20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 19 EYLÜL 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Aydõnlar hedefte Aralarında DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, Doç. Dr. Bedrettin Cömert, Prof. Dr. Ümit Doğanay, gazeteci İlhan Darendelioğlu, Prof. Cavit Orhan Tütengil ve Ümit Kaftancıoğlu’nun bulunduğu birçok aydın, gazeteci ve sendikacı karanlık odakların hedefi oldu İstanbul Haber Servisi - 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’ne giden yolda çoğu kontrgerillaya mal edilen birçok suikast gerçekleştirildi. Bu suikastlarõn çoğu faili meçhul kaldõ ve davalarõ tek tek zamanaşõmõndan düştü. Darbeye uygun ortamõ hazõrlamaya hevesli kanlõ eller tarafõndan gerçekleştirilen cinayetlerden biri de Doğan Öz’ün hayatõna mal oldu. Ankara Cumhuriyet Savcõ Yardõmcõsõ Öz, 24 Mart 1978’de Ankara’da uğradõğõ silahlõ saldõrõ sonucu yaşamõnõ yitirdi. Öz, 1970’te idamõn kaldõrõlmasõnõ isteyen bir dilekçeyi imzaladõğõ için soruşturmaya uğradõ. Öz, 1973’te DGM’lerin kuruluşuna karşõ imza kampanyasõ başlatanlar arasõndaydõ. Doğan Öz’ün son olarak üstüne çalõştõğõ konu ise kontrgerillaydõ. Öz cinayeti üzerindeki sõr perdesi hâlâ aralanamadõ. Aslõnda perde inatla örtüldü demek daha doğru. Çünkü Öz cinayetinin 18 görgü tanõğõ vardõ. Adõ birçok olaya karõşan ülkücü İbrahim Çiftçi, görgü tanõklarõndan biri tarafõndan teşhis edildi. Çiftçi, “Doğan Öz’ü Ankara Ülkü Ocakları eski ikinci Başkanı Hüseyin Demirel ile Muzaffer Üstünel adlı şahsı öldürme suçundan gıyabî tutuklama müzekkeresi bulunan Hüseyin Kocabaş’ın talimatlarıyla öldürdüğünü” itiraf etti. İbrahim Çiftçi ve Hüseyin Kocabaş, 26 Aralõk 1978’de Ankara Ağõr Ceza Mahkemesi’nce yargõlanmaya başladõ. Ama yargõ süreci inanõlmaz bir seyir izlemeye başladõ. Darbeyle mahkeme görevsizlik kararõ verdiğinden yargõlama Ankara Sõkõyönetim Mahkemesi’nde devam etti. Mahkeme, hepsi bir üst mahkemece bozulacak olan dört idam hükmü verdi. Sõkõyönetim Mahkemesi son kararõnda Çiftçi için dördüncü kez idam, Kocabaş için de 12 yõl hapis cezasõ verdi. Ancak o güne dek sürekli idam isteminde bulunan başsavcõlõk, yeniden keşif yapõlmasõnõ istedi. Askeri Yargõtay Ceza Genel Kurulu esas hakkõnda dosyayõ bozdu ve Çiftçi’nin beraati gerektiğine karar verdi. Cinayet nedense faili meçhul bõrakõldõ. Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Bedrettin Cömert, 11 Temmuz 1978 Salõ günü sabah saat 08.45’te Ankara Gaziosmanpaşa Karagöz Sokak’taki evinden çõkarak arabasõna bindi. Aracõ hareket edince iki kişi tarafõndan çapraz ateşe tulan Cömert olay yerinde öldü. 10 Eylül’de TİP Adana eski il başkanõ Ceyhun Can yazõhanesinde, Çukurova Üniversitesi Rektör Vekili Fikret Ünsal evinin önünde vuruldu. 19 Eylül’de Malatya Ülkü Ocaklarõ eski başkanõ Mürsel Karataş İstanbul Sultanahmet’te, 28 Eylül’de Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, 19 Kasõm’da eski Adalet Partisi İstanbul milletvekili İlhan Egemen Darendelioğlu Beyazõt’ta öldürüldü. Ümit Doğanay’a pusu 20 Kasõm 1979’da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardõmcõsõ Prof. Dr. Ümit Doğanay sabah okula gitmek üzere bindiği otomobilde öldürüldü. Etiler Profesörler Sitesi’nde ayrõ apartmanda oturduğu İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi Dekanõ Prof. Fikret Baykurt’un makam otomobiline binen Doğanay, Baykurt’un gelmesini beklerken 4 kişi tarafõndan vuruldu. Olay yerinde 23 kovan bulundu. Olaydan 14 saat önce Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi, gazeteci İlhan Darendelioğlu’nun öldürülmesi nedeniyle Doğanay’õn misilleme olarak öldürüldüğü düşünülmekteydi. 1983 yõlõnda İstanbul Sõkõyönetim Komutanlõğõ tarafõndan Ümit Doğanay’õn öldürülmesiyle ilgili bir dava açõldõ. Orhan Tüleylioğlu’nun “Neden Öldürüldüler- Bu Kan Kurumaz” kitabõnda bu dava ile ilgili şu satõrlar yer aldõ: “İddianamenin eylemler bölümünde, Ümit Doğanay’ın öldürülmesi ile ilgili olarak, ‘Ahmet Sefa Kõrlõ’nõn sevk ve idaresindeki otomobille gelen, Cihat Sever ve Kõrlõ’nõn çeşitli tabancalarla ateş ederek öldürdükleri, bu eylem direktifini de Recep Öztürk’ün verdiği’ söyleniyordu. Askeri Savcı, sanıklar Ahmet Sefa Kırlı’nın ve Cihat Sever’in idamlarını istedi. Oysa herkesin bildiği gibi, Doğanay’a 3 kişi ateş etmişti, bir kız da arabanın içinde beklemişti. İddianamede bu kızdan bahsedilmiyordu. Dava 1986 yılına kadar sürdü. 28 Haziran 1986 günü görülen davada ‘yeterli delil bulunamamasõ’ neden gösterilerek Doğanay’ın katil sanıkları Ahmet Sefa Kırlı ve Cihat Sever’in beraatlarına karar verildi.” Ülkücü Gençlik Derneği İstanbul İl Başkanõ Recep Öztürk’ün adõ daha sonra Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil cinayetinde de geçti. Ama bu isimler sadece “geçti” hiçbiri yargõlanõp cezalandõrõlmadõ. 3 Aralõk 1979’da, Fedai Dergisi sahibi yazar Kemal Fedai Coşkuner İzmir Agora semtinde öldürüldü. Tütengil sokak ortasında katledildi İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyoloji Enstitüsü Başkanı ve yazarımız Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, 7 Aralık 1979’da sabah saat 07.45’te Levent’teki evinden çıkmış otobüs durağına doğru giderken dört ayrı silahtan çıkan on iki kurşunla can verdi. Tütengil’in katilleri bulunup yargı önüne çıkarılamadı. Katiller, cinayet mahaline “Ne Amerika Ne Rusya, Bağımsız Türkiye. Savaşımız sürecektir. Anti Terör Birliği / ATB” yazılı bir not bıraktılar. 58 yaşında hayatını kaybeden Tütengil Köy Enstitülerinde de ders vermişti. İlerici, demokrat, aydınlanmacı kimliği ile tanınan Tütengil’in cenazesinde de olaylar çıktı. Cenazenin büyük bir protesto yürüyüşüne dönüşmesine engel olmak isteyen hükümet harekete geçti. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı cenazeye sadece ailenin katılmasına karar verdi ancak durumdan habersiz binlerce kişi 9 Aralık günü yollara düştü. Teşvikiye’de barikat kuran askerler cenazeye katılmak isteyen kitleyi durdurdu. Bir süre sonra askerler tarafından dağıtılmaya başlanan kitle Dolmabahçe’ye doğru yürüyüşe geçti. Asker ve polislerin havaya ateş açmalarıyla birlikte ortalık karıştı. Direnenler dipçiklerle dövüldü, olaylarda 1 işçi yaşamını yitirirken 8 kişi yaralandı. 61 kişinin gözaltına alındığı olaylarda yaralananlardan biri de daha sonra yine faşist katiller tarafından öldürülecek olan yazar Ümit Kaftancıoğlu idi. Yazar ve TRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden Ümit Kaftancıoğlu 11 Nisan 1980’de radyoya gitmek için çıktığı Mecidiyeköy’deki evinin önünde, demokrasinin, kültürün ve aydınlığın düşmanlarınca katledildi. Koma halinde hastaneye kaldırılan yazar, ameliyata alınmadan önce can verdi. Ümit Kaftancıoğlu’nun öldürülmesiyle ilgili olarak MHP’li Ahmet Mustafa Kıvılcım “MHP İstanbul” davasında yargılandı. Daha pek çok öldürme olayından sorumlu tutulan Kıvılcım, 36 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Doğan Öz’ün resmi oğlunun ellerinde... Sabaha karşı baskın 23Mayıs 1980 günü sabah saat 04.00 sıralarında Mecidiyeköy’de Türk Tabipleri Birliği yöneticilerinden diş hekimi Dr. Sevinç Özgüner ve Türkiye Emekçi Partisi yöneticisi eşi Vecdi Özgüner kurşunların hedefi oldu. Özgüner çifti daha önce birçok kez tehdit edilmişlerdi. Bir gün önceden bir tanıdık gibi telefon ederek, o akşam evde olup olmadıklarını soran katiller, sabah saat 04.00’de kapıya dayandılar. Polis olduklarını söylediler ve kapının açılmaması üzerine kırarak içeri girdiler. İçeri giren 3 kişi Sevinç Özgüner’i mutfakta kıstırdılar, başına ve göğsüne 7-8 el ateş ederek öldürdüler. Yatak odasına geçen faşistler, burada da Vecdi Özgüner’i kurşunladılar. Vecdi Özgüner bu olaydan ağır yaralı olarak kurtuldu. Aranan 5 zanlıdan ikisi yakalandı ancak delil yetersizliğinden beraat etti. Polis kayıtlarına göre diğer üç zanlıya yıllarca ulaşılamadı. Ancak Özgüner ailesinin 2000 yılında İçişleri Bakanlığı aleyhine açtığı tazminat davasında, zanlılardan Müfit Sement ve Osman Dönmez’in bu süre içinde iki kez yakalandığı, dosyalarında bu cinayetten arandıkları yazmadığı için serbest bırakıldıkları ortaya çıktı. 27 Mayıs 1980 Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak Ankara’da, 24 Haziran’da Milliyetçi Hareket Partisi Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok evinde eşi ve kızıyla birlikte, 15 Temmuz’da Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu Şişli’deki işyerinde öldürüldü. Erim’e suikast Eski başbakanlardan Nihat Erim, 19 Temmuz 1980 günü Dragos Deniz Kulübü’ne girerken yanına iki kişi yaklaştı ve ellerindeki poşetlerde gizledikleri silahları çıkartıp ateş etmeye başladılar. Erim hayatını olay yerinde kaybetti. Cinayetin zanlıları Dev Sol Ana Davası’nda yargılandılar. Türkiye Devrimci İşçi Sendikalarõ Konfederasyonu (DİSK) kurucusu ve Maden-İş Genel Başkanõ, işçi sõnõfõnõn önderlerinden Kemal Türkler, 22 Temmuz 1980’de Merter’de evinin önünde vurularak öldürüldü. Türkler ile ilgili ilk dava 1981’de Ankara Sõkõyönetim Mahkemesi’nde açõldõ. Tetikçi olduğu iddiasõyla yargõlanan Abdülselam Karakuş 12 yõl 6 ay, Aydın Eryılmaz ise 10 yõl ağõr hapis cezasõna çarptõrõldõ. Sanõklardan Ünal Osmanağaoğlu, 1999’da Kuşadasõ’nda yakalandõ. Türkler’in kõzõ Nilgün Soydan’õn teşhis ettiği Osmanağaoğlu, Bahçelievler katliamõnõn faillerinden biri olarak kesinleşmiş cezasõ nedeniyle cezaevinde bulunuyor. Cinayetten 19 yõl sonra yakalanõp yargõlanmaya başlanan Ünal Osmanağaoğlu hakkõnda 2003, 2007 ve 2009 yõlõnda verilen 3 beraat kararõ Yargõtay’da bozuldu ve her defasõnda yeniden yargõlama yapõldõ. Geçen temmuz ayõnda suikastõn 30. yõlõna yani zamanaşõmõ sõnõrõna gelindi. Osmaağaoğlu da zamanaşõmõndan yararlanmak için temmuz ayõnda gerçekleştirilen duruşmalara rapor alarak gelmedi. Duruşma 23 Eylül’e ertelendi. Erdost öldürüldü Sol ve Onur Yayõnlarõ yöneticileri Muzaffer ve İlhan Erdost, herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin, sahibi olduklarõ İlkyaz Basõmevi’nde çok sayõda “yasaklanmış sol yayın bulundurdukları” gerekçesiyle Sõkõyönetim Savcõlõğõ tarafõndan gözaltõna alõndõ. Erdost, 7 Kasõm 1980’de Ankara Mamak Cezaevi’nde askeri aracõn içinde dövülerek öldürüldü. Ağabeyi Muzaffer Erdost, kardeşinin ölümünden sonra adõna “İlhan”õ da ekledi. Şimdi sevenleri her 7 Kasõm’da hem Erdost’u hem Ekim Devrimi’ni özlemle anõyorlar. Yarın:Türkiyetanksesineuyanıyor Türkler davası zamanaşımı sınırında IŞIL ÖZGENTÜRK Gerçekleşen Bir Düş Yurtdışında çeşitli ülkelerde uzun süre yaşamış, çalışmış bir arkadaşım şöyle dedi: “Bugünlerdeki politik tablo seni şaşırtmasın. Portekiz’de de, Yunanistan’da da aynı şeyler oldu. Bütün dengeleri değişiyor. Sol görüşlü insanlar, yıllarca okudukları her şeyi unutup, birden aşırı milliyetçi kesiliyor, ağır muhafazakârlar ansızın, en sol fikirleri savunmaya başlıyor. Bu arada hayat devam ediyor.” “Demek böyle oluyor,” dedim arkadaşıma ve onun “hayat devam ediyor” cümlesini alıp, yıllar önce duyduğum ve beni çok etkilediği için arada gülümseyerek anımsadığım, gerçekleşen bir düş öyküsünü sizlere anlatmaya karar verdim. Ülkenin karmakarışık gündeminden biraz uzaklaşıp derin bir soluk alın. Hikâyemiz başlıyor: Lütfü Esen çocukluğundan beri renkli boyalara, çiçeklere, kuşların kanatlarındaki bin bir renge vurgundu. Eline ne zaman bir kâğıt kalem geçse, ya kardeşlerinin birinin resmini yapmaya başlardı ya da masada duran portakalların. Çocukluğunun en güzel anıları, bıkıp usanmadan resim yaptığı anlardı. Onları büyük bir titizlikle herkesten saklar, geceleri çıkarıp tekrar tekrar bakardı. Kalabalık bir ailenin çocuğuydu. Dededen kalma bir evde yaşarlar, kıt kanaat geçinirlerdi. Lütfü ortaokulu bitirdikten sonra ailenin onu okutmaya gücü yetmediği için hemen hayata atılmak zorunda kalır. Orada burada çıraklık derken, 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin hademe kadrosuna girer. Ve bu iş onun hayatını kökünden değiştirir. Peki ne olur; hademe Lütfü Eğitim Fakültesi’nin resim bölümünden çıkmaz olur. O renk renk boyalara, sessizce resim yapan öğrencilere bakıp iç geçirir, bazen bir cesaret gelir, herkesten gizli resim yapar. Bu arada evlenmiş, okulun hademelik kadrosundan gece bekçiliği kadrosuna geçmişti. Okulun lojmanında yaşıyorlardı. Gece bekçiliği Lütfü için bu büyük şanstı, bu nedenle sık sık tanrıya şükrederdi. Gece bekçiliği ona başka şeyler yapması için zaman bırakıyordu. Bunu en iyi şekilde değerlendirir, bir yıl boyunca büyük bir inatla çalışıp lise sınavlarına girer. Öylesine azimlidir ki, bütün derslerini bir kerede verir ve lise mezunu olur. O lise bitirme sınavlarına girerken karısı üçüncü çocuğuna gebe kalır. Bu arada Lütfü’nün başarısından dolayı cesareti artmıştır. Üniversite sınavlarına girmeye karar verir. Okumak istediği tek bir yer vardır, gece bekçiliği yaptığı Eğitim Fakültesi’nin resim bölümü. İşi zor. Ama o kararlıdır. Günlerce çalışır, kendisini çok seven resim öğrencilerinden resim dersi alır. Sonunda önce ÖSS’yi başarır, ardından yetenek sınavından geçer. Artık o gece bekçisi olduğu fakülteye devam hakkı kazanan bir ressam adayıdır. Gece bekçilik yapıp gündüz çalışmak zordur. Öte yandan resim onun sandığı gibi hemen öğrenilen bir şey değildir. Çok okuması, çok pratik yapması gerekmekteydi. Yorgunluktan sık sık elinde fırça uyuya kalıyordu. İşte o zamanlar onun okuma macerasını ve azmini çok yakından bilen hocalar, sınıf arkadaşları, Lütfü’nün birazcık uyuyup dinlenmesi için daha da sessiz çalışıyorlardı. Böyle dört uzun yıl geçer. Lütfü’nün dördüncü çocuğu olur ve okulu bitirir. O artık bir resim öğretmenidir. Yıllardır kurduğu düş gerçekleşmiştir. O şimdi kendi gibi hevesli, yetenekli öğrencilere resim sırlarını öğretecektir. Doğayı sevmeyi, renklerin büyülü dünyasında yol almayı öğretecektir. Size başarılmış bir düş öyküsü anlattım. Aman sakın ola ki, düşlerinizden vazgeçmeyin, diye. Ve hep birlikte yineleyelim: Kimselerin onlardan haberi yok dedilerse de inanmayın. O gece gökte kocaman bir ay vardı ve o her şeyi gördü ve bütün düş maceraları ayın belleğine yazıldı. isilozgenturk gmail.com İntiharını kameradan izlettirdi MİLAS (AA) - Muğla’nõn Milas ilçesinde, kocasõyla sürekli tartõştõğõ öğrenilen F.S, 2 ço- cuğunu da yanõna alarak ailesinin yaşadõğõ Ada- na’ya gitti. Eşinin evi terk etmesinin ardõndan bunalõma giren D.S. (39), eşiyle son bir kez in- ternet üzerinden görüntülü görüşmek istedi. D.S, konuşmanõn sürdüğü sõrada, kameranõn açõsõnõ değiştirdi ve sandalyenin üzerine çõkarak kemeriyle kendini tavana astõ. Eşinin intiharõnõ canlõ olarak izleyen F.S, komşularõnõ telefonla arayarak yardõm istedi. D.S’nin durumu ağõr. İnegöl’de 21 kişi tutuklandı BURSA (Cumhuriyet) - Bursa’nõn İnegöl ilçesinde temmuz ayõnda Kürt minibüs şoförle- rinin dövülmesiyle başlayan olaylarla ilgili 21 kişi tutuklandõ.Yeniden incelenen fotoğraf ve kamera görüntüleri ile görgü tanõklarõnõn ifade- lerine dayanõlarak birkaç gün önce 50 kişi göz- altõna alõnmõştõ. Bu kişilerden 10’u kimlik tespi- tinin ardõndan serbest bõrakõlõrken 21’i çõkarõl- dõklarõ mahkemece tutuklandõ, 7 kişi de tutuk- suz yargõlanmak üzere serbest bõrakõldõ. Tutuk- lularõn cezaevine gönderilmesini adliye önünde izleyen Erhan O. (19) da gözaltõna alõndõ. THY uçağının playstation inişi İSTANBUL (AA) - İstanbul’dan Pekin’e gitmek üzere 241 yolcusu ile dün 23.45’te kal- kan THY uçağõ, Kazakistan hava sahasõnda iken uçaktaki koltuk üzerinde sahibi belli ol- mayan playstation portable (psp) cihazõ bulun- masõ üzerine, uçağõn kaptan pilotu bomba kuş- kusuyla Astana’ya acil iniş istedi. Uçaktaki tüm valizler arandõ. Uçak yaklaşõk 4 saatlik bir gecikmenin ardõndan Pekin’e hareket etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle