Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BEYİN GÖRÜNTÜLEME ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör Depresyon tedavisinde önceden başarı tahmini Kognitif davranışçı tedavinin depresyondaki kişiye yardım edip edemeyeceği, beynin görüntülenmesi ile önceden tahmin edilebiliyor. Dr. Pınar Uysal Onganer; ponganer@yahoo.co.uk er yıl toplumun neredeyse %1020’si hayatlarında en az bir kere depresyona giriyor. Bunlardan tedavi yolları arayan % 4060’ı önerilen ilaç veya terapiye yanıt veriyor. Ancak kimin kognitif davranışçı tedaviye (CBT) yanıt verip kimin vermeyeceğini önceden tahmin edebilmek hastalığın tedavisinde önemli bir basamak olabilir. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre depresyon 2010 yılında insanları en çok etkileyecek hastalıklardan olacak. Depresyon yaşa ve sosyal konuma bakmaksızın toplumun genelini etkiliyor. Ancak en çok etkilenenler kadınlar. American Journal of Psychiatry* dergisinde yayımlanan çalışmanın yazarlarından Dr. Greg Siegle ‘depresyon tedavisi için kesin etki edecek bir ilaç veya belli bir terapi bilinmiyor. Ancak, depresyondaki kişilerin beyinlerinin belli bir bölgesinde artmış aktiviteye rastladık. Kişiye özel terapi gibi duygusal uyarılar ile bu aktivitenin azalabildiğini saptadık. Eğer bulgularımız doğru ise bundan sonra görüntüleme teknolojisinden yararlanarak hangi tür terapinin kişiye daha uygun olduğunu tahmin edebileceğiz’ diyor. Pittsburgh Üniversitesi tıp fakültesinde yapılan çalışmada, fonksiyonel magnetik rezonans (MRI) görüntüleme tekniği kullanılarak negatif uyaranlar sonucu beynin hangi bölgelerinin aktif, hangi bölgelerinin inaktif olduğu araştırılmış. Depresyon tanısı konmuş, ancak tedaviye başlanmamış 14 kişi ile kontrol grubu olarak seçilen hayatlarının hiçbir döneminde depresyona maruz kalmamış 21 kişi çalışmaya dahil edilmiş. Ardından depresyonlu 14 hastaya, 3 ay süresince 16 seans CBT uygulanmış. Kontrol grup ile sonuçlar karşılaştırıldığında, önceden depresyon tanısı konmuş 14 hastanın 9’unun beyninde, negatif kelimelerin okunmasının ardından, ‘subgenual singulat korteks’ adı verilen bölgedeki aktivitenin azaldığı görülmüş. Bu 9 hastanın 7’sinin depresyonları CBT ile tedavi edilmiş. Beyinlerinin söz konusu bölgesinde aktivite azalmasına rastlanmayan geriye kalan 5 depresyonlu katılımcının sadece biri CBT’ye yanıt vermiş. Yine negatif kelimelerin okunması sonucu beynin ‘amigdala’ olarak bilinen bölgesinde artmış aktivite saptanan hastalarda ayrıca daha iyi/hızlı iyileşme süreci tespit edilmiş. Amigdala, insanlarda limbik halkanın altında, beyin sapının üzerinde bulunan ve birbirleri ile bağlantılı yapılardan oluşan badem şeklinde bir kütledir. Sağ ve sol olmak üzere iki lobtan oluşmuştur. Nörolog Joseph E. LeDoux’un yaptığı çalışmalardan birinde amigdalayı kesmiş ve beynin diğer kısımlarından ayırmıştır. Bunun sonucunda, amigdalası alınan insanın yaşamı keskin bir değişime girmiş, olayların duygusal anlamını değerlendirmekte bir yetersizlik, bir anlamda duygusal bir körlük oluşmuş. “Amigdala duygusal anlamda etrafımızdaki birçok şeyi tanımamıza yardımcı olur. Depresyon hastaları olumsuz durumlar ile karşılaştıklarında, amigdalaları bir şeylerin olumsuz olduğunu ilettikten hemen sonra kapanması gerektiği kadar hızlı kapanmıyor. Subgenual singulat korteks ise duygularımızı düzenliyor ve amigdalanın kapanıp açılmasından sorumlu” diyor Dr. Siegle. Bu durumda, eğer amigdala kapanmazsa, depresyondaki kişi olumsuz en küçük bir olay karşısında bile bu bilgiyi ve getirilerini tekrar tekrar yaşıyor. CBT, bu tür tekrarların nasıl önlenebileceğini öğretiyor. Bu durumda, amigdalalarını, beklenenin aksine hemen kapatamayan kişilerde CBT’nin iyi bir tedavi alternatifi olması olağan. Geçen hafta Moğolistan'da Cengiz Han'ın başkenti Harharin (Karakurum) yakınlarındaki Kül Tigin ve Bilge Kağan anıtlarına yaptığımız geziyi ve biraz da Harharin'i anlatmıştım. Harharin'den Ulaan Baatar'a dönerken yolda Prof. Tumurtogoo kılavuzluğunda biraz da jeolojiye baktık. H Moğolistan’da Jeoloji ve Tonyokuk Anıtına Ziyaret 1991 yılında yayımladığım bir makalemde Moğolistan'ın jeolojisininin, açık ucu kuzeydoğuya bakan bir firkete şeklindeki yaşlı bir temel ile firketenin içini dolduran daha genç çökel kayalarından ve volkaniklerden oluştuğunu, bunların da bugünkü dalmabatma bölgelerinde biriken yığışım karmaşıklarına benzediğini söylemiştim. 1993'de Nature'da çıkan yazıda (Türkçe özeti için bkz: Orta Asya'da dağ oluşumu ve kıt'a evrimi: Cumhuriyet Bilim Teknik, sayı 332, 30 Temmuz 1993, ss. 811) ve daha sonra 1996'da ABD'de yayımlanan iki geniş makalede bu fikir geliştirilerek Moğolistan'ın 600 milyon yıl öncesiyle yaklaşık 144 milyon yıl öncesi arasının tarihçesi işlenmişti. Bu makaleler şu anda Moğolistan'da yapılan yapısal jeolojik araştırmaların temelini oluşturuyor. Harharin'den Ulaan Baatar'a dönerken görmek istediğimiz kayaçlar "firketenin" içindeki yığışım karmaşığı olarak yorumlanan kayaçlardı. O zamanki veri tabanımız tamamen daha önce Rus jeologların yayınlamış oldukları harita ve raporlara dayanıyordu. Kül Tigin ve Bilge Kağan anıtlarının hemen bir kilometre güneyindeki sırtlarda tipik bir melanj, yani dalmabatma bölgelerinde birbirleriyle karışarak çok karmaşık bir kayaç türlüsü oluşturmuş mostraları görmek bizi çok sevindirdi. Daha doğuda, Hairhan Dağlarında okyanus çökelleri olan ve hemen tamamen SiO2'den oluşan çörtleri ve bunlarla ilişkili kırmızı derin deniz killerini gördük. Bunlar da derin deniz hendeklerinde oluşmuş çamur akıntısı çökellerinin içinde bloklar olarak bulunuyorlardı. Aynı çökeller içinde bugünkü Japonya'da püskürenlere benzeyen volkanik kayaçlar görmek, eski bir dalmabatma bölgesine çok yakın olduğumuz konusundaki kanaatimizi kuvvetlendirdi. Biraz daha doğuda Nohgon yakınlarındaki Karbonifer yaşlı (±320 milyon yıl kadar önce?), ısıyla hafifçe başkalaşıma uğramış kiltaşları burada gördüğümüz tüm yığışım karmaşığının, Rusların sandığından çok daha genç olabileceğini işaret ediyordu. 30 Temmuz'da, bu sefer Ulaan Baatar'ın batısına yapılan bir gezi, ilk gezimizdeki kanaatlerimizi güçlendirdi. Moğolistan'ın iç kısımlarında pek çok yerdeki jeolojik gelişme daha önce sanılandan daha genç gözüküyordu; bu, 1991'den itibaren yaptığımız yayınlardaki düşünceleri daha da tutarlı hale getiriyor. Aynı gezinin programında bir de Tonyukuk anıtını görmek vardı. Bilge Kağan'ın bir başkaldırı ile devirdiği amcasının veziri olan Tonyukuk, imparatorluğa yaptığı büyük hizmetlerden dolayı Bilge Kağan tarafından iyi muameleye maruz kalmış. Bu anıtı da muhtemelen 716735 yılları arasında bizzat Bilge Kağan diktirmiş. Anıtta, Tonyukuk'un ağzından kendi hizmetleri hikâye ediliyor. Jeolojik kılavuzumuz Prof. Minçin'in ricası üzerine geziye katıanlara kısaca Orhun kitabelerinin tarihçesini ve Tonyukuk anıtında anlatılanların özetini ve önemini anlatan bir konuşma yaptım. Bu arada Asım, elinde Prof. Dr. Talât Tekin'in kitabı, anıtın üzerindeki yazıları okumaya başladı ve "Türk" kelimesini bularak büyük bir heyecanla geziye katılanlara gösterdi. Moğol ve Türk tarihlerinin bu içiçeliği ve oradaki Moğollarla Türklerin karşılıklı duydukları büyük yakınlık, geziye katılan pek çok Avrupalı'yı hayrete düşürdü, Asya tarihinin Cengiz Han öncesi kesimini ne kadar az bildiklerini itiraf etmelerine yol açtı. Hele Türk tarihinin İslâm öncesi kesimini hiç bilmedikleri ortaya çıktı. Biz de eski Türklerin bilhassa askerlik bilimine yaptıkları özgün katkıları özetledik. Hattâ ertesi gün, Asım'la ortak olarak bir akşam konferansı şeklinde Cengiz Han'ın süvari birliklerini kullanışıyla, modern orduların hava kuvvetlerini kullanışları arasındaki bazı benzerlikleri anlatarak B. H. Liddel Hart'ın 1927'de söylediği "modern tank ve uçak, Moğol süvarisinin doğal halefleridir" sözlerinin ne kadar doğru olduğunu gösterdik. Moğolistan'dan bilimsel izlenimlerimi önümüzdeki hafta noktalayacağım. *Siegle GJ, Carter CS, Thase ME. Use of FMRI to predict recovery from unipolar depression with cognitive behavior therapy. Am J Psychiatry. 2006 Apr;163(4):735738. CBT 1013/5 18 Ağustos 2006