Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kanncalar bir âem. tç avludan (iç avlular gb'zlem kuleleridir) kanncalan İMİiyorum. Kayrak taşlarınm arasındaki küçük yuvalarmdan onlarcası dur durak bilmeden birinip bir çıkıyoılar. Ağızlarmda boylarmı aşan yüklerini de gocunmadan labirentlerine taşıyorlar. Yuvalannm ağzı ana baba günü. On kadar karınca ölü bir karafatmayı siirüye sürüye yuvalannm ağzına getirip bıraktılar. Bir türlü içeriye sokamıyorlar. Karafatmayı dörde böliip bıraktım. Hızla hepsini birden inlerine yuvarladılar. Herkes çahşıyor. Yaimzbiri olduğu yerde döniip duruyor. Kafasım kaldırmadan da yeri koklayıp duruyor. Önüne ekmek ufalayıp koydum. Orah değil. Ne koku ahyor ne göriiyor. Alık bir karınca. Ben de bıraktım. İnden çıkan kanncaların aıkası kesilmiyor; birbirlerine rastladıklannda da tokuşup duruyorlar. Bunu anlamak zor. Belki de kendüerini hâlâ da labirentte sanıyorlar ya da bir yeryüzü selamı bu. Kalabalığın içinden bir tanesi tek başma çıktı doğruca da bir taşm üstiine gidip durdu. Güneşliyor. Yapayalnız. Kanncalar bir başlarına yaşamadıklan için yalnızhğı bilmezler diye düşünürdüm ben. değilmiş. Bir karınca da birbaşma yaşamaya özlem duyabiliyor. Bireyci bir karınca bu. Hiçbir şey de umrunda değil. Diinya güzelî bir yapısı var. Duyargalanyla ayaklan, özellikle de ayakları çok güzel. Beli incecik, koptu kopacak. Karm yumurta biçiminde. Sivri çeneli, patiak gözlü. Göz göze gelmemeye çalışıyorum onunla, ama olmuyor. Vızır vızır çalışan soydaşlarma sadece bakıyor. Belki de gülüyor onlara. Onun yalnızhğmı bozmak istemiyorum. Hem ne zaman gözüm karşı du tumanan bir k onun yanına Şimdide her şeyden kaçıyor. En başta da "ev"den. Eşiğin baskısmdan kaçış. Bir ötealan arayışı onunkisi. Sonra da 'birlikien' elbet. Bu ikisinden uzakta olduğunu biliyor. Yol ise her zaman başka biryerdir. Hem boyuna da başka bir yer. Şunun d« ayrımında kuşkusuz: Yol nereye gittiğini bilmeye bilir, ama o nereye gittiğini biliyor. Zohar okumuş bir karınca bu. Ben ona gizemci karınca diyorum. Asügizem çünkii varoluş değildir, varolmayıştır, bunu biliyor. K&rmcahuı okumalı. > KARINCALAR r. Ama duvann evitıe gitmediğini debiliyor. Elbet, evin çok ueaJcfa olduğunu da biliyor. Bir yere gidiyor; bunu bildiğini sanmıyorum. Belki de bilmek istemiyor. Duvan, yolu bilmiş, bir onu göriiyor. 'Ev yoktur, yalnız yol vardır' rtu diyor? Belli 566/24