26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 KASIM 2012 CUMARTESİ 8 İstanbul Y Edirne B Kocaeli Y Çanakkale B İzmir PB Manisa B Denizli B Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara Y 21 22 22 22 25 26 24 20 21 23 24 23 21 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y PB PB PB Y B B Y Y Y B 19 20 18 26 28 27 22 27 22 20 16 16 15 HABERLER TARİHTE BUGÜN Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih B Berlin Y BudapeştePB Madrid Y Viyana B 4 7 8 11 10 9 13 10 11 11 13 19 12 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y PB PB B B Y Y Y PB Y Y PB B 19 18 20 25 14 3 20 21 18 19 17 32 29 MÜMTAZ ARIKAN 3 Kasım GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Dikkatler 6 Kasım’da yapılacak ilk duruşmaya çevrildi GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ? Baştarafı 1. Sayfada kestirmek giderek zorlaşıyor. Komisyon günlerdir ağırlık verdiği 28 Şubat’la uzak yakın ilgisi olan saz ve söz sanatçılarından, cinsiyet değiştirenlere, medya yöneticilerine, siyaset adamlarına kadar değişik kimlikteki insanları dinliyor. Bayan Baş, ne ki atacağı her adımı dikkatle saptayan ve söyleyeceklerini önceden hesaplayan Deniz Baykal gibi bir politikacının komisyonun hukuksal varlığını eleştirmesini, olası soruları beklemeden komisyonu terk etmesini sindiremiyor... Komisyonda 28 Şubat’ın postmodern darbe mi, demokrasiye müdahale mi yoksa anayasal olanaklar çerçevesinde hükümete eğitimden sosyal yaşama dek yapılması gerekenleri salık veren bir olay mı olduğu tartışılırken; Bayan Baş, 28 Şubat’ın darbe olduğunu ilan ediverdi. 28 Şubat’ta sorumlu görevlerde olanları suçlayanları komisyonun dinlemesine olanak sağlıyor Bayan Baş; ama günün dinci hükümetinin, sorumlularının hangi marifetleriyle 28 Şubat’a gelindiğini anlatacak kişileri komisyona davet etmiyor ya da davet ettiği kişilere 28 Şubat öncesini anlatmalarını sağlayacak sorular sormuyor, sorulmasına zemin hazırlamıyor. Böylesine adil, tarafsız, böylesine ileri bir demokrat Bayan Baş! ??? Ne var ki son günlerdeki tutumu AKP’li kişiliğinin sorgulanmasına neden oldu. Komisyon sözcüsü AKP Çankırı Milletvekili İdris Şahin birkaç gün önce basına, 28 Şubat’ta hükümetteki RP’nin İstanbul İl Başkanlığı’nı ve Belediye Başkanlığı’nı yapan Başbakan RTE’yi de komisyona davet ederek dinleyeceklerini açıkladı. RP içinde ve dışında o günleri yaşayan RTE’nin elbette 28 Şubat’la ilgili bilgilerinden komisyon da kamuoyu da yararlanabilirdi. Fakat Komisyon Başkanı Bayan Baş, aynı gün jet hızıyla sözcüyü yalanladı. Başbakan’ı komisyona davet etmek söz konusu değildi! Oysa... ??? Oysa şayet gerçekleri arıyorsa Bayan Baş; yalnız RTE’yi değil, zamanın hükümetinde bakan olarak görev yapan… ...örneğin Libya gezisinde Kaddafi’nin TC Başbakanı Necmettin Erbakan’ı ve ülkesini aşağılamasına tanık olan… ...AKP’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü de komisyona davet etmek zorunda... Nimet Baş, şu soruyu yanıtlamak zorunda: RTE’yi ve Abdullah Gül’ü komisyona neden davet edemiyor? Başbakan ve Köşk olur vermedi mi acaba? Batılı demokrasilerde, cumhurbaşkanlarının, başbakanların kamuoylarında dikkatle izlenen konularda çağrı üzerine yargıya veya parlamentoda oluşturulan komisyona bilgi vermelerinin olağan bir kural olduğunu bilmiyor mu?.. Bilmesine biliyor da kör olası particilik elini kolunu bağlıyor. İzinlerini almadıkça ne Cumhurbaşkanına, ne de Başbakanına parlamento adına görev yapan komisyona bildiklerini açıklamaları için davetiye çıkaramıyor. ??? Eğri oturup doğru konuşalım. Bayan Baş, Başbakanını, partisinin Cumhurbaşkanını komisyona davet edemiyor. Çağrıdan söz eden partisinden komisyon sözcüsünü jet hızıyla yalanlıyor. Partisi adına, partisinin liderleri adına politika yapıyor ve… ...Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nda 28 Şubat’la ilgili soruşturma sürerken, komisyona çağrılı kişileri sorgulama görevi üstlenemeyeceğini söyleyen Baykal’ın “hukuksal gerekçelerini politik gösteri olarak” değerlendiriyor. Baykal’a gönderdiği yanıt yazısında komisyon çalışmalarını partisinin illeriki günlerde, örneğin seçimlerde ana muhalefete karşı kullanabileceğini duyumsatan bir üslup seziliyor. Olası bu sezgiyi kanıtlamak istercesine örneğin, 28 Şubat döneminde Genelkurmay 2. Başkanı olan Org. Çevik Bir’le CHP Genel Başkanı olduğu sıralarda sık sık görüştüğü yalanını içeren dedikodu nitelikli söylemleri Baykal’ın yanıtlamasını istiyor. Baykal yazılı açıklamasını okuduktan sonra komisyonu terk ederek oyunu bozuyor. ??? Orhan Veli’nin “Bu düzen böyle mi gidecek?” dizesi her alanda olduğu gibi darbeleri araştırma komisyonu için de geçerli... Mavi Marmara davası başlıyor BAHADIR SELİM DİLEK ? Baştarafı 1. Sayfada koalisyonuyla karabasana dönüşen hukuksuzluklara karşı tavır koydu. Bu nedenle mevcut başkanların yeniden seçilmesi, alacağı oy oranı önemli bir göstergeydi. İstanbul’da Ümit Kocasakal, Ankara’da Metin Feyzioğlu, İzmir’de Sema Pektaş yeniden seçildiler. İstanbul Barosu, Silivri yargılamalarıyla doğrudan ilgili olduğu için Silivri Cezaevi’ndeki tutsaklar açısından ayrıca önemliydi. Zira Baro Başkanı Kocasakal ve yönetim kurulu üyeleri, Ergenekon, Balyoz başta olmak üzere hukuk dışı tüm yargılamalara karşı çıkmıştı. Dönemlere göre kimi özellikler önem kazanır. Örneğin Ecevit için “dürüst” lider deniyordu. Çünkü o dönem siyasetin üzerine “yolsuzluk” gölgesi düşmüştü. Bugün haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıkana “cesur” deniyor. Çünkü dik duruş cesaret ister hale geldi. Cesaretin de azı çoğu olmaz; oldu mu tam olmalı. Cesaretin başındaki “c” eksik olursa geriye ne kalır? Kocasakal’ın cesareti dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu’na bağlı avukatların yüzde 60’ının desteğini almıştır. ??? İstanbul Barosu’nun 29 Ekim günü tam sayfa yayımlanan ilanını birlikte okuyalım: “Türk milletinin emperyalizme karşı destansı direnişinin eseri Cumhuriyetimizin 89. yılını coşkuyla kutluyoruz. Kurtuluş Savaşı’nın parolası özgür vatan, özgür ulustu. Üniter yapı, ulus devlet, çağdaş toplum, akıl ve bilimin esas alınması Cumhuriyet’in kuruluş felsefesiydi. Ekonomik ve siyasal bağımsızlık ise hem kurtuluşun hem de kuruluşun vazgeçilmez ilkesiydi. Ne acıdır ki, bugün Cumhuriyet, büyük bir saldırı ve tehdit altındadır. Emperyalizmin sözcülüğüne ve destekçiliğine soyunanlarca ülkenin kurucu değerleri, sistematik biçimde toplumsal bellekten silinerek ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Artık Cumhuriyet ile topyekün bir hesaplaşma söz konusudur. Kurtuluş ve kuruluş önderi Atatürk’ün ders kitaplarından, eğitim programlarından, bayram kutlamalarından çıkarılması, kurumlardan, okullardan, caddelerden adının silinmesi, gelinen noktayı apaçık göstermektedir. Sözde ‘yeni’ anayasa çalışmalarıyla ulus devletin, üniter yapının, Cumhuriyet’in kazanımlarının tasfiyesinin hukuki altyapısı oluşturulmak istenmektedir. Cumhuriyet’in anlam ve değerini içselleştiren ulusumuzun 89 yıl önce olduğu gibi, günümüzde de bu emperyalist oyunları bozacağına, Cumhuriyetine sahip çıkacağına inancımız tamdır. Hiçbir yasak ve engelleme, Cumhuriyet coşkusunu ve sevgisini ortadan kaldıramaz, gönüllerden ve belleklerden silemez. Kuşkusuz Cumhuriyet bu badireden daha da güçlenmiş olarak çıkacaktır. Cumhuriyet’e ve onun değerlerine sahip çıkmak İstanbul Barosu için bir vatan borcudur. Sevgi, saygı ve minnetle andığımız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve bu uğurda canını feda etmiş tüm aziz şehitlerimizin mirası olan Cumhuriyetimize, devrimlere, laik, demokratik, sosyal hukuk devletine, üniterulus devlete sarsılmaz bir azimle sahip çıkacağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz. Cumhuriyet: Numarasız, katkısız, sonsuza kadar...” ??? Durum budur. Devlet, adaletin üzerine oturursa devlettir. Adaletin üzerine çökerse, devlet de çöker. Mahkemelerde yazılı deyimle, adalet devletin temelidir. Bugün Türkiye’deki siyasal davalarda iç hukuk yolları tükendi. Adalet Bakanlığı, “reform” kandırmacası adı altında dış hukuk yollarını da tüketmiştir. Eskiden, yerel mahkemenin verdiği kararda adaleti bulamayan, “yüksek yargıdan döner” diyordu. Bu beklenti de tersine dönmüş durumda. Mahkemelerde iddia makamıyla hüküm makamı iç içe geçti. Savcı ile yargıç birbirini tamamlıyor. Geriye bir tek savunma kaldı. Bugün Türkiye’de iç hukuk yolu olarak ayakta kalan başlıca kurum, savunmadır. Kendisini tutsak hisseden bir yurttaş olarak barolardan dileğim şudur: Hukukun bu son kalesini çok iyi korumaları, güçlendirmeleri, yargının öteki ayaklarını hukuk zeminine çekmeleri, dik duruşlarını sürdürmeleri, sembol haline gelmiş davaları yerinde izlemeleri, gözlem ve değerlendirmeleri ışığında sorumluluklarını yerine getirmeleri... Silivri Cezaevi içindeki yargılamalarda bizim doğrudan bağlı olduğumuz savunma kurumu İstanbul Barosu. Kocasakal, açık konuşmayı seven, sözü eğip bükmekten hoşlanmayan bir insan. Ben de çağrımı bütün açıklığıyla kamuoyu önünde yapmak istiyorum. Ergenekon davası, tek ortak özellikleri büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıya kalmak olan insanların aynı çuvala konduğu bir iddianameler bataklığı haline gelmiştir. Yargı kurumu olarak umutla başvurabileceğimiz tek yer İstanbul Barosu’dur. Sizin şemsiyeniz altında oluşacak bir heyet, bıkmadan usanmadan “temiz hukuk” suyu akıtarak bu bataklığı özgür kuşların yaşadığı bir cennete çevirebilir. ANKARA İsrail, Türkiye ile ilişkileri düzeltmek için arka arkaya mesajlar gönderirken, 9 Türk vatandaşının ölümü ile sonuçlanan Mavi Marmara baskınına ilişkin davanın ilk duruşması 6 Kasım’da yapılacak. Davada, o dönemde İsrail Genelkurmay Başkanı olan Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi’nin “firari sanık” olarak yargılanacak. İsrail’in Mavi Marmara gemisine 31 Mayıs 2010 tarihinde yaptığı baskına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 28 Mayıs 2012’de İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2012/264 esas numarası ile açtığı davanın ilk duruşması 6 Kasım’da yapılacak. Dava İstanbul’daki Çağlayan Adliyesi’nde başlayacak ve aralıklı olarak 3 gün sürecek. Sanıklar Türk Ceza Kanunu’na göre kasten adam öldürme, kasten adam öldürmeye teşebbüs, kasten yaralama, yağma, deniz veya demiryolu ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma, mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve eziyet etme suçlarından yargılanacaklar. İd dianame bu aşamada, Mavi Marmara gemisine baskının planını yapan ve bu planı uygulamaya koyan üst düzey askeri yetkililer ile sınırlı tutulurken, davanın seyrine göre, baskından sorumlu diğer tüm isimler de tek tek yargı önüne çıkmaya davet edilecek. Dava evrakı da İngilizceye çevrilip Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından İsrail makamlarına gönderildi. Davada baskın sırasında Gazze’ye Özgürlük filosunda bulunan 36 ülkeden yolcu ve yaşamlarını yitirenlerin yakınları dahil 490 kişi “müştekimağdur” olarak yer alacak. Çadırkentte yangın Hatay’ın Yayladağı ilçesinde Tekel Deposu alanında kurulan çadır kampta yaklaşık 500 Suriyelinin kaldığı binanın zemin katında belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. İtfaiye ekipleri yangını kısa sürede söndürdü. 5 yaşlarında Suriyeli bir erkek çocuk dumandan zehirlenerek öldü. KARAKOLA SALDIRI Lice’de 1 er şehit MAHMUT ORAL Gizli tanık reddetti Güngören saldırısıyla ilgili davada gizli tanık Emniyette alınan ifadelerin kendisine ait olmadığını söyledi HİLAL KÖSE İstanbul Güngören’de 27 Temmuz 2008’de 17 kişinin öldüğü bombalı saldırıya ilişkin davanın gizli tanığı, Emniyette alınan ifadeleri kabul etmedi. 1 No’lu gizli tanık, mahkemede “Bu ifadeler bana ait değil” dedi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden 8’i tutuklu 9 sanıklı davanın dünkü oturumunda, dosyanın tek gizli tanığı, görüntüsü ve sesi değiştirilerek dinlendi. Davanın sanıklarını tanımadığını belirten gizli tanık Emniyette boş sayfalara parmak izinin alındığını, imza attırıldığını savunarak “Nedenini sorduğumda, ‘başka illerde ele geçen malzemelerin üzerinde tespit edilen parmak izlerini mukayese edeceğiz’ dediler. Benim buraya katılmam Emniyetin ve istihbaratın oyunu” diye konuştu. Emniyette patlamayla ilgili bir soru sorulmadığını belirten gizli tanık “Gözaltına alınmamla, olay arasında 2 ay zaman farkı var. Ben gözaltındayken olay olmamıştı” dedi. Tutuklu sanık Hüseyin Türeli’nin avukatı Ercan Kanar “Gerçek failleri yargılayın. Kamuoyu baskısıyla, hayali suçlular yaratmayın” dedi. DİYARBAKIR Lice ilçesindeki Duru Jandarma Karakolu Narlı üs bölgesine teröristlerce düzenlenen saldırıda 1 asker şehit oldu, 6 asker yaralandı. DiyarbakırBingöl karayolu Hani yol ayrımında bulunan Duru Jandarma Karakolu’nun Narlı üs bölgesine dün terör örgütü PKK mensuplarınca roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi ve üs bölgesine sızma girişiminde bulunuldu. 2 saat süren çatışmada, 1 asker şehit oldu, 6 asker yaralandı, 2 terörist de öldürüldü. Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, yaptığı açıklamada, “Bölgeye havadan ve karadan destek birlikleri intikal ettirildi. Ölen teröristlerin sayısında artış olabilir” dedi. Kars’ın Kağızman ilçesi Yankıpınar köyü kırsalında da keşif yapan güvenlik güçlerine teröristlerce taciz ateşi açıldı. Kars Valisi Eyüp Tepe, bölgeye zırhlı araçlar sevk edildiğini, 1 askerin sipere atlarken omzundan hafif yaralandığını kaydetti. Öte yandan Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin lideri olduğu Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (IKYB) internet sitesinde, Türk savaş uçaklarının dün sabah PKK’nin kamplarının bulunduğu Hakurk’u bombaladığı ileri sürüldü. 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI’NIN KUTL ANMASI YASAKL ANDI İşte yasağın belgesi SEDAT KURT Anaokuluna molotoflu saldırı ? ŞIRNAK (Cumhuriyet) Cizre ilçesindeNuh Mahallesi’nde toplanan bir grup, Cudi Mahallesi’ne doğru yürüyüş düzenledi. Polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı bölgede slogan atarak ara sokaklara dağılan gruptan, yüzleri maskeli olan bazı şahıslar Sevgi Yuvası Anaokulu’na molotofkokteyli attı. Atılan molotofkokteyli nedeniyle okulda çıkan yangın, olay yerine gelen itfaiye ekiplerince söndürüldü. DENİZLİ CHP Denizli İl Başkanı Yıldırım Aycan, ilçe milli eğitim müdürlüğünün, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın kasaba ve köylerde kutlanmasını yasakladığını söyledi. Tavas Kaymakamı Muhittin Gürel ilçe milli eğitim müdürü imzasıyla okullara ve kurum müdürlerine söz konusu belgenin gönderilmesinden haberdar olmadığını söyledi. Kaymakam Gürel, “İzindeydim, dolayısıyla bu yazıdan haberim olmadı. Uygulamayı yanlış buluyorum, İlçe Milli Eğitim Müdürü hakkında soruşturma açılıp açılmayacağı konusunda değerlendirmemiz devam ediyor” dedi. Aycan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’yla ilgili Tavas İlçe Milli Eğitim Müdürü imzasıyla tüm okullara, “Kasaba ve köylerimizde herhangi bir program uygulanmayacaktır” yazılı talimat verildiğini, bu belgenin de ellerinde oldu ğunu açıkladı. Aycan, “Cumhuriyet Bayramı’nın yasaklanmasının belgesini ortaya çıkardık. İlçe Milli Eğitim Müdürü hakkında derhal gereken yapılmalıdır. Bu zihniyetteki bir kişi bırakın müdürlüğü, öğretmenlik bile yapamaz” dedi. İlçe Milli Eğitim Müdürü Gökhan Atalay imzasıyla dağıtılan belgede, “İlçe merkezimizde kutlanacak olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 89. yıldönümü kutlama programı ekte gönderilmiş olup; program doğrultusunda hareket edilmesi ve gerekli hassasiyetin gösterilmesi hususunda; bilgi ve gereğini rica ederim” ibaresi yer alıyor. Yazının alt kısmında ise not olarak “Kasaba ve köylerimizde herhangi bir program uygulanmayacaktır” ifadesi bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle