25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZümrüttenAkisler Nano tüpler hücreleri öldürüyor alanında önemli gelişmelervaat ediyor. Yüzey yapılarındaki değişimi önleyen nano partikülleri analiz eden Rice Üniversitesi bilim adamları ilginç sonuçlara ulaştılar. Bilim adamları nano partiküllerin ne derece tehlikeli olduğunu öğrenmek için farklı yoğunluktaki karbon nano tüplerin içine canlı cilt hücreleri aşılamışlar. Bir milyar parçacık üzerine aşılanan 200 cilt hücresinden yarısı 48 saat içinde ölmüş. Nano tüplerin zehirli olmasından yüzey yapısı sorumlu. Çünkü hücreye zehirli olanlar içi boş yapılar. Partiküllere organik maddelerden molekül zincirleri ilave edildiğinde zehrin etkisi on bin misli azalmış. Bu da karbon nano partiküllerindeki zehir etkisinin önemli ölçüde düşürülebileceğini kanıtlamakta diyor uzmanlar. Nano teknoloji de büyük bir patlamanın yaşandığı şu dönemlerde bu tür araştırma sonuçları büyük önem taşımakta. Sonuçta nano teknoloji ürünleri neredeyse her alanda kullanılabilir hale geliyor. . A.M.Celal Şengör r p ^mmm^^^ " <MR|H •* » as • ' ^ P " ^ fjp ' "* "" J F / » ^ ^ Jk, " ^ B B | İ Nanoteknoloji bilimin birçok Toplum Ve Bilim: Türkiye Quo Vadis? Geçenlerde, yıllardır büyük bir keyif ve kazançla okuduğum ve kendisini pek sevdiğim, üstad kalemlerimizden Hasan Pulur Beyefendı bilim konularında gençlerimizin son zamanlarda dünya çapında kazandıkları başarıları listeleyen bir yazı yazıp, halkımıza sordu: Bunlardan haberdar mısınız? Cevabı bildiği için, halkımızın bunlaryerine nelerden haberdar olduğundan örnekler verdikten sonra acı soruyu patlattı: Bilimden haberdar olmak mı önemli yoksa kimin kimi becerdığinden mi? Buyazıya dikkatimi bilhassa ve ısrarla çeken sevgili dostum em. Dz. Kur. Alb Melih Erenoğlu'nun mesajını okurken, Kemal Gürüz'den bir telefon geldi: Mevkuf Yüzüncü Yıl üniversitesi rektörü Sayın Prof. Dr. Yücel Aşkın Beyefendi hakkında söylediklerinden ötürü savcılık ona da dava açmış! Bu konu hakkında şu son zamanda söylenenlere, yazılanlara, verılen televizyon demeçlerine bakıyorum da, acaba savcılık benzer istikamette söylenen her söz nedeniyle dava açmağa kalkarsa Türkiye mahkemelerinin kapasitesi yeter mi diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir hukukçu olan YÛK Başkanı, istanbul Baro Başkanı, ve daha nice hukukçu çıkıp alenen Van savcısının yaptığı hukuksuzdur diye beyanat veriyorlar Gel de çık işin içinden! duyurular Pazartesi günü Adnan Adıvar Anılıyor Bilim tarihçisi, düşünür, siyasetçi Adnan Adıvar (18 8 21955), ÖİÜmünün 50. yılında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Bilim Tarihi A n a b i I im Dalı tarafından düzenlenen bir toplantı ile anılacak (28 Kasım 2005, 15.30, IÜ Edebiyat Fak.). Toplantıda, Prof.Dr. Aykut Kazancıgil A. Adıvar'ın şahsiyeti, Prof Dr Erdal Inönü A.Adıvar'ın Bilgi Cumhuriyeti Haberleri adlı eseri, Prof Dr Nuran Yıldırım Adıvar'ın Tıp Tarihi Kürsusünün kuruluşundaki rolü; Prof.Dr. Feza Günergun onun bilim tarihi çalışmaları üzerinde konuşacak. 1905 yılında Mektebı Tıbbiyei Mülkiye'den mezun olan Adnan Adıvar, Berlın'de ihtisasını tamamlamış, istanbul'a döndukten sonra Tıp Fakültesi'nde müdürlük, iç hastalıkları hocalığı yapmış, Trablusgarp Savaşı'na Hilali Ahmer (Kızılay) görevlısi olarak çalışmıştı. 1920 yılında eşı Halide Edip Adıvar ile Mustafa Kemal'ın yanında Mılli Mücadele'ye katılmış, TBMM başkanlığı, Sıhhıye ve Dahilıye vekılliği yapmış, Cumhuriyet'in ilanından sonra kurulan Terakkiperver Cumhurıyet Fırkası ıçınde yer almıştı. Osmanlı Türklerinde ilim (Paris 1938, Istanbul 1943) adlı eseri onun 19261939 yılları arasında Avrupa kütüphanelerinde yaptığı bılım tarihi araştırmalarına dayanır Bertrand Russel'ın Felsefe Meseleleri adlı eserıni tercume etmiş, 19401ı yıllardan itibaren çeşitli gazetelerde yayımlanan yazılarını üç kitapta toplamıştır. Adıvar, matematikçi Kerim Erım'den (18941952) sonra Albert Einstein (18791955) ile goruşen ıkinci Türk bilim adamıdır. 1946 yılında Princeton'da gerçekleşen bu görüşmeden sonra Adıvar'ın kaleme aldığı izlenimleri ıçin bkz. http://www.bılımtarihı org i Jeoioji Sempozyumu. 01 ve 02 Aralık 2005 tarıhlerı arasında, Ankara'da MTA Kültür Sitesinde, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından 1 Tıbbı Jeoloji Sempozyumu yapılıyor insan sağlığına etki eden jeolojık unsurların ele alındığı, ayrı bir bilim dalı olarak kabul edılen tıbbı jeolojinin önemi, gün geçtikçe artıyor. Tıbbı jeoloji, doğal jeolojik etmenler ile insan ve hayvan sağlığı arasındakı ilişkileri ve bu tür sağlık sorunlarının coğrafi dağılımında, sıradan çevresel etkenlerin etkisini anlamaya uğraşan bir bilim dalıdır. İnsan sağlığı, jeolojik etkenlerden soyutlanamaz Gezegenımizın temel yapı taşları olan kayaç ve mineraller, doğada bulunan elementlerin çoğunu barındırırlar insan vucuduna, besinler, su ve hava yoluyla gıren bu elementlerin çoğu, küçük dozlarda bıtkı, hayvan ve insan sağlığı ıçın gereklidır Besin zıncirı yoluyla ve ayrıca atmosferdeki toz ve gazların solunmasıyla birlikte ıeoloji, insan sağlığı ile doğrudan ılgılıdir Tıbbı Jeoloji Dalı, yerbilımciler ile tıp ve halk sağlığı araştırmacılarını, kayaçlar, mineraller, su gıbı jeolojik unsurlar ile volkanık puskürmeler, deprem ve mıneral tozları gıbi jeolojik süreçlerin yol açtığı ya da şıdddetlendirdiğı sağlık sorunlarını çozmede bir araya getirmektedır Kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, sodyum, lyot ve kükürt gibi elementlerin vücudumuz için gerekli, krom6, kobalt, bakır, flor, demir, mangan, molıbden, selenyum, ve çınkonun, belirli bir lımıtın altında veya üzerinde olmasının, zararlıdır Toksık olarak bılınen elementlerden, arsenık, kadmıyum, kurşun, civa ile radon gazının aşırı düzeyde bulunması, ağır metal kırliliği.vucut hucrelerindekı dengeyı bozmakta, asbest, eriyonit, silis gıbı mıneral tozlarının bir süre solunması kansere yol açtığının bilınmektedır Dünya'da Tıbbı Jeoloji faaliyetlerinin 1996 yılında başlanılmış ve büyük ilerlemeler kaydedılmiştir Bu haberler bilimden, üniversiteden falan zaten bihaber olan halkımız üzerinde acaba nasıl bir etki yapıyor? Zavallı EnverArpacı Beyefendi acaba bu yüzden mi kıymetlı canına kıyan o fecîkararı aldı? Kendisine atıldığına inandığı iltiranın, çalınan karanın, bilimle pek ilgisi olmayan halkı gözünde kalıcı olacağından mı kormuştu? Yoksa adaleti tesisle yükümlü hukukun tam tersine çalışmağa başladığından emin olduğuna kanaat getirdiği için mi tüm ümitlerini yitirmişti? Peki onun canına kıymasına neden olanları kim mahkemeye verecek? Onlardan nasıl ve ne zaman hesap sorulacak? Bunlar olurken bir telefon da Osman Bahadır'dan geldi: Mustafa Şekib Tunç'un "Terakki Fikri" (1928) adlı eserinin çeviriyazısını içeren kitabı basılmış. Osman bu çeviriyazıyı yapıp yayımlamakla Türk düşünce ve bilim dünyasına çok büyük bir katkı yapmıştır. Osmanlı harflerini okuyamayanlar bu kitaba ulaşamıyorlardı. (Zaten Osman da kitabın çok nadir olduğunu, aradığı pek çok kütüphanede bulamadığını söylüyor. Yaptığı çeviriyazı için benim kütüphanemdekinüshayı kullanmak zorunda kalmıştı.) Osman sağolsun bana hemen kitabından iki adet takdim etti. Kendisiyle Mustafa Şekib Bey hakkında daha ö'nce de konuşmuştuk. Ben Mustafa Şekib Bey'in adından ve orada burada okuduğum birkaç "düşünce tarihimiz" konulu makaleden öğrendiklerim dışında birşey bılmiyordum. Osman Bu cehaletimi kısmen gideren şeyler uğretti bana. Ama gene de Osman'ınyazdığı giriş kısmını yeterli bulmadım. Bu kitap içerisine Osman bilgisinden çok daha fazla bir kesimi aktarabilirdi. Belki de genelde okuma özürlü olan toplumumuzu ilk elde ürkütmekten çekindi Hasan Pulur'un bildiğini elbet Osman da biliyor! Ülkemde bilimle ilgiliherşeybana artık Van'ı çağnştırıroldu!Enazından YÖK Başkanını yakından tanıdığım için derin hukuk bilgisinden şüphemyok. Ben hukukçu olmadığımdan yargı hakkında sözsöyleyemem ama, kuvvetle inandığım bir şey var: Suçlu insan mahkeme edilmeyi beklerken intihar etmez. (Meğer ki daha feci bir ölümün kendisini beklediğinden emin olmasın.) Bir üniversite yönetıcisinin kendisine atıldığına inandığı bir iftira nedeniyle hapishanede canına kıyması, üniversiteler tarihinde ancak din tahakkümünden geçirilen Ortaçağda veya Nazizm veya Komünizm gibi insanlık için utanç sayfaları oluşturan yönetimler altında görülen bir felakettir. Böyle bir facianın hazırlayıcıları, kim olurlarsa olsunlar, eskibirtabirle, "gayrikabilihitaptır."Bu nedenle bu olayı tüm ulusum ve tüm insanlık nezdinde en büyük şiddetle kınıyorum. Ancak merhum Enver Arpalı'ya bir sözüm var: Keşke biri size tabiatın TERAKKİFİKRİ HERŞEYVAN'IÇAĞRIŞTIRIYOR bahşettiği en kıymetli şey olan camnıza kıymadan önce, İTÜ'nün büyük hocalarından rahmetli Ratip Berker'in çok anlamlı bir sözünü hatırlatabilseydi: "Bazılannın husumeti bana şeref verir". Kendisine âcil şifa dilediğim saygıdeğer ve sevgili Yücel Aşkın Hocam da bu sözü asla unutmasın. Emin olunuz ki üniversite, üniversite olduğu sürece, sizleri daima hatırlayacaktır. Başınıza gelen felâket hepimizindir, tüm ulusumuzundur, tüm insanlığındır. insanlık durdukça bu olayın seyrini gecek tüm nesiller için kayıt ve zabtetmek de bizlerin boynunun borcudur. 975/5 26 Kasım 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle