Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
var. Örneğin, meslek lisesi mezunlarının meslek yüksekokullarını kazanma olasılığının çok yükselmesi. Hatta, bunun için ÖSS’ye katılmak bile gerekli değil artık. Ayrıca, meslek yüksekokullarından mezun olduktan sonra, dilerseniz Dikey Geçiş Sınavına katılabilir ve işe girme olasılığı biraz daha fazla olan bölümleri de kazanabilirsiniz. Ancak bu bölümleri kazanmak elbette kolay değil. Sadece YÖK’ün kontenjanları giderek artırdığını söyleyebilirim. Bir diğer neden de, akademik lise, özellikle de genel lise mezunlarının ÖSS sonrasında bir yükseköğretim programına yerleşme olasılığının kolay olmaması. Uzun süreli işsizlik riskinin az olduğu programları kazanabilmek için Türkiye’de ilköğretim yıllarından başlayarak çok sıkı biçimde çalışmak gerekiyor. Hatta, ÖSS’ye birkaç kez katılmanıza karşın, hâlâ istediğiniz bir bölümü kazanamayabilirsiniz. Ne yazık ki, üniversitelerdeki birçok bölümün mezunu da günümüzde işsizlik sıkıntısıyla karşı karşıya. Ancak üniversite mezunları lise mezunlarına kıyasla genel anlamda daha kolay iş bulabiliyor. Eğer meslek lisesinden vazgeçip, çevrenizdeki bir "düz" liseye yatay geçiş yapmayı planlıyorsanız, işsizlik riskinin yanı sıra, bir de ders çalışma konusunu düşünmelisiniz. Fizik eğitimine bakış açısı Yaklaşık beş yüz yıl öncesine kadar, bilim günümüzdeki gibi dallara ayrılmadan önce, batılılar ve doğulular tarafından bilime yapılan katkı hemen hemen aynı orandaydı. Bu katkıda Nasireddin Tusi (12011274) ve Uluğ Bey (13941449) gibi matematik ve astronomiye çok büyük katkıları olan ve isimleri her zaman Dünya bilim tarihinde yer alacak Türk kökenli bilim insanları da bulunmaktadır. Prof. Dr. Oktay Hüseyin (Guseinov);Akdeniz Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Araş Gör. Murat Ertürk, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, mertk@yahoo.com linir. Bunlardan ünlü matematikçi Evariste Galois (18111832) yirmi bir yaşında düelloda ölmüş, ünlü fizikçi Albert Einstein (18791955) yirmi dört yaşında yapmış olduğu devrimsel çalışmalarla Nobel almış ve en önemlisi yirmi beş yaşında yapmış olduğu çalışma ile Isaac Newton’dan (16431727) sonra, Dünyanın en büyük bilim insanı olabilmiştir. Bilindiği gibi Japonya, verimli topraklara ve yeraltı zenginliklerine sahip olmamakla birlikte, çok zengin ve gelişmiş bir ülkedir. Diğer yandan Asya’da soydaşlarımızın olduğu petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip ülkelerde aylık asgari ücretin 3040 doların altında olduğu bilinmektedir. Elde bulunan kaynaklarımıza rağmen, dünyanın diğer büyük çoğunluğu gibi (dünya nüfusunun 5 milyarından fazlası gibi) bizi de bilim ve teknolojiye katkı yapmak, ne yazık ki fazlaca ilgilendirmemektedir. Z YANITLANACAK SORULAR Meslek lisesinde kalmayı tercih eden bir öğrenci şu soruları yanıtlamalı: • Bizim lisede ilgi ve yeteneklerime en uygun olan bölüm hangisi olabilir? Psikolojik danışman ya da öğretmenlerim bana bu konuda yardımcı olabilir mi? Bu kişiler bana başka hangi konularda yardımcı olabilirler? Örneğin, işe girmek için nasıl dilekçe yazılacağını biliyor musunuz? İkna edici bir özgeçmiş hazırlamayı öğrendiniz mi? • Bu meslek lisesindeki, uzun süreli işsizlik sıkıntısını en az yaşayabileceğim bölüm hangisi olabilir? Bu bölüme geçebilmem için gereken bir not ortalaması var mı? Bu not ortalamasını tutturabilir miyim? Bu bölümden sonra meslek yüksekokullarının hangi bölümlerine gidebilirim? Bu bölümler hangi üniversitelerde bulunuyor? Bizim lise mezunları, önceki yıllarda hangi bölümleri kazanmışlar? • Bu lisedeki hangi bölümü bitirirsem, yakınımdaki kişiler benim işe girmeme yardımcı olabilir? Öğrendiğim meslekle ilgili olarak, çevremdeki kişilerle özel işler (girişimcilik gibi) yapabilir miyim? Önceki yıllarda mezun olanlar hangi işleri yapıyor? • Çevremde meslek lisesi ya da meslek yüksekokulu mezunlarını çalıştıran özel kuruluşlar var mı? Bu kuruluşlardaki yetkililer, işe aldıkları kişilerde hangi özellikleri arıyor? İşe girdiğimde, hangi mevkide işe başlayabilirim? En alt düzeyde, ortada ya da hangi düzeyde? En alt düzeyden başlamam teklif edilirse, ne yapmalıyım? Talep edilen maaş miktarı ya da diğer imkânlar neler? Sonuç olarak, meslek lisesinden mezun olarak, hayata erken atılmanın ve kısa süre içinde gelir kazanmaya başlamanın avantajları var. Ayrıca, akademik liseye girme ve sonra üniversiteden mezun olma gibi bir hedef belirlemek istiyorsanız, uzun yıllar sıkı biçimde ders çalışmak gerekir. Eğer meslek lisesinde öğrenim görmeyi tercih ettiyseniz, öncelikle mesleğinizin "en iyisi" olmayı hedefleyebilirsiniz. Sonra da, çevrenizin yardımıyla, işe girme olanaklarınızı artırmanın yollarını araştırabilirsiniz. aman ilerledikçe, özellikle Galileo Galilei’nin (15641642) çalışmalarıyla, günümüzde anlaşılan anlamında "bilim" kavramının ortaya çıkması ve fiziğin ayrı bir bilim dalı olarak gelişmeye başlaması ile bilime bakış açısı tamamen değişmiştir. Matematik ve fizik alanında yaşanan gelişmeler düşünce yapısının daha güçlü olmasını gerektirmekteydi. Fakat fizik alanında ek olarak doğadaki olaylar, süreçler ve bunlara bağlı verilerin doğru şekilde yorumu için sadece güçlü bir mantık yetmemektedir. Bazı insanlarda doğuştan bulunan sezginin de oldukça gelişmiş olması gerekmektedir. Batılı ülkelerin geçirmiş olduğu tarihsel sürece bakıldığında, temel bilimler eğitim seviyelerinin aşamalar halinde nasıl yükseldiği görülecektir. Toplum hayatında bu etkiyi ancak teknolojideki, tarımdaki ve tıptaki gelişmeler aracılığıyla görebilmekteyiz. Ne yazık ki bizim toplumumuzda, hemen etkisini hissetmediğimiz ve hayatımızı dolaylı yollarla etkileyen temel bilimlere ve yeni teknoloji üretimine önem verilmemektedir. Bu değer bilmezliğin en çarpıcı göstergesi olarak, eğitim sistemimiz ezberciliğe dayanmakta, eğitim ve bilim seviyesini belirleyen ÖSS’de da ezberciliğe dayanan anlayış aynen yerini korumaktadır. Özellikle iyi eğitim ve bilimsel çalışma yerine sadece üniversiteyi kazanma ve diploma elde etmeye yönelmiş bir yapıyla başarılı olmamız söz konusu bile değildir. Üniversitelerin de bu yapının işleyişinde önemli payı olduğu görülmektedir. Bu ezberci anlayış, ne yazık ki olaylar ve süreçlerdeki ayrıntıların aynı zamanda farklılıkların görülmesinde büyük bir engel olarak durmaktadır. Bu durum, doğal olarak bizim bugünkü dünya bilimi ve teknolojisine olan katkımızın neredeyse sıfır olması sonucunu doğurmuştur. ÖSS FİZİK SINAV SORULARI ÖSS fizik sınav sorularına (19942003 yılları) bakıldığında ve orta öğretim öğrencileri için yazılan kitaplar incelendiğinde görülmektedir ki, soruların yaklaşık %50’si doğa bilimleri ve bilimsel düşünce bakış açısı dışındadır. Hazırlanan soruların da yaklaşık %20’si doğru olarak çözülmemekte veya fiziksel anlam taşımamaktadır. Üniversitelerimizde fizik eğitimi de ezberci sistemden payını almıştır ve ortaöğretimde edinilen fizik düşünce seviyesini fazlaca aşamamaktadır. Temel bilimlerin öğreniminde gerekli olan güçlü bilimsel düşünce anlayışı yerine, bazen tam olarak yanlış bilgileri öğrencilere ezberletmekteyiz. Yinede ortaöğretim ve üniversite öğrencileri arasında çok zeki ve bilimsel düşünceye hevesli olanlarıyla karşılaşılmaktadır. Ama unutulmamalıdır ki, yaklaşık olarak 1517 yaşlarından sonra bilimsel düşünceye olan heves ve istek sürekli olarak azalmaktadır. Son 15 yılda ortaöğretimde ve üniversitede verilen fizikle ilgili eğitiminde sürekli gerilemekte olduğu da gözlenmektedir. Ne yazık ki uzmanlık gerektiren eğitim, bilim ve yeni teknolojilerin üretimi ile ilgili planlı çalışma yapan ve ülke kaynaklarını bu yönde kullanabilen bir yapı olduğunu ne duyduk ne de medyanın bu işlere ciddi bakışını gördük. Doğal bir sonuç olarak toplumumuzda da temel bilimlere yönelik eğitimbilim konularına saygı hiçbir zaman gelişmek isteyen toplum düzeyinde olmamaktadır. Unutmamalıyız ki, Atatürk’ün gösterdiği hedef olan gelişmiş ülkeler seviyesini yakalayabilmek için, Atatürk’ün resmi ve İstiklal Marşı olan kitaplarımızı yanlış kavramlar ve anlatımlardan temizlemeliyiz ve bilimsel düşünce gücünü artırma yönünde çalışmalıyız. Aksi takdirde böyle giderse, Türk dünyasının en öncü ülkesi olan Türkiye’de bilimi çok iyi seviyede olan öğrenci ve bilim insanları bulmakta çok zor olacaktır. BİLİM TEKELİ Dünya bilim ve teknolojisi adeta Kuzey Avrupa kökenlilerin, Yahudilerin ve Japonların tekeli altında (%90) gibidir. Bulundukları ülkelerde, bizim gibi gelişmekte olan ülkelere göre üniversitelerinin sayıları çok daha az olsa da, kaliteli çalışmaları yapanların onlar olması, bizdeki gibi bilimsel çalışmaların üniversite sayısını artırmakla gelişmeyeceğini göstermektedir. Eğer okul ve üniversite sayısı ile gelişme sağlansaydı hiç şüphesiz ki, en iyi bilim insanları Çinli ve Hintli olurlardı. Bununla ilgili olarak en çarpıcı örnek, nüfusu yaklaşık 15 milyon olan Hollanda’dır. 1901–2005 yılları arasında Çin’den Avrupa sınırlarına kadar, Rusya’nın güneyinde kalan bölge (Çin, Hindistan, Endonezya, Afrika ülkeleri ve bu ülkelerin komşuları da dahil yaklaşık 5 milyar nüfusu olan bölge) halklarından daha fazla fizik Nobel ödüllü bilim insanı yetiştirebilmiştir. Bilim insanlarının matematiğe ve fiziğe en büyük katkılarının yirmi ile otuz yaşları arasında yaptığı bi CBT 1030/21 15 Aralık 2006 TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP