25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Etoloji yordu. Çünkü iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın kökenlerini, "sosyal yaşayan hayvanların davranışlarını belirleyen ve topluluklarını güçlendiren" en basit kural sistemlerinde görmüştü. De Waals, hayvansal kurallarda söz konusu olanın, "insansı ahlakın yapıtaşlarından" ibaret olduğuna dayanan fikrine bundan 30 yıl önce Arnheim'da (Hollanda) henüz kariyerinin başındayken ulaşmıştı. Saldırganlık konusuyla ilgilenen primat araştırmacısı, o tarihlerde hayvanat bahçesindeki en büyük şempanze kolonisini izlemişti. Çünkü kafeste günde beş kez kavga ediliyordu ve her kavgadan kısa bir süre sonra "düşmanlar" yine birbirlerine sarılıyordu. Şempanzeler arasında uzun bir süre dargın kalmak enderdi. De Waals böylece "ilk yapıtaşına" ulaşmış oldu ve bunu 1970'li yıllarda primat araştırmalarında henüz radikal bir kavram sayılan barışma/uzlaşma olarak adlandırdı. Ve böylece doğanın merhametsiz savaş sahnesinde bir devrim başladı. Frimatların birbirlerine kötü davrandıklarını, şempanzelerin birbirlerini öldürdüklerini veya düşmanlarını hadım ettiklerini de VVaals inkâr etmiyor. Fakat bunlar tablonun sadece bir yarısını oluşturmakta. Diğer yarısında primatlann birlikte yaşadıklan, sosyal gruplar oluşturdukları, karşılıklı öpücüklerle, seksle, sarılmalarla ve tüy temizliğiyle birbirlerine yakınlaştıklarını kanıtladıkları ve dayanışma sayesinde yaşam kalitesini iyileştirdikleri bir evren var. De Waal, eskilere dayanan bu primat ahlakının her yapıtaşını inceleyerek isimlendirdi. Bu kavramlar biyoloji dilinde bugüne kadar pek yer bulmuyordu. Oysa şempanzeler, güçsüzlere ve yaşlılara acıyor ve teselli ediyorlar. Bazı dişi hayvanlar kendilerini topluluğun barış elçisi olarak görerek, birbirlerini yiyen düşmanları barıştırmaya çalışıyorlar. Grup üyelerindeki kolektif anlayış dayanışmadan ibaret. Yemeğini paylaşmayan, rakibini acımasızca takip eden, kampa geç kalan ve akşam yemeği için herkesi bekletenler topluluk tarafından uyarılmakta ve dövülmekte. Frans de Waal, son olarak da bazı başlıklı maymunların hangi koşullarda çiftleşmeye hazır olduklarını gözlemlemiş. Dişi başlıklı maymunlar kendilerini yemekle ödüllendirecek maymunlarla çiftleşiyorlar. Maymunlar ayrıca haksızlığı da kaldıramıyorlar. Normalde ödül olarak salatalığı beğenerek kabul eden başlıklı maymunlar, deney sırasında aynı iş için diğer maymunlara üzüm verildiğinde, salatalığı sinirli bir şekilde geri fırlatmışlar. Ve Frans de Waal tüm bu gözlemlerden sonra şöyle soruyor: Uzaylılar, gezegenimizde en fazla insanda görülen ahlaki davranışı arayacaklar mı? Kaynak: Geo, Spiegel Online Nilgün Özbaşaran Dede GÖRME ENGELLİLERE SONAR BASTON Yarasaların yiyecek bulmak ve engellerden kurtulmak için kullandığı yankı yönteminden esinlenilerek yaratılan sonar bastonlar görme engellilerin çevrelerindeki varlıkları farketmelerine yardım edecek. Ağırlığı fazla olmayan sonar baston insanların saptayamayacağı ses perdelerinde sesler yayıyor, sonra bu ses dalgalarının yansımalarını toplayarak üç boyutta 3 metre uzaklığa kadar olan yerlerdeki engellerin varlığını saplıyor. Bastonun sapındaki düğmeler, alçak tavanlara ya da yol üzerinde nesnelere yaklaşınca, hafifçe titreşim yaparak kullanıcıyı uyarıyor, kendisini korumasını sağlıyor. Bu baston şimdiye kadar İngiltere, Almanya, Kanada ve Avustralya'da 25 görme engelli tarafından test edildi. Alınan sonuçlar umut verici oidu. Kullanıcılar 30 dakikalık kullanım dersinden sonra bastonu rahat kullanabildiler; yollardaki insanlar da bu cihazın yararlı olduğuna tanık oldular. Cihazınn mucidi ingiltere'de Leeds Üniversitesi'nde bir zoolog olan VVaters oldu. VVaters yarasaların nasıl yiyecek bulduklarını izledi ve onların ultrasonik cıvıltı sesleri çıkardıklarını, bu seslerin avlarından yansıyarak onlara geri geldiğini farketti. Yarasalar yansımanın geliş zamanına bakarak avlarının kendilerinden ne kadar uzakta olduğunu anlayabiliyorlardı. Yankının gecikmesi avın uzakta, hızlı ve güçlü bir sinyal gelmesi yakında olduğunu gösteriyordu. Bu yöntem sonar bastonun çalışma ilkesi oldu.Yıl sonuna kadar ticari üretimine başlanması düşünülen bastonların fiyatının 635 dolar civarında olacağı belirtiliyor. VVilkinson'un günlerce ağaç ko vuğunda sırt üstü yatarak yapmış olduğu gözlemler gerçekten de şaşırtıcı: Dolu mideyle koloniye geri dönen vampir yarasalar, şansları yaver gitmeyenlere kan veriyorlar. Yarasalar kimin kana ihtiyacı olduğunu anlasalar da aç kalan her yarasayı beslemiyorlar. Vampirler özellikle de yavrularla ilgileniyorlar. "Akrabalık ayıklanması" olarak adlandırılan bu bakım türü, birçok türde görülür ve evrim biliminde bencil bir davranış olarak kabul edilmektedir. Bu davranış biçimi sadece kendi kalıtımının devamı açısından yararlıdır. Fakat Wilkinson'un bilimsel sansasyon olarak gördüğü, akraba olmayan ama genelde bir arada yaşayan yarasalar arasındaki yardımlaşma. Bir hayvanın midesindeki kan, diğer bir hayvanın ağzına boşaltılmakta. Bu alışılmadık davranış biçimi yoksa bir özgecilik örneği mi? duklarıyla yetinmek zorunda kalsaydılar, hayatları çok zor olurdu. Öyle ki yavruların yarısı dört haftalık olmadan ölür ve tüm yarasaların soyu iki kuşak sonra tükenebilirdi. Komşuluk yardımı onların yaşam sigortaları ve bir tür sosyal uylaşım olarak görülebilir. HAYATTA KALMAK İÇİN Gerald Wilkonson bu bulgusuyla, sadece vampir yarasaları değil, hayvanlar dünyasını genel olarak sevimli gösteren bir pencere açmış oldu. "Otomatik" olarak uyarılara tepki vermek veya genetik bir programı takip etmek yerine, yarasalar çeşitli olanaklar arasından bir tercih yapmadan önce çevresinde olup bitenleri gözden geçiriyorlar. Neyi tercih ettikleri, deneyim ve gözlemlerle hemcinsleri hakkında öğrendiklerine bağlı. Hatta "dostluk ilişkileri" bile önemli bir rol oynamakta. Burada en şaşırtıcı olan bir yarasanın, hemcinsinin açlığını hissedebiliyor olması. Yoksa sıkıntıda olduğunu nasıl anlayabilirlerdi ki? Ve yardım gelmediğinde tepki gösterdiklerine bakılırsa yarasalar karşılık bekliyorlar. Bu açıdan, komşuyla iyi geçinmenin en iyi hayatta kalma stratejisi olduğu söylenebilir. VVilkonson'un sonuçları özellikle de Hollandalı biyolog Frans De Waal için sevindirici oldu. Emory Üniversitesi'nde eğitim veren bilim adamı son yirmi yıl içinde primatlann "etik davranışlarını" inceleyerek ünlenmiş ve meslektaşlarını da şempanze, bonobo maymunları, şebekler ve başlıklı maymunlardaki davranışların primatlann dışındaki hayvanlarda bulunup bulunmadıklarını araştırmaları için teşvik etmişti. KAZANCI NE? Biyolojideki ana kurala göre davranışlar yararlı olmalı yoksa doğa tarafından devre dışı bırakılmakta. 0 halde akrabası olmayan bir yarasayı açlıktan kurtaran vampir yarasınm kazancı ne? Hemcinsine yardım etmek ona yarar sağlayabilir mi? Bu sorunun yanıtını bulmak isteyen Wilkinson, Maryland Üniversitesi'ndeki laboratuvarında kendi vampir yarasa kolonisini kurarak, kimin kime yardım ettiğini takip edince şu sonuca ulaştı: Akraba olmayan hayvanlar arasındaki kan alışverişli karşılıklı bir şekilde işliyor. Vampir yarasalar, sadece acil durumlarda kendilerine yardım eden yarasalara kan veriyorlar. Koloni üyeleri birbirlerini çok iyi tanıyorlar ve kendilerine yardım edeni unutmayacak kadar güçlü bir belleğe sahipler. Hayvanlardan biri bu karşılıklı güveni kötüye kullanılır ve kanını ihtiyacı olanlarla paylaşmazsa, o da gerektiğinde diğer koloni üyeleri tarafından beslenmiyor ve açlığa mahkum oluyor. Eğer vampir yarasalar kendi bul DERÎN PARADOKS VVilkinson'un sonuçları, de Waal'in "derin paradoks" olarak tanımladığını kanıtlamakta. Diğerlerinin yararına yapılan genetik fedakârlıklar, yardımlaşma ve duygudaşlık yetisini geliştirmişti. De Waal gözlemlerine dayanarak ahlaki duyguların, "kendi türümüzden daha eski"olduğunu kanıtlanmış sayı Yiyecekten giyeceğe herşeye yerleştirilerek stok kontrolü gibi işlerde kullanılacak sinyal yayan elektronik yongaların kullanımında önemli bir teknik sorun tartışılıyor. Kişisel gizlilik hakları savunucularının insanların kullandıkları eşyalar, taşıdıkları paketlerden yayılacak sinyallerle ne giydikleri ne taşıdıkları, nerede bulundukları, hangi vitrinlere baktıkları gibi özel ayrıntıların toplanmasına olanak vereceğini belirterek itiraz ettikleri bu yongaların kullanılabilir olması için bazı standartlara uygun olmaları böylece farklı firmaların ürettiği okuyucular tarafından okunabilir olmaları gerekiyor. Henüz bu standartlar, dolayısıyla küresel kullanımda uyum konusu sonuçlanmadı. Endüstri uzmanları Singapur'da yapılan RFID Connect Asia konferansında Asia Smart Tag, PepsiCola, STMİcroelectronics ve Tesco gibi önde gelen 60 firma tarafından belirlenen EPCglobal ikinci nesil standardını tartıştılar. RFID kullanımı konusunda küresel bir standart olmaması çalışmada uyumsuzluk durumları yarattı ve sistem uygulanması pahalı bir sistem olarak kaldı. Yeni standartların farklı yapımcıların ürünlerinin birlikte çalışabilmesini sağlayacağı bildiriliyor. Yeni protokol bu yongaları taşıyan bir ürün hakkındaki ayrımtılara Internet kanalıyla ulaşılmasına da olanak verecek. Böylece RFID yongasının sınırlı 96 bitlik veri saklama alanına veri sıkıştırma problemi çözümlenmiş olacak. Nezihe Bahar RFID'DE STANDARTLAR SORUNU 948/9 21 Mayıs 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle