Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Etiksiz bilim olur mu? Eski Yunancada (karakter, davranış, terbiye) kelimesinden gelen etik, yani ahlak, aynı zamanda ahlakın kurallarını inceleyen bilim dalının adı olarak da kullanılır. Etiğin bir bilim olup olmadığının tespiti için önce, onun nesnel (yani gözlemle tespit edilebilecek) temelleri olup olmadığına karar vermemiz lazımdır, çünkü bilim, bugün en yaygın olarak kabul edildiği şekliyle, «gözlemle yanlışlanabilecek düşünce sistemlerine verilen bir addır» (1) yani gözlemle tespit edilebilecek nesnel bir dayanağa sahiptir. A. M. Celâl Şengör İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Ayazağa 34469 İstanbul İşlediğim günahlar hep onun emriyledir, O halde kıyamette beni niçin yakacak!.» «Madem kudretli Tanrı yaratmış insanları, Sonra şu âkıbete mahkum etmiş ne için? Eğer iyi olduysa neden kırıp döküyor, Mükemmel olmadıysa bundaki kusur kimin?...» «Yolumun üstünde bir tuzak kurdun, Bir de diyorsun ki: Yürü iznim var! Cihanda kudretin her şeye hâkim, Beni yürüten sen, adım günahkâr...» ALTIN KURAL Demek ki etik bir bilim olamaz. Peki o zaman etik kurallar topluluğu neye dayanır? Nesnel gözleme veya mantığa dayanamayacağına göre, etik kurallar, matematik veya hukuk gibi aksiyomlara, yani bazı kabullere, dayanabilirler (5). Tüm aksiyomatik düşünce sistemlerinde sistemin mümkün olduğu kadar az kabule dayanması ve kendi içinde tamamen tutarlı olması arzu edilir. Örneğin Kurt Gödel’e kadar matematik bu tür, kendi içinde tamamen tutarlı aksiyomatik bir sistem sanılıyordu (hatta Bertrand Russell’ın Alfred North Whitehead ile yazdığı Principia Mathematica {19101913} bu iç tutarlılığı ispat için yazılmıştı; ancak sonunda Russell ve Whitehead’in yanıldıkları Gödel tarafından ispat edildi.) Biz, bir çalışma varsayımı olarak, meşhur «Altın Kural»ın tüm etiğin temeli olabilecek bir aksiyom olduğunu kabul ederek işe başlayalım. Al CBT 1030 /18 15 Aralık 2006 Giriş: Etik (ahlak) kavramının nesnel temelleri var mıdır? Yirminci yüzyılın en büyük filozoflarından addedilen Lord Bertrand Russell 1908 ve 1910 yılında yayımladığı etiğin öğeleri ile ilgili bir seri makalede (2) etiğin en temel öğelerinin «iyi» (good) ve «kötü» (evil) olduğunu söylemiş, ancak bu kavramların «yapılması gereken» ve «gerçekten yapılan» ile hiçbir doğal ilişkilerinin olmadığını göstermişti. Bir diğer deyişle «iyi» ve «kötü» yaptığımız veya yapmamız gerekenle herhangi bir otomatik ilişki içerisinde olmayan kavramlardır. «İyi»yi de «kötü»yü de yapabiliriz veya yapmayı düşünebiliriz. Bu kavram çiftinden Meşhur «Altın sonraki en temel kavramlar, Kural»ın tüm etiRussell’a göre «doğru» (right) ve «yanlış» (wrong) ğin temeli olabikavram çiftiydi. Russell lecek bir aksidoğruyu «bir insanın yanılyom olduğunu madığını sandığı bir işi yakabul ederek işe parken ortaya çıkan durubaşlayalım. Altın mun betimlenmesi» olarak Kural: Kendine tanımlamıştı. Russell, doğru nasıl davranılmaolanın yapılması halinde yapılanın iyi olacağını, yanlış sını istiyorsan, olanın yapılması halinde ise başkalarına öyle yapılanın kötü olacağını iddavran. dia ediyordu. Birey, nesnel olarak doğru olduğunu bilemediği hallerde doğru olduğuna inandığı işleri yaptığı takdirde ahlaklı, bunun tersi hallerde de ahlaksızca hareket etmiş sayılmalıydı. Tüm bu değer yargılarının uygulanmasının mümkün olabilmesi için ise bireyin tamamen hür olarak hareket etme imkânının olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Yani birey davranışında determinizmin (belirlenimciliğin) geçerli olmaması gerekir. Aksi takdirde kişi bir otomattan farksız olur ve dolayısıyla yaptıklarından sorumlu tutulamaz. Tüm omnipotent (her şeye kadir) Tanrı fikrini içeren dinler ise bireyin hareket özgürlüğü fikriyle mantıken çelişir. Bunu en açık bir şekilde İranlı büyük matematikçi, astronom ve şair Ömer Hayyam, silojistik bir yapıda yazdığı bazı rubailerinde göstermiştir (3): «Tanrı bizi çamurdan yarattığı zamanda Biliyordu işimiz dünyada ne olacak. «Ezelde bir avcı bir tuzak kurmuş Bir av yakalamış ve insan demiş. Ne yapsak bizlere kabahat bulur, Halbuki kendinden geliyor her iş ..» (Tüm tercümeler Vasfi Mahir Kocatürk'ündür (4) Hayyam'ın eleştirisinden, «her şeye kadir olan Tanrı, bu çelişkiyi de ortadan kaldırır» demekle kurtulmak mümkün değildir, zira insana hareket özgürlüğü Bertrand Russell tın Kural: Kendine nasıl davranılmasını istiyornün verilmesi demek, Tanrı’nın, her şeyi bilen sısan, başkalarına öyle davran (6). fatından vazgeçmesi demektir. Aksi takdirde inÖrneğin, Musa’nın On Emrinin, bu emirlerin sanlara bile bile kötülük yaptırıyor durumuna düTanrı’dan geldiğini söyleyen ilk üçü hariç tümü şer ki bu da onun yargıç özelliğini ortadan kaldıbu basit aksiyomdan türetilebilir (7): rır. Demek ki her şeye kadir bir tanrı fikrini içeIV. Babanı ve anneni say (çünkü kendi çocukren dinler (bunlara Musevilik, Hıristiyanlık ve larının da seni saymalarını istersin). Müslümanlık dahildir), ahlak kavramının dayanV. Öldürme (çünkü başkalarının seni öldürmesidırılabileceği bir temel olamazlar. Ancak Sokrani istemezsin). tes’ten beri (İÖ 5. yy.), dinsel düşünce taraftarlaVI. Zina yapma (çünkü sen de aldatılmak isterı, ahlak kavramının temelini tanrı fikrine dayanmezsin). dırmaya çalışmışlardır. Sokrates’ten de önce, İsraVII. Hırsızlık yapma (çünkü sen de malının çailoğulları’nın peygamberlerinden Musa, On lınmasını istemezsin). Emir’de özetlediği davranış kurallarını nesnel bir VIII. Komşuna karşı yalancı şahitlik yapma temele dayandıramadığı için Tanrı buyruğu ola(çünkü onun da sana karşı yalancı şahitlik yapmasını rak sunmak gereğini duymuştu. istemezsin). Nihayet Lord Bertrand Russell da 1910’da IX. Komşunun karısına göz dikme (çünkü onun nesnel dayanakları olabileceğini düşündüğü etida senin karına göz dikmesini istemezsin). ğin, hiçbir nesnel dayanağı olmadığını, kitabının X. Komşunun malına göz dikme (çünkü onun 1966 yılında yapılan yeni basımına yazdığı bir önda senin malına göz dikmesini istemezsin). sözde kabul etmek zorunda kalmıştı: Musa’nın içinde yaşadığı basit kabile hayatı«[Bu baskıdaki] en önemli değişiklik bu kitapnın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bu kurallar ilk taki ilk denemeyi yazdığımda (Moor’u izleyerek) üç emirde Tanrı’nın sözde buyruğuna bağlanmışinandığım nesnel etik değerlerin mevcudiyetine tır, çünkü kendime yapılmasını istemediğimi başartık inanmamamdır» (bkz. Philosophical Essays, kasına yapmamamı gerektirecek, eleştirel akıl dıRoutledge, London, s. (7) şında, hiçbir nesnel dayanak yoktur.