22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZOO LOJ I SAĞLI K "Kızıl karga"ların yaşamı Kırmızı ibis olarak bilinen kızıl kargaların en büyük düşmanı onları kırmızı tüyleri için öldüren insan. ırmızı ibis, parlak kırmızı tüyleri ve siyah kanat uçlarıyla en çekıci kuşlardan biridir. Bu kuşlar, sık ormanların yoğunluğunda rahatça gözlemlenemediğinden ornitologlar, bu hayvanların dağılımları ve çıftleşme zamanındaki davranışları hakkında fazla bilgi sahibi değiller. Ayrıca, 'kızıl karga' dadenilen bu kuşların hareketli hayatları, onlar hakkında bilgi edinmeyi güçleştirir. Bu çok sık yer değiştiren kuş kolonisi, ender olarak iki yıl üst üste aynı yerde yumurtlar. Yuva yapmak için fazla ışık almayan sık ormanları tercih ederler. İbisler, eski bölgelerinde uygun sevdikleri bitki örtüsü bulamadıklarında başka yere göçerler ya da bır yılı bulan bir süre boyunca kuluçkaya yatmaya ara verirler. Kuşların çoğu gelgit sahıllerınde veya Venezuela ve Surinam sahillerindekı nehir ağızlarında yaşarlar. Trınidad ve Brezilya'da yaşayan kuş topluluğu ise güzel tüyleri yüzünden avlanarak yok edilmiştir K Anneleri sigara Içen bebeklerin bronşit ve akciğer hastalıklarına yakalanma riskleri daha yüksek. Ana rahminde ilk sigara Toplumsal hayvanlar Kızıl kargalar toplumsal hayvanlardır Büyük bataklıklarda yengeç, solucan, sümüklü böcek ve midyeleri bulmak için aşağıya doğru kıvrık gagalarıyla hep birlikte çamurları eşelerler. Ayrıca tatlı su bataklıklarındaki su böceklerıni ve küçuk balıkları da yerler. Kırmızı ibislerin binlercesı birden, genellikle yaz yağmurlarının başladığı zamanlarda yumurtlar. Çok kesin bir yumartlama dönemleri yoktur, çünkü yumurtlayan kuşlar nisandan eylüle kadar yuvada kalır. Yuvalarını, sığ su seviyesinin az üstündeki alçak çalılıkların üstünde bulunan yaprak yığınlarına çalı çırpı taşıyarak yaparlar Dişiler, kahverengi benekli, 2 ila 3 adet yumurta yumurtlar. Eşler ortaklaşa olarak kuluçkaya yatar. 3 hafta sonra yumurtadan çıkan tüysüz yavruların kısa ve düz gagası var dır Birkaç gün sonra ise üst taraflarında grı, alt taraflarında beyaz tüyler çıkmaya başlar 10 günden sonra ise yakın çevrelerini tanımaya girişirler. Tırnak, kanat ve gagalarının yardımıyla küçük akrobatlar gibi asılarak dallar arasmda dolaşmaya başlarlar Bu hareket sırasında rahatsız edilirlerse ürkerler ve bataklığa düşerek ölürler. Palazlanan yavrular her ne kadar erişkinlerin dolaştığı yüksek yerlere çıkarlarsa da erişkinler hâlâ onları beslemeye devam eder Genç ibisler yumurtadan çıktıklarının 5. veya 6. haftasından sonra kısa mesafelere uçmaya başlar Kuşların boyun, kanat ve sırtlarının ön tarafındaki sıyahımsı gri ile sırtlarının arka ta rafındaki ve karınlarındaki beyaz tüyler ilk iki yıl ıçınde kaybolur. Daha sonra ise tamamen kırmızı tüylere sahıp olur Bu parlak kırmızı tüyler evrim sürecının sonucunda gelişmiştir. Bırbırlerını kolayca bulmak. yenı yıyecek kaynaklarını haber vermek ve tehlike anında haberleşmek ıçın bır tür vücut dılıyle ışaretleşırler Erişkin kızıl kargaların bugünkü en büyük düşmanı, yaşam alanlarını daraltan, besınlerını böcek ılaçlarıyla zehırleyen ve kırmızı tüyleri ıçın onları öldüren insandır. Ama bu kırmızı tüyler, kuşların korunma altına ahnmasını da teşvik etmektedir. Artık daha çok turıst, bu gözalıcı kuşları kendi doğal ortamlarında aözlemek istemektedır. (P.E.) igara yalnızca içenlerin sağlıklarını tehdit etmekle kalmıyor, şu ya da bu şekilde dumanı soluklayan sigara içmeyenleri de etkiliyor. Ancak sigara dumanının sigara ıçmeyenlerı ne oranda tehdit ettiği halen tartışmalı. Ana rahmindeki bebeklerin bir anlamda pasıf içıci hale gelmeleri ise, nikotinin plasentayı aşıp aşamama yeteneğlne bağlı. 1957 yılında hamilelik sırasında sigara içen annelerin duhyaya getirdikleri çocukların, sigara içmeyen ailelerin çocuklarına oranla daha hafif ve biraz daha küçülc oldukları saptanmıştı. Ancak bunun nereden kaynaklandığı tam olarak bilinmiyor. Sigara içen bir annenin bebeği dünyaya geldiğinde, bebek pasif sigara tüketiminin yeni bir kesitini yaşamaya başlıyor. Bebek, içinde barındırdığı tüm maddelerle (3875 ayrı çeşit blliniyor) tütün dumanını solukluyor ve ayrıca emzirildiğınde, anne sütü aracılığıyla da aynı maddeleri alıyor. Bunların bileşımlorı ve hangi yoğunlukta bulundukları konusunda yeterince bilgi yok. Berlin "Freler ÜniverslUet", Toksikoloji ve Embriyo Farmakoloji Enstitüsü'nde görevli Heinz Nau'nun calışma grubu, bu çifte pasıf sigara tüketiminin sağlık üzerindeki etkisini araştırıyor. Incelemeler, nikotinin en önemli unsuru kotlnin üzerinde yoğunlaşmış durumda. Organizmada kotlnin, yaklaşık 20 saatlik bir yarıdeğer zamanına sahip ve salya, balgam, ıdrar ve anne sütü gibi tüm vucut sıvılarında bulunur. Berlinli araştırmacılar bugüne dek 1200'ü aşkın idrar örneği ile 700'ü aşkın anne sütü örneğini incelediler. Araştırmalar, sigara içen kadınların çocuklarının idrarında, yetişkin pasif içicilerinkinden daha fazla kotinin bulunduğunu ortaya çıkardı. Emzirilen bebelerde İse bu yoğunluk on katına çıkıyor ki, bu değer yalnızca yetişkin aktif içicilerde saptandı. Bu, ilk bakışta ürkütücu gözüküyor, ancak bizzat kotinin zehirli olmadığını ve kansere yol açmadtğını göz önünde bulundurmak gerek. Nau ayrıca, sigara dumanı maddelerinin anne organizmasında kimyasal değlşikliklere uğradığına dıkkat çekiyor ve bu nedenle de yüksek miktarda kotinin değerinin mutlaka yüksek miktarda toksin değerine ışaret olmadığını söylüyor. Berlin'de yalnızca laboratuvar tahlilleriyle yetinilmedi, bebeklerin hastalıkları, bedensel ve zihinsel gelişmeleri de izlendi. Anneleri sigara içen 69 bebek, anneleri sigara içmeyen bebeklere kıyasla, doğumda ortalama 350 gram daha hafif ve yaklaşık bir santım daha kısaydı. Ağırlık farkı bebekler bir yaşlarını doldurduklannda da halen varlığını sürdürüyordu. Anneleri sıgara içen bebeklerin bronşit olma ve akciğer hastalıklarına yakalanma riskleri diğerlerine oranla ıkı kat daha fazlaydı. Bedensel ve zihinsel gelişmelerde ise farklılıklara rastlanmadı. Geleceklo en önemli sorun, anneleri sigara içen çocukların idrarında bulunan yüksek miktarda kotinin kanser tehlikesım beraberinde getirip getlrmediğıni saptamak olacak. 8.NrNuW) S Aile içi cinsel ilişki ayvanat bahçelerindeki hayvanlarda özellikle baba ile kızları arasmda çıftleşme eğılimi doğadakınden çok daha yüksek oranda. Aile içi çiftleşmeden doğan yavrularda ise ölüm oranı yaklaşık ıkı kat daha fazla. Farklı hayvanat bahçelerindeki on iki değişik tür hayvan üzerinde yapılan araştırmalarda, örneğin zebralarda yakın kan akrabalığı olan hayvanlar arasındakı cinsel ilişkiden doğan yavrularda °/u 29.3'lük, buna karşın akraba olmayanlarda % 14.3'lük bir ölüm oranı saptanmış. Zürafa ve suaygırlarında da benzeri oranlar bulunmuş. Doğada ise bir sürüde iki farklı hayvan kuşağı, ergenlik dönemınden sonra ayrıldığı için kan akrabaları arasmda çiftleşme ender rastlanan bir durum. (I.MrNVVR) Kolera ve tifüse karşı hap aşı Yeni bir parçacık mı? ahıre Üniversitesi'nden bilım adamları elektronun üç kat ağırlığında olan ve parçalanarak yok olmadan once sanıyenın mılyarda birinin milyonda biri kadar "yaşayan" bir parçacık keşfettıler. Elektrık yuklü bu nötr parçacığın doğası henüz bir bılmece. Gerçi teorik fizikçiler, yıllar önce aksiyon diye adlandırılan, hafif nötr bir parçacık bulmuşlardı, ancak bunun yeni keşfedilen parçacıkla aynı olup olmadığı bilinmıyor. Yenı parçacık, bir elektronpositron çiftine (maddeantimadde) parçalanması sürecı ıçınde ortaya çıkarıldı. Araştırmacılar bu deneyleri için iz bırakan özel filmlerden yararlanıyorlar. Bır dizı özel fotoğrafik filmlerde görüntüler saptanıyor, film banyo yapıldıktan sonra da elektrık yuklü küçük parçacıkların "uçuş çizgileri" görülebiliyor. H H em kolera, hem de tıfüsten koruyan bir "hap"aşı yapıldı. Aşı maddesı, Avustralya'daki Adelside Üniversitesı. Derrick Rowley Enstitüsünde gelıştırıldi. Bu madde, yaşayan. genetık olarak değışen mıkroplardan oluşuyor. Bunlar, kolera ve tifüs virüslerinde bulunan proteinleri oluşturuyor. Proteinler ise immün sistemını harekete geçirerek, antıkorların oluşumunu sağlıyor. Gönullüler üzerinde sürdürülen deneyler sonucu ilaç önümüzdeki beş yıl ıçınde piyasaya sürülebılır. Koleradan koruyucu tüm aşılarını şimdiye kadar enjekte edılerek alınması gerekıyordu. Çoğu tifüs aşısı için de aynı şey geçerliydi. Oysa bu hastalığın yaygın oldugu Bangladeş gıbı gelışmekte olan ülkeler ıçın "hap" aşısı çok daha uygun. (SN.NuW) K 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle