22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PolitikBilim Kongrelerden AykutGöker "Türkiye'de, anılan yıllarda, enformasyon toplumunun tesisinde merkezi role sahip bulunan enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerinin kullanıcısı olmanın ötesinde, bu teknolojileri geliştirme yeteneğinin kazanılması için hiç çaba gösterilmedi mi", sorusunda kalmıştık. Bu köşenin izleyicileri ve çok kimse sorunun yanıtını biliyor; ama, hafızalarımızı tazelemek içinyineleyelim: Çaba gösterildi; hem de, TÜBA, TÜBİTAK ve TTGV'nin desteklediği BilimTeknolojiSanayi Tartışmaları PlStformu adıyla bilinen sivil girişimin ortaya koyduğu, "Enformatik Alanına YönelikBilim ve Teknoloji Politikaları*' raporuyla başlayan (Ekim, 1995) ve TUENA ile devam eden ciddîbir çaba... TUENA, Başbakanlığın 5 Şubat 1996 günlü direktifi gereğince, Ulaştırma Bakanlığı'nın koordinatörlüğünde ve aynı Bakanlığın başkanlığını yaptığı, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, DPT, YÖK, TTGV, Türk Elektronik Sanayicileri Derneği (TESİD), Bilişim Sanayicileri ve İşadamlan Derneği (TÜBİSAD) ve Türk Telekorn temsilcilerinden oluşan birkurulun denetiminde, TÜBİTAK tarafından hazırlanan Türkiye Ulusal Enformasyon Altyapısı Ana Plânı'nın kısa adı. TUENA'da hedef Ulusal Enformasyon Şebekesi'nin kurulmasıydı. Şebeke için 20012010 arasında, 38 milyar $ harcanması öngörülmüştü. Bunun 15 milyar $'ı şebeke yatırımı, 23 milyar $'ı ise uç birimler içindi. Ama, asıl hedef, şebekenin tesisi evresinde ortaya çıkacak teknoloji, yazılım ve donanım geliştirme talebinin karşılanmasında yerli katkı payını âzamîseviyeye çıkarmak; böylece ülkenin enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerinde yetkinleşmesi yönünde biratılım başlatmaktı. Şebekenin tesisinden sonra, bu şebeke üzerinden verilecek eğitim, sağlık ve diğer kamu hizmetleri (edevlet hizmetleri) ile aynı şebekeden yararlanılarak b'zel sektör tarafından sunulacak hizmetlerin karşılanmasında da aynı amaç güdülecekti. Ama, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun (BTYK), Sayın Ecevit'in Başbakanlığı dönemine rastlayan 20 Aralık 1999 günlü toplantısında TUENA'nın uygulanması ile ilgili olarakalınan karar, toplantı kararlarının Başbakanlık Genelgesi ile duyurulması aşamasında, ne hikmetse buharlaşıverdi; 29 Mayıs 2000 tarih ve 15 sayılı Genelge ekinde Plân'ın kendisi yer aldığı hâlde alınan uygulama kararı yer almadı. Karar şuydu: "Ulusal Enformasyon Altyapısı Ana Plânı'nın uygulanmasında koordinasyon görevi görecek Ulusal Bilgi Teknolojileri Konseyi'nin kuruluşuna ilişkin Genelge Taslağı benimsenmiş ve Konsey'in bir an önce kurularak faaliyete geçirilmesinin uygun olacağı görüşüne varılmıştır. Söz konusu Ana Plan uygulamasının Türkiye için taşıdığı yaşamsal b'nem de dikkate alınarak, kaydedilen gelişmelerin sürekli ve düzenli olarak izlenmesine karar verilmiş ve kurulacak Konsey periyodik gelişme raporlannı hazırlayıp Kurulumuza sunmakla da görevli kılınmıştır." TUENA'nın uygulanması konusu bir dafıa BTYKgündemine gelmedi. Dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel'in konuya sahip çıkması ve bunu 11 Ocak 2001"de, Çankaya Köşkü'nde düzenlenen gösterişli bir törenle kamuoyuna duyurması da TUENA'yı kurtaramadı. Anlayacağınız, Türkiye, arkada bıraktığımız yıllarda, enformasyon toplumuna temel oluşturacak teknolojileri geliştirme yeteneğini artırma yönünde, sonuç getirici, sistemik bütünlüğe sahip, ciddî bir atılımda bulunmadı. Enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerinin sağladığı imkânlardan yararlanarak, özellikle imalât sanayiimizde, toplam faktör verimliliğimizi yükseltebilme becerisini bunca zamandır gösterememiş ve de enformasyon toplumunun temelini oluşturan teknolojileri geliştirmede belli bir yetkinlik kazanamamışken, çok daha ileri bir bilim ve teknoloji düzeyini tem5/7 eden bilgi ekonomisi ve bilgi toplumuna nasıl erişeceğiz? Enformasyon teknolojisi ve ardından geldiği görülen yeni teknolojilerin yaşamsal önemini bir kez daha vurgulayan Vizyon 2023 de rafa kalktığına gb're, bütün umudumuzu, Türk Telekom'u sattığımız yabancıya bağlayıp yine bir yabancıya hazırlattığımız "bilgi toplumu stratejisi" ile mi? Siz ne dersiniz? Ama, yine de siz siz olun, bu soruya yanıtınız her ne olursa olsun, hiç olmazsa, 72 milyonluk bir ülke olarak ulusal stratejimizi yabancı bir firmaya hazırlattığımızı kimseye söylemeyin. Ele güne karşı ayıp olur. http://wm.inovasyon.org 'Bilgi Toplumu Stralejisi' 4 iç hastalıkları uzmanları sağlık politikasını tartıştı BUHARLAŞIVEREN PLAN... Soldan sağa Prot. Dr. Serhal Ünal, Prof. Dr. Hasan Yazıcı, ProfDr. Kadir Biberoğlu basın toplantısında.. 7 . İç Hastalıkları Kongresi büyük bir katılımla Antalya'da yapıldı. Prof. Dr. Hasan Yazıa, Prof. Dr. Kadir Biberoğlu ve Prof. Dr. Serhat Ünal'ın katıldığı basın toplantısında, Türkiye'deki sağlık politikasından, iç hastalıklarının yan dalları ve genel sorunlarına, üniversitelerdeki eğitimin yetersizliğinden, dernek çalışmalarına kadar birçok konu ele alındı. ELEŞTİREL BAKIŞ VE YARATICIK Prof. Dr. Hasan Yazıa konuşmasında özetle: " İç hastalıkları hekimliğin kuşkusuz temel yapı taşı ama ne yazık ki gerek akademik gerekse pıyasa koşullarından doğan anlamsız ve kariyerist kaygılar mesleğimiz için yaşamsal yapı taşını giderek aşındırıyor. Uzmanlaşma ve hatta tek bir hastalık ve onun bir parçası üzerinde odaklaşma, gerek guncel hasta bakımı, gerekse tıp bilimi bakımından çok önemli. 0 nedenle de bütün uygar ülkeler, iç hastalıklarını ilgilendiren yan dal ihtisas programlarında en az iki yıl temel iç hastalıkları eğitimi öngörüyorlar. Bu kongrenin ana amacı da bu olmalı. Hekimliğin temel yapı taşı olarak vurguladığım iç hastalıklarına gönül vermiş hekimlerin adeta omurgası haline getirmek. İç hastalıklan hekimleri tüm dünyada ve bizde de geleneksel olarak biraz daha insan pataolojisi ve fizyolojisini içeren o büyük orkestrayı olduğu gibi görüp, oradaki yenilikleri daha iyi analiz edebılen bir grup insandan oluşmalı.. Ve bu hekimlerden aynca eleştirel bakış ve yaratıcılık beklememiz gerekiyor. Ancak bu koşullar oluştuğunda rekabet için bilgi satacak düzeye gelebiliriz. Maalesef üniversitelerimizde bilgi üretilmıyor sadece bilgi aktarılıyor. İç hastalıkları için yapılan bir yeterlilik sınavımız var. Mevcut güncel bilgiyi sınıyor ve başarılı alanlara bir uzmanlık belgesi veriyoruz." pitlerimize göre 8700 iç hastalıkları uzmanı bulunuyor. Kimi devlet hastanelerinde, kimi üniversitelerde, kimi özel hastanelerde kimi ise muayenehanelerde. Ama hepsi bir iç hastalıkları uzmanı olarak hastanın, şekerini de, hipertansiyonun da plomanisini de, böbek yetmezliğini de, hatta kanserin ilk semptomlarını da değerlendirmek, tanı koymak ve ikinci basamak düzeyinde tedavisini vermek, ileri tespitlerine de planlamak zorundadır. Bu durumda hekimin çok iyi bir eğitim alması gerekiyor. Bu kadar yoğun bilgi birikimi gerektiren alanda, kongrelerdeki eğitim programlarıyla mutlaka mezuniyet sonrası eğitim desteklenmelidir. İşte bu kongrede biz bunu veriyoruz. 2700 kişilik katılımıyla bütün eğitimlerin izlendiğini sevinçle görüyoruz. Bunun yanı sıra uzmanlık derneği "İç Hastalıkları Okulu" adında bir eğitim projesi başlattı. Bu sene sadece 3 ilde (İzmir, Gaziantep, Ordu) Aciller kursu adı altında eğitime başlandı ve çok yararlı olduğu görüldü. Bu eğitim diğer illerde de yaygınlaştırılacak. GELDİĞİMİZNOKTA... "BİLGİDEN SONUNA KADAR FAYDALANMALIYIZ" Prof. Dr. Kadir Biberoğlu ise: " İç hastalıkları, Türkiye'de sağlık hizmetinin cerrahi dışında yüzde 50'sini üstlenen, ama maalesef motivasyonu azalmış, uzmanları dışlanmış bir branşıdır. Öncelikle yan dal branşlarının fazlalığı, hastanın hastanelerde her sorunu için ayrı uzmanıı araması, onların istedıği tetkikler, uzun kuyruklar, zaman kaybı, verilen tedavilerinin örtüşmemesi, yan etkiler ve büyük oranda ekonomik kayıp gibi sorunları da beraberinde getiriyor. Türkiye için en etkin çözümleri beraber üretmek zorundayız. Yetişmiş beyin gücünü sonuna kadar kullanmalıyız. Örneğin Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Serhat Ünal bilgi ve birikimleriyle haftanın bir günü Dışkapı SSK hastanesindeki hastaları konsülte etmeli. Eğitim hastaneleri yanı sıra tıp fakülteleriyle afıliasyon yaparak asistan kalitesi arttırılmalı. İç hastalıkları yani dahiliyenin parçalanmadan, çıtayı nasıl yükselteceğinin çalışmalarının yapılması gerekiyor" Tules Hasdemir MEZUNİYET SONRASI EĞİTİMİN ÖNEMİ Prof. Dr. Serhat Ünal ise konuşmasında: "Türkiye'nin sağlık yükünü çeken esas uzmanlık dallarından biri iç hastalıklarıdır. Türkiye'de tes 967/61 Ekim 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle