25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NöroOnkoloji Bana göre bu programlarda mantık şu: "Proje yap, para kap! ". Sistem bu şekilde sunuluyor bir boyutu ile. Proje için bir Avrupalı eş bulunacak. Sonuçta projeye katılacağız ama, sonuçta projesi Avrupanın olacak. Yani "Bilgi Avrupası"na katkıda bulunulmuş olacak. Durum Nasrettin Hocalık "Parayı veren, düdüğü çalar!" anlamı çıkmıyor mu bundan. Proje deyince de, bize, uzmanlık alanımla da ilgili olduğu için, bu programda en son paragraftaki yoksulukla bağlantılı hastalık temaları düşüyor anlaşılan! Ancak işin başka bir boyutu ise; bizleri yoksulluk içinde yetiştiren halkımıza hareketlilik sağlamayan Avrupa, eğitimJilerin hareketliliğini niçin desteklemektedir? Açıkcası; Batı'ya hareketlendirilmiş yönlendirilmiş beyin göçü anlaşılmıyor mu sizce de? Öniimüzdeki tek seçenek Socrates/Erasmus mu, elbette hayır. Başka seçenekler olmalı ve bunları yaşama geçirmeliyiz. Önce kendi gizil gücümuzu ortaya koymalıyız. Bunun ancak bilimi/araştırmayı önceleyen kurum anlayışı ile gerçekleşebileceği açıktır. Konunun öğretim elemanları yönünden yerelliğe uygulanması, geçmişte YÖK aracılığı ile denenmişti. Gelişmiş üniversite öğretim elemanları bir süreliğine yeni kurulan ve/veya öğretim elemanı sıkıntısı çekilen kurumlara gönderilmesi uygulaması hani? Nedense işlevselliği sürdürülmedi. Benzer uygulama lisans üstü eğitimi sırasında bizim kurumlarımız arasında kısmen uygulandığını biliyoruz. Bu uygulamanın, eğitim alt ve üstyapı eksiklikleri olan kurumlardan, donanımlı yurtiçi kurumlara gönderilmesiyle, hem gençlere kendi değerlerimizi sahip çıkmalarını hem de daha iyi eğitim almalarını sağlamış olmaz mıyız? Prof Dr Ramazan İnci rinci@med.ege.edu.tr Yaralanılan İnternet Sayfaları ve kaynaklar: http://europa.eu.int/indexen.htm; http://euro pa.eu.int/comm/education/ programnıes/socrates/erasmus/; http:// tubitak.gov.tr http://meb.gov tr; http://europa.eu.ınt/newsletter/indexen.htm#top ; http:// rega.basbakanlik.gov.tr; Atalay S, Çınarlı S. Avrupa Birlığı F;ğitim Progr<ımları, Socrates II, Ege Universıtesı Rektörlüğü, Avrupa Birliğı Ofısı. 2002 (Basılı teksır) Nöroonkolojide moleküler boyuttan klinige Dendritik ve kök hiicre uygulamalarının beyin tümörleri üzerindeki etkileri merakla beklenmekte. Kanserin biyolojisini normale çevirme çabaları, tümörün gelişiminde rol alan damarsal yapılara etkisi olan tedavi yöntemleri bağışıklık sistemini, baskılayıcı genleri güçlendiren mekanizmaların klinikte etkili yöntemlerle kullanılır olması, yeni gelişmeler... e yazık ki hepimizin en az bir yakını herhangi bir tümör illetine yakalanmış ya da onun tehdidini yaşamıştır. Son yıllarda özellikle onkoloji konusunda biyolojik, moleküler ve genetik bilgilerin derinleşmesi ile tedavi seçeneklerimiz zenginleşmekte ve umudumuz güçlenmektedir. Çağımızın teknolojik nimetlerinden doyasıya yararlandığımız gerçeği yanında, farkında olmadan bizim organizmamızda kansere karşı savaşta da destek olunması gereken çabalar darbe üstüne darbeler yemektedirler. larla daha da gün ışığına çıkmaktadır. Bu tümörlerin beyin ve omurilikte yaptıkları hasar normal nöronal fonksiyonların yitimine yol açar. SSS tümörlerinin tedavisinde kullanılan yöntemlerin bizzat hasara neden olduğu da bilinen bir gerçektir. Radyasyon tedavisi ve kemoterapötik ajanlarla tedavi önemli bilişsel bozukluklara neden olmaktadır. Anap^ lastik beyin tümörlerinde başarılı bir tedavi hem beyin tümör hücrelerini yok etmeli, hem de hasar gören SSS hücrelerini onarmalıdır. N GLİOM TEDAVİSİNDE KÖK HÜCRELERİ SSS hasarının onarılması için endojen kök hücrelerinin veya öncül hücrelerinin devreye sokulması ya da onarım özelliği taşıyan hücrelerin transplantasyonudur. Son yıllarda Benedetti ve arkadaşları GL261 fare gliom hücre serisine genetik olarak modifîye ettikleri ve IL4 sentezleyen nöral kök hücre uygulamaları ile tümörde gerileme ve yaşam sürelerinde uzama saptadılar. Ancak hayvan gliom modellerinin insan gliom hücre özelliklerini, örneğin bahsi geçen göç edebilme yeteneğini tam olarak göstermediğini bilmekteyiz. Aboody ve arkadaşlarının çalışmaları bu soruna kısmen bir yanıt oluş^ turmaktadır. Transplante edilen nöral kök hücrelerinin kafa içindeki tümör kitlesi üzerine göç ettiği gösterildi. Bu migrasyon özelliği kitlenin uzağından yapılan enjeksiyonlarda da saptandı. Hatta hayvanın kuyruk veninden verilmesi durumunda da hedefe ulaştılar. Birçok laboratuvar çalışması da gliomlarda kemik iliği kökenli kök hücrelerinin tümörlü sahaya göç edişini gösterdi ve tümöre karşı tedavide yeri olabileceği üzerinde yorum yapıldı. Işın tedavisi, kemoterapi gibi klasik yöntemlerin başarısının kısıtlı kalması bizi gen tedavisi, dendritik ve kök hücresi ile tedavi gibi biyolojik tedavi unsurlarına yöneltmektedir. Deneysel hayvan modellerinde başarı kazanan bu yeni tedavi yöntemlerinin ortak kaderi, olasılıkla biyolojik doğaları gereği daha başlangıç evresinde etik, dini, ticari engellerle karşılaşmış olmalarıdır. Bilimsel kanıtlar ve kişisel klinik deneyimler sonucu özel konumum dolayısı ile ve onkolojinin en çetin formundan biri olan beyin kanserleri konusunda gelinen noktayı saptamak amacındayım. Biyolojik bir moleküler davranış bozukluğunu yine organizmamızda mevcut güçleri ve bilgi birikimimizi kullanarak yine biyolojik yöntemlerle çözmek durumundayız. Bu yöntemlerden birkaçı son yıllarda muazzam bilgi birikiminin sonucu gen tedavisi, biyolojik bağışıklık arttırıcı, normale dönüştürücü moleküller, dendritik ve kök hücreleridir. İşte bütün bu gelişmelerin aydınlattığı konuların ağırlık kazandığı bir sempozyum Turk Nöroşirurji Derneği'nin Nöroonkoloji Grubu (TURNOG http://www.turnig.org ) tarafından 31 Mart ile 1 Nisan 2005 tarihlerinde İstanbuFda tartışılacak. Yurtdışı ve içinden yetkin ve deneyimli uzmanların katılacağı toplantılar Cerrahpaşa Oditoryumunda yapılacak. Sempozyumun konusu "Moleküler boyuttan kliniğe". Laboratuvar koşulları ve deney hayvanları ile elde edilen karmaşık verile rin hasta yararına kullanım yöntemleri sunulacak (Toplantı programı http://www.turnog.org/sympo2005.htm adresinde) Bunlar arasında kuşkusuz dendritik ve kök hücre uygulamalarının beyin tümörleri üzerindeki etkileri merakla beklenmekte. Kanserin biyolojisini normale çevirme çabaları ve bu amaçla kullanılan differansiye edici ajanlar, antianjiojenik yani tümörün gelişiminde rol alan damarsal yapılara etkisi olan tedavi yöntemleri, bağışıklık sistemini, süpressör genleri güçlendiren mekanizmaların klinikte etkili yöntemlerle kullanılır olması yeni gelişmeler. ANAPLASTİK BEYİN TÜMÖRLERİ Anaplastik beyin tümörleri ve özellikle glioblastoma multiforme (GBM) bugün için geniş cerrahi girişim, ek olarak uygulanan radyo ve kemoterapiye karşın tedavisi olası olmayan ve kaçınılmaz olarak kısa sürede ölümcül seyreden bir tümör tipidir. Tedaviye direnç göstermelerinin nedenleri arasında, normal nöral doku arasına kolaylıkla migrasyon gösterebilmeleri ve esas kitleden çok uzak noktalara dahi gidebilecek yetenekte olmaları bulunmakta. Rezeksiyon kavitesindeki komşu dokuda ya da eğer yeterince uzun yaşayabilenlerde uzak Santral Sinir Sistemi (SSS) içi metastazları ve nükslerinin nedeni bu ileri göç edebilme özellikleri olmaktadır. Nöral kök hücrelerinin de ana özelliklerinden biri, böyle bir migrasyon yeteneklerinin olmasıdır. Bu özelliğin, yenidoğanda değişik nörodejenerasyon hayvan modellerinde tedavi edici gen ve hücre uygulamasında yararı gösterilmiştir. Anaplastik SSS tümörlerinin başarılı bir şekilde tedavisi karışık ve zor bir sorundur. Moleküler biyolojik özellikleri her geçen gün yapılan ileri düzey çalışma BEYİN TÜMÖRLERİNDE İMMÛN0TERAPİ Gliomlarda immünoterapi (bağışıklık sistemi ile tedavi); sitokinlerle (IFN.IL2 vb.), monoklonal antikorlarla (Rituximab, Trastuzumab), radyoimmünoterapi ile (Zevalin), hücre tedavisi ve kanser aşıları (dendritik hücre tedavisi) ile olasıdır. Thücresi bağışıklık yanıtının antitümöral immün yanıtta kritik bir rolü vardır. CD8+ ve CD4+ alt grupların aktivasyonu gerekir. SSS'nin immünolojik olarak ayrıcahklı bir sistem olduğu görüşü artık eskimiş olarak kabul görmektedir. Buna karşılık glioma özgü bir' antijen de henüz (kesin) ortaya konamadı. Bugün için immünoterapide kullanılan hücreler 5 ana grupta incelenmektedir. 1 Tümöre özgü olmayan lenfokin aktivasyonlu hücreler; 2 Otolog periferik Tbellek hiicrele" ri (beyin tümörleri ile ilgili henüz bir çalışma yok); 3 Tümör infiltre eden lenfositler; 4Lenfbezi lenfositleri ve 5 Dendritik hücrelerdir. Bunların içinde en umut vereni dendritik hücrelerdir. Dendritik hücreler en güçlü antijen sunan hücrelerdir. Dendritik hücre" ana kaynağı, kemik iliğidir. Prekürsör (öncül) Yazınm devamı arka sayfada Hematopoetik kök hücre translantasyonu [Gratwohl et al., 2004] 939/21 19 Mart 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle