26 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PSİKOLO J I Olağandışı korkular Dünya nüfusunun %12,5'i yaşam boyunca fobilerin, yani bir olgu ya da durumun yarattığı nedensiz korkuların esiri durumunda. ebepsiz korkuiardan herhangi birinin kıskacında olan kışi, kendisini huzursuz eden durum veya olguyla karşılaştığinda sararma, terleme, kalp atışlarının hızlanması, nefes almada güçlük çekme vfo belirtiler gösterir. Felaket düşünceleri her zaman ölümle tehdit, çılgınlık, şaşırma ya da kontrolünü kaybetme gibi çeşitli durumlardan önce yaşanan acı veren etkenlerdir. Yalnızca korku yaratan unsurun beyinde canlandırılması bile psikofizyolojik yöntemlerle ölçülebilecek tepkilerin oluşması için yeterlidir. Korkunun belirtilerini oluşturan bu üç klşisel olgu, iki tür davranışa yol açar: Heyecanı yaratan durumdan kaçma, korkuya karşı koyacak davranış biçimleri geliştirme. Günümüzde korkular üç kategori halinde gruplandırılıyor: Basit korkular, agorafobl ve sosyal korkular. Birinci grupta yer alan, hayvan, kan ya da yaranın verdiğı korkular en az zararlı olan ve en çabuk iyıleştirilen turlerdir. Bu kategorideki hastalar, korku ancak günlük yaşamlarını çok kısıtladığında doktora başvururlar. Agorafobiler, belirtileri ve gelişimi açısından en ciddi olanlardır. iki türü vardır, ancak en yaygın olanı panik, heyecan krizleriyle nitelenen, ender rastlanan, diğeri ise yavaş yavaş gelişen ve başlangıçta krize yol açmayan çeşididir. Son yıllarda panlk durumları, huzursuzluğun araştırılması için önemli bir kaynak oluşturdu. Sık sık bu tür krizler geçiren kişi gözlemlenirken, ev ortamında ya da dışında heyecan krizine yol açan agorafobinin varlığını düzenli bir biçimde araştırmak gerekir. Buna ek olarak agorafobik belirtiler, huzursuzlukların başında ortaya çıkan ve çoğu zaman gözardı edilen panik durumunu da ön plana cıkardı. Davranış düzleminde hastalık, çeşitli durumlardan kaçınmayla belirir: Büyük mağazalar, sinema, otobüs, tren, toplu taşıma araçları, yollar; kısacası kişide panik yaratabilecek her tür kalabalık yerler. Kişi yavaş yavaş, kolayca çıkamayacağı yerlerden uzak durmaya başlar. Sonuçta iş ve sosyal yaşamından tamamen kopar. Bu tür hastalarda alkole ya da uyuşturucu haplara bağımlılık, çevresiyle olan ilişkilerinde bozukluklar ve özellikle depresyon görülebilir. Bir yıl içinde tedavi edilmediğinde agorafobi kronikleşebilir. Sosyal korkular ise topluluk içinde konuşamama, başkaları tarafından görüleceği için davetlere katılmama gibi çeşitli durumları içerirler. Burada korkunun kay20 Çeviri: Anahid Hazaryan S Korkunun üç çeşidi nağı diğerinin bakışlarıdır. Bu gruba giren hastalar, karşı cinsten insanlarla karşılaşmaktan korktukları için genellikle yalnız yasarlar. Kendlnl küçümseme, dığerlerinden aşağıda görme en yaygın durumlardır. Sosyal yaşantısında aksaklıklar bulunan "normal" insanlardan farklı olarak bu tür kişiler, dayanılmaz bir yalnızlık ve depresyonla birleşen ve çoğu zaman onları aciz bırakan kronik bir durumdan şikâyetçidırler. Aşağıda verilen bazı sayılar bu hastalıkların dağılımını göstermektedir. Huzursuzlukların tümü (saplantı, korku, genel huzursuzluklar) toplam nüfusun % 14.6'sını kapstyor. Yine toplam nüfusun % 12.5'i yaşamları boyunca bir korkudan şikâyetçiler, bunların % 67'si ise kadın. Kadınların % 80'i agorafobi grubuna giriyorlar. En yaygın korkular basit korkular (yaklaşık % 7), panik krizleri geçirenler (yaklaşık % 4) ve sosyal korkular (yaklaşık % 2). Korkunun kaynagıyla ilgili açıklamalar psikanalitik, davranış ya da tanıyabilme yöntemleri doğrultusunda farklılıklar gösteriyorlar. Freud korkuyu, bastınlmif Isteklarden kaynaklanan ruhsal çatışmanın dısavurumu olarak tanımlıyordu. Onun görüşüne göre psıkanaliz sırasında korku kaynağının ortaya çıkmasıyla hasta, bilinçaltına ittiği dgular konusunda bilinçlenip tedırgınliklerini yenebiliyor. Burada en önemli nokta seans sonunda nedenin kesinlikle bilinçüstüne ulaşması; Freud, aksi takdirde bu yöntemden hiçbir sonuç elde edilemeyeceğini özellikle vurguluyor. Davranış yöntemı ise klasik ya da yan anlamlarıyla koşullandırma olgusuna dayanıyor. Koşullandırmanın klasik teorisine göre huzursuzluk, yaşanmış olan şiddetli bir heyecamn yarattığı tepki. Bu geçmiştekı deneyim sırasında, nötr bir uyarıcı, mutlak gerçek bir uyarıcıyla (örneğin acı, şiddet vb) tesadüfen birleşir. Böylece beyine uzun süreli yerleşen nötr uyarıcı bir işaret haline dönüşerek acı olay artık var olmamasına karşın onun varlığını canlı tutar. Ancak bu teori pek çok soruyu yanıtlayamıyor. Yapılan gözlemler, kötü veya tehlikeli durumlarla karşı karşıya kalan pek çok insanın korku üretmediği sonucunu ortaya koydu. Laboratuvarda, klasik koşullandırma yöntemleriyle korku yaratma çabaları pek başarılı olamadı. Aynı zamanda bunlar, hayvanlardan duyulan korkuların cansız varlıkların oluşturduğu korkuiardan çok daha yaygın olduğunu ortaya koydular; bu gözlem, korku veren uya Korkunun kaynakları, biyolojlk etkenler veya İnsanın yaşamında karşılaştığı acı oleylara dayanır Korkuların kaynağı rıcıların belirli piteliklere sahip olması gerektiğinı gösterdi. Bu bulgulardan hareket ederek korkular iki gruba ayrıldı: Hazırlanmış korkular ve hazırlanmamış korkular. llk grup, kalıtımsal yatkınlıkla özdeşleşen korkulan kapsıyor. Bunlar, türün yaşamasını sağlayan davranış biçimleriyle belirginleşiyorlar (hayvanlardan, bilinmeyen yerlerden sakınma, yalnızlıktan, karanlıktan kaçınma...). Bu korkular, evrim sürecinde teknoloji öncesi insanın yaşama süresini arttıran unsurlardan günümüze ulaşanlar olabilirler. Bu tip durumların yarattığı tedirginlik, insanoglunun kalıtımsal yapısında birikebilir. İkinci grup ise ilkel insanı tehdit etmemiş korkuları içeriyor (otobüs, silah, araba vb). Ancak bu teorinin, tüm ilginçliğine karşın tam bir kefsinlik kazanmadığını da vurgulamak gerekir. Daha yeni olan tanıyabilme teorileri ise hastaları bilgilendirme tedavisinin aksayan yönleriyle ilgıleniyorlar. Bu yaklaşım doğrultusunda korkuların esiri kişiler, beyinlerinde depolanan "tanıtım şemalarım" keşfederek yavaş yavaş dış dünyaya yalnızca tehlike yaratabilecek etkeni seçmeyi öğreniyorlar. Sonuç olarak, korkunun kaynagıyla ilgili açıklamalar biyolojik etkenler ya da yaşam boyunca insanın karşılaştığı acı olaylar gibi iki temel noktaya dayanmaktadır. 19601970 yıllarında önce Wolp, daha sonra Marks'ın ortaya attığı yaklaşıma göre korkuların davranış yöntemiyle iyileştirilmesi, huzursuzluğu yönlendirecek ve felaket düşüncelerini yok edecek kısa süreli, düzenli bir psikoterapıyle gerçekleştiriliyor. Harekete geçiren ve koruyan etkenlerin analizi ve tedavinin amaç ve kuralları konusunda hastayla uzlaşma saglandıktan sonra üç asamalı bir program uygulanıyor: 1. Rahatlatma ve huzursuzluğu denetlm altına alma: Schultz ya da Jakobson' un önerdiği hızlandırılmış bir yöntemle, her hastaya evinde uygulayabileceği rahatlatma kasetleri dağıtılıyor. 2. Felaket düsüncelerlnin yönlendlrllmesl: Tanıyabilme terapisi, dış dünyanın tehlikelerini seans sırasında canlandırabilecek bir dizi işlemi de iceriyor. Böylece bu düşüncelerin yarattığı heyecanı dizginleyebilecek yöntemler öneriyor. Bu tedavinin iki amacı var: Önce paniğin kökenini ortaya çıkarmak; daha sonra korktukları durumla karşılaştıklarında hastaların, kendilerini kontrol etmelerini sağlamak. Rahatlamak için gereken solunum düzenini öğretmek 510 seans sürüyor. 3. Kaçınılan durumlarla karsılasmak: Bu hazırlık tamamlandıktan sonra hasta aşamalı olarak, her seferinde en az bir saat sürecek kendisinde korku yaratan durumla karşılaşıyor. Her seansta kaydedilen ilerleme ve ortaya çıkan zorluklar daha sonra tartışılıyor. Amaç, kişiyi huzursuzluğun fizyolojik tepkilerine alıştırmayı sağlayarak kaçınma durumunu gidermek. Genellikle 12 saat süren 1025 seans yeterli olabiliyor. Araştırmalara göre agorafobilerin iyileştirilmesi için uygulanan bu in vivo deneyim, diğer tür psikoterapilerden çok daha fazla verimli oluyor. Terapi süresini tamamlayan hastaların % 60, 70'i iyileşebiliyor. Ayrıca bu tedavinin sonuçları uzun süre devam ediyor. özellikle uzun asamalı yöntemler, kısa süreli yoğunlaştırılmış tedavilerden daha başarılı oluyorlar. Eşin ya da anne babanın yardımcı olması başarı oranını arttırıyor. Hastayı, korktuğu durumun içine salan davranış tedavisi yalnızca krizleri önlemekle kalmayıp aynı zamanda genel huzursuzluk ve korku unsurlarını da bütünüyle ortadan kaldırıyor. Kişilik bozuklukları, sosyal yaşamdan kopma ve uyuşturucu ilaç bağımlılığı da önemli derecede azalıyor. (Sclenc* et Vl«) Korkuların iyileştirllmesi Sosyal korkular
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle