Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NanoTeknoloji Dünyanınen küçük otosu nano boyutunda Nano otoyu görmeye ne gözliik ne de sıradan mikroskop yeterli. Bir insan saçından 20.000 kat küçük olan nano oto molekülden oluşmakta. ano otonun karoserisi ve serbest dönen dingilleri organik mo leküllerden birleştirilmiş. Tekerlekler Rice Üniversitesi'ndeki nano tasarımcılar tarafından geliştirilen "Buckyball" moleküllerinden oluşmakta. Fuleren grubuna dahil Buckyball moleküllerinin biçimleri futbol topuna benzemekte. Bir tekerlek sadece 60 karbon atomundan oluşmakta deniyor Spiegel Online'daki (www.spiegel.de, 24.10.05) yazıda. Bilim adamlarına göre nano oto ("Nanocar") 34 nanometre büyüklüğünde. 20.000 nano oto aşağı yukarı bir saç telinin çapına Bor Kapanı Hasan Çetin E Yayınları Bor konusu son yıllarda Türkiye'nin gündeminden düşmüyor Deterjandan bilgisayara, silahtan demiryolu raylarına kadar her alanda kullanılıyor. Bu nedenle de pek çok çevrenin ılgi odagı. Bu stratejık ve cazıp maden doğal olarak tartışmaları da beraberinde getiriyor. Dünyadaki bor madenlerinin % 70'ine sahip olan Türkiye'nin bor iirünü piyasasından aldığı pay ise sadece % 7. Yıilardır Türkiyeyî İMF denetimi altında tutan ulublararası güçler, Türkiye'nin kendi bor'unu kendisınin değerlendirmesini engelliyor. Türkiye bor'unu değerlendirdiğinde İMF'ye olan tüm borçlarını ödeyecek, artı 1 trılyon dolarlık bir payına sahip olacaktır. Suudı Arabistan için petrol neyse, Türkiye için borodur. Bor Kapanı kitabı Türkiye'nin bor sorununu elealıyor • Türkiye bor madenlerini neden değerlendiremıyor? • Ülkemizin bor madenlerini uluslararası kartel ve aracılar nasıl esirleştirdı? Bor madenlerimiz nasıl kapana kondu? • Bu esirleştirme sürecinde yaşanan olaylar, yaşayan insanlar, tarihler ve rakamlar... • Bor madenlerimiz bu kapandan kurtarmanın yolları... 1988 yılında bor ile tanışan Hasan Çetin 1992 yılında kurdugu boraks fabrikasını 1997 yılında ka patmak zorunda kaldı H. Çetin fabrıkayı kapatma nedenlerini kitabın önsözünde şöyle açıklıyor "Son derece sınırlı bir piyasa ile başladığımız üretim, giderek arttı EtiMaden, Bor Ltd'deki bu gelişime hammadde fiyatlarını artırarak cevap verdi. Sonunda üretim yapamaz duruma geldik . Bu süreç içinde, borun bir avuç bürokrat dışında kimsenin bilmediği, anlamadığı bir konu olduğunu olduğunu öğrendik. Bor, kamuoyundan, daha da ötede bakanlardan bile saklanan bir "şey"di." Bor öyküsünü kitabında tarihsel boyutlarıyla ele alan Hasan Çetin, bugün bor madeninin yabancılara taştoprak halinde satılmasının nedenlerini açıklıyor. ilhan Selçuk "Bor KapanTna yazdığı önsözde ülkemizin içinde bulunduğu açmazı şöyle açıklıyor. "Yıl 2005.. Bor davası sürüyor. Türkiye'mizin zavallılığı da sürüyor... Anadolu Toprağımn altındaki zenginliği "Su akar, aptal bakar" özdeyişine göre seyrediyoruz.. Bu konu "devletçilık mi özel sektörcülük mü" sorusunun da aşmıştır, bilinçsizlik de değildir; 19'uncu yüzyılda başlayan davayı 21 'incı yüzyıla dek çözümlemeden sürdürmek, ne yazık ki ancak 'geri zekâlılık1 deyişi ile vurgulanabilecek bir nitelik taşır. Ve bir soruyu gündeme getirir: Türkler ortak ulusal çıkarlarını savunmayı ne zaman öğrenecekler?... 19'uncu yüzyıl... 20'inci yüzyıl... 21'inci yüzyıl... Dilerim Türkler 22'inci yüzyılda da bor davasıylauğraşmazlar.... N eşit. James Tour ve Kevin Kelly ile çalışan ekip böylece ilk kez hareket edebilen bir nano araç üretmiş oldu. "Aslında nano objeler üretmek hiç zor değil ama onların varhğını ve hareket ettiğini kanıtlamak daha zor oldu" diyor Bir saç telinden 20.000 kat küçük olan "Nano Kelly. oto" Karbon tekerleklerin test pisti altın levhadan oluşmakta. Karbon, oda sıcaklığında altma yapıştığı için altın levha 200 dereceye kadar ısıtılmakta ve tekerlekler dönmeye başhyor. Bilim adamları bu hareketi tram tünel mikroskobuyla izleyebilmişler. Bu amaçMoleküler boyutta oto: Kaymıyor, tekerler ta dakika başı üzerinde hareket ediyor. bir fotoğraf çekiliyor ve bu şekilde aracın biçimi yönüne göre öne doğru hareket edebildiği anlaşılmakta. Nano otonun, dingillerin dönme yönüne daha kolay hareket etmesi de nano otonun gerçekten normal oto gibi ilerlediğni kanıtlamakta. Araşürmacılar üretim tekniğini geliştirebilmek için sekiz yıllık bir çaba harcadılar. En büyük zorluk otomobile zarar vermeden tekerleklerin monte edilmesinde yaşandı. Mühendisler aksları ve karoseriyi bağlamak için katalizör olarak paladyumdan yararlandılar. Araşürmacıların bundan sonraki hedefleri diğer moleküler makineler üretmek ve moleküler boyuttaki objeleri kontrollü bir şekilde hareket ettirebilmek. Konuyla ilgili kapsamh bir yazı "Nano Letters" dergisinde yayımlanacak. Bilim adamları bu arada ışıkla çalışan bir nano oto ve bir nano yük aracı bile tasarladılar. Devam Hayal, düşünce, algı ve gerçekler dünyası Baştaran 21. sayfadan evrenselleşebilir? Bu çerçevede ele alındığında mantık yürütme becerisi, kişinin nesnellikten (sübjektif) öznelliğe (objektif) geçme becerisi olarak adlandırılabilir. ALGININ ÖNEMİ Mantık yürütme becerisinin hemen ardından dış dünyaya açılan ve düşünceye en çok yardımcı olan araçlardan hatta vazgeçilmezlerden biri de algıdır. Algı, dış dünya ile iç dünyamız arasında bir köprüdür ya da daha somut olarak algı dış dünya ile temastır, iletişimdir. Görme, dokunma, tatma, işitme ve koklama yalnızca bizim bugüne kadar anlamlandırabildiklerimizdir. Biçimi ne olursa olsun dış dünyadan bir bilginin bizim için anlamlılık kazanması öncelikle onun bizim tarafımızdan algılanması ile mümkündür. Algı, yalın haliyle dış dünyadan uyarıcılar yardımıyla alınmış analiz edilmemiş veriler spektrumudur. Uyarıcılardan bize ulaşan tüm bilgiler bizim için anlamlı değildir. Saf bilgiye anlamlılık kazandıran, mantık yürütme sürecinden geçmiş 971/22 29 Ekim 2005 önceki algılardır. Önceki algılarımızla şekillenmiş yaşanmışlar bireysel ve toplumsal olabilir. Kalıcılığı da ancak birey toplum etkileşmesi ise sağlanır. Evrenselleşme sürecinden geçmiş ve anlamlı bilgiler bütünü, kişide düşünce ve hayal dünyasını zenginleştirdiği gibi algılama perspektifımizi de derinleştirir. Görünmeyeni görmeye, duyulmayanı duymaya, hissedilmeyeni hissetmeye başlarız. Fakat algılama araçları ve algıların yorumları gerçekten zor; anlaşılması ve anlamlandırılması zor bir süreçtir. Çünkü tek bir uyarıcı algılama sürecinde etkili değildir ya da eksik bilgi taşır. Eksik bilgi, bütünü görmeyi zorlaştırır ya da imkansızlaştırır. Bu çerçeveden incelendiğinde gözlem yapmak için ya da dış dünyada bir nesneyi ya da o nesneye ait kaliteleri tam ve doğru olarak anlamak için "onu ne kadar algılıyoruz?" sorusu her zaman kaçınılmaksızın sorulmalıdır. Düşünce algı ve eylemin uyumlu birlikteliği ve birbirleriyle olan iletişim zenginliği, her saniyesi problem çözmeye ve mutlu olmaya ve güzel yaşamaya hedefli bir yaşam için vazgeçilmezlerdendir. Dr. Kemal YÛRÜMEZOĞLU yurumezoglu@yahoo.fr