19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EKİM 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 19 Yılın ilkyarısında 2 milyon 911 bin ücretli tüketici kredisi kullandı. Ayda 10 milyar TL kredi alındı Ücretli borç bağımlısı Kart limiti gelirin 4 katını geçemeyecek Ekonomi Servisi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), uzun süredir gündemde olan kredi kartlarına tek limit uygulamasında çalışmaları tamamladı. Konunun bu hafta yapılacak kurul toplantısında gündeme alınması ve limitin aylık gelirin dört katıyla sınırlandırılması planlanıyor. Reuters’ın haberine göre tek limit uygulamasıyla, bir kredi kartı sahibinin, başka kişilere tahsis edilmiş ek kartları dahil bütün bankalarda oluşturulabilecek toplam kredi kartı limiti, belirlenecek üst limiti geçemeyecek. Aylık gelir hesaplaması ve beyanıyla ilgili çekinceleri olduğunu belirten üst düzey bir kamu bankası yetkilisi “Şu anda kredi kartı sahibi olan öğrenciler, ev hanımları, serbest meslek sahipleri gibi genişçe bir kesimin aylık gelirini beyan etmekte zorlanacağını düşünüyorum. Eğer her kart sahibinden ilk limiti belirlemek için bir gelir belgesi istenecekse bu, kredi kartını sorunsuz ödeyen müşterilerde de haklı bir memnuniyetsizlik yaratacak” dedi. ‘Demokrasi Krizi’ İlhan Tekeli Hoca’nın evrensel ölçekteki bilimsel kimliğine, bilişim çağında bir tıkla ulaşabilir, “Bir bilim insanı bir ömre bu kadar üretimi, kitabı nasıl sığdırabilmiş” diye hayranlıkla, şaşkınlıkla sorgulayabilirsiniz. Ben sadece geçen hafta sonu sosyal demokrat derneklerin ortaklaşa düzenledikleri “demokrasi düşüncesi” gündemli toplantıda yaptığı “Yerel Yönetim Seçimlerine Giderken Demokrasi Beklentisini Derinleştirmek” başlıklı sunumunu, güncel önemi, anlamı gereği sizlerle paylaşmak istiyorum... Tekeli’nin “Temel sorun; demokrasi krizi” saptaması ile söze girip, 30 Mart genel seçimlerinin ülkemizdeki demokrasi sorununu tartışmak için bir fırsata dönüştürülebilmesi, yerelgenel demokraside açılım yapılabilmesi arayışları olarak özetlenebilecek sunumu, içinde yaşadığımız çok önemli, anlamlı kırılmalar ekonomiksosyalsiyasal gelişmelerde taşların yerli yerine oturtulabilmesinde ufuk açıcı.. “Türkiye’de her sorunun altında bir demokrasi problemi var. Çok partili düzene geçişte 68 yıl olmuş. Demokrasimiz hâlâ çok sığ. Demokrasi iktidara gelmek için bir araç olarak görülüyor. Oy almaya yönelik bir yapılanma söz konusu. Siyaset tam da bu nedenle toplumu bilemek, ötekileştirmek, yandaş kullanma pratiğini geliştiriyor. Ötekini kusurlu, kötü ilan ediyor. Ötekileştirme söylemlerinde gerçekler yok ediliyor. Sorunlar için çözüm bulunamaz hale geliniyor... Siyasal partiler, liderlikler ele geçirdikleri iktidarı diktatörleştiriyorlar...” “Diktatör gibi davranacak bir kişinin kim olacağına karar verileceği sandığın seçim yaptığımızda problem çözme kapasitesi aranmıyor. Demokrasi araçsal görülüyor. Demokrasinin içinde olmazlar olarak yer alacak ahlaksal sorunlar, bireyi özne alan problemlerin çözümleri, demokrasinin içindeki kavramlar, kurumlar yerlerini bulamıyor, demokrasi derinlik kazanamıyor...” HHH Türkiye’de çok partili sürece geçişin aslında demokratik açılım, demokrasinin derinleştirilmesi süreci olamadığının tam tersi sandıktan çıkan çoğunluğa karşın, sivil, iktidarda çoğunluk diktatörlüğü eğilimi örneğini oluşturduğu, daha sonraki süreçlerde de demokrasinin derinleşmesinde hem siyaset hem de seçmen ayağındaki sorunların odağını oluşturduğu vurgulamalarından yüründüğünde, günümüze gelindiğinde İktidarlarının konumu üzerinden kimi altı çizilmesi gereken saptamalar ise şöyle... “Hükümet antivesayet kampanyası yürütüyor. Vesayet demokrasisini kırdığını söylüyor... Merkezi bürokratik örgütlenmelerle, yerelde emrivaki uygulamalarla, gerek birey gerekse sivil toplum örgütlenmeleri, yerel yönetimlerin demokratik hakları gasp ediliyor... Merkezden, liderden emrivaki uygulamalar ile, eski vesayet düzeninden kırıldığı söylenen vesayet demokrasisinden çok daha ağır bir tablo, bugünün iktidar düzeni için geçerli oluyor... Bugünün vesayet düzeninde emrivakiler, hak gaspları sınır tanımaz boyutlar kazanıyor. Merkez yerelle müzakere etmiyor...” “Yerel yönetim seçimleri, demokrasiyi derinleştirmek, diktatoryal gidişin önünde set çekebilmek için nasıl bir fırsata dönüştürülebilir” sorusuna yanıt aranırken, demokrasinin yerelde önem kazandığı gerçeği, demokratik düzenin işleyişi için de merkezle yerelin uzlaşmacı, tartışmalı diyaloğunun vazgeçilmezliği anlam kazanıyor... Demokrasinin derinlik kazanamamasındaki en anlamlı algılama sorunlarından biri ise siyasi erk, iktidarseçmen ilişkisinin “hizmet vermehizmet alma ilişkisi” olarak yorumlanmasında... Seçmen daha çok hizmet alma, iktidara aday olan, seçilen, sadece hizmet verme yarışında olunca; Sadece bir hizmet vermealma ilişkisinin ne kadar demokrasi olduğu sorgulanamıyor. Demokrasinin kendisi, işlerliği, değerleri ortadan kalkıyor. İktidar uygulamaları sorgulanmadan kabul ediliyor... Doğal olarak, kamu yararı, toplumsal yarar, antidemokratik müdahaleler... sorgulanamıyor... Tekeli, yerel seçimlere gidilirken Türkiye’nin geldiği noktada olup bitenlerden kaygı duyduğunun altını çiziyor reel politika analizlerinin içsel zaaflar taşıdığının vurgulamasını yapıyor. Önümüzdeki yerel seçimler için, hele de ülkenin geleceği, demokrasi, sosyal demokrasi adına kaygı taşıyanların bakışları, seçim stratejilerinde, yerel seçimleri seçim kazanmaya indirgemenin yanlış olacağını savunuyor. Yerel seçimlerde yerel demokrasinin gereklerinin, önceliklerinin ele alınması ne kadar anlamlı ve önemli ise, dört başı mamur bir demokratikleşme projesi ile seçim taktikleri, kampanyalarının geliştirilmesinin gereği üzerinde duruyor. Merkezle yerelin ilişkileri, sorunlarında, demokratik diyaloguzlaşmatartışmamüzakere... ilkelerinin, demokrasinin derinlik kazanması yolunda adımların atılabilmesi için... Gezi ile alınabilecek dersler arasında... Ötekileştirme siyasetinden, yanlış bilgilenmeleri ortadan kaldıracak yaratıcılıktan yararlanma... sayılıyor... Ekonomi Servisi Özel sektör çalışanlarının bankalardan kullandığı tüketici kredisi geçen yıla oranla yüzde yüz artış gösterdi. Karşılaştırma sitesi Enuygun.com’un Türkiye Bankalar Birliği verileri üzerinden yaptığı analize göre, her ay 500 bini ücretli çalışan olmak üzere 1 milyon kişi bankalardan tüketici kredisi çekiyor. Kredi çeken ücretli sayısında da geçen yıla göre yüzde 30 artış bulunuyor. Serbest meslek sahipleri ise tüketici kredisi kullanan kişilerin yüzde 9’unu oluşturuyor. Geçen yılın ilk yarısında ücretlilerin kullandığı tüke l Enuygun.com’un araştırmasına göre, ücretli çalışanların kredi kullanımı 2012’ye göre ikiye katlandı. Her ay 500 bini ücretli çalışan olmak üzere 1 milyon kişi bankalardan tüketici kredisi çekiyor. tici kredisi miktarı 26 milyar 700 milyon TL iken, bu rakam 2013 yılının ilk altı ayında 53 milyar TL’ye yükseldi. Bu yılın ilk yarısında toplam 2 milyon 911 bin ücretli çalışan tüketici kredisi kullandı. 2012’nin ilk altı ayında bu rakam 2 milyon 240 bin idi. Ücretlilerin kredi kullanımı, aylık ortalama olarak, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30 artarak 500 bine yaklaştı. Yılın ilk altı ayında bankalardan kredi kullanan kişi sayısı, aylık ortalama olarak 964 bine yükselerek 1 milyona yaklaştı. Bir önceki yılın aynı döneminde aylık kredi kullanan kişi sayısı ise 715 bin idi. 2013 yılının ilk yarısında bankalardan kredi kullanan kişilerin yarısını ücretli çalışanların oluşturduğunu belirten Enuygun.com Başanalisti Betül Sungurlu, “Serbest meslek sahipleri ise kredi kullanan kişilerin yüzde 9’unu oluşturuyor. Geriye kalanlar ise emekliler başta olmak üzere diğer kişilerden oluşuyor” dedi. Analize göre, 2013’ün ikinci çeyreğinde ücretlilerin aylık kredi kullanımı bir önceki yılın aynı dönemine göre iki kat, bir önceki döneme göre ise yüzde 22 oranında artarak 10 milyar TL’ye yükseldi. Bankaların aylık ortalama toplam kredi kullanımı da iki kat artarak 9 milyar TL’den 18 milyar TL’ye yükseldi. Ücretli çalışanların kredi kullanımı, bankaların verdiği toplam tüketici kredilerinin yüzde 55’ini oluşturuyor. Sürdürülebilir tarımda Avrupa’ya örnek oldular PepsiCo Türkiye, yaşama geçirdiği projelerle karbon ayak izini yüzde 50 azaltarak Güneydoğu Avrupa Bölgesi’nde tarımsal üretime örnek oluşturuyor. Ekonomi Servisi 2006’da yerli patates tohumu üretimine başlayan PepsiCo, tohum ihtiyacının yüzde 52’sini yerli üretimle karşılar hale geldi. PepsiCo’nun sürdürülebilir tarım konusundaki yeni projelerini paylaştığı toplantıda konuşan PepsiCo Güneydoğu Avrupa Bölgesi Başkanı Eugene Willemsen, yerli üretimin 2017’de yüzde 100’e çıkacağını ve aynı yıl ihracatın da başlayacağını söyledi. Yerli patates tohumunun ithal tohuma göre yüzde 16 daha verimli olduğunu anlatan Willemsen, Türkiye’de 1 milyar dolar civarında büyüklüğe sahip cips pazarında patates ihtiyaçlarını karşılamak için Türkiye’de 18 şehirde 7 bin 555 futbol sahası büyüklüğündeki bir alanda patates yetiştirdiklerini söyledi. PepsiCo Türkiye Yiyecek ve İçecek Genel Müdürü Ece Aksel ise yılda 100 bin ton patates alımı gerçekleştirdiklerini, bunun 70 bin tonunu depoladıklarını belirtti. Geçen yıl 180 çiftçiye eğitim verdiklerini belirten Aksel, “Tarımda finansman konusunda da çiftçilere ayni avans adı altında ekim döneminde tohum, ilaç ve gübreyi avans olarak veriyoruz. Beş ay sonra faizsiz bir şekilde ürünlerden temin ediyoruz. Bu da çiftçilerin cirolarının yüzde 40’ına denk geliyor” dedi. Krediler 1 trilyon lirayı aştı Ekonomi Servisi Bankacılık sektöründe krediler 27 Eylül itibariyle tarihte ilk kez 1 trilyon lirayı aştı. Bankacılık sektörü kredileri 27 Eylül itibarıyla geçen yılın aynı dönemindeki 768.8 milyar TL’ye göre yüzde 30.39 artışla 1.002 trilyon lira oldu. Krediler haftalık olarak ise yüzde 1.99 arttı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, kredilerde 2012 sonuna göre artış ise yüzde 24.42 oldu. Bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü, ağustos sonu itibarıyla geçen yıl sonuna göre yüzde 17.5 artış göstererek, 1 trilyon 611 milyar 185 milyon liraya ulaştı. BDDK verilerine göre bankacılık sektörünün ağustos sonu itibarıyla yıllık net dönem kârı yüzde 18.1 artışla 17.93 milyar TL oldu. Sektörde ağustos sonu itibariyle krediler yüzde 28.9 artışla 965.2 milyar TL’ye çıkarken; sektörün takipteki alacakları yüzde 27.6 artışla 27.5 milyar TL oldu. Ece Aksel Eugene Willemsen 7.7 MiLYON TON SU TASARRUFU Genel Müdür Ece Aksel, damla sulama ve mini yağmurlama ile 2012’de 7.7 milyon ton su tasarrufu gerçekleştirdiklerini belirtti. Aksel, “Karbon ayak izlerini 2010’dan bu yana yüzde 22 azalttık. 2017 hedefimiz yüzde 50” dedi. DHL’de zafer direnen işçinin İstanbul Haber Servisi Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS), İstanbul Kıraç ve Kocaeli Gebze’deki uluslararası kargo ve lojistik şirketi DHL depoları önünde süren direnişin 476. gününde Toplu İş Sözleşmesi (TİS) yetkisi kazandı. TÜMTİS Merkez Yönetim Kurulu, yaptığı açıklamada, yetkinin alındığı belirtilerek “Şimdi ise; üyelerimizin çalışma koşullarını, ücret ve sosyal haklarını düzeltmek, iş güvencesi sağlamak için TİS masasına oturacağız” dedi. DHL’de 2012’de başlayan örgütlenme faaliyetinin birçok engelle karşılaştığını belirten sendika, 37 işçinin işten çıkarıldığını hatırlattı. Küçük üreticiye markalaşma yolu Ekonomi Servisi Yeni hazırlanan ve ilgili çevrelerin görüşüne açılan “Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı”nda, küçük üretici ve tedarikçilerin bir numaralı sorununa çözüm getiriliyor. Buna göre büyük perakende zincirleri, üreticiden ya da tedarikçiden topladığı ürünleri kendi markası ile satışa sunarken, artık üretici ve tedarikçinin markasına da tanınırlığını artıracak şekilde yer vermek zorunda kalacak. Böylece tüketici kimin malını kullandığını bilecek. Büyük mağaza zincirlerinin küçük üretici üzerindeki baskısı da bir ölçüde hafifleyecek. Var olan satış sisteminde, malını büyük mağazanın markası ile satmak zorunda kalan “no nameisimsiz” üretici, satış koşullarında herhangi bir dengeleme talebinde l Yeni hazırlanan Perakende Yasası Taslağı’na göre perakende zincirleri artık kendi markalarıyla satışa sundukları ürünlerin ambalajında kimden alındığına ilişkin markaya da yer vermek zorunda olacak. bulunduğunda sözleşmesi feshedilebiliyor ve yerini başka bir küçük üreticiye terk etmek zorunda kalıyordu. Marka olarak büyük zincirin adını belleyen tüketicinin bundan haberi bile olmuyordu. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, yaptığı yazılı açıklamada, söz konusu tasarının dünden itibaren ilgili çevrelerin görüşüne açıldığını açıkladı. Yeni tasarıda getirilen yenilikler arasında, işyeri açı lış izinlerini bir merkeze bağlayacak “tek kapı” sistemine geçiliyor. Alışveriş merkezlerinde esnaf ve sanatkâr işletmelerine belirli oranda yer ayrılması hükme bağlanıyor. Kampanyalı satışlar için kurallar getiriliyor. Tasarıda il bazında hazırlanacak “stratejik ticari planlar”a da yer veriliyor. Bu planlarda, ticaret bölgeleri, perakende işletmelerin sayısı ve konusu belirlenecek şekilde tespit edilecek. Bunlar esnaf ve sanatkâr işletmeleri ile küçük ölçekli ticari işletmeler için bağlayıcı nitelikte olmayacak ama bu planlara uygun işyeri seçiminde bulunmayanlar hiçbir teşvik ve destekten yararlanamayacak. Gelen görüşler doğrultusunda nihai şekli verilecek tasarı, TBMM’ye sevk edilmek üzere Bakanlar Kurulu’na sunulacak. Başbakan en büyük sosyalist ilan edilince şaşırıp kaldık. İslam anlayışı sosyalizme ne kadar yakın? Yoksa sosyalizmi de bizimkiler İslama göre yeniden dizayn mı ediyorlar? Life Style Expo kasımda açılıyor Ekonomi Servisi Hong Kong Ticaret Geliştirme Konseyi ve Guangdong Eyaleti Dış Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Departmanı tarafından Hong Kong ve Guangdong ürünlerinin ve tasarımlarının tanıtımı amacıyla düzenlenen Life Style Expo Fuarı, bu yıl ilk defa 1416 Kasım arasında Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek. Fuarda, Asya’nın moda ve tasarım merkezi Hong Kong ile dünyanın üretim merkezi Çin’in Guangdong eyaleti beş ana kategoride ürünler sunacak. Kategoriler şunlardan oluşuyor; tüketici elektronikleri, lüks hediyelik eşya, elektrikli ev aletleri, şık ve moda aksesuvarlar ve kol ve duvar saati. Fuara 200’ün üzerinde firma katılacak. slam dini politik bir dindir İslam dini, yalnız mistik hayatın nimetlerine ilişkin vaat ve bildirilerle yetinmez. Politik bir din olduğu için dinin kutsal ülkülerini yaymak ve kurumları bu ülkülere göre şekillendirmek amacını da hep taşımıştır. Çünkü Tanrıerkil devletlerin ana özelliği budur. Hz. Muhammet de devletin şefi olarak ekonomik konulara çok önem vermiştir. Kuran’da rızk, yardım, ekip biçme, borç alıp verme, faiz, ölçü, terazi, geçim, çalışma, israf, hırs ve haram gibi konulardan söz eden yaklaşık 250 ayet vardır. Hz. Muhammet zenginliği savunmuştur. Çünkü kendisi bizzat ticaret yapmış, zengin bir kadınla evlenmiş ve tüm savaşlarında servetin de oynadığı rolü iyi kavramış biridir. Bu nedenle zengin sınıfı öne almıştır. İ zenginlikle yoksulluğun yaratBir tığı sınıf ayrışması bunalımların esas kaynağı olarak görülve bu sınıfsal çelişkinin Müslüman mekte temelinde zenginlerin emeği neden olduğu Sosyalist sömürmesinin kabul edilmektedir. İslam dininde bu sınıfsal çeönlemek için şu ayetler Olabilir mi? lişkiyi Allah tarafından indirilmiştir: yardımları farz kılmıştır. Bilindiği gibi sosyalizme göre zenginlik, zengin olmayanların ve yoksulların gayretini, sabrını ve varlığını istismar etmedikçe sağlanamaz. İslam dininde zenginlik Allah’tandır. Yoksulluk ise şükür edilmesi gereken bir durumdur. Oysa sosyalizmde zenginlik de yoksulluk da kader değildir. Müslüman zenginlerin zenginliklerini devam ettirebilmeleri için Allah şunu emretmektedir: “Onları kötülüklerinden arıtmak için servetlerinden bir sadaka al.” (Tevbe, 104) Hz. Muhammet, yoksulları açlıktan kurtarmayanları, zekât ve sadaka vermeyenleri, meşru olmayan yollardan kazanç sağlayanları hor gören ayetleri bildirerek büyük insansever olarak muhtaç olanları, âciz ve yoksulları korumuştur. Allah rızkı “kimine az, kimine çok veren” ve mülkü “dilediğine verip dilediğinden alandır”. Bu nedenle zenginlik de yoksulluk da Allah’tandır. Allah zenginlerin azmamalarını, yoksulların da şükredip sabretmelerini emreder. Sosyalizme göre bugün kapitalist düzende “Borçlu sıkıntı içinde ise onun genişlemesini bekleyin, kendisine bağışlarsanız, sizin için pek hayırlı olur.” (Bakara, 280) “Tanrı, rızk bakımından bir kısmınızı bir kısmınızdan üstün kıldı. Üstün olanlar, kazandıkları rızkı, bileklerinin hakkı olanlara kendileriyle eşit olarak vermezler, Tanrı’nın nimetini inkâr mı ederler?” (Nahl, 71) “Malını boş yere harcayanlar şeytanın kardeşleridir.” (İsra, 27) Bütün bu ayetler sadece zengin katı ruhları yumuşatmak içindir. TAV’ın yolcu sayısı 8.24 milyona çıktı TAV Havalimanları’nın işlettiği tüm havalimanlarında yolcu sayısı yüzde 14 artarak eylülde 8.24 milyona çıktı. Şirketten yapılan açıklamadaki verilere göre, ocakeylül döneminde de toplam yolcu sayısı yüzde 19 artışla 63.6 milyonıa çıktı. Son 12 aylık dönemde ise artış oranı yüzde 22 olurken, toplam yolcu sayısı da 81.5 milyon olarak gerçekleşti. Şirketin işlettiği havalimanları içinde eylülde en hızlı büyüme oranı ise yüzde 63 ile Medine Havalimanı’nda oldu. Medine Havalimanı’ndaki yolcu sayısı geçen yıla göre yüzde 63 artarak 544 bin 742 oldu. slamın hümanist yönü sosyalizme benzediğine kanıt olmaz Sosyalizmin diğer ideolojik yönleri bir tarafa, İslam dininin kapitalist sınıfı savunması, koruması ve sınıfsal çelişkileri gidermek için ise israfı önleme ve zekât, yardım buyruklarını vermesi, yani sosyal adaletçi görünümü İslam dininin sosyalizme benzediğini göstermez. Bizi bir Müslümanın da sosyalist olabileceğine ulaştırmaz. Hele İslamın hümanist birçok buyruğuna aykırı davrananlar ise sosyalizmin yanından hiç geçemezler! İ enginliğe nefreti sosyal adaletle önlemeye çalışmıştır Zenginlik tutkusu, genel olarak her türlü merhamet, şefkat ve yardım duygularını zedelediğinden, yoksulun zengine karşı besleyebileceği kin, nefret ve kıskançlık duygularını yumuşatmak için sadaka, zekât, Z Rızk herkese verilmez
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle