26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Beyı'n Araştırmaları edebilmeniz için, insanın tercih hakkına sahip olduğu ahlaki kararlara dayanan deneyler göstermeniz gerekir. Sizin deneyleriniz, insana ait tüm davranışların tamamen, basit nörobiyolojik süreçlerden karmaşık bilinç durunılarına gittiğini ve bu durumlann doğru olarak alğılanması halinde öncelenebileceğine dayanmakta. Roth: Runu kabul etmiyorum. Çünkü bilinçsiz süreçler, bilinçli beyin tabakalarında ne şekilde karar verildiğini ayrıntılı olarak belirlemiyorlar. Rurada tam tersi bir durum söz konusu: Bilinçsiz beyin bölgelerinin hemen çözemedikleri belli başlı problemleri, beyin büyük ölçüde bilinçli bölgeye kaydırmakta. Daha zor kararlar büyük beyin kabuğunda bir tür jüri olarak sunulmakta. Soru: Fakat bu tartşma kulübünde masaya vuran bir şefin de bulunduğunu söylüyorsunuz: İnsanın duygu dünyasını çalışüran limbik sistem. Roth: Limbik sistem davranışların işlenmesinde ilk ve son sözü söyler. Arada anlak ve aklın büyük etkisi de ortaya çıkıyor. Fakat bunlar sadece danışmanlardır. Kararlar için önemli olan bir insanın yaşamı boyu sahip olduğu ve davranışlarını biçimlendiren deneyimler, duygular, umutlar ve korkulardır. Schockenhoff: Cördünüz mü, sizin de olmadan sevgi fenomenini nasıl açıklayabilirsiniz? Ya da çabayı? Size karşı yapılan bir haksızlık özgür iradeyle giderilmez mi? Karar mekanizmasında limbik sistem yoktur. Roth: Limbik sistem duygularımızın temelidir. İnsandaki lıer fiziksel gelişme nöronsal işlemlere bağlıdır. 'Ben bilinci', 'benliğin' algılanması, küçük çocuklarda beynin ğelişimi ve çevrenin çok yönlü etkisiyle gerçekleşir. Sadece kendisi için var olmaz. Ve eğer bir insan düşünmeyi ve karar almayı öğrenmezse, bu konularda yetişkinlikte bocalar. Schockenhoff: Siz dışarıdan sadece beynin etkinliklerini izliyorsunuz ve bu şekilde iç dünyanın oluşumunu takip etmeye çalışıyorsunuz. Araştırma alanınız çıkmaz bir sokağa doğru ilerliyor. Roth: Benim hiçbir zaman söylemediklerimi iddia ediyorsunuz. Ben de psişik boyutun sadece nöroloji bilimleriyle açıklanamayacağını biliyorum. Fakat beynini açıklanabiliyor. Schockenhoff: Ben sizin yöntemlerinizle kanıtlanamayan bir gerçeğin varlığına inanmamakta ısrarlıyım. Bir tabloyu bilimsel olarak incelediğimde, bu bana resimden aldığım keyfı açıklamaz. Roth: Estetik, sevgi ve eğilim gibi deneyimlerin de beyinde yerleri vardır. Ruhsal olan dünyamızın doğal bir durumudur, her ne kadar sadece nöronlann "maddesel" ateşlenmeleri olsa da. Bu ışıkla karşılaştırılabilir: Jşığın da katı madde fıziğinin kurallarına indirgenmesi mümkün değildir. Fakat buna rağmen yine de kütlesiz fenomen olarak fiziksel dünyaya aittir. Schockenhoff: İnsan ışıktan farklı davranır. Bilinçli davranışı fiziksel olarak açıklamaya çalışıyorsunuz. Bunlar aynı şeyler değil. Roth: Bilinçli davranışlar da doğal dünyanın kanunlarıyla açıklanabiliyor. Beyinde, insanı bir şeyler yapmaya iten ve kendisini özgür hissetmesini sağlayan merkezlerin etkin olması gerekiyor. Deneyler sırasında bu beyin bölgeleri uyarıldığında insan kendisini özgür hisseder. Beyin şunları öğrenmiştir: Bu merkezler etkin olduğu zaman birçok karar süreçleri başlamıştır. Soru: Kanf ın aydınlanmış insan tablosunu kurcalayıp duruyorsunuz. Oysa özgür irade fikri hukuk sistemimizin temel koşuludur. Roth: Bir insanın kendi iradesiyle davranıp davranmadığı konusu gerçekten de hukukun en önemli sorunlarından biridir. Hukuk, bir suçlunun istediği takdirde aynı koşullarda farklı davranabileceğini söyler. Ama insanın ontolojik (yaradılış) anlamda özgür iradeye sahip olduğu kabul edildiğinde kimse yargılanamaz. Schockenhoff: Bir insanın yaptıklarından sadece genlerin ve çevre koşullarının sorumlu olduğunu iddia ederseniz, hiç kimse Hitler'i yaptıklarından dolayı suçlayamaz. Bu konuda ciddi olamazsınız. Roth: Hitler, düstura göre hasta ruhuyla davranmıştı. Bu bozuk ruh ona yaptıklannı dikte etmişti. Suçluların yargılanması gerektiği gerçeği hiçbir şeyi değiştirmez. Ceza hukuku ve nöroloji bilimlerinin kurallarına uygun bir özgürlük tanımı vardır: Bu bir tür 'pratik özgürlüktür' ve özgür iradenin hayal olup olmadığı soru de beyniniz "ben" olgusunu yaratıyor. Siz insanları hep en aşağıda, en küçük fiziksel süreçler olarak görüyorsunuz. Fakat insanın kararları ve özel kişiliği hakkında düşünmek için yukarıdan bakmaya başlamalısınız. Rasyonel nedenleri görmek, tartmak ve davranışını buna göre ayarlamak bir insanlık görevidir. Dini açıdan bakıldığında özgür irade, insan varlığının bir koşuludur: Tanrı insanı kukla olarak değil yoldaş olarak yaratmıştır. Kendisine iradesiz olarak saygı gösterilmesini istemez. Hıristiyanlar Noel'de tutsaklık ve korkudan kurtuluşlarını anarlar. Ana inanç fıkirleri demek ki insanın özgür olduğunu söyler. Roth: Elbette ki olaya bu açıdan da bakılabilir. Fakat dini fikirler kanıtlanamaz ve bilimsellikten uzaktır. Schockenhoff: Peki ama özgür ira ze müdahale ettiğim zaman, kolunuzu kaldırırsınız. İradeniz dışında hareket edersiniz. Fakat bana kolunuzu kendi iradenizle kaldırdığını söyler ve bir an için özgürlüğü yaşarsınız iradeniz dışında yaşanan özgürlük duygusudur bu. Schockenhoff: Hata, sizin sürekli özgürlük duygularından söz edip durmanızla ortaya çıkıyor. Önce özgürlük gerçeğinin nasıl oluştuğunu sormanız gerekir. Yani insanın kendi kendisini yetiştirmesi, aile veya okul eğitimiyle yetişmesi gibi. Özgürlük geleneksel bir olgudur, ampirik bir özellik değildir. Ve doğa bilimsel yöntemlerle bağdaşmaz. Roth: Peki ama insan bu özgürlüğü nasıl elde etti? Ruhun doğa yasalarından bağımsız olarak hareket ettiğini bile söylemek rahatsız edici insanın kararları en azından doğa olaylarının çerçevesinde nundan uzak kalır. Toplum sistemimizin temeli bu özgürlüğe dayanır. Bu özgürlük türü insana aydınlama mantığında akılcı ve sorumlu davranmasına izin vermekte. Bunun için de özgür iradeye sahip olduğu düşüncesine sahip olmak zorunda. İnsan kendisini özgür hissetmek zorunda ve kendi kendine akılcı davranarak alternatifleri tartabildiğini hissetmeli. Bunun için de ne psişik olarak ne de fiziksel olarak baskı altında olmamalı. Schockenhoff: Bu biraz sinik bir kullanım önerisine benziyor. Roth: Kesinlikle değil. Pratik özgürlük hissedilen özgürlüktür, toplumsal konseptler dolayısıyla da öğretim ve eğitimle gelişmekte. Bu yüzden de toplumlararası özgürlük anlayışı ve hukuk arasında farklılıklar söz konusudur. Diktatörlük ve baskıyla sonuçlanmaması için de bir toplum çocukları pratik özgürlük anlayışıyla yetiştirmek zorundadır. İnsanlar sadece bu şekilde özgür irade olarak anladığımızı öğrenebiliyorlar. Yani baskı olmadan tartma ve karar verme yetisi. Fakat diğerlerinin ona özgürlük hissini vermeleri de önemlidir. Schockenhoff: Bunu anlamıyorum. Diğerleri benim özgür hissettiğimi hiçbir zaman kanıtlayamazlar. Sonuçta onlar da özgür iradenin bir hayaliyle yaşıyorlar. 0 halde hepimiz ortak bir hayali paylaşıyoruz. Bu bize ne veriyor? Roth: Özgürlüğün dış perspektifi psikolojik açıdan önemlidir. Karşılıklı davranış alternatiflerini sunuyor. İnsan, diğerleri tarafından özgür kabul edildiği takdirde kendisini özgür hisseder. Schockenhoff: Demagoji yapıyorsunuz. Özgür iradeyi sosyal bir yapı •haline getirerek kurtaramıyorsunuz. Roth: Fakat o bir yapı. Bir insan 5000 olasılıktan 276 alternatifte karar kılarsa ilkede bunu kanıtlamak mümkündür. Yoksa Pazar araştırması ne işe yarayacaktı ki? Psikologlar, belli başlı ürünleri insanları bilinçsiz alışverişe yönlendirmek için uygun bir şekilde düzenliyorlar. Fakat Ahmet bey, tam göz hizasına yerleştiren ayakkabıyı kendi iradesiyle aldığım öne sürer. Oysa ihtiyacı olan diş fırçasıdır. Kapitalist piyasa tamamen insanların bilinçsizce alışveriş edip kendilerini özgür hissetmesine dayanıyor. Schockenhoff: Peki şimdi de Ahmet Beye, özgür olmayışını izlediğinizi söyleyin. Fakat tam da bu bilgi, sizi bilinçsiz kararlardan bağımsız kılmayı sağlıyor. Demek ki insan ilkede yine de özgür irade yetisine sahip. Roth: Hayır, hayır tam tersi. Ahmet Bey'e neden birden bire ayakkabı aldığım açıklarsam bu beyni üzerinde etkili olur ve belki de alışveriş çılgınlığına karşı bağışıklık kazanır. Bu şekilde davranışlarının alternatiflerini dolayısıyla da pratik özgürlüğünü arttırıyorum. Ama bu, iradesinin tamamen özgür olduğu anlamına gelmez. Gelecek sefer yine tuzağa düşecek ve değişecektir. Sonuçta benim müda~halem de manipülasyon sayılır. Der Spiegel 52/2004 Nilgün Özbaşaran Dede 971/1729 Ekim 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle