25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Devam Nöroonkolojide moleküler boyuttan kliniğe 21. sayfadan devam hücreler kan dolaşımı yoluyla tüm lenfoid dokulara ve organlara yayılırlar. Dendritik hücreler kemik iliği ve periferik kan CD34+ kök hücrelerinden ve CD14+ monositlerden elde edilebilmektedir. Benjamin Franklin Yeni Amerikalı Yazan: Milton Meltzer Türkçesi: Ibrahim Köksaldı Epsilon Yayınevi Enis "Sohbet, kahkaha, kadeh, hatta bir türkii eşliğinde dotlarımla birlikte olmayı severim." Ben Franklin, uzun ve zengin çeşitli meslek yaşantısı boyunca hayatın sıradan zevklerinden müthiş bir tad aldı. Ondaki bu insani özellik, Franklin'i kolay ulaşılabilir, uysal kişiliklerden biri haline getirmiştir. Matbaacı çıraklığından dünyaca ünlü bilim adamlığına, yeni Amerikan ulusunun kuruculuğu rolüne uzanan yolda Amerika'nın ilk kendi kendini yetiştiren insanın renkli öyküsü var bu kitapta. Açık, içten kişiliği, sorgulayıcı aklı, zekâsı ve enerjisi, Franklin'in yaptığı her işte başarıya ulaşmasına katkıda bulundu. Matbaacı olarak, yayıncı, iş adamı, yazar, kâşif, bilim adamı, politikacı, diplomat olarak büyük başarılar elde etti. Adı, fikirleri, liderliği, Bağımsızlık Bildirisinin yaratılmasında, Amerikan Devriminin başarıya ulaşmasında ve ABD Anayasasının yazılmasında büyük rol oynadı. Ama Benjamin Franklin'in bir aziz gibi yaşadığı söylenemez. Çoğumuz gibi Franklin'in de önyargıları, zayıflıkları, günahları ve yanlış değerlendirmeleri vardı. Bu kitap bunları görmezden gelmiyor. Franklin aramızdan ayrılalı üç yüz yıl oldu gerçi ama ünlü biyografi yazarı Milton Meltzer'in öyküsünde yansıyan insani yönü ve çağdaşlığı bugün bizi bile şaşırtmayı başarıyor. KÖK HÜCRELER Scherer 1940 yılında infıltratif gliomların beyaz cevher yo lakları ile sinir hücresi ve damar yapıları çevresinde, pial aralıkların altında yayılımını tanımlamıştı. Bu durum gliomların yayılı*mını açıklamakta. Kök hücrenin de benzer multipotent ve göç edebilme özelliği var bu nedenle "eviltvvin" şeytanikili olarak da adlandınlmaktalar. Nöral kök hücrelerinin Santral Sinir Sisteminin çeşitli yerlerine göç edebilme yeteneği var. Kemirgenlerde normal dokuya uyumu ve onarma gücü gösterilmiş. Genetik olarak nörodejeneratif kaybı olan MPSVI1 fare modelinde histolojik ve fenotipik değişikliklere neden olmuş. Ventrikül boşluklarına hatta sistemik olarak verilmeleri halinde bile etkili kök hücreleri. Nöral kök hücrelerinin canlı dokuda tüm sinir hücre kalıplarına dönüşebilme yeteneği var. Bağışıklık sistemi baskılandırılmış kemirgenlerde bile tümör oluşturmuyor. Çoğaltılması, uygulannıası kolay olduğu için sıçan modellerinde tercih ediliyor. Nöral kök hücreleri için en zengin kaynak cenin (fötal) ve embryonik beyinde nöral tüpten gelişen ventriküler zon olarak bilinen germinal zon. Doğum sonrası beyinde, yeni doğanın beyinciğinde; hipokampusun dentat girusunda; erişkinde ön beyin periventriküler alanda oldukça yoğunlaşmış olarak saptanmış durumda. KLİNİK DENEMELER Mark Noble'un da tartıştığı gibi bu bilgiler ışığında klinik denemeler iki ana terapötik yararlılık olarak, yaşam süresi ve SSS hasarının onarımı üzerinde kurgulanmalıdır [Noble M.,2000). Fransa'dan Durando ve arkadaşları 114 anaplastik gliom olgusunda (ki bunların 78'I GBM olgusudur) yüksek doz BCNU ile birlikte otolog hematopoetik kök hücresi uygulamışlardır. 84 hasta kemik iliğinden elde edilen kök hücre uygulamasına alınırken, 30 hastada granülositkolonistimülan faktör ile birlikte eferezis ve periferik kan progenitör hücre uygulamasına alınmıştır. GBM için 12 ay ortalama yaşam süresi elde edilmiştir. Karnofsky performans skalası (KPS) yüzde 60'ın altında olan 5 hastada işleme bağlı ölümleri olmuş ve bu nedenle bundan sonra yapılacak klinik çalışmaların protokollerinde hastalann KPS'larının yüzde 70'in üzerinde seçilmesini salık veriyorlar. Bu grup aynı zamanda randomize (rastgele) bir çalışmanın yapılmasını öneriyorlar. Literatürde olgu sunumu niteliğinde bu konu ile ilgili bir diğer çalışma ise ABÜ'den Pittsburgh'dan yayınlanmıştır. Okada H. ve arkadaşları sağ temporal lobta GBM'si olan 62 yaşındaki bir erkek hastaya interleukin4 (IL4) ekspresse eden otolog gliom hücreleri ile aşı uygulamışlar ve lokal sahada geçici bir yanıt elde etmişlerdir. GBM dışında anaplastik oligodendrogliom, diğer anaplastik gliomlar, medülloblastoma üzerinde de klinik çalışmalar yapılmıştır. Geçen yıl içinde yayınlanan bir makalede Avrupa'da solid tümörler üzerinde uygulanan hematopoetik kök hücre transplantasyonları arasında gliom olgularının oranı yüzde 2 (toplam 662 gliom olgusu) olarak bildirilmektedir. Ülkelere göre dağılımı Şekil l'de verilmektedir. Bu kervana bizim ülkemizde de nöroonkoloji ile ilgilenen uzmanların katılacağı müjdesini verir genetik deneyimlerinden . yararlanacağımız Harvard Üniversitesinden Prof. Stiles ve klinik deneyimlerinden yararlanacağımız Belçikadan Prof. Van Gool ile İstanbul'daki sempozyumda meslektaşlarımızın da deneyimlerinin tartışılacağı ortamın bu konuları gündeme getireceğini umut etmekteyim. •Prof. Dr. Nezih Oktar nezihoktar@superonline.com *Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroşirürji Anabilim Dalı, İzmir; Türk Nöroşirürji Derneği; Türk NöroOnkoloji Grubu Başkanı Tekniğin Evrimi Zeki Tez Paragraf YayınlarıAnkara Genel Dağıtım: Ekin Kitapçılık Doğa bilimlerinin ve tekniğin gelişiminin aşamaları çok yönlüdür; bu süreçlerin insani, sosyal ve düşünsel boyutları vardır. Doğa bilimlerinin ve bu bilimlerin uygu lamadaki sonuçlarından ibaret olan tekniğin tarihlerinin birlikte yazılması, siyasi, felsefi, dini ve ekonomik olanlar başta olmak üzere, birçok toplumsal faktörün karşılıklı etkileşimin aşamalarının sitematik olarak ele alınmasını gerekli kılar. Tekniğin Evrimi bu yöndeki uzun yıllar süren bir araştırmanın ürünüdür. Bu kitap daha çok, Batı'daki tekniğin tarihini konu edinmiştir. Ağırlıklı olarak genel sorunsallarla ilgilenilmiş, ayrı ayrı tekniklerin yapılarının gelişimine daha az yer verilmiştir. Özellikle bir çağı belirleyen düşünsel güçlerin, tekniğin gelişimini nasıl etkilediği ve bunun aksi yönde tekniğin gelişiminin insanlığın kaderini nasıl şekillendirilmiş olduğunu ömekleriyle gösterilmeye çalışılmıştır. Birinci bölüm, Yunan öncesi dönemdeki Yontma taş, Cilalı taş ve Tunç devrindeki buluşlarla başlıyor. II Bölüm: YunanRoma Antikçağı: Tekniğin alt düzeydeki rolü, Aristotelesci ve Skolastik felsefede pratik, teknik doğayı aldatıyor, köktenci değişime hazırlanma, uzmanlaşma ve işbölümüne giden yol, top yapımı, iskenderiye mekanikçileri, mimari ve Romalılarda madencilik ve su çarkı yapımı gibi konular ele alınıyor. III Bölüm Ortaçağ: Ortaçağda çeviri akımı ve bilim dili, Hıristiyanlığın başlangıcı ve teknik, Manastırlar ve teknik örgütlenmeler, Ortaçağda bilimlerin yeni düzenlemeleri, "Yeni Mekanik Sanat", Kentsel zenaat, Kitabın doğuşu, Geç Ortaçağın savaş tekniği. IV Bölüm Rönesans Dönemi: Doğanın matematikieştirilmesi, Aletler ve ölçümler, Dökümcülük tekniği, Madencilik tekniği, Francis Bacon, Doğa bilimi ve Kilise çevresi.... V Bölüm Barok Dönemi: Galileo Galilei, Newton, Descartes, Yeni doğa biliminin karakteristikleri, VI Bölüm Aydınlanma Dönemi: Sanatçı ustalar, Bilimsel liberalizm, Teknikte ingiltere'nin öne geçmesi, Vlll bölüm Sanayileşme Çağı: Sanayi devrimi sırasında dokuma sanayii, buhar makinesi ve sonrası ve son bölümde: "Dünyayı elinde tutan güç: Teknik" başlığıyla veriliyor. Bu bölümde ise doğa bilimsel yöntemler ve sınayi üretim, Amerika'da tekniğin gelişimi, elektroteknik, uçma ve telsiz, kimyada büyük sentezler, nükleer enerji ve otomotik labrikasyon gibi konular bulunuyor. Tarihsel bir kronoloji içinde tekniğin evrimi ve geldiği noktayı gösteren ilginç ve özenli bir çalışma. yanılgıları da beraberinde getirmektedir. Özellikle basına bu konuda önemli görevler düşmektedir. Toplumumuz ne yazık ki bilgi toplumu değildir. Bu nedenle halk ile bilim adamları arasında iletişimi sağlayan bu kurumlar ve mensupları bilgi aktarımı sırasında dikkatli olmak zorunda olmalarının öte sinde araştırıcı özelliklerini de ön plana çıkartmah dır ki, özellikle bilimde doğru haberleri sağlıklı biı şekilde verebilsinler. Eğer bilgi aktarımı sırasındc doğru yolları kullanırsak, toplumu daha doğru so nuçlarla aydınlatabiliriz. İTÜ, Avrasya Yer Bilimleri Ens Maslak İstanbu eposta: sakinc@itu.edu.t Kaynaklar Bardet, N., Tunoğlu, C, 2002, First Mosasaurid (Squam; ta) from Late Cretaceous from Turkey, Journal of Vertebrate P; leontology, 22, 3, 712715. Sakınç, M., 1994, Anadolu'ya ilk memeliler nasıl ve nen den geldiler: CBT, 363, 811. Sakınç, M. ve U. Barış Ülgen, 1998., 5 Milyon yıl önce Ç; nakkale'de kimler Yaşadı: CBT, 614, 1819. Yılmaz, Ö., 2005, Fosil Avcısı, 23.01.2005, Milliyet. Tarsus'da bir dinozor Fosili. Hürriyet Gazete 15/02/2005 Dinozorlar Anadolu'da yaşadı mı? Baştarafı 10. sayfadan devam başkasının ağzından verdiği haberde, Dünyanın ve yaşamın tarihini anlatırken, yaptığı hataların yanı sıra, dinozorların da uçtuğunu (!) söylemiştir. Hatta, 1998 yılında Çanakkale'de bulunan Pliyosen dönemine ait memeli fosilleri (Sakınç,1998), zamanın yetkilileri tarafından "dinozor bulundu" diye nitelendirilmiş ve Van Canavarı'nın (!) o zamanlar gündemde olması nedeniyle de "Van'ın canavarı varsa Çanakkale'nin de dinozoru var!!" diyecek kadar mizahiü davranılarak yerel basının konuyu abartmasına izin verilmiştir. Son olarak yazıya konu olan "Tarsus'da dinozor fosili" isimli haber ise, ne yazık ki ülke topraklarının gezegenimizin jeoloji tarihi içindeki yerinin ne olduğu bilinmeden kaleme alınmıştır. Bir filin azı dişi müze müdürü tarafından dinozor olarak tanımlanmış basın da araştırma yapmadan bu haberi topluma duyurmaktan geri kalmamıştır. Araştırılmadan ve konunun uzmanlarına danışılmadan aceleyle verilen haberler, zaman zaman 939/2219 Mart 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle