Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
UZAY GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Kültürümüzde farkına varmadığımız kaç Nevzat Çile vardır? Neden vardır? Okurla yazar, sanatçıyla izleyicisi, bilim insanıyla o insanın yaşadığı kültürün diğer insanları arasında ne gibi sorunlar vardır? Nevzat Çile olmak, kültür insanı olmanın kaçınılmaz bir sorunu mudur? Nevzat Çile, yaratıcılığında özürlü biri olamaz mı? Unutulan Bir Yazar Sevgili Mükrimin, Düşündükçe içimin derin bir yerleri sızlıyor: Unutulacağım. Yok olacağım. Şimdi beni öven bir kaç dostum, konuştuğum gençler, sevdiklerim, unutup gidecekler biraz sonra. Unutulmayı hak etmedim. Yıllardır yazıyorum; biliyorsun. Birkaç ödül de aldım. Yazdığım dergilerin, yayınladığım kitapların sayısını unuttum. Hep yarına kalmak için yazdım. Unutmasınlar beni diye. Ama, aralarına karışmadım yayıncıların. Onlara kendimi satmadım. Dergi çıkarmadım. Yayınevi kurmadım. Televizyonlara çıkmadım. O kadar çok bilindim. Ama, düz bilindim. Dümdüz. "Nevzat da yazsın" dediler. Yazdım. "Yazar Nevzat Bey" dediler, mahallede. Kızıma "yazar beyin kızı" dediler. "Yazarın karısını" apartman yöneticisi yaptılar. Herkesin gözünde yazardım. Neden öyleydim? Kitaplarımı, yazılarımı görüyorlardı. İçinde ne var, merak ettikleri yoktu. Dergiciler, yazılarımı basıyorlardı, belki "zararsız", "orta halli" buldukları için. Orta okul kompozisyon kitaplarına benden örnekler aldılar. Okul dergilerinde yazılarım çıktı. Neden? Ne vardı benim yazılarımda? Neden her yerde idim? Kitaplarım satıyordu, çok değil belki, ama birçok yazardan daha fazla. Sen en yakın dostumsun Mükrimin, beni tanırsın. Kimim ben? Neden yazıyorum? Ne yazdım? Kendimi yitiriyorum, Mükrimin. Ne düşündümse yazıyorum. İyi yazmaya, başarılı, kalıcı şeyler yazmaya uğraşıyorum. Yazdıklarım dağılıp gidiyor, sık sık. Kendi yazdıklarımı unutuyorum. (Ben yazar olarak kendimi unutursam, başkası nasıl hatırlasın beni?) Bende birşeyler eksik, seziyorum. Bakma okul kitaplarına, ansiklopedilere geçtiğime. Kişiliksiz biriyim ben. Bunu anladım. Okuyucularıma ne verdim? Benden ne öğrendiler? Bu durumuma ilişkilerimle gelmedim. Dedim ya, piyasayı elimde tutmak gibi bir kaygım olmadı. Yayıncılar buldu beni. Hâlâ öyledir. Aramam, sormam onları. Eleştirmen tanımam. Eleştiri okumam. Gururlu bir yazarım ben. Yarına kalmak istiyorum. Senin gibi birkaç dostumun dışında kimseyi tanımam. Tanımak da istemem. Vıcık vıcık ilişkileri, saçma sapan dedikoduları sevmem. Peki yine de neden "ünlü" yazar oldum? Yazılarımın "değerli" oluşundan mı? Söyle bana Mükrimin, ben değerli miyim? Ne kalacak benden geriye? Bana ödül verenler, gerçekten okudular mı beni? "Sağlam" bir yazarmışım. Dilime özen gösteriyormuşum. Derli toplu yazıyormuşum. Peki iyi de, ne yazıyorum Allahaşkına? Kimse ilgilenmiyor, benimle. Yüzümü soran yok. Okur yüz körü! Yalnızca sayfalara bakıyor. Yazılarıma. Şimdiye dek bir Allahın kulu çıkıp da bana mektup yazmadı. Okurlardan demek istiyorum. Birkaçına rastlayınca, "devam et, seni izliyoruz!" diyorlar. "İyi bir yazarsın!" Peki neden iyiyim, yahu? Mükrimin söyle Allahaşkına! Anladım, kardeşim. Kaç yıllık ömrüm kaldı, bilmiyorum. Anladım. Okur beni okuyarak okumuyor. Kitaplarımı alıp, kitaplığına koyuyor. Nevzat Çile’yi okudum diyor! Elimde olsa, bütün okurlarımı sınava çekerdim: Ne yazıyorum ben? (Okur olarak kendimi sınava çeksem, zayıf alır, kalırım sınavda!) Seni de sınava çekebilirim, Mükrimin. Çakacağını sanıyorum, kusura bakma. Ulan, okumaya okumaya, yayınlaya yayınlaya öldürmektesiniz be! Ne eşek okurlarsınız siz? Harcıyorsunuz beni! Madem harcıyacaktınız, neden baştan söylemediniz? Neden ödüller verdiniz? Yaşım yetmişe yaklaşıyor. Nevzat Çile’yi anma toplantıları yapacak mısınız? Peki nasıl anacaksınız! Mükrimin! Bana yaz, dostum. Çok yalnızım. Onlarca kitabım, yüzlerce yazılarımla! Sürekli yazmam için gazetelerden de öneriler gelmeye başladı. Neden yazayım Mükrimin? Bana benim biricikliğimi yaz. Ben de iş yoksa, iş olmadığını. Geri zekâlı duyarsız okurlardan bıktım. Sana güveniyorum, Mükrimin! Öperim. Nevzat Çile Mars’ta dev kanal izleri Avrupa’nın uzay sondası “Mars Express” Kızıl Gezegen’deki çok eski kanalları görüntüledi. ars Express sondasının yüksek çözünürlüklü HRSC stereo kamerası ile alınan fotoğraflarda, bir krater ve yaklaşık 2500 km. uzunluğunda ve 500 km. genişliğindeki Kasei Valles doğal kanal sistemleri içindeki teras biçimindeki yapılar görülmekte. Yüksek çözünürlüklü görüntüler sayesinde 30m büyüklüğündeki ayrıntılar bile rahatça seçilmekte. Mars’ın kuzey yarımküresindeki üç metre derinliğindeki Kasei Valles, tahminlere göre geçmişte dev seller ve buzullarla biçimlenmiş. ESA’nın Mars Express sondası 2003 yazında fırlatıldıktan sonra Aralık 2003 tarihinden bu yana Mars’tan bilgi gönderiyor. Astronomların hedefi Mars’ın tüm yüzeyini ayrıntılı bir şekilde haritalayabilmek. M Plüton tartışması sürüyor: “Büyüklük önemli değil” New Mexicolu bilim adamları ve üniversite öğrencileri Plüton için yürüdüler. Plüton’u bulan astronomun oğlu ve eşi, gökcisminin "gerçek" gezegen olarak kalmasını istiyorlar. rotestocular, "Büyüklük önemli değil" ve "Plüton için protesto" sloganlarıyla, 1955 yılında Las Cruces Üniversitesi’nde Plüton’u keşfeden astronom Clyde Tombaugh tarafından kurulan astronomi bölümünde bir araya geldiler. Bilim adamı Bernie McNamara, Plüton üzerindeki tartışmalar bitmeden önce ders kitaplarındaki bilgilerin değiştirilmemesi gerektiğini vurgularken, geçen haftalarda Prag’da alınan karada binlerce Uluslararası Astronomi Birliği üyesinden sadece 400 kişinin söz sahibi olduğunu da hatırlattı. Bu dört yüz kişilik astronom grubunun yeni gezegen tanımlaması, 1930 yılında keşfedilen Plüton’un cüce gezegen olarak sınıflandırılmasına neden olmuştu. New Mexico’daki protesto yürüyüşüne katılan Clyde Tombaugh’un eski bir meslektaşı olan Herb Beebe "Clyde Tombaugh, bir Amerikan kahramanıydı, Plüton yalnızca bu nedenden dolayı bile gezegen statüsünü korumalı" diye konuştu. P CBT 1019/11 29 Eylül 2006