19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 EKİM 2013 SALI 10 Umudun yağmurla geldiği, masmavi elbiseleri içerisinde, yemyeşil gözleriyle size bakan şehirden yüreğinize akan dem: Çay… ÖMER ŞAN TARIM Durup Dururken Bir Yudum Çay! Sektörün bölgeye katkısı büyük Son verilere göre, çay üretiminin GSYİH içindeki payı % 1.0, bitkisel üretim değeri içindeki payı % 2.7, çay üretim bölgesindeki bitkisel üretim değeri içindeki payı % 40, çay üretimi yapan işletmelerin toplam tarım işletmelerine oranı % 3.6, çay tarımında çalışanların toplam tarımsal istihdam içindeki oranı ise % 6.7’dir. DİE verilerine göre, Rize ilinin kültüre alınan arazilerinin % 98’inde çay tarımı yapılmaktadır. Tarımsal gelirin; Rize’de % 93’ü, Trabzon’da % 24,7’si, Artvin’de % 27,6’sı çaydan elde edilmektedir. Durup dururken sunulmuyor artık bir bardak çay. Hep taşıdığı alın terinin acılığı ve burukluğu ile şekersiz de yutulmadı, yutulmuyor. Rize denince akla gelen çay artık eskisi gibi geçimini sağlamıyor yöre insanının. Tarım ürünlerine uygulanan ambargolardan tutun da, IMF politikalarına, siyasilerin potansiyel güçlerine, sahte ve kaçakçılığa kadar olan boyutunun yanında ailesel genişleme ve yörenin sosyokültürel boyutları da etken oluyor buna. Her ne koşulda olursa olsun çay, yine de bölge ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyor. Başta Rize olmak üzere Trabzon, Artvin, Ordu ve Giresun illerinin kısmi bölgelerinde resmi rakamlara göre yaklaşık 760 bin dekarlık ruhsatlı alanda 210 bini aşkın üreticinin uğraştığı, 25 bine yakın kayıtlıkayıtsız çalışanı ve 200’ün üzerinde irili ufaklı fabrikası ile önemli bir sanayi çay sektörü. Bu özelliği ile sadece bölgede değil, bölge dışındaki birim ve çalışanlarıyla birlikte yaklaşık 2 milyon insanın geçim kaynağı aynı zamanda. Gayrı resmi rakamlara baktığımızda Doğu Karadeniz Bölgesinde çay tarımı yapılan alanların yaklaşık 1 milyon 200 bin dekarlık bir alana yayıldığını ve yılda ortalama 1 milyon 200300 bin ton yaş çay üretimi gerçekleştiğini görürüz. Buna karşılık Çaykur ile özel sektör firmalarının kuru çay üretimi ise 210220 bin ton dolayında seyreder. Çaykur ve özel sektör firmaları bu rakamları yarı yarıya paylaşır! Bugün, sektörde ÇayKur’un 46 adet yaş çay işleme fabrikası, 3 adet paketleme fabrikası bulu nurken, özel sektörün ise biri kooperatif fabrikası olmak üzere, 230 adet yaş çay işleme fabrikası bulunuyor. Türkiye’de 210 bin ton civarında gerçekleşen kuru çay üretimine karşılık ise ortalama 250 bin ton civarında kuru çay tüketildiği tahmin edilmekte. Yaş çay kampanyası döneminde ÇayKur’da toplam 12 bin civarında, özel sektörde de kayıtsız ve örgütsüz çalışanlar da dahil olmak üzere 10 bin civarında, toplam 22 bin kişilik istihdam mevcut. Örgütsüzlüğün sıkıntıları her alanda Ülke genelinde olduğu gibi çay tarımında da örgütsüzlüğün sıkıntıları yaşanıyor. Üretici hiçbir konuda söz ve karar sahibi değil. Ziraat Odaları, Kooperatifler gibi mevcut örgütler son derece yetersiz. Bütün üreticilerin demokratik u Başta Rize olmak üzere Trabzon, Artvin, Ordu ve Giresun illerinin kısmi bölgelerinde resmi rakamlara göre yaklaşık 760 bin dekarlık ruhsatlı alanda 210 bini aşkın üreticinin uğraştığı, 25 bine yakın kayıtlıkayıtsız çalışanı ve 200’ün üzerinde irili ufaklı fabrikası ile önemli bir sanayi, çay sektörü. Bu özelliği ile sadece bölgede değil, bölge dışındaki birim ve çalışanlarıyla birlikte yaklaşık 2 milyon insanın geçim kaynağı aynı zamanda. bir şekilde katıldığı, çay sanayi ve çay politikaları karşısında ciddi ve etkili bir muhatap olarak yer aldığı üretici örgütlenmeleri artık gerekliliğini hissettiriyor. Yaş çay üreticilerinin en temel sorunlarının başında yaş çay fiyatının düşük oluşu geliyor. Bu durumu geçmişten günümüze değişen alım gücü olarak oranladığımızda; bir ki lo zeytin veya şekerin fiyatına eş değerdi. Bugün ise ancak 10 kilo yaş çay ile bir kilo zeytin alabiliyor veya 5 kilo yaş çay fiyatı ile bir kilo şeker alabiliyorsunuz. Yaş çaya verilen yüzde 11 civarındaki artışla maalesef üretici bir kez daha mağdur edildi, reel olarak çay, büyük bir değer kaybetti. Üreticiler, devlet güvencesinde olduğu için ürününün tamamını Çaykur’a satmak istiyor. Ancak üretici, diğer ürünlerde olduğu ürününü istediği gibi değerlendirme olanağına sahip değil. Çaykur ürünün tamamını almadığı gibi, kota ve kontenjan uygulaması ile de sınırlama getiriyor. Bu durum karşısında ise üretici doğal olarak özel sektöre yöneliyor. Özel sektör ise her kampanya açılışında ürün alamama endişesi ile peşin ve hatta biraz da olsa yüksek fiyatla ürün alıyor. Ama kampanya ilerledikçe rahatlıyor ve ürün bedellerini aylar ve hatta yıllar sonrasına sarkıtabiliyor. Bölgedeki en belirli ve önemli olgu ise, üreticilerin aynı zamanda sektör çalışanı ve tüketici konumunda olması. Yani çay sektörünün her aşamasında varlar. Özel sektördeki örgütsüzlük, çay sektörünün başka bir sorununu oluştururken, önemli bir ekonomik kayba ve bir anlamda da haksız rekabete de yol açıyor; dolayısıyla bu durum üreticiye de yansıyor. Kalitesiz üretim de eklendiğinde, ucuza mal edilen kuru çay piyasadaki bu haksız rekabetin yanında üreticinin de mağdur olmasına da neden oluyor. Bütün bunların yanında bölgede 210 bini aşkın ailenin uğraştığı çay tarımında önemli bir üretici örgütlülüğü olmayışı da üreticilerin kendilerini ilgilendiren platformlarda temsil edilmemesi, sektörde hak ettiği şekilde söz sahibi olamaması ve savunmasız olmasını gibi sorunları beraberinde getiriyor. Kaçak çay da önemli bir sorun Öte yandan, son yıllarda ülkemize önemli kaçak çay girişinin olduğu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi sınır kapıları ve bazı serbest bölgelerden kaçak çay girdiği gözleniyor. Sağlıksız, kalitesiz ve insan sağlığına zararlı olan bu çaylar halka, ya yerli çay diye veya yerli çaya karıştırılarak satılmakta. Kuru çayın bu şekilde maliyetinin çok altında piyasaya sürülmesi kuru çay satışlarını olumsuz yönde etkiliyor ve bundan en büyük zararı dürüst çalışan özel sektör görüyor. Lipton’dan sürdürülebilir çay tarımı 3. yılında Lipton, verimsizleşerek ekonomik ömrünün yüzde 75’ini dolduran Türkiye çayını korumak için Sürdürülebilir Çay Tarımı projesine üç yıl önce başladı. Bu kapsamda 17 bini aşkın çay üreticisine doğru çay tarımı uygulamaları eğitimi verildi. Proje, bölgenin ilk Toprak Analizi Laboratuvarı’nın kurulması, Doğu Karadeniz’de atık sorununun çözümüne katkı, bölge kadınlarıu Lipton ekonomik na yönelik sağlık ömrünün yüzde taraması 75’ini dolduran gibi ekonomik, Türkiye çayını çevresel korumak için ve sosyal başlattığı proje çalışma sonunda Türk çayına larla ge ilk Yağmur Ormanları nişletildi. Tüm bu Birliği sertifikasını çalışma kazandırmayı larla Rize Pazar’dabaşardı. ki Lipton fabrikasına dünyanın önde gelen çevre kuruluşu Yağmur Ormanları Birliği’nin sertifikası kazandırıldı. Bu başarıyla, Türkiye, Lipton çayın hem üretilip hem tüketildiği ilk ve tek Rainforest Alliance (Yağmur Ormanları Birliği) sertifikalı ülke oldu. Böylece Lipton’u tercih eden her tüketici, sürdürülebilir çay tarımını, dolayısıyla çayın geleceği için yapılan projeleri desteklemiş olacak. Lipton ambalajlarına basılan “yeşil kurbağa” damgası, Lipton çay üretiminin tüm aşamalarında çevrenin korunduğunun, çiftçi ekonomisine ve sosyal hayata önemli katkı sağladığının kanıtı olacak. Bu projeyle, çay üreticisinin geçmişten bugüne gelen fazla gübre kullanımı alışkanlığı da eğitimler ve analizler sonucu asgariye indirildi. Ziraat Odası ile iş birliği yaparak bölgede toprak analizi laboratuarı kuran Lipton, yapılan ilk analizler sonucunda kullanılacak gübre miktarı için yaptığı yönlendirmelerle üreticiye yaklaşık 480 bin TL tasarruf sağladı. Bu miktarın proje sonuna kadar 3 milyon TL olması bekleniyor. Lipton çaylarının sadece sürdürülebilir kaynaklardan alınmasını sağlamayı hedefleyen Lipton, 2012 yılında başladığı Katı Atık Projesi ile Doğu Karadeniz’de şu ana kadar 900 tonu aşkın atığın ekonomiye geri kazandırılmasını da sağladı. Tarımsal üretim giderek daha fazla önem kazanıyor TSKB’nin (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası) Tarım Sektöründe, Agroendüstri Yatırımları Finansmanını TSKB Genel Müdür Yardımcısı Burak Akgüç anlatıyor... Agroendüstri Yatırımları Finansmanında kredi toplam 50 milyon euro olarak belirlenmiş durumda. Tarım sektöründe faaliyet gösteren özel sektör KOBİ’lerinin kullanabileceği tarım kredisi; tarım ürünleri üretimi, birincil ve ikincil gıdaların işlenmesi, paketlenmesi, dağıtımı, lojistiği, toptan ve perakende satışı konulu yatırımların orta uzun vadeli finansmanını kapsıyor. Akgüç, dünyada tarımın toplam üretimden aldığı payın yüzde 6.1’ken Türkiye’de yüzde 9.2 seviyesinde olduğunu söylüyor. TSKB olarak sağlanan hizmetleri Akgüç şöyle anlatıyor: “Firmalara, anapara ödemesiz dönemleri de olan orta uzun vadeli piyasa koşullarına göre uygun maliyet yapılarıyla kredi kullandırımlarını gerçekleştiriyoruz. TSKB olarak bünyemizde Mali Analist, İktisatçı ve Mühendislerden oluşan bir teknik ekip barındırıyoruz. Ekip, projeleri firmalarla detaylı olarak görüşüyor ve bu projeleri geliştirerek daha verimli hale getirebiliyor. Böylelikle bir anlamda KOBİ’lere yönelik teknik danışmanlık denebilecek bir hizmet de verilmiş oluyor. İnceleme sırasında ilgili firmanın (KOBİ’nin) kredinin yanı sıra özkaynak finansmanı ile desteklenmesi konusunda Kurumsal Finansman bölümümüzün sunduğu ürünler devreye girebiliyor. Burada halka arz, şirket birleşmeleri, tahvil ve bono ihracı ve bu kapsamda verilebilecek danışmanlıklar KOBİ’lere sunduğumuz hizmet yelpazesini genişletiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle