25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

iyolojisi anemon gibi torba vücutlu hayvanlar) halka şeklindeki devrelerdir. Bu sistemler çok akıllı olmayabilir, ancak bu organizmalar yine de ihtiyaçları olan şeyleri bulabilir ve bir bitkiden daha becerikli bir şekilde çevreleriyle etkileşim kurabilir. Bir sonraki evrimsel aşamada büyük bir olasılıkla Kambriyan dönemindeki şerit solucanlarda ortaya çıkmıştır hareketleri biraz daha güdümlü kılmak için bir tür kontrol sistemi gelişti. Böyle bir ilkel beyinde bağlantı şebekesi biraz daha gelişmiş oldu. Bu yeni donanımın desteğinde, suda yaşayan yaratıklar için yiyecek bulmak her şeyden önemliydi. Organizmalar toksik yiyeceklerin arasından besin değeri yüksek zararsız olanları ayıklamak zorundaydı. Bu bağlamda çevrenizdeki hayvanların pek çoğunda beyinlerinin ağız kısmına yakın olduğunu görürsünüz. En ilkel omurgasızların pek çoğunda yemek borusu beynin tam içinden geçer. Beyin ile birlikte duyular ve bellek de oluştu. Bu ikisinin yardımı ile hayvan gerçek zamanda çevresindeki koşulların daha iyiye mi yoksa kötüye mi gittiğini kontrol edebilir. Bunun karşılığında basit bir öngörü ve ödül sistemi ortaya çıkar. Çok basit bir beyni olan hayvanlarda bile böcekler, sümüklüböcek ve yassı solucanlar bir sonraki aşamada neler olacağını deneyimlerine dayanarak tahmin edebilirler. Bu hayvanlarda bulunan ödül sistemi de yaptıkları seçenekler doğru ise ödüllendirme mekanizmasını devreye sokar. İnsan beyninin daha gelişmiş fonksiyonlarının sosyal etkileşim, karar verme ve empati gibibu basit sistemlerin evrimleşmesiyle oluştuğu. sanılıyor. İnsanlarda karar verme ve sosyal etkileşim ile ilgili frontal korteksin en gelişmiş kısımları, koku ve tat, ağız/dil ve bağırsak hareketleri ile ilgili kısımların hemen yakınlarındadır. Sözgelimi insanoğlunun, potansiyel eşini öpmesi, bilgi toplama ve kontrol etme amacını taşır. Szathmary, "The Major Transitions in EvolutionEvrimde Ana Geçişler" adlı çalışmaIarında evrimdeki büyük adımları tanımladılar. Bu önemli adımları bilginin bir nesilden diğerine aktarılması olarak tanımladılar. Bu bağlamda bu süreci yaşamın kökeninden başlattılar, lisanın oraya çıkışı ile sonlandırdılar. Szathmary yaşamın başlangıcından lisanın ortaya çıkışı arasında geçen aşamayı bilimin en zorlu sorunlarından biri olarak yorumluyor. Szathmary, kompleks lisanın yalnızca bir kez evrimleştiğini ileri sürüyor. Bilim adamına göre yalnızca insan beyni lisan üretebilir; ayrıca yaygın kanının tersine, bu yetenek Broca ve Wemicke bölgeleri gibi beynin spesifik bölgeleriyle sınırlanmış değildir. Eğer bu bolgeler hasar görürse, başka bolgeler bu eksikliği telafı eder. Lisanı bir amibe, insan beynini de bu amibin yaşam alanına benzeten Szathmary, "Beynimizin şaşırtıcı derecede geniş bir kısmı lisan ile ilgilidir" diyor. Ancak bu benzetme akla şu soruyu getiriyor: Bu lisan amibi niçin diğer hayvanların özellikle primatların beyinlerini istila etmiyor? Szathmary'ye göre bu soru â A: .11 "•)'M i Işığaduyarlı hücre gurubu büyük bir olasılıkla Kambriyan döneminden önce de vardı. Bu hücreler sayesinde ilk hayvanlar ışığı algılayabiliyor ve ışığın hangi yönden geldiğini anlayabiliyordu. Bu ilkel duyu organları hâlihazırda denizanaları, şerit solucanlar ve diğer ilkel guruplar tarafından hâlâ kullanılıyor. Kesin olan şu ki bunlar hiç olmamasından iyidir. Ancak bunlar gözün yerini tutmaz. Gerçek bir gözün, göz niteliğini kazanması için ışığı görüntü oluşturacak şekilde odaklayan merceğe ihtiyacı vardır. Oxford Üniversitesi'nden zoolog Andrevv Parker'a göre bir merceğin varlığı görme duyusunu yüzde l'den yüzde 100'e çıkartır. Bu icadın nimetlerinden yararlanan yalnızca trilobit'ler değildi. Biyologlar birbirinden bağımsız olarak başka organizmaların da göze kavuştuklarına inanıyor. Oysa genetik kanıtlara göre tüm gözler için tek bir atanın varolması gerekir. İki şekilde de trilobitler göze sahip olan ilk canlılardı. Gözler ne gibi bir farklılık yaratmış olabilir? Görüntünün olmadiğı erken Kambriyan dünyasında, görme süper güç anlamına geliyordu. Trilobitler,gözleri sayesinde ilk aktif avcı gurubunu oluşturdular. Böylece kendilerinden önce hiçbir hayvanın beceremediği bir şekilde avlarını kovalayıp mideye indirme şansına kavuştular. Doğal olarak bunların avları da karşı atağa geçerek evrimleşmeye başladı. Birkaç milyon yıl sonra gözler yaygınlaştı ve hayvanların hareket yeteneği arttı. Gözlerin giderek yaygınlaşması bugün Kambriyan patlaması olarak bilinen olguya temel oluşturdu. Ne var ki görme duyusu evrensel değildir. Çok hücreli hayvanların 37 kolundan yalnızca 6'sı gözü evrimleştirebildi. Dolayısıyla göze sahip olan bu 6 kol (omurgalılar, eklembacaklılar, yumuşakçalar gibi) dünya üzerindeki en yaygın, en başarılı hayvanlardır. eyin, genellikle evrimin en büyük başarısı olarak değerlendirilir. İnsanoğlu ayrıca lisan, zekâ ve bilinç gibi özelliklere beyin sayesinde kavuşmuştur. Ancak her şeyden önce, beynin evriminin en önemli başarısı, yaşamı bitkisel düzeyden çıkartıp daha ileri bir düzeye taşımasıdır. Beyin sayesinde organizmalar çevresel değişikliklere bir nesilden daha kısa bir süre içinde tepki vermeye başladılar. Sinir sistemi iki önemli şeyin meydana gelmesine neden oldu. Bunlardan biri hareket, diğeri bellektir. Eğer bir bitki iseniz ve yiyecek kaynağınız tükendiyse, yapacağınız fazla bir şey yoktur. Ama kaslarınızı kontrol eden bir sinir sisteminiz varsa çevrede dolaşarak yiyecek, eş ve bannak arayabilirsiniz. En basit sinir sistemi selenterelerdeki (mercan, denizanası, denizkestanesi ve BEYİN B insanlar açısından lisan evrimin en muhI teşem icadıdır. Bizi özel kılan her şeyin J . bilinç, mistisizm, sembolizme uzanan zihinsel yolculuk, empati ve ahlak başında lisan gelir. Lisan bizim türümüzü tanımlayan bir faktördür. Bütün bunlara karşın evrim sünecinde lisan ne kadar önemlidir? 10 yıl önce İngiltere'deki Sussex Üniversitesi'nde biyoloji profesörü olan John Maynard Smith ve Budapeşte'deki İleri Çalışmalar Enstitüsü'nden Eors LİSAN nun yanıtı yalnızca insanlarda görülen sinirsel ağda gizli. Lisan için gerekli olan karmaşık hiyerarşik işlemlerin gerçekleşmesini sağlayan bu ağ, hem genlcrimiz hem de deneyimlerimiz tarafından şekillendiriliyor. Dil ile ilgili olan FOXP2 adı verilen ilk gen 2001 yılında saptandı. Diğerlerinin de yakında saptanacağı umut ediliyor. Peki, insanoğlunun en yakın akrabaları olan şempanze ve diğer primatlarda bu yetenek niçin bulunmuyor? Son yapı Yazının devamı arkada 946/13 7 Mayıs 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle