23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 KASIM 2012 CUMARTESİ 4 HABERLER Meclis Darbe Komisyonu eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ı 8 Kasım’da dinleyecek Şimdi Yok Ama Olabilir Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak isteyen halka karşı polisin kurduğu barikatların aşılması üzerine, bunların kaldırılması emrinin Çankaya’dan mı geldiği sorusu, siyaset sahnesine bomba gibi düştü. Bu konuda Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın açıklamaları değişik yorumlara yol açtı. Sayın Gül’ün barikatların kaldırılması yolunda açık bir talimat vermediği ortaya çıktı. Ama Cumhurbaşkanı bütün valiliklere dikkatli davranılması yolunda bir uyarıda bulunduğunu, bunun da kendi yetkileri içinde olduğunu açıklamaktan da kaçınmadı. Başbakan’ın çift başlılık açıklamasının tonu da kimi çevrelerde Tayyip ve Abdullah Beyler arasında görüş ayrılıklarının olup olmadığı sorusunun sorulmasına yol açtı. Cumhurbaşkanı ile haftalık, mutat görüşmesi için, Çankaya Köşkü’ne çıkan Erdoğan şu açıklamasıyla gergin havayı yumuşattı: Cumhurbaşkanı ile aynı şeyi söylüyoruz. Başbakan Çankaya ile aralarında bir çekişme yaratmak isteyenlere de şöyle seslendi: Bizi birbirimize düşüremezsiniz. ??? Bu arada CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç da devletin doruğundaki bu iki politikacının genetik kodlarının aynı olduğunu söylerken aralarında köklü bir görüş ayrılığının oluşması olasılığının zayıflığını vurguluyordu. Çok ayrı gerekçeleri de olsa, hem Başbakan hem de Haluk Koç haklıdırlar. Bu haklılık, devletin iki doruğunun sakinleri arasında, bir sürtüşme olmadığı anlamına gelmiyor. Tayyip Bey’in başkanlık sistemine gidilmesinden ve bu düzenlemenin yaşama geçmesinin ardından Çankaya’ya tırmanmak istediği, bu projede Sayın Gül’e tatmin edici bir yer olmadığı herkesçe bilinen bir gerçek. Genç sayılabilecek bir yaşta, Sayın Gül’ün aktif politik yaşamdan gönül rızasıyla çekilmesini beklemek gerçekçi değil. Cumhurbaşkanı’nın çeşitli vesilelerle yaptığı ya da yaptırdığı açıklamalar üstü kapalı bile olsa, bu hoşnutsuzluğun belirtilerini ortaya sermektedir. Barikat tartışmasında iki tarafın üslupları da bir sürtüşmenin varlığını kanıtlıyor. Ancak, burada önemli olan Sayın Gül ile Tayyip Bey’in birbirlerine bakış açılarından çok, durumun açık bir siyasi çekişmeye dönüp dönmeyeceğidir. Bunun olabilmesi Sayın Gül’ün çatışmadan kârlı çıkacağını düşünmesine bağlı. ??? Geçen gün o cenaha yakın bir gazeteci dost şunu sordu: Tayyip Bey, Çankaya adaylığını açıkladığında Sayın Gül “ben de adayım” diyebilir mi, derse de kazanma şansı olur mu? Bu soruya şu anda olumlu yanıt verebilecek kimse bulunduğunu sanmam. Ancak unutmayalım ki, konunun gündeme gelmesi 2014’te olacaktır. Bugün rakipsiz olarak görünen Tayyip Bey, o zamana kadar çözüm vadesi çoktan gelmiş sorunlar karşısında başarılı olamadığı takdirde, Abdullah Bey karşısında yine aynı şansa sahip olabilecek mi? Siyasette iki yıl çok uzun bir süredir ve Türkiye gibi ülkelerde böyle bir süre için öngörüde bulunmak güçtür. Gayelerini yaşama geçirme açısından Tayyip Erdoğan’ın çok başarılı bir siyasi figür olduğu kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçek. Ama kendisine bugüne kadar yardımcı olmuş olan gerginlik politikalarının artık Başbakan’a yarardan çok zarar verdiği ve karşı karşıya bulunduğu sorunların üstesinden gelmesini imkânsızlaştırdığı, bir anlamda artık onun için sonun başlangıcına gelindiği söylenebilir. O zaman doğacak boşlukta, “birinci adamlık” için bugün fazla şansı görülmeyen Abdullah Gül’ün çok iyi bir aday olacağını söylemek çok mu yanlış? 5 yıl sonra Dolmabahçe’de ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı, 27 Nisan ebildirisi ile ilgili olarak 8 Kasım’da dinleyecek. Böylece Büyükanıt, içeriği hiç açıklanmayan Başbakan Tayyip Erdoğan’a 5 Mayıs 2007’de yaptığı Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili soruları, 5 yıl sonra yine Dolmabahçe’de yanıtlamış olacak. Meclis Darbe Komisyonu’nun, Büyükanıt’ı dinleyeceği tarih belli oldu. Büyükanıt, eski Başbakan Tansu Çiller’in dinleneceği 7 Kasım’dan bir gün sonra 8 Kasım’da komisyona açıklamalarda bulunacak ve üyelerin sorularını yanıtlayacak. Büyükanıt’ın dinleneceği yerin İstanbul Dolmabahçe’de Komisyona ayrılan yer olarak belirlenmesi, dikkat çekici bir boyut oluşturdu. Erdoğan’la Büyükanıt, 27 Nisan bildirisinin ardından sürpriz biçimde Dolmabahçe’de buluşmuş ve 3.5 saatlik sır bir görüşme yapmıştı. Görüşme yargıya yansımasına karşın Erdoğan, “Benimle birlikte mezara kadar gidecek” diyerek içerik açıklamaktan ka ? Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun Yaşar Büyükanıt’ı dinleyeceği yerin İstanbul Dolmabahçe’de komisyona ayrılan yer olarak belirlenmesi dikkat çekici bir boyut oluşturdu. çınmıştı. Büyükanıt da aynı şekilde davranmış, bu yöndeki soruları yanıtsız bırakmıştı. havası yaratıldı. O akşamki iftarda hiçbir sarıklı yoktu, belki Oktay Başer vardı, eski Konya valisi, o Mahmut Efendi’ye bağlıdır, belki o gelirken getirmiş olabilir. Akşam biz televizyonda sarıklı hocaların arabalarını seyrettik ama orada sarıklı hoca yoktu. Bu nedir? Bir tertiptir, millet de bunu böyle kabul etti” dedi. DYP’nin milletvekillerinin istfaları üzerine Çiller’in Demirel’e iki kez gidip güvence aldığını, bunun üzerine 289 milletvekilinin güvenoyu vereceğine dair imzaları topladıklarını ancak Demirel’in Çiller’e hükümet kurma görevini vermediğini anlatan Kazan, “Cumhurbaşkanı’nın 289 imzaya rağmen görevi Çiller’e vermemesini kınamak istemiyorum ama Çiller iki kez kendisine gidip ‘vereceğim’ demesine rağmen vermemesi, sözünü tutmaması bir nakisedir” dedi. Kazan, RP’li Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı cezaevinde ziyareti için, “Hataydı. Olay olunca kendisine, ‘bizden habersiz nasıl büyükelçiyi çağırırsın’ diye çok büyük hakaretler ettim, sonra da gidip cezaevinde gönlünü alayım diye düşündüm” diye konuştu. BAYKAL’DAN BAŞ’A Kazan dinlendi irdal: Hukukun üstünlüğü sağlanamadı Komisyon bir diğer isim; eski milletvekili ve eski İHD Başkanı Akın Birdal’ı dinledi. Birdal, “Ben o dönemin mağduruyum; bu dönemin mağduru değil miyim. Yarın gidip ifade vereceğim, birkaç gün sonra Diyarbakır’da yargılanacağım” derken hukukun gücünün olmadığını, iktidarın verdiği sözlere karşılık hukukun üstünlüğünün sağlanamadığını ifade etti. Yargının silah olarak kullanılmasının sürdüğünü, her iktidar döneminde yargının istenildiği gibi kullanılabildiğini ileri süren Birdal, 28 Şubat soruşturmasına çağrılmadığını, 12 Eylül’ün gerçek anlamda yargılanması için dönemin olduğu gibi sorgulanması ve 1982 Anayasası’ndan kurtulmak gerektiğini sözlerine ekledi. B ‘İddiaları kanıtlasın’ Deniz Baykal, Komisyon Başkanı Nimet Baş’ın, açıklamaları ve soruları yanıtlamayışına karşı verdiği yazılı yanıtı karşı bir yazıyla yanıtladı. Baykal, Baş’ın yazısından sorduğu, “Başbakan yardımcılığı teklifi aldınız mı?, Kudretli paşalarla görüştünüz mü? Silahlı Kuvvtelerin Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasına kayıtsız kalmayacağını söylediniz mi” şeklindeki üç sorusunun da gerçeği yansıtmadığını belirtti. Baykal, kendisine atfedilen “Silahlı Kuvvetler Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını kayıtsız kalmayacaktır” ifadesinin tutanaklardan bulunup kanıtlanmasını aksi durumda Baş’ın “gerçeklerin değil insanları karalama, suçlama ve itham etmenin peşinde koştuğunun bir kez daha kanıtlanmış olacağını” söyledi. Baykal, Baş’ın yanıtında boş iddialarla itham edilmeye çalışıldığını belirterek, “Bu durum Baykal’ın bu malum komisyon ile ilgili değerlendirmelerinin ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkarmıştır” dedi. Komisyonda dün dinlenen 28 Şubat döneminin Adalet Bakanı Şevket Kazan, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya’nın sürecin bir numaralı stratejisti olduğunu söyledi. Necmettin Erbakan’ın “Kanlı mı kansız mı olacak” konuşmasını partiye gelen kanlı fakslar üzerine yaptığını anlatan Kazan, “Bu benim hatamdır” diye konuştu. Başbakanlık’ta tariikat liderlerine iftar yemeğiyle ilgili olarak da Kazan, “Mübarek ramazandı. İlahiyat fakültesi dekan ve öğretim üyelerine, Diyanet İşleri Başkanı ve başkan yardımcılarına, müftülere iftar verildi. İftardan önce 3 büyük gazetede, tarikat şeyhlerinin listeleri yayınlandı. İftar, tarikat şeyhlerine veriliyor CHP lideri Kılıçdaoğlu, 29 Ekim üzerinden ABD ve Erdoğan’ı eleştirdi ‘İstihbaratını iyi biliyoruz’ HAKAN DİRİK İZMİR CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin 29 Ekim kutlamalarını “istihbarat aldık” diye yasakladığını anımsatarak “Senin o istihbaratını biz çok iyi biliyoruz. Kime güvendiğini çok iyi biliyoruz. 34 yurttaşı da sen o istihbaratla öldürdün. Talimatı da sen verdin” dedi. İki günlük program için İzmir’e gelen Kılıçdaroğlu’nu havaalanında son zamanlarda olmadığı kadar kalabalık bir partili grubu ve araç konvoyu karşıladı. Aliağa, Menemen ve Karşıyaka’da açılış ve temel atma törenlerine katılan Kılıçdaroğlu, akşam da İzmir Ticaret Odası meclis toplantısında yer aldı. Kılıçdaroğlu, buralarda yaptığı konuşmalarda özellikle 29 Ekim kutlamalarına yönelik yasaklar üzerinden Başbakan Tayyip Erdoğan’a yüklendi. “Cumhuriyeti kutlama hakkımızı hiçbir güç, hiçbir başbakan elimizden alamaz” diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Cumhuriyetimizi seviyoruz, çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak istiyoruz. Cumhuriyet, özgürlükler, insan hakları yasaklanamaz. 29 Ekim’de yasak getireceklerini söylediler. Ulus Meydanı ve hemen yanında Cumhuriyetin ilan edildiği TBMM var. ‘O meydanda toplanmayacaksınız’ dediler. İstihbarat almışlar. Senin o istihbaratını biz çok iyi biliyoruz. Kime güvendiğini çok iyi biliyoruz. 34 yurttaşı da sen o istihbaratla öldürdün. Talimatı da sen verdin. Senin barikatların bize ve halka vızgelir. Gücü 73 yaşındaki Hasibe Ana’ya yetmiş, 8 yaşındaki çocuklara gücü yetiyor.” Kılıçdaroğlu cezaevlerinde süren açlık grevleriyle ilgili de Erdoğan’a yükendi. CHP lideri, “Bir insan bedenini ölüme yatırmışsa, siz sert söylemler kullanmamak durumundasınız çünkü biz bu ülkeyi beraber kurduk, beraber yaşıyoruz” dedi. CHP’Lİ ÜYELER ‘Yazı etik değil’ Komisyonu “yetkisiz” sayarak, sorulara yanıt vermediği için komisyon başkanı Nimet Baş tarafından yazılı bir açıklamayla eleştirilen eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a, komisyonun CHP’li üyeleri destek verdi. CHP’li 4 üye, Ahmet Toptaş, Mehmet Şeker, Ali Rıza Öztürk ve Süleyman Çelebi’nin ortak imzasıyla yapılan yazılı açıklamada, “Karalayıcı, soyut, mesnetsiz iddialarda bulunması, Komisyon Başkanı’nın Sayın Baykal’a karşı hangi karanlık duygularla yaklaştığını ve davetin de bu nedenle nezaketten uzak, sanki bir mahkeme celbi gibi yapıldığı anlaşılmaktadır. Sayın Nimet Baş’ın Sayın Baykal’a komisyon kararıymış gibi komisyon adına cevabi bir yazı yazmasını doğru ve etik bulmuyoruz, zira komisyonun bugüne kadar dinlenen şahıslara cevap vermek gibi bir uygulaması olmadığı gibi, böyle bir yetkisi de yoktur” denildi. Fotoğraf: AA ‘Sanatçı sefalete mahkum olur’ SELDA GÜNEYSU RedHack AKP’yi satışa çıkardı Haber Merkezi Bazı bakanlıklar ile Emniyet birimlerinin sitesini hack’leyen “RedHack”in yeni hedefi Kamu İhale Kurumu (KİK) oldu. “RedHack” grubu, KİK’in ihale duyurularının yapıldığı “EKAP” sayfasına AKP için satış ilanı verdi. Grup ihale bedelini de 1 TL olarak ilan etti. RedHack, hack’lediği sayfaya, “Amerika tarafından ülkemizde BOP planlarını gerçekleştirmek için getirilen AKP’nin artık son kullanım tarihi dolduğundan satmak istiyoruz, sudan ucuz sakın kaçırmayın. Not: Marslılar tercihimizdir, kolaylık yapılır” ifadesi de ekledi. RedHack, Twitter’dan “İktidarın en ‘güvenilir sistemlerden’ dediği EKAP hack’lendi. Ve ilginç bir ihale verdik” ve “KİK’ten AKP’yi satışa çıkardık. 1 TL hadi koş” açıklamasını yaptı. ANKARA Müzik ve Sahne Sanatçıları Sendikası Genel Başkanı Mehmet Çırıka , Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayına sunulan “Toplu İş İlişkileri Yasası”nın sanat emekçilerini “sosyal güvenceden yoksun bırakacağını” belirterek “Yasada sanatçılar ‘Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar İşkolu’ başlığı altında, kendi alanıyla ilgisiz sektörlerle bir arada olmak zorunda bırakılıyor. Bu durum sanatçıları sigortasızlığa, emekli olamamaya, sefalete mahkum ediyor. Bu yasa cumhurbaşkanı tarafından veto edilmeli” dedi. Çırıka, ‘Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar İşkolu’ndaki bir sendikanın 81 bin kişiyi örgütlemesi gerektiğini belirterek “Türkiye’de bu kadar sanatçı var mı? Hadi var diyelim; peki bu sendika sanat alanından ‘ticaret, büro veya eğitim’ alanına nasıl geçecek de ‘toplu iş sözleşmesi’ yetkisi alacak?” diye sordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle