Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bi 19261930 yılları arasında yayımlanan HA YA T, Mehmet Emin Erişirgil'in yayın önderliğinde yeni Cumhuriyet'in ilk önemli entelektüellerini bağrında toplayarak, çok önemli yazılar yayımladı.. Bunlar arasında Mehmet Fuad Köprülii, Hasan Ali Yiicel, Mustafa Şekip Tunç, Ali Canip Yöntem, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu gibi bilim, siyaset ve sanat insanları da vardı. "Bilimi halka sevdirmek* amacını edinen Hayat Osman Bahadır Bilim tarihçisi SUNUŞ dergisinde yayınlanmış bu yazılar, yeni cumhuriyet entelektüellerinin, bilimi nasıl varlıklannın ve geleceklerinin asli unsuru olarak benimsediklerini açık olarak gösteriyor. Cumhuriyet'in kurucu dönemine ait bu orijinal metinler, bu dönemin ruhunu anlamak açısından paha biçilmez değerdedir. Biz bu haftadan itibaren, bu dergiden yaptığımız seçmeleri yayımlamaya başlıyoruz. İmparatorluğu buna bir örnekti. Sultan ve bendeganı ile medrese ve tekke, halkı istismar için elele çalışıyorlar, hür fikire ve serbest tartışmaya meydan bırakmayarak halk kitlesinin cehaletine dayanıyorlardı. Milli ülküye, milli harsa, özetle bütün asri kavramlara düşman olan bu saray idaresinin uğursuzluğunu asırlarca çektik! Bu idare sistemine tamamen zıt bir nitelikte olan milli cumhuriyet idaresine gelince; bu sistem tamamiyle bilime dayanır; Türk milletinin genel iradesini temsil ettiği için, imtiyazlı sınıfların değil bütün halk kitlesinin ortak çıkarlarına çalışır. Milli bilincin ve milli harsın gelişimi, orta çağa ait kavramlar ve kurumlar yerine tamamıyla asri kavramlar ve kurumları geçirmesi, hür fıkre ve serbest tartışmaya en fazla alan bırakılması, bu sistemin en bariz özellikleridir. İmparatorluk idaresinin dayandığı "aydınlar", ya medreseden yetişen ArapAcem harsıyla yetişmiş softalar yahut Türk harsına yaancı züppelerden ibaretti; halbuki milli cumhuriyet idaresinin aydınları, halk içinden çıkan, milli hars ile, milli ülkü ile donanmış YENİC Bilim, felsı H ayat dergisi, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Ankara'da yayınlanan çok önemli bir düşün dergisidir. 2 Aralık 1926 tarihinde haftalık olarak yayınlanmaya başlayan Hayat, aylık olarak yayınlandığı Mayıs 1930 tarihinde 151. sayısıyla yayınına son vermiştir. 104. sayısına kadar Arap harfleriyle, bu sayıdan sonra da Latin harfleriyle yayınlanmıştır. 135. sayıdan itibaren 15 günde bir çıkmaya başlayan Hayatın son 5 sayısı da aylık olarak yayınlanır. Hayat dergisinin 151 sayısında 2158 yazı yayınlanmıştır. Bu yazıları 200'ü'n üzerindeki yazar hazırlamıştır. Ülkenin en önde gelen entelektüelleri, Hayat dergisinin de yazarlan arasındadır. En çok göze çarpan ve dergide ağırlıkları bulunan yazarlar arasında, Mehmed Emin (Erişirgil)derginin yöneticisi, Mehmed Fuad (Köprülü), Mustafa Şekib (Tunç), Mehmed İzzet, Ali Canib (Yöntem), Hasan Ali (Yücel), Ziyaeddin Fahri (Fındıkoğlu), İsmayü Hakkı (Baltacıoğlu), Reşad Nuri (Güntekin), Celal Nuri (İleri) vb. görülmektedir. Cumhuriyet'in ilk on yılını üç eşit parçaya bölecek olursak, Hayat dergisinin yayınlanışı, orta döneme rastlamaktadır. Bu nedenle, bu kurucu dönemin bütün meseleleri ve düşünce çizgisi, Hayat dergisinde yayınlanmış olan yazılarda yansımaktadır. Derginin yönetmeni, Hayat!ın çıkış nedeninin temelini, "bilimi halka sevdirmek" olarak sunmaktadır. Gerçekten de Hayat dergisinde yayınlanmış bu yazılar gözden geçirildiğinde, yeni cumhuriyet entelektüellerinin, bilimi nasıl varlıklannın ve geleceklerinin asli unsuru olarak benimsedikleri kolayca görülebilmektedir. Cumhuriyet'in kurucu dönemine ait bu orijinal metinler, bu dönemin ruhunu anlamak açısından paha biçilmez değerdedir. Harf devriminden önce yayınlandığı için büyük çoğunluğu unutulup gitmiş olan bu yazılar aynı zamanda Türk devriminin ideolojisini çözümlemek bakımından da büyük bir önem taşımaktadır. Her hafta Hayattan seçilerek yayınlanacak yazıların, siyasal ve düşünsel tarihimizin bu çok önemli evresinden geniş ve aydınlık bir pencere açacağını umuyoruz. ve gerçek anlamıyla asri ve Avrupai lar olmalıdır. Bütün asri cemiyetler i günkü Türk cemiyeti de halk kitles karlarını en büyük başarıyla sağlam başlıca bilime ve uzmanlığa dayanac Yeni hayatın kurulmakta oldı sıralarda, Türk aydınlarına, bilimad na ve uzmanlara düşen vazifelerin dar büyük, ne kadar sorumluluk yü kin aynı zamanda ne kadar şerefli • kolayca anlaşılıyor. Eğer aydın zümı disine düşen vazifeleri başarıyla yz azmetmezse ve bu uğurda azami f < lıkla, feragatla çalışmazsa, ister i halk kitlesinin saygı ve güvenini ka> ye mahkumdur. Ortaçağa özgü cem de bilim ve sanat, saraylar için bir netten, hükümdarların ve imtiyazlı rın gurur ve kibirlerini okşamakla ; lü asalak insanların oyuncaklarınd ret gibiydi; tnesela Osmanlı İmpaı ğu'nun medrese alimleri, sultanları ve arzusuna göre hergün başka ba. valar vermekten utanmazlardı. Hür fıkrin, serbest tartışmanır olduğu, dini hükümlerin bütün dün ler üzerinde etkili olduğu devreler bir zorunluluktu. Halbuki milli cum idaresinde alimler ve uzmanlar için Fuad Köprülü (18901966) Edebiyat tarihçisi, tarihçi ve siyasetçi olan Köprülü, 190810 arasında hasin ve Serveti Fünun dergilerinde ve Tanin gazetesinde yazılar yayın 191013 arasında Istanbul'da çeşitli liselerde türkçe ve edebiyat öğretrm yaptı. Türk Yurdu ve Halka Doğru dergilerinin yayın kurullannda yer 1913'de henüz 24 yaşındayken Osmanlı Darülfünun'unda Türk Edebiyatı 1 profesörlüğüne getirildi Çeşitli okullarda Türk tarihi, siyasal tarih ve uygarl, rihidersleri verdi. 1923'te Edebiyt kültesi reisliğine (dekanlığına) se 1924'te Türkiyat Enstitüsü'nü kun Maarif Vekaleti müsteşarlığına at 1927'de Türk Tarih Encümeni baş lığına seçildi. Aynı yıl Heidelberg versitesi ona onursal doktora uı verdi. 1933'te ordinaryüs profesc du. 1937'de Atina Ünivers 1939'da da Sorbonne Üniveı si'nden onursal doktora unvanını 193543 arasında Kars milletveı yaptı. Halkevlerinin merkez yayın ı nı olan Ülkü dergisini yönetti. 19* Demokrat Parti'nin kurucularındaı oldu. 195055 arasında Dışişlen kanlığı, 1955'de Devlet Bakanlığı, bakan Yardımcılığı, 195556'da den Dışişlen Bakanlığı yaptı. 19i anlaşmazlığa düştüğü için DP'deı rıldı. Osmanlı ve Türk tarihi üz çok sayıda araştırması ve yayını ı nan Köprülü, Türkiye'de tarihin modern bir bilim haline getirilmesinin ön olarak kabul edilmektedir. Inkılaba Karşı Vazifelerimiz Köprülüzade Mehmed Fuad (Fuad Köprülü) u son haftalarda, sanatın ve edebiyatın milli inkılabımıza karşı borçlu ol'duğu hizmetlerden, takip etmesi gereke'rî istikametten uzun uzun bahsedildi. ken i: aydın zümrenin inkılaba karşı yeriBütün ne getirmekle yükümlü olduğu birçok vazifeler varken, sadece sanatkârlarımızı hatalı görmek, itiraf edelim ki bir haksızlıktır. Hani yeni hayatın esaslarını saptayan entelektüellerimiz? Nerede inkılabın etkenlerini analiz eden ve ayrıştıran tarihçilerimiz? İktisadi gelişimimiz için ekonomistlerimiz ve maliyecilerimiz acaba ne düşünüyorlar? Yapılan inkılablar karşısında hukukçularımızın düşünceleri nedir? İşte bir yığın sorular ki, cevapları ancak olumsuz bir mahiyette V' dir; ve bu açık vaziyet karşı sında, bugünün aydınlarına düşen vazifelerin yerine getirildiğini asla iddia edemeyiz. Bu satırlar bir kınama, bir eleştiri değil, bir sohbet hatta bir itiraf niteliğinde olduğu için, bu gerçeği bütün acılığıyla söylemek mümkündür. Her idare şeklinin kendi niteliğine göre dayanakları vardır; müstebit ve mutlakiyetçi idareler orta çağa özgü esaslara, hükümdarın mukaddes hukukuna ve çıkarları hükümdar ile ortak olan ruhani sınıfın ve saray adamlarının iktisadi çıkarlarına dayanır. Osmanlı 951/1211 Haziran 2005