Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Din Araştırmaları Köktendincilerin diğer insanlardan farkı, gruplaşmalar Köktendincilik konusundaki ikinci yazımız köktendincilerin psikolojik ve sosyal yapıları üzerine. Son yapılan araştırmalar, köktendincilerin psikolojik açıdan diğer insanlardan farklı olmadığını gösteriyor. Ancak sorun, bu şekilde düşiinen insanların bir araya gelerek gruplaşmaları. ichigan Üniversitesi'nde grup dinamikleri uzmanı Scott Atran, özellikle intihar bombacıları ve aşırı uçlar konusunda ayrıntılı araştırmalar yapmış bir bilim adamı. Şaşırtıcı olan Atran'ın intihar bombacılarında keşfettiği özelliklerin pek çoğunun, köktendinci hareketlerin tümünün psikolojilerinde geçerli olması. Köktendinci inançların doğasına ilişkin düşünceler, genellikle 1950'li yıllarda yürütülen çalışmalara dayanıyor. Bu tarihlerde psikologlar bazı kişilerin Nazizm gibi totaliter ideolojilere niçin kapıldıklarını açıklamaya çalışıyordu. Bu araştırmaların etkisi altındaki psikologlar bireyler üzerine odaklanarak, kişisel özellikler, düşünce şekilleri ve hatta köktendincileri normal insanlardan farklı kılan psikolojik bozuklukların peşine düşmüşlerdi. Ancak sonuçta köktendincilerle diğer insanlar arasında gerçek bir fark olmadığı ortaya çıktı. "Köktendinci zihniyet insan doğasının bir parçasıdır" diye konuşan İngiltere'deki Sunderland Üniversitesi'nden kültürel kavramlar uzmanı Stuart Sim, "Hepimiz bu tür davranışları sergileme yeteneğine sahibiz" diyor. Depresyon ve kuruntu gibi psikiyatrik bozuklukluklar bu kişilerde daha az görünür. BELİRLİLİK VE GÜVEN GEREKSİNİMİ Depresyon ve kuruntunun bu kişilerde daha az görülmesinin nedeni, köktendinci düşüncenin günümüzün en zor elde edilen konforlarından biri olan belirlilik ve güven ihtiyacını karşılamasıdır. Ancak bu her şeyi açıklamaya yetmiyor, çünkü köktendinciler yalnızca psikolojik gereksinimlerini tatmin etmek için inanmazlar. Psikologların "yaradılıştan dindar" olarak sınıflandırdığı, daha geniş bir gruba bağlı olan bu kişiler, bir inancı içselleştirirler, bunun en doğru olan inanç olduğuna inanırlar ve bu inancı yaşam tarzlarına yansıtmak için ellerinden geleni yaparlar. "Sonradan dindar" olan kişiler bir inanç hareketine fayda sağlamak M lara daha yatkın olmadıklarını gösteriyor. Bu, en azından insan davranışlarının ahlaki değerlerle çaüşmadığı durumlarda geçerli. Hepsinden öte, köktendinciler ırkçı ve homofobik (farklı olana tahammülsüzlük gösteren, özellikle eşcinsellere) değiller. Son yapılan araştırmalara göre köktendinci düşüncenin basit bir düşünce şekli olarak tanıtılması da doğru değildir. Bir kişinin bilgiyi nasıl birleştirdiğini, sınıfladığını ve işlemden geçirdiğini ölçen bilişsel karmaşıklık ölçümleri, köktendincilerin toplumun genelinden hiç de farklı duğumuz en büyük güvencedir. İnsanlara kimlik sağlama konusunda en güçlü akımlardan biridir" diyor. Diğer taraftan laik Batı uygarlığının birlik ve beraberlik sağlama konusunda gerekli olan ikna kabiliyetine sahip olmadığına dikkat çeken Savage, batı uygarlığının çevremizdeki dünyayı anlamak için insanlara çok sayıda seçenek sunduğunu, ancak bunun insanların kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramadığını söylüyor. Evrimsel açıdan batı uygarlığı insanhk için daha yeni bir kavramdır. "Bu konuda rahat olduğumuzu sanmıyorum" diye konuşan Savage, "Bu nedenle dini kitapların içerdiği dünya görüşü daha geniş yankı buluyor ve insanlar ne pahasına olursa olsun bu görüşe bağlı kalmak istiyor" diyor. Savage insanlığın bilgiyi düzenleme, kaydetme ve işlemden geçirme şeklinin, insanların yalnızca tek bir dünya görüşüne sahip olduğu tarihi dönemde olgunlaştığını ileri sürüyor. Bu tek dünya görüşü de deistik idi. 0 dönemlerde yazılmış pek çok kutsal kitapta bunun yansımasını görmek mümkün. Savage, "Tek bir dünya görüşüne sahip olmak insanlara çok doğal geliyordu" diyor. BİR ELÎN NESİ VAR... Dine dayalı dünya görüşüne sıkı sıkıya bağlı kalmak, psikolojik açıdan dikkati çekecek bir durum olmasa da, bu zihniyetteki kişilerin grup oluşturacak şekilde bir araya gelmesi, farklı bir görüntünün ortaya çıkmasına yol açıyor. "Bu olgu, kişisel psikoloji veya beyin yıkama operasyonlan yerine küçük grup dinamikleri ile açıklanabilir" diye konuşan Atran, "İnsan psikolojisi, çevresel koşullardan etkilenecek şekilde evrilmiştir. Grup psikolojisi bazı çevresel koşullara karşı aşırı duyarlıdır, çünkü grup faaliyetleri, özellikle aile içinde, evrimsel gelişme açısından çok büyük önem taşır" diyor. Ancak grup tepkisi, evrimsel baskılarla en ufak bir ilgisi olmayan olaylarla da tetiklenebilir. Buna örnek olarak ortak ideolojiyi gösterebiliriz. Atran bu süreci şöyle anlatıyor: "Grup faaliyetleri 'aile' düğmesine basar basmaz, grup içindeki bağlar birdenbire güçlenir. Grup bir kez kurulduğu zaman, grup üyeleri kendilerini ailenin bir parçası olarak görürler. Sonuçta grup üyeleri aralarındaki bağları korumak ve grubu bir arada tutan inançları güçlendirmek için ellerinden geleni yaparlar." Daha sonra ne olur? Köktendinci gruplar başat kültürle çatışma içinde olduğu için, grubun köktendinci dünya görüşü bu kültürden uzaklaşmayı gerekli kı KÖKTENDİNCİLER NE DEĞİLDİR... Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlara dayanarak, gözler şimdi insan psikolojisinden grup psikolojisine çevrilmiş durumda. "İnsanlar samimi ve yakın grup ilişkileri kurmak üzere evrimleşmiştir" diye konuşan Atran, "Köktendinci psikolojisi aslında içerdiği parçaların toplamından daha fazladır; bireysel açıdan ele alındığında köktendinciler diğer insanlardan farklı değildir" diyor. Oxford Üniversitesi'nden bilim ve din profesörü John Brooke, "Köktendincilerin beyin taramalannda bir farklılık olduğu fıkri sizi hiçbir yere götürmez" diyor. Bu konudaki araştırmaların büyük bir kısmı Kuzey Amerika'da yaşayan köktendinciler üzerinde gerçekleştirildi. Örneğin Kansas Üniversitesi'nden Daniel . Batson ve Virginia, VVilliamsburg'daki College of VVilliam and Mary'den Larry Ventis, köktendincilerin otoriter kişilere aşırı saygı duydukları düşüncesini çürüttii. Çalışmalar, ayrıca, bu kişilerin önyargı olmadığını gösteriyor. Genel olarak bu kişiler sağlam, mantıklı ve getişmiş düşünce zincirleri kurabiliyor gerçi bu düşünceler tartışmaya açık olmayan din ve iman şartları olsa da . "Bazen pek çok insana basit gibi görünen konular, çok gelişmiş ve ayrıntılı yaklaşımlarla savunulabiliyor" diye konuşan Brooke, "Bu kişilerin dünya görüşü, kendi referans çerçevesi içinde, bir dereceye kadar mantıklıdır" diyor. Genel olarak köktendinciler dengeli insanlardır. Evlilik ilişkilerinde mutluluk, iyimserlik ve kendi kendini kontrol gibi öznel ölçümlerde üst sınırlarda gezinirler. amacıyla katılılar ve bunlar yaradılıştan dindarlardan farklıdır. Örneğin hoşgörüleri daha kısıtlıdır. BATI UYGARLIĞI YETERSİZ KALIYOR... Köktendinciler en azından Hıristiyan kökenliler daha mutlu, samimi ve sağlıklıdır. Cambridge Üniversitesi'nde din psikolojisini araştıran Sara Savage'a göre bunun nedeni bu insanların, insanhk tarihinde söylenmiş en büyük öyküde din rol aldıklarına inanmalarıdır. Savage "Bu öykü, bizlerin insan olarak sahip ol 97SA4 ?6 Kasım MB5