Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM T ARİHİ 200 doktoru ugraştıran bir mahkum: Rudolf Hess ikinci Dünya Savaşı'nın "kahramanlarından" Hess, üzerinde çalısan doktorlar tek bir tanıda anlaşamadı. Doç. Dr. Hürcıy Fidaner Reslmde tlpik bir kınlganX haatası görülmekte. Zeka gerillği yanında haatalığın an tipik özelliği belirgin bir çene ve iri kulakler. metilasyon tarzını da gösteriyordu. (CpG ikiz nükleotitlerin bir özelliği de bu adacıklarda ender kesen, yani rare cutter restriksiyon noktalarının varlığı. Mandel ve KE Davies'in vardığı sonuçlar, KırılganX'li erkeklerde bu noktaların hipermetilasyon nedeniyle kesilmeye (digestion) dirençli olduklarını gösteriyordu. Halbuki bu normal erkekler ve hiçbir belirti göstermeyen taşıyıcı erkekler için söz konusu değildi.) Işte bu iki aşamalı mutasyon olayı, hastalığın kalıtımındaki gizemi çözüyordu. Bu mutasyonun, yani DNA zincirindeki büyümenin moleküler doğası ise henüz bilinmeyenler arasında. Akla en yakın açıklama, bu DNA zincirinde bir amplifikasyon ya da insersiyon oluşu. Hastalığı taşıyan erkeklerin (NTM) hastalığı göstermemesi bu önmutasyona bağlı (incomplete penetrance). Yani 500 bp uzunluğundaki parçanın 6501000 bp'ye çıkması klinik belirti ortaya çıkması için yeterli değil. Bu erkeğin çocuklarının hepsinde hastalığın görülmeme nedenı ise, önmutasyonun tam mutasyona dönüşme ihtimalinin düşuk olması. Işte KırılganX hastalığı iki aşamalı bir mutasyon sonucu oluşuyordu Bir mutasyonun tekrar mutasyona uğraması ise su ana kadar hiçbir canlıda, hiçbir diğer gende gözlenmemiş bir olaydı. Aynı sıralarda Verkerk ve arkadasları Cell dergisinde KırılganX'e ait bir cDNA klonunu izole ettiklerin yayınlıyorlardı. Bu klon FMR1 (FragileX Mental Retardation1) adı verilen geni tanımlıyordu. FMR1 geni beyin, plasenta ve lenfositlerde ifade edilmesine (expression) rağmen akciğer, cenin karaciğeri ve cenin böbreğinde ifade edilmiyordu. Bu klonun bir özelliği de pekçok hayvan türünde yüksek derecede korunmuş olması. Bu cDNA klonu genin işlevini henüz açıklayamıyor, ancak şu noktaya kadar yapılan araştırmalar FMR1'in kodladığı proteinin DNA bağlayıcı proteinlerden biri olabileceğinı düsündürüyor Hastalığın temel mekanizması, nasıl oluştuğu henüz bilinmiyor. Ancak varılan bu aşama, taşıyıcıların ortaya çıkarılmasına ve anne karnında tam yöntemiyle bu hastalığın kesin olarak belirlenmesine olanak kılıyor. K a y n a k ç a : Sutherland GR. 1991, The Lancet 338,289 M ? Davles K. 1901 Nature 351:439440 Bell MV. 1991. Cell 64.861666 Camerıno Q. 1991. Trends ın Genetics, 7:239240 Verkerk AJMH. 1991. Cell 65:905914 Oberle 1.1991. Scıence. 252:10971102 Yu S. 1991. Sclence, 252.11791181 udolf Hess, kuşkusuz adalet tarihini, bir o kadar da psiklyatristleri en > çok ugraştıran kişilerden biridir. Bu özelliği, son yüzyılın en çok cezaevinde kalan, en pahalıya malolan, birkaç ülkenin en ünlü psikiyatristlerince (sayılarının 200'ü bulduğu sanılıyor) muayene edilmiş ve farklı kanılara varılmış kişisi olması ndan gelmektedir. Hess 10 mayıs 1941 yılında Messerchmitt tipi uçağı ile tek başına Iskoçya'ya uçup paraşütle inerek Kral George ya da Churchill ile görüşmeyi ve II. Dünya Savaşı durdurmayı hedeflerken yakalanıp cezavine konmuş, savaş suçlusu olarak Nurnberg mahkemesinde yargılanmış, ömür boyu hapse mahkum edilmişti. Berlin'de Spandau cezaevine konan Hess intihar ettiği 1987 yılına kadar orada kalmıştı. Bu dönemin yaklaşık 20 yılını tek başına geçiren Hess, müstakil cezaevinde yaşayan "dünyanın en pahalı mahkumu" ünvanını da haketmiş, ölümünün hemen ardından cezaevi yıkılmıştır. Hess'in gerek yaşamı, gerekse cezaevindeki davranışları ruhsal yönden çok değişken ve zengindir. Cezaevine alındıktan hemen sona yemeklerine zehirli madde konduğundan kuşkulanır, gerekçesi kabızlık çekmesidir 1944 ve 1945 yıllarında mahkemeye çıkma öncesl dönemde iki kez günlerce süren bellek bozukluğu ortaya çıkar, kendiliğinden düzelir. Cezaevinde yıllarca birlikte kaldığı diğer altı savaş tutsağı yüksek rütbeli Nazi subaylarıyla ilişkileri mesafeli, gururlu ve kendine özgüdür. Spandau'daki yaşama diğer tutukluların uyum yapıp, bahçıvanlık, hayvan besleme, vb. tadlar yakalamalarına karşın, o okuma dışında hiçbir uğraşı benimsememiş, örneğin bahçe sulaması istendiğinde ve bu yolla daha uzun süre temiz havada kalabileceği söylendiğinde 'O işle deniz kuvvetleri komutanı ilgilensin' diyerek (Alman Deniz Bakanı Karl Doenitz'i kastediyor) reddetmiştir. Tutsaklığı boyunca binlerce kitap okuduğu, istediği yayınlardan, oğlu aracılığıyla çıktıktan sonra okumak üzere bir arşiv hazırlattığı söylenir. Ancak bazen yılda bir, bazen da birkaç yıl arayla gelip bir süre devam eden "kapanma" dönemlerıyle bu gidiş kesintiye uğrar. Bu dönem başlangıcında mide ağrıları artar, cezaevinin gündelik zorunlu aktivitelerine katılmaz olur. Sabah kalkmaz, yemeği reddeder, uykusunda ve uyanıkken konuşup inlediği gözlemlenir. Olüm düşünceleri egemen olur, her kapanma döneminde yaklaşık on kilo kadar zayıfladığı izlenir. Algı bozuklukları olduğu saptanır. Bu dönemlerde intihar girişimleri olur. Yüksekten atlama girişimi sonucu bir kez bacağı kırılır, bir diğerinde gözlük camıy la bileklerini keser, üçüncüde göğsünü kesici aletle yaralar. Boğma sonucu 1987'de öldüğünde ise 93 yaşındadır. Hess, 1894'te bir tüccarın oğlu olarak Iskenderiye'de doğmuş ve ilköğrenimini orada tamamlamıştır. 12 yaşında kilise okuluna gitmiş, 17 yaşında Isviçre'de iş idaresi öğrenimine başlamış ancak surdüremeyerek Hamburg'da ticaret yapmayı yeğlemiştir 1914 yılında savaş çıktığında gönüllü olarak Alman ordusuna yazılmış ve teğmen rütbesi almıştır. Biri nci Dünya Savaşı sonunda Münih Üriiversitesinde Uluslararası politika okumuş ve Nazi partisiyle bu sırada gelişen ilişkileri onun Hitler'in baş danışmanı olmasıyla sonuçlanmıştır "Kavgam"ın düzeltmelerini onun yaptığı, hatta bazı bölümlerini yazdığı söylenir. Hitler'in önerisiyle llse Prohl ile evlenmiş, on yıl sonra oğulları Rudiger doğmuştur. Tutuklandığında oğlu 3 yaşındadır. Mahkümiyeti boyunca izni olmasına karşın ailesiyle görüşmeyi reddetmiş. 1969 yılındaki kronik ülser alevlenmesi nedeniyle ilk kez hastaneye kaldırıldığı sırada, tutuklanışından 28 yıl sonra onları görmeyi kabul ettiğinde oğlu 32 yaşındadır ve mimar olmuştur. y Hess'in 46 yıl mahkümiyetine neden olan uçuşu, mensubu olduğu Nasyonal Sosyalist Parti yöneticilerince onaylanmamış, onun idealist hallusinatuvar tutumu ile açıklanmaya çalışılmış, Berlin radyosunda "deli" olduğu anons edilmiştir. Tutuklanışından sonraki yıllarda defaiarca ruhsal incelemeye tabi tutulmuş, her seferinde farklı tanılar almış, ancak "ceza ehliyeti" tam bulunmuştur. Zehirlendiğlni düşündüğü dönemde "Psikopatik kişilik, şizofrenik tip" tanısı konmuş, hemen ardından "Paranoid Psikoz" diye ayrı bir tanı yakıştırılmış, ancak ara sıra verilen uyku ilaçları dışında hiçbir tedavi uygulanmamıştır Cezaevinin yönetimsel özelliği nedeniyle Hess'i dört ülkenin psikiyatristleri ayrı ayrı değerlendirmişlerdir. Amerikalıların tanısı "Bellek bozuklukları ileseyreden histeri"dir. Ingilizler "Belirgin histerik özellikler taşıyan psikopatik kişilik" olarak değerlendirirler. Sovyet hekimler "Histerik amnezi ile birlikte psikojenik paranoid reaksiyon" tanısını koyar Ünlü Fransız Profesör Jean Delay, narkoanaliz önerir ancak yapılamaz. Hess'in hasta olmadığı dönemlerdeki muhakeme gücü, sağlıklı bir belleği olduğu gözlemlenmesine karşın hasta dö^ nemlerinde gerçekle ilintisinin kaybolması tartışılmıştır. 1972'lerde Slater, incelemecilerin taraflı davrandıklarını, Hess'in şizofrenik psikoz içinde olduğunu ileri sürer. Hess 46 yıl cezaevinde kalmış 41 yıllık düzenli sağlık kayıtları tutulmuştur. Onun yaşamına ilgi duyan cezaevi yöneticisi Bırd'in yıllar süren gözlemleri bu kişinin bir çok davranışını anlamayı kolaylaştırmaktadır. Bırd'in gözlemleri ışığında bugünkü psikiyatrik bilgiler gözönüne alınarak Hess'in tablosu değerlendirilirse, onun katı, mesafeli, gururlu (psikiyatrik terimlerle paranoid) kişilik yapısı ilkin dikkati çekmektedir. Yineleyen tabloları, böyle bir kişilik zemininde gelişen depresyonlarla (psikotik özellikli unipolar depresyon) açıklamak mümkündür. Kapanmalar, intihar girişimleri kilo, uyku kaybı, kendiliğinden düzelme ancak böyle açıklanabilir. Bellek bozukluklarının görüldüğü dönemler ise Hess'in cezaevindeki ilk dönemleridir. Partisinin ona sahip çıkmadığı dönemde henüz bir strateji saptayamayan bu gururlu adamın tüm hızıyla yürüyen mahkemede konuşmamayı başarabilmek üzere unutkan taklidi yaptığı düşünülebilir. Bırd'in anılarında bu savı destekleyen öğeler vardır Hastalık dönemleri geçtiginde katı kişilik özellikler ağır basmakta avukatlarının onun cezaevinden kurtulması için girişimlerini reddetmekte 'akıl hastası olarak cezadan kurtulmayı düşünmediğini' bildirmektedir. İkinci Dünya Savaşı'nın en acımasız kişisi Hitler'in başdanışmanı, belki ağır bir acı duygusuyla savaşı durdurmak üzere kalkıştığı, kimsenin ne yaptığını anlayamadığı 1300 millik hava yolculuğunu bu şekilde ödedi. Nazilerin günah keçisi olmasında adaletin ve psikiyatristlerin önemli katkısı bulunan bu ilginç adamın yaşam, cezaevi ve sağlık kayıtlarının incelenmesi psikiyatri tarihi, tanıı ve sınıflandırma sorunlarının tekrar gözden geçirilmesi için önemli bir fırsattır. Belki o zaman cezaevi yaşamının son çeyrek yüzyılındaki psikofarmakoloji alanındaki gelişmelerden yararlanmasının neden mümkün olamadığı anlaşılabilir. Kısacası tıbbın ve adaletin nesnelliği sorgulanabilir. Kaynaklar 1. BIRD E (1972) Dtınyanın en yalnız adamı. Ingilizceden çeviren M. Harmancı, Uycan yayınları, 1974, Ankara. 2. TORREY F (1987) Rudolf Hess mental ılness, Brit J. Psychiatry, 151858859 2459