02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BEYİNİLAÇ ARAŞTIRMALARI İstenmeyen anılardan kurtulmak mümkün! Geçmişte yaşanan korkunç anıların bellekten silinip atılmasına yarayan yeni ilaçlar, insanların travma yaratan anılarından kurtulmalarını sağlayabilir. Ancak bazı uzmanlar, insan olmanın temel unsurlarından biri olan anıların korunması gerektiğine inanıyor. Bu uzmanlara göre anıların silinmesi etik açıdan sakıncalı... arvard Tıp Fakültesi ruhbilim uzmanlarından Roger Pitman , beynin, duygusal açıdan derin etkiler yaratan ve insanı zedeleyen anıları, doğal olaylardan farklı bir biçimde ele aldığını, bunların beyne kazınarak daha uzun süre anımsandıklarını belirtiyor. Evrimsel açıdan bakıldığında, duygu yüklü olaylara özel önem verilmesi, yeniden benzer bir olay yaşandığında ona daha sağlıklı bir tepki vermemize olanak tanıyor. Ne var ki kimi zaman insanlar bunun karşılığında bir bedel ödemek zorunda kalıyorlar. Bu türlü duygusal bir olayla yüz yüze gelenlerin yaklaşık üçte birinde travma sonrası stres bozukluğuna –TSSBtanık olunuyor. İster terör saldırısı, ister doğal afet ya da trafik kazası olsun, TSSB belirtileri taşıyan insanlar sürekli olarak geri dönüşlerle aynı korkuları yeniden yaşadıklarından sağlıklı bir yaşam sürdüre Eşinizi nasıl seçersiniz? Âşık olduğumuz insanı neye göre seçeriz? Eş seçiminde aldığımız kararların bir kısmını bilinçli, diğer kısmını ise tümüyle kontrolümüzün dışındaki bazı etmenlere bağlı olarak alırız. Bilim adamları, bu kararın bilinçli ve dolaylı deneyimlerin bir karışımı olduğunu ileri sürüyor. Geçen hafta ilkini yayımladığımız aşk konulu yazı dizisi, bu hafta uygun eşin nasıl seçildiği ve nasıl seçilmesi gerektiği konusundaki yazı ile devam ediyor ş seçimi hayatımızın en önemli kararıdır. Bizim için özel olduğuna inandığımız kişiyi bulmak için büyük enerji ve zaman harcarız. Günümüzde her şeyi ticari olarak ele alma alışkanlığının bir sonucu olarak, insanların ilişki kurma hevesinden yararlanan "açıkgözler", medya aracılığı ile eş bulma girişiminden milyar dolarlık bir sanayi yaratmayı başardılar. Ancak 2005 yılında internette eş arayan 900 kişi üzerinde yapılan bir araştırma, bunların dörtte üçünün aradıkları eşi bulamadıklarını ortaya koyuyor. İletişim olanaklarının bu kadar geliştiği bu çağda bile eş bulma çabaları kolaylaşmış değil. Los Angeles’deki Kaliforniya Üniversitesi Davranış, Evrim ve Kültür Merkezi’nden insan davranışları uzmanı Martie G. Haselton, insanların eş seçerken ne gibi bir süreçten geçtiğini inceledi. Eş seçimi oldukça karmaşık bir süreçtir. Bu seçimin yalnızca bir parçası bilinçli davranışlar içerir; geriye kalanı ya önceden tahmin edilemez, ya da biz farkında olmadan aldığımız kararlarla ilgilidir. Sonuç olarak bazı kararların farkında olmadan alınması, aşkın tanımlanamaKokunun eş seçiyan kimyasal minde önemli bir bir olay olarak algılanmasına ipucu olduğunu yol açar. Örneğin yumurtlamaya yakın kadınlar daha erkeksi özelliklerden hoşlanıyor; diğer dönemlerde ise daha dengeli ve güvenilir erkekleri tercih ediyor. Bütün bunlar, aşkın rotasının düz bir hattı takip etmediğini gösteriyor. CİNSEL İLİŞKİNİN ETKİSİ Cinsel ilişkide bulunmak da ayrıca potansiyel eşin algılanma şeklini biraz daha karmaşık bir hale getirir. Cinsel ilişkiden sonra beyin oksitosin salgılar. Bu da sıcak, dostane bir ilişkinin yolunu açar. Sonuçta çocuğun birlikte büyütülmesi için uygun ortam yaratılmış olur. Cinsellik aslında aşk değildir. Bilim adamları için aşk bir bilmeceye benzer. Kesin olan şu ki, cinsel arzu üremeyi garantiler. O halde aşkın amacı ne olabilir? Olası amaçlarından biri, milyonlarca seçeneğin olduğu bir dünyada, aşk sayesinde insanların ruh ikizini bulduğunu sanmasıdır. Bu bağlamda aşk duygusu eş arama eylemine son vermemizi sağlayan bir durdurma aracı olabilir. Ancak bu durdurma geçici olabilir. Ne var ki aşkın rotasının inişli çıkışlı bir yol izlemesi başka soruları daha akla getiriyor. Spesifik bir eş üzerinde nasıl karar kılarız? Belirsizlik ortamında seçim yapma sorunu matematiksel olarak tanımlanır ve çözülebilir. Bloomington’daki Indiana Üniversitesi’nden evrim psikoloğu Peter Todd ve New Mexico Üniversitesi’nden Doğum kontrol Geoffrey Miller bir hapı kullanan kainsanın çok sayıda potansiyel aday arasından eşini nasıl dınlar genetik seçtiğini öğrenmek için bilolarak uygun olgisayar simülasyonundan yamayan kişileri eş rarlandı. Sonuçta eş seçmenin en uygun yolu belirlendi: olarak seçebilirBir partide tanıştığınız 100 ler (Böyle bir riski potansiyel aday arasından sealmamak için erçim yapmanız gerekirse, seçim yapmadan önce gelişigükeği önce koklazel tanıştığınız ilk 9 kişiyi inyıp, daha sonra celemeniz yeterlidir. Daha az sayıda kişiyi incelemeniz, iyi hapa başlamakta bir seçim yapmanız için yefayda vardır). terli bilgiye sahip olmadığınız anlamına gelir. Ancak daha fazla sayıda adayı incelemek, en iyi adayı gözden kaçırma olasılığının artmasına yol açar. Kuşkusuz, en iyi bilgisayar modeli bile gerçek eş seçimindeki karmaşayı basite indirger, ancak bunun altında yatan temel mesaj nettir: Sonsuza dek arayışlarınıza devam etmeyin, çünkü bu arayış sırasında en iyiyi gözden kaçırabilirsiniz veya size tanınan süreyi doldurabilirsiniz. Kime âşık olduğumuz çok sayıda faktörün bileşimine bağlıdır. Bunların bir kısmının farkında olduğumuz halde, bir kısmını dolaylı olarak yaşarız. Rastlantılar önemli bir rol oynar. Rastlantılar özellikle hormonal siklüsün belirli dönemlerinde daha etkindir. Sizin ruh ikiziniz dışarıda sizi bekliyor olabilir, ancak şundan emin olun ki tek şansınız o kişi değildir. Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 29 Nisan 2006 H odası" işlevi gören talamus bölgesinde toplanıyor. Oradan hızla beynin önünde badem biçimindeki amigdala bölgesine aktarılan bu bilgiler, duygusal niteliklerine göre kabaca bir değerlendirmeden geçiriliyor. Herhangi bir korku unsurunun saptanması durumunda, amigdala vücudun gerilim tepkilerini harekete geçiriyor ve meydana gelen tipik bir "savaş veya sıvış" tepkisiyle birlikte adrenalin ve noradrenalin düzeyinde bir fırlama oluyor. Uyarı gerçekten de bir tehlike içerdiğinde, adrenalin ve noradrenalin amigdalada bir dizi tepkimeye yol açıp, beynin anı merkezi olan hipokampusun harekete geçmesine ve korku uyandıran bu anıların özel bir işlemden geçirilmelerine olanak tanıyor. E ABARTILI TEPKİLER Travma yaşayan bir kişi, olayı izleyen birkaç ay boyunca ilk yaşadığına benzer bir uyarı ile karşılaştığında abartılı tepkiler verebiliyor. Bunların çoğu, zamanla bu uyarıların bir korku unsuru olmadığını öğreniyor ve beyinlerinde eski anıları önemsiz kılan bir süreç yaşanıyor. Anıların tümden silinip atılmadığı, yalnızca geri plana atıldığı bu sürece "söndürme" adı veriliyor. Ancak travma niteliğinde bir olayı doğrudan yaşayanların yaklaşık %30’unda bu süreç çalışmıyor ve prefrontal korteksin amigdalayı dizginleme girişimi sürekli başarısızlığa uğruyor. Bu kişilere TSSB tanısı konuyor. İşte Pitman bir süredir anıların oluşum sürecine doğrudan müdahale etmek suretiyle bu rahatsızlığa çözüm getirmeye çalışıyor. Betaönleyici propranolol denilen ilacın korku önleyici etkisinin ortaya çıkması anıların engellenmesi, hatta silinmesi olasılığını gündeme getirdi. Ayrıca başka bir çalışmada septik şok hastalarına verilen hidrokortizonun da hastalarda TSSB’nin olasılığını azalttığı gözlendi. Üstelik betaönleyiciler yalnızca TSSB’nun önüne geçmekle kalmayıp, hastalığın ortaya çıkmasından sonra bile soruna çözüm getirebiliyor. Ne var ki propranolol, duygu yüklü anıları duygudan yoksun, sıradan anılara dönüştürebiliyor. Bu da ciddi bir tehlike oluşturabilir. Kaliforniya’daki Bilişsel Özgürlük ve Etik Merkezi uzmanlarından Richard Glen Boire, insanların kendi anılarını denetleme hakkına sahip olmaları gerektiğine inandığı için anılarla oynanması fikrine sıcak bakmıyor. Bunlardan biri de Nobel ödüllü bilim adamı Eric Kendel : "Geçmişi yeniden yazmaya kesinlikle karşıyım. Bir insanın yaşadığı karabasanlar onun daha iyi bir birey olmasına katkıda bulunur. Bu tür ilaçların bizleri daha kötü yapacağına inanıyorum." Özetleyen: Reyhan Oksay miyorlar. Bu rahatsızlığa çözüm getirmek amacıyla uygulanan yöntemlerin tümü kimi sakıncaları da beraberinde getiriyor. Geleneksel tedavilerde hastaların yarıdan çoğunda birtakım olumlu gelişmeler olmakla birlikte, çok azı tümden iyileşiyor ve çoğunda yöntemlerin hiçbir işe yaramıyor. ANILAR SİLİNEBİLİR Mİ? Ancak beynin anıları nasıl oluşturduğu ve onları yeniden nasıl canlandırdığı ile ilgili yepyeni gelişmeler, sinirbilimcilerin sorunlu anıları moleküler düzeyde engellemeyi ya da silmeyi hedefleyen ilaçlar geliştirmelerine olanak tanıyor. Ne var ki öteki anılara dokunmadan, yalnızca hastayı rahatsız eden anıların silinmesi nasıl mümkün olabilir? Bu sorunun yanıtı, beynin duygu yüklü deneyimleri özel olarak ele aldığı süreçte yatıyor. Duyu organlarından beyne giden uyarılar, beynin "temizleme CBT 1001/12 26 Mayıs 2006 CBT 1001/13 26 Mayıs 2006 Aşkın bilinçli olan kısmı herkesin çekici bulduğu bazı özellikleri içerir. Erkekler gençlik ve üretkenliği çağrıştıran özelliklere düşük belkalçaoranı, dolgun dudaklar ve yumuşak yüz hatları sahip kadınları cazip bulur. Son yapılan çalışmalar ise kadınların cinsel güç ve iyi genleri çağrıştıran, sıkı vücutlar, geniş omuzlar, temiz bir cilt, sert yüz hatlarına sahip erkekleri tercih ettiğini gösteriyor. Ayrıca kadınların zengin erkekleri veya zengin olma kapasitesine sahip erkekleri beğendiği de biliniyor. Bu arada hem kadın, hem de erkekler zekâya önem veriyor. Özetlersek, • güzellik • zekâ • zenginlik evrensel olarak tercih edilen özelliklerdir. Dünyadaki George Clooney’ler ve Angelina Jolie’ler, tahmin edilebilir biyolojik nedenlere bağlı olarak seks sembolleridir. Doğal olarak insanlar bu verdiğimiz örneklerdeki gibi "süper eşler"e aşık olmaz . Ortalama biliyoruz. İnsanlar potansiyel eşini gerçekten koklayarak buluyor. AŞKIN BİLİNÇLİ KISMI bir insan, bu süper eşlere ancak birkaç kişinin erişeceğini ve böyle bir hedef güttüğü takdirde hiçbir yere varamayacağını bilir. Aşkın evriminin nedenlerinden biri de budur. Bu nedenler iki kategoride incelenir: •Aşk, çocukları birlikte yetiştirmeleri için kadın ve erkeği birbirine bağlar. •Aşk, eş seçiminde yol gösterici bir rol oynayarak erişilmesi mümkün olmayan kişilere âşık olunmasını önler. Böylece gereksiz yere zaman ve enerji harcanmasının önüne geçilir. İnsanlar çekicilik, zekâ ve statü açısından kendi düzeylerindeki insanlara âşık olma eğilimindedir. MHC’leri birbirinden farklı olan insanlar birbirlerini nasıl buluyor? Bu konu şimdilik tam olarak anlaşılmış değil. Ancak bu bağlamda kokunun çok önemli bir rol oynadığı biliniyor. İnsanlar gerçekten de potansiyel eşini koklayarak seçiyor. Bilimsel araştırmalarda insanların, farklı MHC’lere sahip olan diğer insanların giydiği tişörtlerin kokusunu en çekici kokular sınıfına dahil etme eğiliminde olduğu görüldü. İşte bu cinsel "kimya" olarak bildiğimiz şeydir. İSTİSNALAR Burada alınması gereken mesaj içgüdülerinize güvenmeniz gerektiğidir. Ancak hormonal doğum kontrol hapları kullanan kadınlar için bu mesajın tam tersi geçerlidir. Bu kadınlar MHC genleri kendilerininkine benzeyen erkekleri tercih ederler. Dolayısıyla doğum kontrol hapı kullanan kadınlar genetik olarak uygun olmayan kişileri eş olarak seçebilirler (Böyle bir riski almamak için erkeği önce koklayıp, daha sonra hapa başlamakta fayda vardır). Bu da kimyasal cazibenin koşullara bağlı olduğunu gösteren çok önemli bir örnektir. Başka bir sıra dışı durum da adet dönemlerindeki hormonal dalgalanmalardır. Erkekler, yumurtlamaya yakın evredeki kadınların kokularını daha doğru değerlendirirler. Ayrıca Los Angeles’teki Kaliforniya Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir araştırma, yumurtlama evresine yakın dönemlerde erkeklerin kadınlara karşı daha sevgi dolu olduklarını ortaya çıkarttı. Kadınların, erkeklerin kokularına ve dış görüntülerine karşı sergiledikleri tercihler de yumurtlama dönemlerinden etkileniyor. DIŞ GÖRÜNTÜNÜN DIŞINDAKİ ETMENLER Dış görünümü bir kenara bırakırsak, çekiciliğin ardındaki belirgin olmayan ipuçları nelerdir? Eş seçimi ve genetik arasındaki ilişki konusunda sürdürülen çalışmalara göre her birimiz spesifik bir gen grubuna sahip insanları daha çekici buluruz. "Major Histocompatibility Complex (MHC)" olarak bilinen bu spesifik gen grubu, hastalık yapıcı mikroplarla baş etme yeteneğimizde çok kritik bir rol oynar. MHC genleri farklı olan eşler, bağışıklık sistemlerinin kapsama alanı geniş olan daha sağlıklı çocuklara sahip olurlar. Bilimsel çalışmalardan elde edilen kanıtlara göre eşlerin MHC gen yapısı şöyledir: Çiftler gelişigüzel bir şekilde çiftleştirilmiş olsalardı, MHC’leri birbirine daha yakın olurdu. Oysa doğal olarak bir araya gelen çiftlerin MHC’lerinin daha az birbirine benzediği görülüyor. DAVARINIŞ BİLİMİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle