Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Matematiksel fizik bir bankaya ait borçların, zincirleme reaksiyona yol açmasını önlemek istiyor araştırmacılar. Ağ analizcileri, iki teori arasındaki önemli bir bağlantıdan yararlanıyor: Düğüm noktalarının bulunduğu yerde dünya küçük. Dünyadaki iki insanın altı köşeyle birbirlerini tanımalarına AylakBilgi Tahir M. Ceylan r ^ Anne aşktır baba da lazımdır Baba kültür, anne aşkyaratır. Baba düşer, anne kalır. Anne hep sevap, baba evet az sevap, çok günah yaratır! Grek, Roma ve Osmanlı dahil ama daha hiç günahsız kültür olmamıştır. Bebekler annenin etinden yapılır. Bebek büyüyünce, dil ağızda dönünce, nesneleri bu, şu diye işaret etmek başlar. Bu, şu isim değildir, nesnelerin uzaydaki yeridir: Şurada şıngırdayan şıngırdak, burada çin çın öten çan, orada pat pat zıplayan top. ilk dilbilgisi kitabını Trakya'lı Dionysios, ilk Türk Gramer kitabını da "Türk Dilinin Nahiv Cevherleri" adıyla Kaşgarlı Mahmut gibi babalar yapmış olsa da, bütün dillerdeki heceler öncelikle annelere aittir. Dil olduğu kadar çocuklar da annelerindir, ama babalar git gide lüzumsuz hale gelmeyecektir. Ykromozomu için lüzumsuz ve bozuk diyorlar. Halbuki onun eksiği varsa, bu muhtemelen normal bir kromozomun kadükleşmeye başlamasından değil, olmayan bir kromozomun var olmaya çalışmasından böyledir. Bilalüzumdur ki söylemek, filogenetik olarak geriye gittikçe, iki cinsli üremeden, tek cinsli (yer kurtları) ve cinsiyetsiz (ameoba) üremeye geçiş olur. Y kromozomu olmayan Ameoba ortadan bölünüp kendisi kaybolur ve iki yavru olur. Sonra arılann tek cinsli ürediği haller vardır ve bir fikre göre arının döllenmemiş yumurtalarından sadece erkek yavrular olmaktadır. Yani insan dişisi tek cins olarak üremeye başlarsa, haberi olsun ki, arılar gibiyarın dünyayı sadece erkeklerle doldurma ihtimali vardır. Sonuçta iki cinsli üreme gelişmişliğin ürünüdür. Bunun varsa bir felsefi nedeni, o da canlının çok gelişmesi durumunda larklı özelliklerin tek canlıya sığmamasındandır. Ürneğin çocuk için az hareketli bir ebeveyn(anne) gerekiyor, ama hareketsizlik kas yapısını zayıllatıyor; avlanma zorlaşıyor, o zaman hareketli ve kaslı bir ebeveyn(baba) daha gerekli oluyor. Annebabanın tek canlı gibi davranmadığını kim söyleyebilir; yani bedenlerin ayrılığını canlının birliğine aykırı görmediğimiz zaman karıkocayı tek canlı kabul etmeyecek miyiz? Kadın bedenindeki yırtık kocanın ruhunda bir yanık oluşturuyorsa karıkoca tek canlıdır artık. Sevişme anında ortada duran bir kolun iki gövdeden hangisine ait olduğunu düşünmek mi doğrudur, yoksa tek gövdenin dört kolundan birisi olduğunu düşünmek mi? Burgu makarnalar gibi sarılarak sevişen yılanların hangisinin gövdesi, acaba sarıldığı gö'vdeden daha fazla kendine aittir ve o haldeki hangi insan kendine ben demeyi biz demekten daha fazla sevmektedir? Bu kurguya gerçekte tabi ki uymayan noktalar vardır, erkeğin kurguya ters biçimde direkten direğe akan cereyan gibi kadından kadına atlaması bunlardan biridir. Erkekler kimi zaman terk edilme korkusunu yenmek için eşlerini aldatmaktadır. Aslında bu korkunun çeşitli hallerini (kıskançlık) onlar hep yaşamakta, bu yüzden eşlerini hem aldatmakta hem de onlara vehimli velet gibi bağlanmaktadırlar; eşleri terk ettiğinde de bu sefer Camus'nün dediği gibi imana gelip Tanrı'ya yapışmaktadırlar. Eğer erkekle kadının bir gövdeli tek yapılı kurulumunda bir mantık varsa bu, insanın ancak böyle gelişebileceğinden, bu ikisinin bu şekilde ancak tastamam canlı olabileceğındendir. Bir de çocuklar yönünden bakalım babasız büyüyen oğlan çocuklarının toplum içinde erkeksi bir rol alması gecikirken, anneleriyle de sonu gelmez çatışmaların içine girmektedirler; yine aynı nedenle bunların başka kadınlarla dengeli bir ilişki kurmaları da güçleşmektedir. Annesiz büyüyen oğlanların durumu da ötekilerden daha iyi olmamaktadır. Kadın ve erkeğin birbirine bağlanışı sanıldığından daha fazla haklı nedene dayanmaktadır. Yaşam eğer mükemmeli yaratacaksa, yaygın bir cinsel özgürlükle beraber, birlikte yaşamanın koşullarını da oluşturacaktır. Cinsel hayat ayrı, evlilikayrı, kişinin hayatı ayrı olacaktır Kızlarla erkekler ergen olunca mart ayının kedileri gibi tabi ki bağırmazlar, onların sesleri içlerinde kalır, o yüzden onlar ta içlerini hissedene kadar birbirine çoksarılır Kadının erkeğe sarılması, kedilerin de yavru yapmak için martta bağırması yaşamın yuvarlanma kuvvetine denktir. Çünkü ancak karşıtlar karşılaştığında bir enerji çıkar ve başlayacaksa bir yuvarlanma yokuş yukarı işte ancak o zaman başlar. Dünya yokuşlarını karşı cinslerin sarılmış gövdeleri ve uygun adımlarıyla aşar. tmceylan@superonline. com öaz/ Wra mayas/ proteinlerinln (renkli noktalar) karşılıklı etklslnln lletişim ağı şeklinde gösterilmesi. büyük, daha sonra küçük dernekleri dolaşmıştı. "Hıristiyanlığın en etkili eylemcisi olan Paulus, teoloji ve sosyal ağları eşit oranda kullanmıştı" diyor Barabâsi. Barabâsi böylece düğüm noktalarını açıklayan bir model geliştirdi. Bu mpdel ise "Matthâus etkisi"ne dayanıyor: 'Sahip olana verilir.' Mesela Wold VVide Web gibi bir ağ oluştuğunda yeni eklenen web siteleri özellikle de eski sayfalara yönlendiriyorlar. Böylece bunlar ünlenerek aynı kalitede daha fazla link çekmeye başlıyor. Uzmanlar bu durumda tercihi bağlantıdan söz ediyorlar. Zenginler iyice zenginleşir. Aynı şey sosyal ağlar için de geçerlidir. Geniş çevreleri olan insanlar, yalnız insanlara karşın yeni ilişkilere daha kolay girebıliyorlar. Hatta evrinı bile Barabâsi'nin Echerichia coli bağırsak bakterisinin melabolizmasında saptamış olduğu gibi kendi kendine organize eden ağlar ve düğüm noktaları oluşturmuştur. Enerji taşıyıcıları ATP, ADP ve düğüm noktalarını temsil eden su molekülleri hemen hemen tüm reaksiyonlara katıhrken, moleküllerin çoğu bir veya iki eşle reaksiyon gösteriyorlar. Aynı durum bilim adamının araştırma ekibi tarafından saptanan diğer 42 organizmanın me tabolizması için de geçerli. Barabâsi. " Hangi organizmayı mercek altına aldıysak, ölçüsüz bir ağ ile karşılaştık." dayanan gözlem, yani küçük dünya fenomeninin ölçüsüz ağ sistemlerıyle birçok ortak noktası bulunmakta. CastropRauxel'deki İngrıd Mustermann'ın, VİRÜSÜN BULAŞMASI Bu esnada bir vırüs bulaştığında feci sonuçlar ortaya çıkıyor. İnsan virüsünün düğüm noktaları Superspreader olarak adlandırılmakta. Mesela Sars virüsünü Hongkong'dan Singapur'a taşıyıp yüz kişiye bulaştıran 23 yaşındaki Steward ya da 19K2 yılında en az 40 kişiye Aids bulaştıran Aids hastası "Zero" gibi. O dünya genelindeki salgınm çıkış noktası olarak sayılmakta. "Eğer her insandan sadece altı tokalaşma uzaksak, tehlikelerin de en az o kadar yakında olduğunu kabul etmemiz gerekir diyor Barabâsi. Bir salgının riski Superspreader ve risk gruplarına bağışıklık kazandırarak düşürmek munıkundür. Tabıi kı doktorlar bunu ağ matematiği öncesinden de biliyorlardı. Ama bir hastalığın yayılmasından önce süper yayıcıları bulmak neredeyse imkansızdır. Bunun yerine insanlar genelde rasgele seçilip aşılanıyor. Mesela kızamığın yayılmasını önlemek için halkın %95'inin aşılanması gerekiyor. Gelışmış ulkelerde bu önlem işliyorsa da yoksul ulkelerde bunu uygulamak çok zordur. İsrailli fizikçi Shlomo Havlin şimdi salgınları düşük masraflarla önleyecek bir strateji önerdi. İnsanları rasgele aşılamak yerine, bu kişiler doktorlara tanıdıkları birinin ısınıni vermeli. Ve bu şekilde en azından iki kişi tarafından verilen isim aşılanır. Bu sistem sayesinde parti meraklıları, jet sosyete ve kulüp üyeleri gibi sosyal düğüm noktalarına ulaşma olasılığı çok yüksektir diyor araştırmacı. Bu yöntemle halkın %80100'ü yerine sadece %1020'sının aşılanması yeterli olacaktır. Meyer ve ekibi akciğer hastalığının seyrini ağ teorisiyle tasarladı. Sonuç şöyle: Mastalarla temasta bulunan tüm insanların eşit risk altında bulundukları sonucunu veren eski modeller genelde doğruyu söylemiyor. Bu yuzdeıı gelecekteki tasarım programlarmın, süper yayıcıları dikkate alacak şekilde geliştirilmeleri gerekiyor. Ayrıca klinik, okul veya kuruluşlardaki bulaşma olasılıklarının azaltılması ya da yok edilmesi, antibiyotik ve yuz maskesinden daha etkili. Nilgün Özbaşaran Dede TEKGÖVDEDEKİMANTIK ZtNCİRLEME REAKSİYON Ağ teorisinin diğer bir kullanım alanını Pennsylvania Devlet Üniversıtesi'nden R£ka AJbert, henüz yayımlanmamış olan bir makalede açıkladı. Ara^tırmacı ekibiyle birlikte ABD'nin doğu kıyısında geçtiğimiz yıl yaşanan elektrik kesintisini analiz etmiş. Bu amaçta işlemcide 14 000 düğüm noktası ve yaklaşık olarak 20 000 elektrik şebekesı tasarlanmış. AJbert de diğerleri gibi çok sayıda küçük ve daha az miktarda büyük düğüm noktalarından oluşan ölçüsüz bir ağa ulaşmış. Düğüm noktaları sistemi yaralıyor. Önemli düğümlerden %4'ü devre dışı kaldığında, ağın %60'ı bozuluyor çünkü. Klektrik ağının etkilenişi bu yapıyla ılışkili" diyor Albert. Bu yüzden ek hatlarla, devre dışı kalan düğümlerden etkilenmeyen bir rota oluşturmak gerekir. Avusturya Ulusal Bankası araştırmacıları da benzer görüşlere sahip. Bilim adamları kredi işlemleri ve para akımıyla birbirıyle bağlantılı olan 900 bankayı incelemiş. Ağ teorisiyle büyük KADIN ERKEK SARILMASI Kaynak: Die Zeit 10/2004 891/18 1 7 Nlsan 2004