01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam sergiyi gezin!.. O zaman sergiyi düşüncelerinizde daha bir yerli yerine oturtacaksınız!.. *** Siz bu sergiyi gezedurun, ben yine İstanbul’a döneyim. Leonardo doğduktan bir yıl sonra Fatih İstanbul’u aldı. Tarihi anımsayalım: 1453. O zaman Bizans’ın bilim ve sanat insanlarından büyük çoğunluğu, İtalyanların çağırması üzerine İstanbul’dan göç etti. Bülent Atalay, "Matematik ve Mona Lisa" kitabında (Albatros Yayınları), bu bilginlerin İtalya’da, uygarlığın o muhteşem girişimini, Rönesans hareketini hızlandırdıklarını yazar. Tarihin cilvesine bakın ki, bu defa Mustafa Kemal ve arkadaşları, bilim ve eleştirel akıl temelinde kurmaya giriştikleri Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş uygarlığı kestirme yoldan yakalaşabilmek için, bu defa dışarıdan beyinleri ülkeye çağırırlar. Einstein dahil! 1933’te, 30 bilim insanının ülkemize geliş anlaşmasının imza töreninde, dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip şöyle diyecektir: "Bugün emsalsiz bir işin yapıldığı çok önemli bir gündür. 500 yıl önce İstanbul fethedildiğinde Bizanslı bilim adamları İstanbul’u terk etmişlerdir. Buna mani olunamamıştı. Bunların çoğu İtalya’ya gitti. Bunun sonucu olarakta Rönesans İtalya’da doğdu. Bugün bunun tam tersi olarak Avrupa’dan bilim adamlarının İstanbul’a gelmelerinin anlaşmasını imzaladık".. *** Düşünüyorum da, acaba Leonardo’nun isteği, Sultan II. Bayezit tarafından kabul edilmiş olsaydı, Da Vinci, Topkapı Sarayı’nın bir mühendisi, bir ressamı, bir mimarı, bir doğa bilimcisi, bir mekanik aletler tasarımcısı ve üreticisi... olarak İstanbul’da yaşasaydı... İstanbul bugün Avrupa’nın akın ettiği bir Rönesans başkenti olur muydu olmaz mıydı? Bugün bile onun yaptığı köprüler üzerinden geçecektik, sanat eserlerini görmek için milyonlar İstanbul’a gelecekti. Ve belki de Mona Lisa! O müthiş ifadeli, tüm zamanların en ünlü kadını! Çünkü Leonardo, Mona Lisa tablosunu yaptıktan sonra 15 yıl hiç yanından ayırmamış, gittiği her yere yanında götürmüştü. Son nefesini verdiği Fransa’ya da!.. Kral 1. François, Leonardo’ya kucak açmış ve ona bir şatoyu, yaşaması ve üretmesi için tahsis etmişti. Leonardo 3 yıl sonra bu şatoda ölecek ve Mona Lisa da Kral’a armağan veya miras olarak kalacaktı! Bugün milyonlarca insan Paris Louvre Müzesi’nde bu tabloyu görebilmek için uzun kuyruklar oluşturuyor! Merhaba Leonardo da Vinci! Not: Bu yazı Koç Holding’in “Bizden Haberler Dergisi”nin Kasım 2006 sayısında yayımlandı. En önemli görevi eleştirmektir. Toplumca yaşananı kültürel, toplumsal, siyasal, ekonomik, antropolojik, düşünsel açılardan sorgulamak, yorumlamak, eleştirmek, eleştirileri doğrultusunda sorumlu bir karşı çıkış ya da zaman zaman onaylama eylemlerinde bulunmak... Saklayan Aydın Nasıl biliriz çoğunlukla aydını? Alışıla gelen aydın nasıl biridir? Bilgilidir. Düşünür. Duyar. Sorumlulukları vardır. Bilgisi, düşünme gücü, duyup kavrama yetisiyle birleşmiş sorumluluğuyla "aydınlatır" toplumunu ("Tenvir" eder, ışık tutar). Bilgisi, toplumunun sorunlarını kavrayıp yorumlamaya yönelmiştir: Yalnızca toplumun sorunlarına karşı sorumlu değildir, sorumluluğu dünyanın tüm sıkıntılarına eğilmeyi zorunlu kılar. Yaşanan haksızlıklara, zulme, sömürüye karşı çıkar. En önemli görevi eleştirmektir. Toplumca yaşananı kültürel, toplumsal, siyasal, ekonomik, antropolojik, düşünsel açılardan sorgulamak, yorumlamak, eleştirmek, eleştirileri doğrultusunda sorumlu bir karşı çıkış ya da zaman zaman onaylama eylemlerinde bulunmak... Dürüstlük, eşitlik, özgürlük, insan onuru… uğruna yılmadan mücadele verilmesi gereken temel kavramlarıdır aydının. Aydın yönetilenlerin, güçsüzlerin, ezilmişlerin, haksızlığa uğramışların sesidir. Bilgisi, kavrama yeteneği, sorumluluk bilinci, güçlü iradesi, cesareti, eylemde bulunma gücü ile hem toplumunun hem de dünyanın kültürüne ışık tutan, katkıda bulunan bir insandır. Bu betimleme, aydını ne denli anlatıyor? Aydın bu betimleme ışığında hangi özellikleriyle ortaya çıkıyor? 1. Aydın bilgilidir. Cahilden aydın olmaz. Ama her "bilgili" aydın mıdır? Değildir, elbette. Nasıl "bilgili" aydındır? Bilgisini sindirmiş, seçenekleri görebilen. Seçenekleri görebilmek: Öğrendikleri görüşlerin dışındaki görüşlerin farkında olabilmek. Bilgisini yaşayabilendir, aydın. Bilgisi üzerinde yama gibi duran biri değil. Bilgisinin sonuçlarını, uygulamalarını; dayandığı temel ilkeleri fark edebilen biri. Deyim yerindeyse, bilgi bilincine sahip olan. 2. Kavrayıcıdır. Anlayıcıdır. Tarihi, kültürü, yaşamı bilgisiyle kavrar; sezgileri ve düş gücüyle anlar. 3. Aydın araştırandır. Yaşananı kavramak, geçmişi, bilgi ve anlam dünyasını yorumlayabilmek araştırmakla olanaklı. 4. Aydın çalışkandır. Araştırma, emek ister, sabır. Dünya bilgisiz, kavramaanlama gücü olmaksızın, araştırmaksızın yorumlanamaz. Tüm bu etkinliklerin sürekliliği çalışkan olmayı gerektirir. 5. Aydın neden bilecek, kavrayacakanlayacak, araştıracak, çalışacaktır? İnsana, dünyaya, evrene, evrendeki yaşama duyduğu sorumluluktan. Aydın sorumludur. 6. Görüşü olandır aydın. Eskilerin deyimiyle noktai nazârı olan. Savunduğu düşünceleri olan. Fikir sahibi. 7. Kendine özgü bakış açısı olduğu için, bu açıdan görülen dünyayı yorumlama, eleştirme ödevi vardır. Aydın, eleştirmendir. Karşı çıkan, muhalefet eden, yeri geldiğinde beğenen, onaylayan ama sürekli değerlendiren. Kendini de. 8. Değerlendirmelerin ardında duran, irâdeli bir insandır, aydın. Yaşama atılımı, isteme gücü taşır içinde. Mızmız değildir, coşkuludur. 9. Cesurdur. Savunduklarının bedelini ödemeye hazırdır. Tehlikeleri göğüslemeye. 10. Savundukları yalnızca sözde kalmaz. Eyleyicidir, aydın. Eylemcidir. Düşünceler, eylemle bütünleşmiyorsa etkisizdir, boştur. Eylem, düşüncelerle bağ kuramıyorsa, kördür. Bu mudur aydın? Unutulan bir yanını vurgulayayım. Aydın sakladığı, saklamaya çabaladığıyla kendini gösterir. Kısaca söylenirse, aydın sakladığıdır. Nedir saklamak? Neden saklar insan? Neyi saklar? Çağımız saklayan insanların çoğaldığı bir çağ. Çağlar boyu saklamış. Öncelikle yaşamını sürdürebilmek için. Çevresi üzerinde denetim kurmak, yaşamını düzenlemek amacıyla saklamış. Saklamak eyleminin en azından Türkçe’mizde beş ayrı anlamını anabiliriz: 1. Örtmek, gizlemek 2. Korumak 3. Biriktirmek 4. Elde tutmak 5. Ele geçirmek. Aydın sakladığınla aydındır. Sözcüğün beş anlamıyla: 1. Neyi örtmektedir? Bilerek ya da bilmeyerek kasıtlı ya da kasıtsız örttükleriyle ortaya çıkmaktadır. Gösterirken örten, aydınlatırken karartandır. Neyi örtüyorsun aydın? Bu görüşlerin ardında duran, gösterdiklerinin ardalanında duran göstermediklerinle, göstermek istemediklerinle, gösteremediklerinle aydınsın. Yalnızca aydınlattıklarınla değil, kararttıklarınla! 1. Neyi korumaktasın? Hangi değerleri? Hangi inançları? Hangi çıkarları? Hangi düşünceleri? 2. Neyin birikmesinin ardındasın? Nelerin birikmesini, çoğalmasını dilemektesin? 3. Neyin elde tutulmasını, elden çıkarılmamasını istiyorsun? Neden? 4. Neyi ele geçirmenin peşindesin? Ün mü? Para mı? Konum mu? Saklamanın amaçlarından biri de ele geçirmek mi? Aydın sakladığından bellidir. CBT 1030/9 15 Aralık 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle