25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Einstein Fizik yılı tİL \ ,^,, 7\ Rölativite \uramlann bir bakış X 20. yy'ın ilk çeyreğinde Fizik alanında iki büyiik devrim yaşandı: Bunlardan biri Einstein'm görelilik kuramları, diğeri de kuantum kuramıdır. Bunlar bilimde gerçek devrimlerdir; çiinkii doğaya yeni bir gözle bakmayı sağlayarak yeni kavramlar, yeni ilkeler getirdiler. Fen bilimlerinden felsefeye, sosyal bilimiere kadar tüm bilimler bunların etkisinde kaidı. Bundan yüz yıl önce ortaya çıkan özel rölativite kuramından bu yana geçen sürede bilimsel sonuçları ile, fizikçilerin yanı sıra matematikçilerin, kimyacıların ve miihendislerin de yoğun ilgisini çekmiş bulunan bu teori epistemolojik yönüyle de filozofların yakından //gilendiği ve üzerinde yorumlar yaptığı bir konu haline gelmiştir. ^N müştür. Bu akım fıziği anlaşılmaz kurgulardan kurtarıp, eşyanın doğasına yöneltmeyi başardı. Ancak olguculuk akımı, 19. yy'da birçok bakımdan fiziğin gehşiminı de önledi. Ozellikle moleküller ve atomlar konusunda gerçeklerin öğrenilmesinı geciktirdi, istatistiksel mekaniğin gelişimine engel oldu; çünkü bu mekanik, o dönemde gözle görülmeyen gerçekleri, yanı sadece gaz moleküllerini göz önüne alıyordu. Bu iki akımdan diğeri ise, algılanabilır gerçekleri olduğu kadar, gözle gorunmeyen gerçekleri de göz önüne alıyordu. Fiziksel gerçek, her an iki yanıyla görülür; olay ve öz. Bilgilenme süreci iki düzeyde gelişir: Denel (duyumsal) düzey ve kuramsal (ussal) düzey. Eski Yunan atomcularının olayı atomlarla açıklama çabası, bu iki görunümü içeren bir kurgu ıdi. Boltzmann'ın termodinamiğin denel yasalannı, maddenin varsaydığı atomsal yapısına dayanarak istatistiki yöntemle açıklaması, bilgınin bu iki düzeyli gelişmesine güzel ilk örneği oluşturuyordu. İlk kez fiziğin temel bir yasasını atomsal düzeyden hareket ederek anlamak mümkün oluyordu. Bu buluş 19. yy'ın son çeyreğinin pek çok fızikçısini şaşırttı; çünkü atomlar henüz gözlenmemişti ve kimyacıların aksine, fizikçilerin çoğu maddenin atom modeline inanmıyordu. Bunlann arasında özellıkle Mach'ın etkisı altında kalan Max Planck ve çok de ğerli bir fıziko kimyacı Wilhem Oswald, atomların varlığını 1908'e kadar ınkâr et mişti; ta kı Albert Einstein'ın Brown hare ketiyle ilgilı atom kuramının doğruluğu Pa ris'te Jean Perin tarafından kanıtlanıncay; kadar. Mach'ın atom kuramı hakkındaki de ğişmez olumsuz fikirlerine 19. yy boyunc; en büyük destek Fransız fizikçilerden gel miştir. İşte böyle bir ortamda, atom kuramı nın en ateşli savunucularından biri olaı Boltzmann simgecilerin saldırıları karşısır da yaptığının boşa çıkacağı korkusuna Wı pılarak 1906'da, atomların gözlenmesindeı iki yıl önce intihar etti. st> A* u makalede, Klasik Fizik kuramlarının yetersizliklerinin bir sonucu olarak doğan rölativite kuramlarının dayandığı temel ilkeleri ele alacağız. 19. yy'ın son çeyreğinde fızikçiler, bir yandan klasik fiziğin fıziksel olayları başanh bir biçimde açıklamalarına tanık olurken, öte yandan da bu kuramın açıklayamadığı bazı olaylarla karşılaşmaya başlamışlardı. Bu olaylar iki türdendi: Bir kısmı klasik fiziğin iç çelişkilerinden, bir kısmı da atomlara uygulanmasından kaynaklanıyordu. B 1906) ve Ernst Mach (18381916). Fiziksel gerçekçilik okulunda Boltzmann'ın yanında 19. yy fıziğine önemli katkılar yapmış olan Krichhoff, Maxwell, Hertz, Helmholtz ve Lord Kelvin gibi fızikçiler yer aldı. Fiziksel simgecilik okulunda ise Mach'ın arkasında Poyting, Max Planck, Peardon, Duhem ve Poincare gibi sayılı birkaç fizikçi vardı. Atomcu görüşün varisi olan gerçekçi okul, görünen olayı maddenin iç nedenlerine bağlıyordu. Boltzmann'a göre, doğaya hükmeden ınsanın düşüncesi değil, düşunceyı oluşturan, insanı sürekli olarak çevreleyen şeylerdir. Boltzmann, modeller yardımıyla bilimin fiziksel gerçeğinin doğru ve uygun ımgesini arıyordu. Fiziksel gerçeklik okulunun tarafları, bilmeden, materyalıst felsefeyi savunuyordu. Simgeci okul, olay ve gözlemlerin sonuçlarıyla yetinmiyordu. Bu okul, Auguste Comte'un, Emmanuel Kant'ın ve Berkeley'ın varisiydı. Bilerek Comte ve benzerlerinin pozitivizminı savunuyorlardı. Bilindiği gibi pozitivizm (olguculuk) araştırmalarını olgulara, deneylere, gerçeklere dayanan, fizik ötesi açıklamaları kuramsal olarak olanaksız ve yararsız gören A. Comte'un açtığı felsefe çığırıdır. Olgucular yalnızca algılanabilir gerçeklerle ilgilenıyorlardı. GALİLEO, GÖRELİLİK VE MAXWELL Klasik fiziğin iç çelişkisini, Galilei'ni görelilik ilkesinin, Maxwell'in elektromaı yetik yasalarına uymaması oluşturuyordu. Bilindiği gibi Galilei'nin görelilik ilk si, zamanm uzaydan tamamen ayn ve b > tün gözlemciler için aynı, yani mutlak old ğu ilkelerine dayanıyordu. Aynı zamand mutlak zaman kavramı, Nevvton mekaniği de etkileşmelerin sonsuz hızla yayılması öngörüyordu. İşte, klasik fiziğin ister iç çelişkilerinden, ister atomlara uygulanmasından kaynaklanan bu güçlüklere fiziğin bunalımı adı verildi. Bu bunalımın karşısında fızikçiler iki kampa ayrıldılar ve bunlar birbiriyle çelişen iki farklı felsefı görüşün savunucuları oldular. Her iki kampın liderı, Avusturyalı iki fizikçi idi: Ludwing Boltzmann (1844 ATOMA KARŞI ÇIKIŞ VE BİR ZAMANSIZ INTİHAR Mach ve yandaşları, olguculuğa uygun biçimde, maddenin atom modeline karşı çıktılar. Mach önce Boltzmann'ın atomcu görüşünü sonra, Planck'ın enerjinin kuantumlanma kuramını eleştirerek, bilimin temel kurallarına uygun olmadığını öne sür 937/185 Mart 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle