26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilimsel yaratıcılık nedir? Kübizm ile görecelik arasında nasıl bir bağlantı olabilir ki? "Yıldızlar İmparatorluğu" adlı kitabın da yazarı olan Londra University College emekli tarih ve felsefe profesörü Arthur Miller’e göre, bu ikisi arasındaki ilişki sanıldığından çok daha yakın. B ilimsel yaratıcılık da sanatsal yaratıcılığın gerektirdiği unsurları gerektirir. Bilim insanı da, sanatçı da gözle görünenin ardındaki gerçekliği su yüzüne çıkarmaya çabalar. Bana göre, yaratıcı önsezi anında disiplinler arasındaki sınırlar ortadan kalkar ve gerek bilim insanı, gerekse sanatçı yeni estetik biçimler aramaya koyulurlar. Albert Einstein ve Pablo Picasso için kesinlikle bu durum söz konusuydu. Her ikisi de uzayın gerçek özelliklerini kavramaya ve bunlarla farklı gözlemcilerin uzaya bakışları arasında bir uzlaşma sağlamaya çalışıyordu. Einstein görecelik kuramını, Picasso da kübizmi hemen hemen aynı zaman diliminde ortaya attı. Bilimsel yaratıcılığın sanat kıvılcımıyla ateşlendiği hiç oldu mu? Niels Bohr kuvantum kuramındaki, bir varlığın aynı zamanda hem bir parçacık hem de dalga olabileceğini belirten, ancak ölçümlerde her zaman birinin esas alındığı, bütünleyicilik ilkesini doğrudan kübizmden esinlenerek ortaya koydu. Çözümleyici (analitik) kübizmde, sanatçılar tek bir tuval üzerinde bir görüntünün olası tüm bakış açılarını yansıtmaya çalıştılar. Gözlemci bu bakış açılarından belli birini seçer. Bu da, resme nasıl baktığınızla ilgilidir. Bohr, Jean Metzinger ile Albert Gleizes’in birlikte kaleme aldıkları ve kübist kuramı anlatan "Du Cubisme" adlı kitabından esinlenerek, elektronun toplamda hem bir parçacık hem de dalga olduğu savına ulaştı. Ancak, elektronu yakından incelediğinizde yalnızca tek bakış açısını seçebilirsiniz. ğunun belli düzende bir biçime dönüştüklerini gördü. Bu şemanın yorumu o gün bugündür astrofiziğin en temel konularından birini oluşturuyor. Bunun bir başka örneği de, 1996 yılında Nobel kimya ödülünü kazanan Harry Kroto’dur. Kroto’nun ilk aşkı grafik tasarımdı. Bu da ona bilimde çok yararlı oldu. Sanatsal yaratıcılık sayesinde Kroto, iki boyutlu verilerden yola çıkarak, karbon60’ın tasarımını ortaya koyan üç boyutlu bir imgeye ulaşabildi. Estetik, güzellik ve biçimden anlayan bilim insanları yaratıcılıkta da uç noktalara ulaşabilirler. Peki, bilimin sanatsal yaratıcılığa katkısı olabilir mi? Marcel Duchamp görecelikle ilgili kitaplar okumuştu; "Merdivenden İnen Çıplak" adlı yapıtında bunun etkilerini açıkça görebiliyoruz. Wassily Kandinsky de görecelikten, özellikle de E=mc2 denkleminden büyük ölçüde etkilenen sanatçılardan biriydi. Kandinsky bu denklemi her şeyin özünde biçimsiz olduğu biçiminde algıladı ve yapıtlarına da bunu yansıttı. Teknoloji oldum olası sanatı yoğun bir biçimde etkilemiştir. Günümüzde bilgisayar sanatında yalnızca teknolojinin hızının gemleyebildiği bir akım var. Kaynak: New Scientist, 29 Ekim, Anlatan: Arthur Miller, University College London’daTarih ve Bilim Felsefesi’nde Emeritus Profesör Türkçesi: Rita Urgan CBT 1001/11 26 Mayıs 2006 O halde, bilim insanlarının sanatsal bağlamda düşünmeleri yararlı olabilir mi? Bilim insanlarıyla sanatçıların ortaklaşa Bilimsel buluşlar kimi zaman görsel tasapaylaştıkları özellikler neler? rım yoluyla gerçekleşir. Astrofizikteki HertzsprungRussell şeması Her ikisi de gerçekliği bunun bir örneğidir. Bu şefarklı biçimlerde algılarlar. Einstein, Picasso ve ma bir yıldızın sıcaklığına Herkes iki yana salınan bir kıyasla parlaklığını ortaya sarkaç görürken, Galileo saröteki son derece koyar. kacın aşağıya ve yukarıya salıyaratıcı ki ş ilerin en Henry Russell bunu 300 nışını da görebildi ve böyleilginç yönü, görünüryıldızın görüntülerini göstelikle de düşen kütlelerle ilgili receği 10 dakikalık bir suçığır açıcı çalışmasına imza de buluşlarını mannum sırasında keşfetti. Suatabildi. Sanata damgasını tıklı sonuçlara varnumda vereceği bilgileri olavuran her büyük sanatçı dünbildiğince kısmak amacıyla yayı farklı bir biçimde göredıracak bir noktaya tüm yıldızları tek bir şemada bilmiştir. ta ş ımamalarıydı. toplayınca, yıldızlar topluluEinstein’ın yaptığı da tam anlamıyla böyle bir şeydi. İlk çalışmaları, özellikle de 1905 yılında kaleme aldığı özel görecelikle ilgili tezi kavramsaldı. Çok az sayıda denkleme yer verilmişti ve yararlandığı veriler yıllardır ortalıkta dolanan verilerdi. Einstein’ın yaptığı sorunlara farklı bir bakış açısından yaklaşmak oldu. Sanat ve bilimde yeni buluşlar kuralları yerle bir ederek elde edilir. Ancak Einstein, Picasso ve öteki son derece yaratıcı kişilerin en ilginç yönü, görünürde buluşlarını mantıklı sonuçlara vardıracak bir noktaya taşımamalarıydı. Picasso asla Rubicon’u aşıp soyut dışavurumculuğun alanına girmedi. Einstein kuvantum mekaniğinin atom kuramının son noktası olduğuna, ya da genel göreceliğin en göz kamaştırıcı sonucu olan kara deliğe hiç inanmadı. Görünüşe bakılırsa, dahilerde bir anlık bir tutuşmanın ardından alevin sönmesi gibi bir durum söz konusu. Genç devrimci bir anda tutucu olması işten değil. BİLİMYARATICILIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle