Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Bir üniversitede rektör nasıl olmalı? YÖK yasasına göre aşırı yetkiler verilmiş devlet üniversiteleri rektörleri, çok iyi bilimsel donanıma ve entelektüal davranışlara sahip olmalı. Prof. Dr. Ahmet Baldan, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği, Mersin Üniversitesi, abaldan@mersin.edu.tr ÖK yasasına göre rektör, yönettiği üniversitenin en büyük yönetsel amiri konumundadır. 1982 yılında tepki yasası olarak çıkarılan bu yasaya göre rektör "mutlak" yetkiye sahip. Yasada var gibi görülen kurulların pratikde hiçbir anlamı yoktur. Bu kurullar sadece rektörün yapmak istediklerini tasdik etmek için var! Örneğin yasada bir "fakülte yönetim kurulu" mevcuttur. Uzun yıllar deneyimlerim gösterdi ki, bu kurulun gerçek anlamda (mali, parasal işler, projeler, özlük haklar, atamalar vb gibi) hiçbir yetkisi yok. Rektör tek başına emreder ve dekan hiç kimseye sormadan uygular! Rektör başında bulunduğu üniversitenin mutlak hâkimi olması nedeniyle ne isterse o olur. Örneğin rektörün dünya görüşü ne ise tüm çalışanların da aynı görüşte olmaları beklenir! Aksi durumda rektör farklı düşünen ya da düşüncelerini özgürce ifade etmek isteyen bir bilim insanını punduna getirip yok edebilmektedir. Böyle mutlak yetkiye sahip bir baş yöneticinin buÜniversitede lunduğu üniversitede bilim yönetici olmanın yapmak imkânsızdır. Bu olağanüstü yetkilere (savaş kriterlerini, büyük sırasında komutana verilen ölçüde bilimsel yetkiler gibi!) sahip bir rektör belirli bir süre sonra iskaygıların dışında tediği her şeyi kural ve etik bambaşka tanımaz bir şekilde yapmakaygılar beliriyor. ya çalışmaktadır. Bu yetkilerle donatılan rektörün etrafında kapalı devre çıkarcı, dalkavuk ve oportünist kişiler toplanmakta ve rektörü iyice çığırından çıkaracak davranışlara itmekte. Daha sonra o rektörün rektörlük görevi sona erdiğinde, aynı dalkavuk ve oportunist kişiler bu defa yeni rektörün etrafında toplanmakta; eski rektör "bu duruma" düşmemek için "kendi adamını" seçtirmek ve atamasını sağlamak için kendisine YÖK yasasının verdiği o olağanüstü yetkileri kötüye kullanmakta. Dikkat edilirse tüm bu davranışlarda hiç bilim yoktur. İlişkiler bambaşka biçimde oluşmaktadır. Y önce sürekli ve kalıcı devlet desteğinin (maddi ve manevi) bulunması gerekir. Günübirlik, değişken politikalar bilim yapılmasını kesinlikle önler. Öncelikle yöneticinin (rektör; dekan), kalkınmanın bilimle mümkün olabileceğine inanması gerekir. Bilim olmadan gerçek anlamda sürdürülebilir sanayi olamayacağına, sanayi olmadan üretim olamayacağına yöneticilerin inanması gerekir. Epeyce bir süreden beri üniversitelerde bilim adamlarının bireysel çabalarının bir sonuç vermediği son otuz yıllık deneyimim gösteriyor. Çünkü üniversite yöneticilerinin bir kısmı bilimin önemini ve ülkeye olabilecek potansiyel yararını kavrayabilecek durumda değiller. Üniversitede yönetici olmanın kriterlerini, büyük ölçüde bilimsel kaygıların dışında bambaşka kaygılar belirliyor.. Uzun yıllar çeşitli devlet ve vakıf üniversitelerinde öğretim üyesi olarak çalışmış birisi olarak diyebilirim ki vakıf üniversitelerindeki yöneticiler, bilim insanlarına daha çok değer veriyor, bilimle uğraşanları maddi ve manevi olarak destekliyor. Çünkü vakıf üniversiteleri, yöneticileri seçerken daha bilimsel davranıyor, esnek politikalar nedeniyle buralardaki bilim adamları daha rahat ve özgürlükçü ortamda çalışıyor. Bu da bilim adamlarının daha başarılı olması sonucunu doğurmaktadır. HANGİ ÖZELLİKLER Bu nedenle, YÖK yasasına göre aşırı yetkiler verilmiş devlet üniversiteleri rektörleri, çok iyi bilimsel donanıma ve entelektüal davranışlara sahip olmalıdır. Vereceği karar her şeyi etkilediğinden, karar vermeden önce ilgili kişi ve kurumlarla usulüne uygun olarak ayrıntılı bir biçimde tartışması gerekmektedir. (1) Rektör, bilimi ve bilim insanının değerini ve önemini kavrayan birisi olmalı; bilimden başka hiçbir kaygısı olmamalı. (2) Dürüst ve tutarlı olmalı; olumlu davranışlarını uygulamaları ile bizzat göstermeli; örneğin tüm bilim adamları ile yüz yüze görüşmeli ve her türlü desteği verdiğini uygulamaları ile kanıtlamalı. (3) Emeğe saygılı olmalı; insanları hiçe sayan, emeği horlayan birisi hiç olmamalıdır. (4) Rektörün hizipçilik yapmaması gerekir; insanları, "kendisinin adamları", "karşı taraf" diye ikiye ayırmamalı; çalışan tüm insanlara eşit davranmalı ve insanca muamele etmeli. Kendisini desteklediğini düşündüğü kişilere her türlü maddi ve manevi desteği veren değil herkesi eşit bir biçimde kucaklayan birisi olmalı. (5) Bilimin ancak huzurlu ortamlarda boy gösterebileceğini bilmeli. Çatışmayı körükleyici davranışlarda bulunmamalı. (6) Özgür düşünceli olmalı; Büyük Atatürk’ün belirttiği gibi "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" felsefesine gerçekten inanmalıdır, bunların boş slogancılığını yapmaması gerekir. (7) Özellikle öğrencilere ve genç bilim adamlarına maddi ve manevi her türlü desteği sağlayacak önlemleri almalı. (8) Günübirlik gösteriş peşinde koşan değil kalıcı eserler (bilim yaratmak anlamında) peşinde koşan birisi olmalı. (9) Diğerleri gibi kendisinin de bir öğretim üyesi olduğunu hiçbir zaman unutmamalı. (10) Sonuçta rektörlüğün bir kamu işi olduğunu bazı kişilere nüfuz ve rant sağlamak olmadığını bilmeli. (11) Rektör, bilim yapmanın ne kadar zor, zaman alıcı ve pahalı bir iş olduğunu yaşayarak biliyor olmalıdır. (12) Rektör, bürokrat kafalı değil teknokrat kafalı olmalı; astüst ya da amirmemur kafa yapısına sahip olmamalı. (13) Rektör kendisinin uygulamalarını eleştiren öğretim üyelerine de saygılı davranmalı; yaptığı icraatını eleştiren kişiyi dinlemeli ve eleştirinin gereğini yerine getirmeye çalışmalı. Kendisini eleştiren kişilere bir punduna getirip baskı yapmamalı. Rektöre olağanüstü yetkiler kendisine, başkalarını sindirmek, özlük haklarını vermemek için değil, olumlu anlamda kullanılması için verilmiştir. Zamanın TÜBİTAK Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kemal Kafalı’nın 1985 yılındaki TÜBİTAK ödül töreninde doğru bir biçimde belirttiği gibi, bilim adamı nadide bir çiçek gibidir, eğer uygun ortam bulamazlarsa solup giderler. Bir daha da o ortamda bilimin yeşermesi imkânsızlaşır. Edebiyat, müzik, sanat ve sporu kovan bir eğitim Madonna’nın müziğin zirvesine ulaştığına inanan bir genç, insanlığın yükselişini ve düşüşünü birbirinden ayırabilme duyarlılığından yoksundur... Metin Tükenmez İTÜ Beden Eğitimi Bölümü Öğretim Görevlisi, tukenmezm@itu.edu.tr KALKINMA VE BİLİM Evrensel anlamıyla üniversite "bilim" yaratan kurumlardır. Bilimi yaratmak demek, bilinmeyeni bilimsel olarak ortaya çıkarmak ve insanlığın (toplumun) yararına sunmaktır. Üniversiteler günübirlik, kısa vadeli ucuz politikalarla uğraşmaz. Sorunların (ekonomik, sosyal, fen, sağlık, mühendislik vb gibi konularda) bilimsel mekanizmalarını çözmeye dönük projeler üzerinde çalışır ve bu konuları desteklemek için gerekli kurumsal önlemleri alırlar. Her şeyden CBT1013/20 18 Ağustos 2006 ayatın nasıl yaşanması gerektiği konusunda kimse uzman değildir. Ama hayatı kolaylaştırmak üzere geliştirilen sistemlerin toplumsal yaşama katkısı yüzyıllardır bilinir. Özünde bir bilgi sistematiği, yararlı bilgi ile yararsızı birbirinden ayırma kurumu olan okullar; hayatı kolaylaştırmak, gelecek kuşakların daha sağlıklı H