29 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BeyinNöroloji Dahası, Harvard Üniversitesi sinirbilim uzmanlarından Steven Kosslyn ve Alvaro PascualLeone transkarniyal manyetik uyarım ya da TMS adıyla bilinen ve beynin hedeflenen bölgesindeki etkinliği geçici olarak durduran bir yöntem aracılığıyla insanların görsel devreler kapalı olduğunda kafalarında bir şeyleri canlandıramadıklarını ortaya koydular. İnsanoğlunun dünyayı kafasında yeniden oluşturmadığına, onu yalnızca hızla gelip geçen anlık parçalar olarak gördüğüne inanan ve "Kafanın içindeki gorüntü diye bir şey yoktur," diyen O'Regan, görmenin içsel bir görüntü oluşturmaktan ibaret olduğu yönündeki yaygın görüşün tersine, bizlerin bir görsel unsurdan ötekine atladığımızı ve yalnızca bilgiye gereksindiğimizde birtakım şeylerin ayırdına vardığımızı öne sürüyor. mekle kalmayıp felsefi birtakım göndermeler de ıçeriyor. Kuram özellikle bilinçle ilgili "içinden çıkılması güç" birtakım sorunlara da bir çözüm getiriyor. Bir şeyi görmek, neden ona dokunmanın verdiğinden farklı bir duygu uyandırıyor? Bu sorunun yanıtı, görünüşe bakılırsa, kesinlikle beynin elektriksel etkinliğinde yatmıyor. Edimi tetikleyen duyusal uyarı ister dokunma, ister tatma, görme ya da işitme olsun, bilgi elektrik aümlanna dönüşüyor. Ancak bu atımları neyin eşşiz kıldığı, bunların beynin neresine gönderildiği ve neden farklı duygular yarattıkları bilinmiyor. nı böyle bir bölge ya da düzeneğin olmamasına bağlıyor. Antwerp Üniversitesi felsefecilerinden Erik Myin ile birlikte çalışan O'Regan yumuşaklık duygusunun süngerle ilgili bilginin elde edilme süreciyle ilintili olduğunu, süngerin yüzeyi bastırıldığında bu duygunun yaşanmasına olanak tanındığını öne sürüyor. Böylesi bir davranışın keskin ya da sert bir yüzeye ya da bir sıvıya dokunmaktan farklı olduğuna dikkat çekiyor. Dokunma, ya da görmeyle dokunma arasındaki fark söz konusu olduğunda bu kuram belli bir mantık içeriyor. Gelgelelim, farklı renklerin uyandırdığı duygular söz , konusu olduğunda sorun çok daha çetrefilli bir boyut kazanıyor. "Kızıllık" ya da "yeşilliği" farklı edimler açısmdan nasıl açıklamak gerekiyor? O'Regan kuramın yerli yerine oturması için farklı renklerin algılanmasıyla ilgili olarak eşi olmayan eylem ve etkinlikler bulmak zorundaydı. DERİN SORU! Rene Descartes Üniversitesi Ulusal Araştırma Merkezi ruhbilimcilerinden Kevin O'Regan, bu görüşe katılmakla birlikte, bunun insanın kafasında dünyayla ilgili bir tasvirin olduğu yönünde bir kanıt sayılamayacağına dikkat çekiyor. O'Regan duyusal algı konusunda çok daha derinlikli bir görüş ortaya atarak, BachyRita'nın duyu ikamesiyle ilgili araştırmalarının da bu görüşü desteklediğini öne sürüyor. O'Regan'ın bu görüşe varmasındaki çıkış noktası yıllar önce ilgisini büyük ölçüde gözlere odaklamasıyla ortaya çıktı. Çevremizdeki dünyanın gözün neredeyse hiç durmak bilmeyen devinimlerine, özellikle de spazmı andıran devinimlerine karşın nasıl olup da tümden durağanmış gibi bir duygu uyandırdığını merak eden O'Regan beynin bu devinimlere uyum sağlayabilmesi için bunlarla ilgili bilgilerin oraya iletiliyor olması gerektiği sonucuna vardı. Ne var ki, O'Regan'ın elinde bunun gerçekten de öyle olduğu yönünde somut bir kanıt yoktu. Sinir hücreleri göz devinimleriyle ilintili sinyaller yaymaktaydı, ama bu sınyaller art arda gelen görsel enstantanelerin tek bir görüntüye dönüştürülmesinde sanki de pek etkili değillerdi. O'Regan'dan sonra başka araştırmacılar da bu sinyallerin göz devinimlerine ayak uydurmaya yaradığını ortaya koyan kanıtlar elde etmeye çalıştılar, ancak başarılı olamadılar. Gelgelelim eğer beyin gözün konumundaki bu büyük değişimlerden etkilenmiyorsa, dünya ile ilgili sabit bir görüntüyü nasıl oluşturuyordu? GÖRMENÎN FARKLI DUYGUSU Bu tür bulgulardan yola çıkan O'Regan duyusal algılamanın salt bilgı toplamaya yönelik edilgen bir süreçten çok, bu bilginin peşine düşüldüğü ve edimlerimiz karşısındaki tepkisinin ayırdına varıldığı etkin 0 SÜNGERİMSİ DUYGU O'Regan "duyusalmotor" kuramının FARKLILIKLAR VAR Böylesi bir çaba ilk bakışta olanaksız gibi görünse de, O'Regan ve Sony Bilgisayar Bilim Laboratuvan'ndan meslektaşı David Philipona hiç beklenmedik bir sonuçla karşılaştılar. Renkli yüzeylerin fiziksel özelliklerini araştıran bu iki bilim insanı farklı renklerin ışıkla etkileşiminde temel farklılıklar olduğunu gördü. Klasik örneklerde yüzeyden gelen yansımalar iki kaynağın bileşimidir. Bu kaynaklardan biri mat bir yüzeyin yansımalarını andırırken, ikincisi mat yüzeyin üzerine geçirilmiş cam bir levhanın yansımaları gibidir. Gözlerimizi oynatırken her iki tür yansımanın tayf bileşiminde de bir değişiklik olur ve ikisi arasındaki ilişki baktığımız renge göre değişir. GÜNÜN BİRİNDE BELKÎ O'Regan ve arkadaşları duyusal ikameyle ilgili kuramlarını doğrulayacak birtakım deneyler geliştirmeye çalışıyorlar. Öyle ki, kimin haklı olduğunu anlamamız için çok da uzun bir süre beklememiz gerekmeyebilir. Bu olası deneylerden birinde bilgitoplama ediminin yeni ortamda özgün edimi olabildiğince "taklit etmesi" sağlanarak ikame sürecinin daha inandırıcı kılınmasına çalışılıyor. Bu amaçla O'Regan ve meslektaşı Malika Auvray görsel alemi sesle yansıtan bir video kamera geliştirdiler. Daha parlak nesneler kameraya daha yüksek ses olarak yansırken, yanal konum stereo sesle temsil ediliyor. Sözgelimi kamera görüş alanının merkezindeki bir ampule çevrildiğinde, bu noktaya odaklanmış sınırlı sayıda bir dizi sesten oluşan güçlü bir ses duyuluyor. Yatay bir ışık söz konusu olduğunda geniş bir alana yayılan daha kısa perdeli sesler duyuluyor. Kameranın yönü değiştikçe ses de değişiyor. Günün birinde gözleri görmeyenler belki de stereo surround ses sistemi sayesinde taş, kâğıt ve makas oyunu oynayabilecekler. O'Regan görüşünde haklı çıkarsa, bu kişilerin görenlerden pek de farklı olmayan duygular yaşamaları işten değil. Işte o zaman tüm duyuların tırmanışa geçtiği gerçek bir sansasyondan söz edilebilir. Kaynak: New Scientist, 29 Ocak Rita Urgan EKSİK OLAN NE? Bir başka soru da Harvard Üniversitesi'nden Dan Simons ve Christopher Chabris tarafından yapılan ünlü deneyle birlikte gündeme geldi. Araştırmacılar deneklere bir basket maçının video kaydını izleterek ekiplerden birinin verdiği pasları saymalarını istediler. Oyunun başlarında goril giysilerine bürünmüş bir adam ağır adımlarla sahanın bir ucundan öteki ucuna yürüyordu. Adam 45 saniye kadar ekranda görünmüş olmasına karşın, izleyicilerin yakJaşık yüzde 4O'ı bunun farkına varmamıştı. Ancak deneklerden herhangi bir görevi yerine getirmeden yalnızca kaydı izlemeleri istendiğinde, tümü de onu anında fark etmişti. Simons'a göre bu durum, dünyayla ilgili eksiksiz ve ayrıntılı bir görüntüye tanık olduğumuz izlenimine karşın, birçok şeyin eksik olduğu yönünde güçlü bir kanıttı. Bu eksiklerın giderilmesi konusunda beyne güveniyorduk. O'Regan bir adım daha ileriye giderek kafamızda canlandırdığımız görüntünün yalnızca eksik olmakla kalmayıp, böylesi bir şeyin tümden olmadığını öne sürüyor. Dilinizle görebllmek BrainPort beyne bir tür USB bağlantısı olarak tanımlanıyor. BrainPort video görüntülerini dilin üzerindeki elektrik atımlarına dönüştürüyor. Bu aygıtı kullananlar görmeye benzer bir tür "orada olma" duygusu yaşadıklarını belirtiyorlar. bir süreç olduğu sonucuna vardı. Dünyayı bilgiyi içimize çekerek değil, onu sorgulayacak fiziksel eylemlerde bulunarak kavrayabiliyorduk. Bu görüş doğruysa, duyumlar beyinde üretilen bir şey değil, yaptıklarımızın ta kendisiydi. Duyusal ikame işe yarıyordu, çünkü beyin için bilginin nereden geldiğinden çok bu bilgileri nasıl topladığımız önemliydi. Bu görüşün gerçekten de doğru olması durumunda, O'Regan'ın kuramı yalnızca duyusal ikameye bir açıklama getirbu sorulara bir yanıt getirebileceğine inanıyor. Dokunma, tatma, görme ve işitmenin gerekli bilgiyi toplarken farklı edimleri yerine getirmek zorunda olduğumuzdan farklı duygular yaratabileceğine dikkat çekiyor. Sözgelimi, süngerin yumuşaklığını ele alalım. Bu yumuşaklık duygusu nereden kaynaklanıyor? Bir şeyin yumuşaklığını duyumsadığınızda beynin belli bir bölgesinin ya da sinirsel bir düzeneğin devinime geçtiğini gösteren herhangi bir kanıt yok. O'Regan elde herhangi bir kanıtın bulunmaması 951/19 11 Haziran 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle