir konusundan ya da tüm konularından, bir deneyden ya da bir olaydan elde ettiğimiz bilgi, beceri, görüş, düşünüş, anlayış, tutum ve yaşantıların; başka bir işte, bir eylemde, başka bir derste ya da konuda kısacası başka yaşam sorunlarında sağladığı etkilere aktarım, frenkçe adıyla transfer denmektedir.” Bu tanım genel bir tanımdır. Konumuz eğitim olduğuna göre, bizi de ilgilendiren, eğitimde transfer sorunu'dur. Genel olarak transfer kavramını bu biçimde ortaya koyduktan sonra eğitimde transfer kavramını açıklığa kavuşturmak artık kolaylaşmaktadır. Eğitimde transfer denince, okullarda okuttuklarımız, ne dereceye kadar yaşam sorunlarımızda bize ışık tutabiliyor, sorusu akla geliyor. Bu konuda gerek bizde, gerek yabancı ülkelerde hatta Milattan önceki Eski Yunan'da yerleşmiş bir kanı var: Genel olarak fen dersleri, transfer gücü en yüksek olan derslerdir. Bu derslere ilişkin konuların, CBT 1074 / 17 19 Ekim 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle