Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tarihsel genetik Şekil 2: Iki boyullu bir grafik üzerinde, Akdeniz ve Sahra Altı popülasyonları ile HLA gen yapıları incelenen popülasyonlar arasındaki karşılaştırma GönüldenBilime Ahmetlnam Bu yazımda, cinselligi bir "haberleşme" olarak yorumlamanın ilk ipuçlarını vermeye çalısacağım. Soru temelde şu: Cinsellikle dile gelen nedir? Cinsellik ne anlatır? Bir insan bedeni ne söyler? Bir bedenin diğerine dokunması ne demektir? Dokunma nasıl bir iletişimdir? Bize ne söyler? Ahlak sorusu: Cinsellikle ne dile gelmeli? Kendimi anlatırken cinselliğin yeri ne olmalı? Heidegger anlamında ontolojik soru: Cinsellikle varlığın sesini nasıl duyarız? (Cinsellik, biz sevişenlerle, masturbasyon yapanlarla, eşcinsel ilişkiye girenlerle, topluma, siyasal yapıya, ekonomik düzene, toplumsal ve kültürel ilişkiye ne söyler?) Cinseliiğe biraraç olarak bakıldığında, amacın üreme, yaşamı sürdürme gücü, enerjisi olduğu söylenebilir. Cinsel birleşmenın verdiği heyecan, zevk, coşkubu aracın amacına "hizmet ederken" ortaya çıkan bir durumdur. Bu zevk, Batı kültüründe zaman zaman aşağılanmış, "günah", "ayıp" sayılmıştır. "Şehvet" dizginlenmediğinde insanı "yolundan" çıkaran, "akıllı" karar vermesini engelleyen aykırı bir güçtür. Bu anlamıyla cinsellik, doğanın bir oyunudur; amaç üremedir; "zevk" bu üremenin sağlanması için ortaya konmuş bir "yem'dir, birtuzaktır. Üreme, dindar için tanrı buyruğudur; bu amaç doğrultusunda ona hizmet için bu yemi yutabilir. Bilimsel gorünümlü savlar açısındansa doğanın içimize koyduğu bir enerjidir ve bu enerji "sağlıklı" biçimde kullanılmalıdır; bir anlamda "makina" olan insanın "enerjisinin boşalması", akıp giderek bedenin yeni dolmalarına olanak sağlaması gerekmektedir. Hem doğaya ya da ilahi bir emre uyma anlayışıyla gercekleştirilen hem de cinsel zevki abartan gorüş cinselligi 'küçümsüyor, onun biitünselliğini, "haberleşme" olanyanını görmezden geliyor. Cinsel zevk tekbaşına cinselliğin önemini gostermiyor. Cinsellik bu durumda bir araçtır; kullanılıp atılacak, sömürülecektir. Eski Yunanlı erkek soylulann doğayı insan aklından daha aşağıda görmeleri, erkeğin erkeğe duydugu cinsel ilginin bir üstünliik olarak anlaşılması demekti: Doğayı aldatacak denli güçlü bir akıll Peki, "haberleşme" olarak cinsellik, zevkin, doğaya ya da akla, ilahi emre uyumun ortaya çıkardığı cinsellikten çok mu farklıdır? Farkşurada: Cinsel yaşantı "okunacak", yorumlanacak, anlaşılacak, anlatılacakbir "etkinlik" icinde anlamlıdır. Cinsel yaşantı "yapayalnız" bir yaşantı değildir. Yalnızlıkta noktalanan bir "haz" değildir. Bir eksikliğin, biraçığın "giderilmesi" değildir. Bu hazzın öncelikle evrenle ilgili, "kozmik" bir anlamı vardır. Bu anlam, bizi, bize; içimize, bir başınalığımıza tıkmaz, bizi "öteki" insana doğru açar, ötekini bize açar. Tanımadır, öğrenmedir; okşama, Türkçe'de böyle birsozcükşimdilikyokama "okşamadır"; evren içinde varoluşun, bu varoluşu diğer insanlarla üleşmenin başarılmasıdır; okşadığım beden, bedenimle konuşur: İletidir okşamak: Yanındayım, seni onaylıyorum, kabul ediyorum, bireysel varlığımın kapısıyla evrende insan olmanın, varolmanın kapısını açıyorum, sen de aynı kapıları açıyorsun bana, bu anlamda cinsellik bir açışmadır. Dokunarak konuşmadır. Cinsellik bu haberleşme boyutunun dışına alındığında, belli davranış kapılarına takılıp kalmış; "güçlülük", "güçsüzlük", "kadınlık", "erkeklik" gibi değerlerin girdabı içinde dönüp duruyor. Porno filmlerde herkesin birarada olmalanna, üleşiyormuş gibi gorünmelerine karşı, tek başlarına hazlarla kalakalmaları, sevişmenin çift kişilik masturbasyona dönüşmesi, sevişenlerin birbirlerine ulaşamamaları, sevişme sonrası hep aldığı ya da verdiği hazlardan ayrı ayrı söz etmeleri, sevişirken varlıklarının bütününe ulaşamayıp, kendilerini ve karşılarındakiniyaşayamadıklarını gösteriyor. Bu anlamda sevişmek, aramaktır; sevgiliyi aramak. Sevişmek bir "neredesin?'dir. 'Bu sen misin? Daha nesin? Daha nerelerdesin?"dir. Toplumda yaygın görüşlerin, inanışların dışında cinsel davranışlar sergilemenin, dünyayı değiştirmede, yaygın gorüşlere karşı çıkmada birayrıcalık olduğunu sanmakla, cinseliiğe açık biryaşamın dünyanın değiştirilmesi için bir engelmiş' gibi anlamak iki temel yanlışı yansıtıyor. Şu ya da bu cinsel tercihin kendi başına hiçbir anlamı yok: Cinselliğin kozmik ya da ontolojik alanına, sevişenlerin birbirlerini, birbirlerindeki dünyaları üleşmelerine olanak sağlayan bir sevişme duyarlılığı taşımıyorlarsa. Geleceğin dünyasında cinselliğin yeri, önemi, anlamı elbette cinsellik gibi olmayacak; elbette cinsellik kaşınan bir yeri kaşımak gibi anlaşılmayacak; elbette cinseliiğe duygu, düşünce, toplum, kültür, varolma boyutları kazandırılacak. Devrimi böyle bir cinsellik anlayışıföpacak.Ham halat saplantılarla, teşhirci abart* malarla cinselliklerinde evrene, insanlara ulaşamayanların, cinselligi dünyayk değiştirmede itici bir güç olarak görebileceklerini sanmıyorum. f Yeni bir dünya için, cinselliğin yeni yorumlarına gerek var. Olanı olancef çirkhliğiyle, basma kalıp abartmafarla anlattığımız dünyanın yaşanasttiiryanıofc bilirmi? «»'• ' ' Cinselliğin DİLE Getirdikleri Fransızlar *Portekizlıler Ispanyollar JCezayirlıler Sardunyalılar Aşkenazı Yahudilerı Italyaniar* • Giritlıler (sun) ÇjJaponlar 04 l^^^^*^n«v^^^" • KÜRTLER Kürtlerin nüfusu yaklaşık olarak 30 milyondur. Türkiye'de 11.4 milyon, İran'da 6.6 milyon, Irak'ta 3.9 milyon kürt yaşarken, bir kısım da, Ermenistan ve Azerbaycan'da bulunuyor. Diğer ülkelerdeki Kürt diyasporası yaklaşık 5.5 milyon civarında. Konuştukları dil Kafkas dilleri etkisi altındaki Farsçadır. Kürtlerde izlenen HLA genetik farklılığı ve haplotipleri, bunların Ortadoğu Akdeniz halklarına dahil olduklarını gösteriyor. Bugünkü Türk ve Kürt halklarının köklerinin benzer bir etnik gruba uzandığı anlaşıhyor. Bu grubun genetik yapısı hakkında çok fazla bir bilginin mevcut olmaması ileri çalışmaları gerekli kılsa da, bilim adamları Kürtlerin ve Türklerin karakteristik Akdeniz HLA haplotipine sahip olmalarından hareketle, Kürtlerin farklı bir kökenden gelme olasılığının çok düşük olduğuna inanıyor. Kürt aşiretleri geleneksel olarak dağlık bölgelerde yaşar. MÖ 2.Binyıl'da Kürtlerin yaşadığı dağlık bölge yeni bir halkın yönetimi altına girdi. Bunlar Kafkas dillerinden birini konuşan (HintAvrupa dillerinden farklı bir dil) Hurrilerdi. Eski Hurri kentdevletleri yıkılınca yerlerine daha geniş siyasiaskeri birimler oluştu: Urartu, Muşku, Urkiş, Subara, Baini, Guti ve Manna. Kaldı ki Kürt kimliğinin en eski temellerinden birinin Hurriler olma olasılığı çok yüksek. MÖ 850'de Kürtlerin eski dili HintAvrupa dili olarak değişerek bugünkü Kürtçeye dönüştü. Ancak Modern Kürt tarihçilerini köklerinin Med'lere dayandığına inanıyor. "Kurtier" ayrıca Polibiyos (MÖ 133) ve Strabon (MS 48) gibi erken klasik tarihçileri tarafından da dile getiriliyordu. Klasik arlamda "Kürti", MÖ ilk yüzyıllarda dağlarda (Zagros, Taurus) yaşayan insanlar anlamına geliyordu. kın olduğu anlaşıhyor. İRANLILAR İranlıların, varolduğu iddia edilen Aryan istilasının batı dalını temsil edip etmedikleri bugün hâlâ tartışılıyor. Böyle bir istila yalnızca lisan bazında tartışıldığı için Aryan istilasının bir elit istilası olduğu düşünülüyor. Genetik veriler modern İranlılarının diğer Ortadoğu ve Akdeniz popülasyonlarına (Makedonyalılar, Giritliler, Andolulular vs) yakın olduğunu gösteriyor. FARKNERELERDE YUNANLILAR VE GİRİTLİLER Bu çalışmaya göre Yunanlılar diğer Akdenizli gruplardan farklı bir genetik yapıya sahip. Bu farkı açıklamak için Asya ve Afrika boyunca DRB1 Yunan allele'si araştırıldı. Sahra Altı /Sahil Afrika popülasyonlarının Mossi, Fulani, Rimaibe (BurkineFasso), Nuba (Sudan), Oroko ve Ahmara (Ethiyopya) bu alleleleri paylaştığı anlaşıldı. Böylece Negroid popülasyonlarının Yunanıstan'a (Girite değil) nasıl ulaştığı şöyle açıklanıyor: 1) Hamitik Sahra'nm MÖ 6000 yıllarında yoğun bir insan nüfusuna sahip olması nedeniyle Negroid popülasyonların bugünkü Yunanistan'a göç etmiş olmaları büyük bir olasılık. 2) Bir diğer olasılık da Mısır'da Firavunlar döneminde ülkelerinden kovulan Siyah Hanedanlığın Yunanistan'a göç etmesi. Kaldı ki eski yunanlılar dinlerinin ve kültürlerinin Mısır'dan kaynaklandığına inanırdı. Giritlilerin genetik yapısında Afrika köklerine rastlanmaması, Etiyopya göçünün Minos Uygarlığı zamanına denk gelmiş olmasıyla ilgili olabilir. Minos Uygarlığı zamanında Girit'te çok güçlü bir deniz imparatorluğu vardı ve bu imparatorluk istilacıların Girit'e sızmasına izin vermemiş olabilir. GELECEKTECİNSELLİK ERMENİLER Ermeniler kendilerinin eski Urartulardan gelmiş olduklarına inanır. Urartular Hurri geleneğine sahip olup, erken HintAvrupa dilini konuşurlardı. Urartular en parlak dönemlerini MÖ 900'de yaşadılar.Bu uygarlığın merkezi Van gölü civarındaydı. Ancak batıdan Asurlular, güney Rusya'dan gelen İskitler MÖ 600 yıllannda Urartu'yu istila ettiler. Bugünkü Ermenilerin kendilerine özgü olan alfabeleri vardır ve büyük bir olasılıkla Med'ler tarafından empoze edilmiş bir HintAvrupa dilini konuşurlar. Ermeniler MS 9001400 arasında Bizanslılar, Türkler ve Müslümanlar tarafından Anadolu'dan çıkartıldılar. A33B14, B35DR11 ve B49DR11 haplotipleri, Ermenilerin erken Akdeniz temellerine dayandığını gösteriyor. Ayrıca Ermenilerin genetik yapılarının hem Türklere, hem de Kürtlere ya BASKLILAR; İBERYALILAR VE BERBERİLER HLA ve diğer belirtiler Basklılann genetik olarak komşularına çok benzediğini gösteriyor. Basklılann istilacılarla genetik açıdan çok karışmadığına inanılıyor. Bunların haplotiplerinin analizi batı Akdenizlilerle çok yakın akraba olduklarını ortaya çıkartyor. Bask dili UskoAkdeniz dil grubuna dahildir. İberyalılar ise (Bugünkü İspanyollar ve Portekizliler) genetik olarak Basklılara yakındır A. AmaizVîllena E. GomezCasado J. MartinezLaso Aynntılı bilgi için: aarnaiz@eucmax.sim.ucm.es Kaynak: Tissue Antigens 2002 Reyhan Oksay 937/7 5 Mart 2005