24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BilimToplum Çevre . I Kötüye kullanılan şişmanlık Insanın biyolojik varoluşuna içkin olan herşeyi (yemek, içmek, sevişmek, kendisiyle ilgili olmak gibi) ihtiyaç olmaktan çıkarıp bağımlılık derecesinde zevk aracına çeviren kapitalizm, şişmanlığı ve zayıflamayı yeni bir barbarlık tiirüne döniiştürdü. Şükru Hatun* iyasa ekonomisi ile insan bedeni arasındaki kötüye kullanım ilişkisinin çeşitli yönlerinin en açık ortaya çıktığı alanlardan birisi de şişmanlık. Her şeyden önce son 1520 yılda Amerika'dan Çin'e birçok toplumda şişmanlığın bir halk sağlığı sorunu haline gelmesinde, bedenleri tüketim aygıtı olarak gören ve böyle olması için devasa reklam bütçeleriyle onu "stimüle eden" tüketim toplumu manipülasyonlarının sorumlu olduğunu biliyoruz. Bu "stimülasyon" konusu önemli, çünkü CocaCola ve "FastFood" gibi doğrudan şişmanlıkla ilgili ürünlerin reklamlan, gücünü tamamen çocuk ve gençleri bir tür "kendinden geçme" duygusuna neden olan imgesel etkilerinden alıyorlar. Geçen haftalarda Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi'nce düzenlenen "Popüler Kültür ve Çocuk" sempozyumunda üzerinde ayrıntılı olarak durduğumuz gibi, örneğin ayraıı reklamlan daha çok bir besin olarak ayranın kalsiyum içeriği gibi yararlı noktaları üzerinde duruyor ve hemen hiç imge gücü taşımadığı için etkisi de sınırlı oluyor. CocaCola reklamlan ise hiç j j * ^ fj± t*f' bir zaman yarardan bahsetmiyor ve doğrudan insandaki "aşkınlık" duygusu uyandıran zihinsel süreçlere seslenmeyi seçiyor. Belki de o toplantida bir P Piyasa ile insan bedeni arasındaki kötüye kullanım ilişkisinde şişmanlığın tam karşı ucunda ise bu kez güzel olmaktan sağlık olmaya uzanan çeşitli takıntıların "stimüle" edildiği zayıflama endüstrisi duruyor. Bu yazıyı yazmamın esas nedeni de bu endüstrinin sonunda ülkemizde "şahikalar yaratarak" bu konuyu "Şimdi zayıflamak istiyorum" isimli bir yanşma programında "alet etme"si ve bunun aslında ülkemizdeki "popüler kültür"ün sefaletinin bütün özelliklerini taşıması. Tanıtım yazılarına göre "daha sağlıklı olmak, çekici görünmek, kendilerini daha iyi hissetmek ve kilo vermek isteyenleri baştan çıkaracak bu programda yarışmacılar mavi ve kırmızı adlı iki takıma ayrılacak. Takımların başında birer takım koçu yer alacak. Her iki takım da uzmanlardan kilo vermenin püf noktalarını öğrenecek ve hafta boyunca tartıyı hiç görmeyecekler. Her hafta sonu final programında tarülacaklar ve takımların ayrı ayrı tartılması sonucunda en fazla kilo veren grup haftanın galibi olurken, daha az kilo vermiş olan grup kendi içinden bir yarışmacıyı eleyecek. Yanşmanın galibi hem kilolarına veda edecek hem de hayatını değiştirecek büyük ödülü kazanacak". İnsan "Gelinim olur musun" formatındaki bu yarışmanın hangi trajedileri tetikleyeceğini düşündükçe önce üzülüyor, öte yandan bazı TV kanallarının reyting uğruna yaptıklarına ve bütün bunları körelmiş bir dikkatle izleyen RTÜK'ü düşündükçe ise kızıyor. Kızmak gerekiyor, çünkü bu program aynı zamanda, yarışmada "uzman" olarak tanımlanan ama aslında "zayıflama piyasasının" ana "aktörler "inin de bir yarışması ve onların insan sağlığından başka şeylerle uğraştığını herkes biliyor. Manyas 2004 Foto A.Karafistan Manyas Gölü A sınıfı, ama su kalitesi 3. sınıf Aysel Karafistan (*) uş Gölü oiarak da bilinen Manyas, İznik Gölü'nden sonra Marmara Bölgesi'nin ikinci büyük gölüdür. Kuzey Anadolu fay hattndaki tektonik hareketler sonucunda oluşmuş olan Manyas havzası, Uludağ ile Biga yarımadası arasında uzanan bir çöküntünün içerisinde yer alır. Sığ bir göldür, zengin faunası, plankton türleri ile kuşlara yiyecek ve barınak sağlayan ender sulak alanlarımızdan birisidir. Göçmen kuşların uğrak yeri olduğu ilk kez 1938 yılında Prof. C. Kossvvig tarafından gözlenmiştir. Bu özelliği nedeniyle kuzeydoğusunda milyonlarca kuşun konakladığı ormanlık bölge milli park ilan edildi, Ramsar Sözleşmesi ile de koruma altına alındı. AB tarafından verilen Asınıfı diploması değişik tarihlerde su kirliliği nedeniyle elimizden alındı ve 2004 yılında yenilendi. Son yıllarda basın aracılığıyla kamuoyunda da çok tartışılan bir konu, insan kaynaklı faaliyetler nedeniyle gölün su kalitesinin artan bir hızla bozulmasıdır. Bunlar arasında özellikJe yakın çevredeki fabrika, üretim çiftlikleri ve mezbahalar, ev ve zirai atıkların arıtılmadan göle bırakılması en önemli kirlilik kaynağını oluşturmaktadır. Su seviyesinin de sulama ve diğer amaçlarla yapay olarak değiştirilmesi gölün doğal su seviyesindeki özgün salınımlarını olumsuz etkilemektedir. K öğrencinin sorduğu gibi aslında bu ürünleri pazarlayanların izledikleri yolla, "uyuşturucu" pazarının dinamikleri arasındaki benzerlikler üzerinde düşünmemiz gerekiyor. YENİ BARBARLIK TÜRÜ Bunun bir örneğini geçen yıl yayımlanan Hamburger Cumhuriyeti isimli kitabında Eric Schlosser'in FastFood endüstrisinin Nevv Jersey Turnpike'taki kimya fabrikalarında üretilen ve sürekli değiştirilen sentetik tatları kullanarak nasıl çocuklarda "bağımlılık" yarattığını anlattığı satırlarda görebiliriz. Başta çocuklar olmak üzere hiçbirimiz yoğurt, taze fasulye veya kırmızı et gibi doğal ürünlerin bağımlısı olmuyoruz, ama 23 kez yenen FastFood ürünlerinin yeniden yeme isteği yarattığını biliyoruz. Doğası gereği hiçbir şeyin değerini bilmeksizin her şeyin fiyatıyla ilgili olan piyasalar, bir tür yeni tanrı gibi içinde insanın da olduğu, evrensel varoluşu yönlendirmeye, ona piyasaların amaçlarını dayatmaya kalkmaktadır. Kapitalizm, insan mutluluğunun beden aracılığıyla oluştuğunu, tinsel olanın ikincil olduğunu varsayar ve bu nedenle de insan bedenlerinin zapt edilip dönüştürülmesini amaçlar. İnsanın biyolojik varoluşuna içkin olan her şeyi (yemek, içmek, sevişmek, kendisiyle ilgili olmak gibi) ihtiyaç olmaktan çıkarıp bağımlılık derecesinde zevk aracına dönüştürür ve bu sayede tüketimi maksimize eder. Bu yeni bir barbarlık türüdür, çünkü piyasaların neden olduğu küresel şiddet sayesinde bir taraftan Amerikalılar dünyadaki nimetlerin üçte birini tüketerek şişmanlık trajedisine mahkum olurken diğer taraftan milyarlarca Afrikalı aç kalmaktadır. AİLEHEKİMİ İMİŞ! Örneğin bu "uzmanlar" dan Haluk Saçakh'nın Anadoluhisarı Gençlik ve Spor Akademisi'ni bitirdiğini, doktorasını 'Üniversite gençlerinde obezitenin egzersiz ve diyet yoluyla giderilmesi' konusunda yaptığı için "doktor" olarak isimlendirildiğini, ama esas önemlisi şu anda 'Haluk Saçaklı Zayıflama Merkezi'nde çalışmalarını sürdürdüğü biliniyor; diğer "uzman" Dr. Ender Saraç ise sabah gazetesinden Ayşe Özyılmazel'e "aile hekimi olduğunu, diyet vermeyip, vücudu toksinlerden arındırdığını" kendisi söylüyor. Ben de bu hekimin "Hay Polikliniği"nin sahibi olduğunu, kendisini ayurveda ve akupunktur uzmanı olarak tanıtıp meslek uygulamaları nedeniyle tabip odası onur kurulu tarafından birkaç kez cezalandırıldığını biliyorum. Kestirmeden söyleyecek olursak bu yarışma programının, şişmanlığı kötüye kullandığını, insan bedenini reyting aracı haline getirdiğini ve bütün bunların gerisinde de sağlıklı yaşam örtüsü altında aslında pervasız utanmazca demem gerekiyor gerçekte maddi getiriler dünyasının olduğunu düşünüyorum ve RTÜK'ün bu yazıyı bir ihbar dilekçesi olarak kabul etmesini diliyorum * Prof. Dr.; Kocaeli Üniv.Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastelıkları Anabilim Dalı shatun@isbank.net. tr 975/17 26 Kasım 2005 Bu amaçla, TÜBİTAK destekli bir proje ile Manyas Gölü'nün 01.02.200201.02.2004 yılları arasındaki fıziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özelliklerini düzenli ölçümlerle araştırdık ve yayımladık. Bu projedeki ana amacımız bu tip sığ ve besince zengin bir gölümüzdeki ekosistemin doğal dengesinin insan kaynaklı bir kirlilik yükünü belirledikten sonra ileriye dönük tahminler yapmamızı sağlayacak ekolojik modeller tasarlamak. Bu tip modeller önceleri Kanada, sonra ABD, Fransa, İsviçre ve diğer Batı Avrupa ülkelerinde su kalitelerinin kontrolünde ve doğal dengenin yeniden kazanılmasında başarı ile kullanılıyor. BULGULARIMIZ 1. Sonuçlarımız Ramsar kapsamında ve AB'den A tipi diplomaya sahip olan bu gölümüzün su kalitesini, III. sınıf kirli bir göl grubuna kaydırmaktadır. Akarsularla göle ulaşan sanayi ve tanm atıkları besin zinciri aracılığıyla balık, kuş ve insan sağlığını etkileyebilecek düzeydedir. Bunu önlemek için alınacak önlemler, atıkların arıtılmadan akarsu ve göle bırakılmaması, su seviyesinin eski doğal değişkenliğine yeniden kavuşturulmasıdır. 2. Mikrobiyolojik ölçüm sonuçlarımız amonyaktaki azotu doğrudan kullanan bazı bakteri türleri ile uyumludur. Özellikle milli park olan Kuş Cenneti civarında ve çiftlik atıkları ile kirletilen iki kuzey istasyonunda bu tip bakteriyolojik faaliyetlerin ekosistem dinamiği üzerinde daha hızYazının devamı 22. sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle