29 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TIPKLONLAMA Dolly’den alınan ders: Klonlar kusursuz bir kopya değil! Dolly’nin doğumunun üzerinden tam 10 yıl geçti. Bu süre içinde klonları ayrıntılı bir şekilde izleme fırsatı bulan bilim adamları, bunların kusursuz bir kopya olmadığını, orijinallerinden farklı bir yapıya sahip olduğunu ortaya çıkarttılar. olarak kullansanız dahi, bazen çok anormal, bazen normale daha yakın klonlar elde edebiliyorsunuz" diyor. undan 10 yıl önce sıcak bir temmuz gecesi Edinburgh’un birkaç kilometre güneyinde küçük bir barakada doğan küçük kuzu, bilim dünyasında ne büyük bir sansasyon yarattığından habersiz, meraklı gözlerle çevresini izliyordu. Kuzuya dışarıdan bakıldığında her yaz çevre çiftliklerde doğan binlerce yavrudan hiçbir farkı yoktu. Ancak Dolly adı verilen kuzu, aslında normal bir kuzudan çok farklıydı. Yetişkin bir dişi koyunun memesinden alınan tek bir hücreden Fareler, kediler, klonlanan Dolly, böyle bir şeyin biyolojik olarak iminekler, domuzlar, kansız olduğunu savunan atlar ve son olarak bilimsel dogmayı yerle bir da köpekler klonetti. Dolly’nin doğumuyla, dünyanın dört bir yanındalananlar bütün hayki laboratuvarlarda bir vanların kusurlu klonlama yarışı başladı. Bu çalışmalarla birlikte uzak olduğu da anlaşıldı. bir hayal olan insan klonlama konusu da yeniden gündeme taşındı. Aradan geçen 10 yıl içinde bilim adamları Dolly’nin aslında ne kadar farklı olduğunu anladılar. Bu ilk kuzunun ardından onlarca hayvan daha klonlanmıştı. Bunların arasında fareler, kediler, inekler, domuzlar, atlar ve son olarak köpekler de yer aldı. Zaman içinde klonlanan bütün hayvanların şöyle ya da böyle kusurlu olduğu da anlaşıldı. Klonların genel olarak, en ince ayrıntısına kadar aslının birebir kopyası olduğu düşünülür. Ancak genetik kopyalamanın çeşitli dereceleri olduğu ortaya çıktı. Sözgelimi kedilerini klonlamak için binlerce dolar ödeyen insanlar, yeni doğan kedi yavrusunun, yitirdikleri sevgili kedileriyle gerek dış görünüş, gerekse huy olarak bir ilgisinin olmadığını görünce çok büyük bir düş kırıklığı yaşadılar. B TIPATIP KOPYA DEĞİL Ve bunlar yalnızca dışarıdan görülebilen farklılıklardı. Klonlar asıllarından yalnızca zaman açısından ayrılmazlar –Dolly’nin durumunda 6 yıl ; bunlar aynı zamanda doğal olmayan bir moleküler mekanizmanın sounucudur. Ve bu mekanizmanın birbirinin tıpatıp benzeri kopyalar çıkartmak için iyi bir yöntem olmadığı da anlaşılıyor. Aslında bu işlemin klonların genomlarına küçük kusurlar yerleştirdiği de yeni yeni ortaya çıkıyor. Bilim adamları Dolly’nin yaratılmasını sağlayan sürecin ayrıntılarını öğrendikçe Dolly’nin o kadar yıl hayatta nasıl kaldığına şaşırdılar. Dolly’yi yaratan ekibin lideri embriyolog, Ian Wilmut, "Klonlamanın nasıl olduğuna hâlâ şaşırıyoruz" diye konuşuyor. 10 yıllık bir süreden ve 15 memeli türü üzerindeki araştırmalardan sonra bu işlemin Dolly’nin doğumundan bu yana dikkati çeken bir gelişme göstermediği belirtiliyor. Klon olarak başlayan yumurtaların yalnızca yüzde 2 veya 5’i canlı bir hayvan olma şansına erişiyor. Doğan her bir klona karşın yüzlerce diğer klon ilk bir iki günü aşmayı beceremiyor, çünkü gelişim aşamasında ortaya çıkan vahim hatalar bunların hayatta kalmasını engelliyor. EN SIK RASTLANILAN KUSURLAR Bugüne dek klonlanan memelilerde en fazla görülen bozuklukların başında "büyük yavru sendromu" denilen olay gelir. Bu klonlar normalden büyük doğarlar ve ilk haftalarda soluk almakta zorlanırlar. Bunları doğuran "anneler" ise normalden uzun bir hamilelik dönemi geçirir ve doğum genellikle zorlu geçer. Bunun büyük bir olasılıkla nedeni, plasentalarının büyük olmasıdır. Wilmut’un klonlanmış kuzularından bazılarının vücutlarında karın bölgesindeki kas ve derinin iki ucu tam olarak kavuşmamış olabiliyordu. Diğer bilim adamları, kendi yarattıkları klonlarda beyin ve böbrek fonksiyonlarında bozukluklar tespit ettiklerini bildirdiler. Başka klonlarda ise kalbin tam olarak gelişmediği bildirildi. ortadan kaldırır. Bunun kanıtı Dolly’nin 5 adet sağlıklı kuzu doğurmasıdır. Klonlanmış inekler, domuzlar ve farelerin de normal yavrular doğurduğu bildiriliyor. Fakat klonlar diğer klonlarla çiftleştiği zaman sağlıklı yavru alma olasılığı çok azalıyor. Bu şekilde üretilen farelerde her nesilde bu kusurların giderek birikip arttığı görüldü. Bilim adamlarına göre yeniden programlama hatalarının pek çoğu DNA metilasyon adı verilen bir süreçten kaynaklanır. Normal gelişme sırasında metil grubu adı verilen moleküller hassas bir zamanlama düzeni içinde kendilerini DNA’ya bağlar. Bu düzende hangi genlerin kendini ne zaman ifade edeceği belirlenir. Oysa klonlama sırasında bu düzen normal zamanında olduğu gibi kurgulanamaz. Bu, bir romandaki tüm sözcükleri çekip çıkartıp, birbiriyle karıştırdıktan sonra orijinal kitabı yeniden yaratmaya benzer. Burada önemli olan bölümleri, sayfaları ve sözcükleri yerlerine doğru oturtmaktır. Böyle bir olasılık ne kadar az ise klonlamada da her şeyin yerli yerine oturma olasılığı da o kadar azdır. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden genetikçi Rudolf Jaenisch, klonlanan bir hayvanın genomundaki genlerin yüzde 4’ü veya 5’inin doğru ifade edilmediğine inanıyor. Bunun da büyük bir olasılıkla nedeni hatalı metilasyondur. "Yeniden programlama tüm genomu etkiler" diye konuşan Jaenisch, "Bugüne kadar yaptığımız deneylerden elde ettiğimiz bulgulara göre klonlanmış hayvanlar normal olamazlar. Normale yakındırlar, fakat normal değildirler" diyor. KLONLAMA SÜRECİNDE KARŞILAŞILAN TEHLİKELER Klonlar, kültür kabındaki ilk günlerinden ana rahmindeki son anlarına kadar, klonlama sürecinin her anında her türlü tehlikeye açıktır. (Oysa tüp bebek yöntemiyle yaratılan embriyolar ana rahminde ilk aylarını tamamladıktan sonra tehlikelerden kurtulurlar). Dolly 277 klonlama girişiminin içinde hayatta kalma başarısını gösteren tek klondur. Kaldı ki klonları yaratan bilim adamları, klonların yaşamasının bir kural değil istisna olduğuna inanıyor. Böyle düşünmelerinin nedenini anlamak da çok zor değil. Memelilerde klonlama, üç hayva İAN WİLMUT ilk kopyalanan koyun Dolly ile. Yanda ilk kopyalanan kedi. Klonlama yoluyla elde edilen ebriyon. MEMELİLER HATA KALDIRABİLİRLER Bir memelinin vücudu şaşırtıcı derecede hata kaldırabilir ve küçük programlama hatalarını kendi içinde telâfi eder. İşte bu nedenle klonlardaki genetik değişiklikler, hayvanlarda ölçülebilir işlevsel etkilere yol açmayabilir. Devamı arka sayfada nın, yüzlerce yumurtanın, yüzlerce olgun hücrenin devrede olmasını gerektiren çok hassas bir işlemdir. Bu süreçte en kritik aşama yetişkin hücrenin gelişimini tersine çevirmektir. Gelişkin bir hücre, diğer hücreler gibi, DNA’sında organizmanın tüm izlerini taşır. Bilim adamları bir şekilde bu olgun, tümüyle gelişmiş hücreyi kandırarak, genetik saatini yeniden kurmak zorundadır. Burada amaç, hücrenin bir embriyo gibi yaşama yeniden başlamasını sağlamaktır. Bu aşamaya çekirdek transferi adı verilir. Başlangıçta yumurtanın çekirdeği çıkartılır ve yerine yetişkin hücreden alınan çekirdek yerleştirilir (Dolly’de dişi koyunun memesinden hücre alınmıştı). Bu iki unsurun kaynaşması elektrik akımı ile sağlanırken, hibrit hücrenin embriyo gibi bölünmesi kimyasal müdahale ile sağlanır. Doğal olarak bu kadar karmaşık bir işlem her zaman yolunda gitmez. "Ben bu süreci kumara benzetiyorum" diye konuşan Wilmut, "Bu yöntemi sürekli KLONLAMANIN GELECEĞİ Klonlamanın geleceği söz konusu olduğunda olumlu bir gelişmeden söz edebiliriz. Bu da kusurların yalnızca klonlarla sınırlı olması ve bir sonraki nesle geçmemesidir. Klonlar sıradan, normal hayvanlarla çiftleştiği zaman bunların yavrusu, yumurta ve spermin doğal birleşmesi sonucu yaratılır. Bu da klondaki programlama hatalarını CBT 1013/12 18 Ağustos 2006 CBT 1013/13 18 Ağustos 2006 TIPKLONLAMA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle