25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

FelsefeBilim İRADENİN ÖZGÜRLÜĞÜ TARTIŞMASI2 Felsefecilere ööre insan iradesi özöür Hür Berlin Üniversitesi felsefe profesörü Peter Bieri, insanın özgür iradeye sahip olduğunu ve kesinlikle nörobiyolojik süreçlerin kölesi olmadığına inanıyor. Bieri'ye göre irademizi beyin taramasıyla açıklamak isteyen beyin araştırmacıları hatalı düşünüyorlar. Hiçbir beyin araştırması tarafından çürütülemeyen özgürliik, sorumluluk için yeterlidir. Sorumluluğu, hareketsiz davranışçı veya psişik olmayan iradeyle ilişkilendirmiyoruz. Bir kişinin iradesini düşünerek kontrol edip etmediğine bakarız. llkinde sorumluluktan söz ederiz, ikincisinde değii. izim için edimlerimize ve yapmak istediklerimize özgürce karar vermek kadar doğal bir şey yoktur. Kendimizi davranışlarımızın yaratışçısı olarak görürüz; geleceğe karşı gelebileceğimizi düşünürüz; kendimizi özgürlüğün gücünü edimlerinden sorumlu tutan canlılar olarak kabul ederiz. Bu özgürliik deneyiminin hayalden başka bir şey olmadığını öğrenmek bizleri çökertebilirdi. Beyin araştırmaları şimdi tam da bunu gösteriyor. İsteklerimizin ve yaptıklarımızın nöronsal bağlantılardan başka bir şey olmadığını öğretiyor. Eğer beynimizin belli başlı bölgelerinde belli etkinlik motifleri olmasaydı hiçbir şey yapmayacak ve istemeyecektik. Bu bulgulardan çıkan sonuç şu: Davranışlarımız asla özgürce aldığımız kararlarla değil, arkamızda gizlenen nörobiyolojik bir saatle işlemekte. Kendimizi özgür hissediyoruz ama duygularımız aldatıcı: Bizler değiliz. Gerçekte beyin araştırmaları da bundan başka bir şey değildir. Özgür iradenin ampirik olarak çürütülmesi bir parça serüvenci metafiziktir. Bu çılgın iddia nasıl ortaya atılabilir? dır. Bunun irade ve beyne aktarılması şu demek: Bir kişinin psikolojik profıli sadece nörobiyolojik profilinin değiştirilmesiyle, değişebilir ve eğer nörobiyolojik ve psikolojik öyküler aynı mantığı takip ediyorlarsa. Bu yeni bir bulgu değil, herkesçe kabul edilen bir şeydir. Aspirin alan herkes, onu yuttuğuna inanır. Psikolojik özelliklerin nörobiyolojik özelliklere bağlı olması her türlü irade özgürlüğünü boğabilecek gibi algılanabilir. Özgürliik fıkrinin, arzunun, düşüncenin ve davranışların otonom tanımlama sistemine ait olduğu gerçeği bize ne yarar sağlar, eğer istekler, geçmişini belli kurallara göre geleceğe yazan nörobiyolojik saate gerekir? Bir insanı, özgür iradenin, iradenin hiçbir şeyden etkilenmediğini düşündüğünde korkabilir. Birbirine tamamen eşit olan iç ve dış koşulların apayrı yollara ayrıldığını düşündüğünde de. Ya da her an hareketsiz bir davranışçı gibi olması gerektiğini düşündüğünde. Beyinde, iradenin bağlı olduğu binlerce şeyin bulunduğunu duymak da şok etkisi yapar. Fakat bu anlamda özgür iradeyi hiç kimse istemez, sonuçta bu hiç kimseye ait olmayan bir irade olurdu: Belli bir kişinin ne bedeniyle, karakteriyle, ne deneyimleriyle ne de hayat hikâyesiyle ilgili değildir. Bu durumda tamamen rastlantısal, kanıtlanamaz, öğrenilemez ve kontrol edilemezdir. Bu tür keyfı bir iradeye sahip olmak özgürlük değil sadece kâbus olurdu. İradeyi hareketsiz davranışçı olarak değil, psişik fenomenlerle ilgili olmayan psikolojik şartlardan oluştuğunu sanan kişi korkabilir. Bu şok, iradenin biçeminin değil, maddesel biçeminindir. Özgürlüğü tehdit edendir. B nımlama düzleminde bulunup diğer taraftan da yanıtlamaya çalışmak iyi sonuç vermemekte. Ortaya bizi çıldırtacak şaşırtıcı görüntüler çıkar. Gerek tabloda, gerekse insanda. İnsan için, nörobiyolojik olayların da dahil olduğu fizyolojik bir öykü vardır. Bunun dışında ayrıca içinde bir kişinin betimlendiği bir fızyoloji öykü de vardır. Bu açıdan, ilk öykünün gerekli bilişsel araçlara sahip olmaması nedeniyle konu olmayacağı söylenebilir: İrade, düşünceler ve kararlar gibi. Bir kişinin neler yapmak istediğini, ne düşündüğünü ve ne tür kararlar aldığını öğrenmek için bir insanı (tabii ki tomografide) parçaladığını düşünelim. 0 da tablo misalinde olduğu gibi deli mi kabul edilir? DENEYİM NASIL GERÇEKLEŞİYOR Ancak bu, herhangi bir şekilde akılcı olanı psişik olandan ayrı düşünmek demek ki bunu anlamamız mümkün değildir. Ashnda "psişik olmayan" kategorinin tümünü anlamıyoruz. Ve fizyolojik değişim olmadan psikolojik değişimin olmayacağını gösteren binlerce kanıt var. Yani bilindiği gibi: Aspirin. Nihayet, beyin araşürmalarının arkamızdan işleyen süreçleri ele alması da insanı ürkütebilir. İrademizin kendiliğinden ortaya çıkması özgürlük deneyimidir. Ve kendiliğinden ortaya çıkan iradenin arkasında nörobiyolojik bir saatin işlediğini öğrenmek de şok etkisi yapabilir. Peki bu özgürlük deneyiminin sadece hayal olduğu anlamına gelmez mi? Özgür hissetsek de özgür değil miyiz? Hayır. Hiçbir deneyimimiz fizyolojik zemin olmadan gerçekleşmiyor: Ne algılama, ne düşünce ne de hissetme. Fakat hiç kimse bu fizyolojik zeminin, tüm bu deneyimleri basit hayallere dönüştürdüğü fikrine kapılmaz. 0 halde neden özgür iradede? Özgür iradeyi böylesine mantıksız bir şekilde düşünenler, beyin araştırmacılarının açığa çıkardıklarıyla tehdit altında olabilir. Ve bir beyin araşürmacısı bu manasız özgürlük düşüncelerine bağlı kaldığında, buluşlarının özgür iradeli insan tasavvurunu yıkabileceğini düşünür. Ve böylece benim pervasız teşhisime geliyoruz: Nöropsikolojik laboratuvarın otoritesini arkasına alarak çok mantıklı bir saptama gibi ortaya çıkan, heyecan verici ifade tarzıyla yükselen bir parça serüvenci ÖZGÜRLÜK MEK? NE DE ACABA DELİ Mİ? Bir tabloya baktığımızda onu fiziksel bir obje olarak tanımlayabildiğimiz gibi ele alınan konu üzerinde de konuşabiliriz. Güzellik, ifade gücü veya işçilik üzerinde durabiliriz. Aynı obje farklı açılardan tanımlanmakta. Söylediklerimizin hepsi aynı anlayış içinde gerçektir. Tablonun 30 kilo ağırlığında ve yağlıboyayla yapıldığı, bir akşam yemeğini tasvir ettiği ve kitsch bir eser olmasına rağmen yüksek bir fiyata satıldığı doğrudur. Hiçbir açıklama gerçeğe daha yakın değildir veya diğerlerinden daha fazla gerçeklik değeri taşımaz. Hiçbiri diğerlerinden, amacına bakılmaksızın daha üstün değildir. Farklı perspektifleri karıştırmamak gerekir. Neyi temsil ettiğini bulmak için bir resmi parçalayan birini düşünelim: Onu deli olarak kabul ederiz bir kategori hatası anlayışı içinde delidir. Bir yerde ta "Özgür" ve "özgürlük" sözcüklerini çok rahat ve gevşek kullanıyoruz ve tek bir kavramı temsil ettiklerini, her kavram gibi belli bir bakış açısına ait olduğunu ve sadece burada anlam kazandığını unutuyoruz. Hangi perspektif? Kişiliğimizi gördüğümüz perspektif. Sadece zihinsel profılle hareket edenler olası özgürlük ve tutsaklık adaylarıdır. Bir tablonun maddesel bağlı ise? Bundan dolayı özgürlükten söz etmek kötü bir şakaya dönüşmez mi? İRADENİN MADDESEL BİÇİMİ Hepsi "özgürlükle" neyi ifade etmek istediğimize bağlı. Bu konunun tartışılmasıyla ortaya çıkan öfke, bize kelimenin ne anlama geldiğini gayet iyi bildiğimiz gibi hatalı bir izlenim vermekte. Hiç kuşku yok ki retorik sahnenin kulisleri arkasında düzeltilmesi mümkün olmayan bir kargaşa yaşanmakta. Şu sorunun sorulmasıyla olaya bir duzen getirilebilir: Beyin araştırmaları tarafından ürkütülebilmek için özgürlüğü ne şekilde düşünmüş olmamız bileşiminde boş yere güzellik ve tasvir ararız, aynı anlayışla beynin nörobiyolojik mekaniğinde de boşu boşuna özgürlük ve tutsaklık aranır. Orada ne özgürlük ne de tutsaklık vardır. Beyin bu düşüncenin aranması için yanlış yerdir. Maddesel bileşimlerini değiştirmeden bir tablonun ne estetiğini ne de kalitesini değiştirebilirsiniz. Temasal ve estetik özellikler maddesel özelliklere bağlı 975/18 26 Kasım 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle